Açık havada çalışmak zaten zordu bir de üzerine İzmir'in yakıcı güneşi eklenince iş tam bir eziyete dönüşmüştü. Yade diktikleri totemin tepesinde son bağlantıları yaparken Ozan vinç operatörünün söylenmesini dinliyordu. Adamdan biraz uzaklaşan Ozan telsizi eline alıp Yade ile konuşmaya başladı.
"Yade Allah aşkına bitir artık şu bağlantıları yoksa birazdan katil olacağım. Bu adam hiç susmuyor"
"Tamam az kaldı bitiyor. Zaten biraz daha burada kalırsam vücudumda su kalmayacak, öldürdü güneş beni"
Ozan vincin yanına giderken telefonu çaldı. Arayanı görünce yüzü güldü. Uzun zamandır görmediği arkadaşı arıyordu. Gölge bir alana gidip cevap verdi.
"Ozan merhaba nasılsın?"
"İyiyim birader, sen nasılsın, uzun zamandır görüşemiyoruz"
"Ne desen haklısın. Aslında işim düştü sana, neredesin?"
"Şu an totem dikiyoruz, dükkanda değilim, dışarıdayım"
"Bana konum atsana hem seni görmüş olurum"
"Tamam süper olur, hemen atıyorum"
Telefonu kapatır kapatmaz konum attı. Totemin yanına gidip Yede'ye seslendi. Yade kafasını uzatıp aşağıya baktı, bir yandan da telsizden bağırıyordu.
"Ozan sürekli beni oyalarsan nasıl bitirebilirim işi?"
"Çemkirme be acele et diyecektim"
"Ay neden şekerim, kıçımı yağladım güneşte kızartıyorum"
"Boş ver kız kurusu nasıl olsa kimse kıçını görmüyor sen işine bak"
Ozan hem konuşuyor hem gülüyordu. Bu cümleyi Yade'nin yanında kurmuş olsaydı kesin kafasına çekiç, tornavida gibi bir şey atardı. Konuşmaya devam edecekti ki telsizin kapandığını fark etti. Yade bunu onun yanına bırakmazdı kesin intikam alacaktı ama umursamadı. Yedi yirmi dört uğraştığı arkadaşıydı ve onu çok seviyordu.
Ozan elleri cebinde totemin tepesine bakarken son model bir motor yanına yanaştı. Adam motordan inip kaskını çıkarttı. Ozan arkadaşını görünce yanına gidip sarıldı.
"Ata özlemişim oğlum seni"
"Bende özlemişim. Hala yakışıklısın ikinci sıranı koruyorsun"
"Birinci kimmiş?"
"Tabii ki benim"
İki dost eskiden kalma atışmalarına devam ederken Ozan'ın yanına ok gibi bir tornavida saplandı. Ozan korku ile yana sıçradı. Telsizi eline alıp bağırmaya başladı.
"Manyak mısın lan sen, ne atıyorsun tornavidayı ya kafamıza gelse"
"Senin taş kafana bir şey olmaz merak etme. Güneşten yanındakini göremiyorum, söyle ona geri dursun. Bana küçük kaynak makinesini gönderde işim bitsin"
Ozan elemanlara talimat verdi. Ata dikkatle başını yukarı kaldırmış bakıyordu.
"Yukarıdaki kız mı?"
"Tıbba göre evet ama erkeklerle yaşamaktan özünü unuttu"
"Kız arkadaşın mı?"
"Hayır hem ev arkadaşım hem de ortağım. Tam bir baş belasıdır ama seviyorum keratayı. Ee söyle bakalım ne işin düştü bana?"
"Bizim ufaklık evleniyor onun davetiyesini yaptıracağım"
"O antin kuntin işlerle yukarıdaki ilgileniyor. Dükkana gelirsen sana daha iyi yardımcı olur"
Ozan cebinden kartını çıkartıp Ata'ya verdi. Ata en kısa zamanda geleceğini söyleyip motoruna doğru gidecekken yukarıdan bir tornavida daha geldi. Ozan sinirle yukarı bağırdı.
"Kızım sıçıcam ağzına atıp durma şunları"
"Bende seni seviyoruuuumm"
Yade eğilmiş avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Ata gülerek Ozan'a baktı.
"Bu gerçekten manyak"
"Baş belası olduğunu söylemiştim"
Ata gülerek motoruna binip uzaklaştı. Kısa bir süre sonra Yade aşağıya indi. İş bitmiş tüm malzemeler arabaya yerleştirilmişti. Yade kendini ön koltuğa attı.
"Hem yoruldum hem piştim. Bu ne sıcak arkadaş üstümdeki her şey terden sırılsıklam oldu. Vücudundan çıkan suyla baraj dolar"
Yade ıslanmış tshirtünü eliyle silkelerken Ozan yandan bir bakış attı.
"Bu halinle seksi bir tabelacı oldun güzelim"
"Çocuğun yanında düzgün konuş benimle vallahi küfür edeceğim"
Ozan ve çırakları Yakup gülmeye başladılar.
"Seni eve bırakalım kokarca olmuşsun"
Yade elindeki peçeteyi Ozan atıp öldürücü bir bakış attı. Ozan Yade'yi eve bıraktıktan sonra dükkana döndü. Yade çok yorulan bir insan olmamasına rağmen yakıcı sıcak tüm enerjisini almıştı. Güneşin etkisinden kurtulmak için kendini soğuk suya teslim etti. Çıktıktan sonra tüm vücudunu kremledi. Derisi adeta çorak çöl toprağı gibi olmuştu.
Kısa şortunu ve askılı bluzunu giyip mutfağa gitti ve akşam için yemek hazırlamaya başladı. Kapı çaldığında yemek neredeyse hazırdı. Kapıyı açtığında evin üçüncü sakini karşısında sırıtarak duruyordu.
"Göktuğ senin anahtarın nerede canım?"
"Eve gelince kapıyı güzel bir hatun açsın diye kullanmıyorum. Birde söylenmesen"
"O zaman kendine bir hatun bul ve evlen. Sana kapıda açar başka şeylerde yapar dimi canım"
"Off Yade çekil kenara da içeri gireyim. Ne yemek yaptın?"
"Zıkkımın kökü hem de zeytin yağlı uyar mı?"
"Anlaşıldı bugün formundasın"
Göktuğ Yade'nin yanağını öpüp üzerini değiştirmek için odasına gitti. Ozan'da geldikten sonra üç arkadaş balkonda sofra kurmuş Yade'nin yaptığı zeytin yağlı fasulye ve pilavı yiyorlardı. İki erkek tüm iştahlarıyla bir ekmekle beraber tüm tabağı silip süpürdüler.
"Arada nefes alın insanlar, vücudun o yemekleri yakması için oksijene ihtiyacı var"
"Kızım çok güzel yapmışsın, daha var mı?"
"Evet süper olmuş bende istiyorum"
Yade gülerek başını iki yana salladı. Tencereyi getirip arkadaşlarının tabaklarını tekrar doldurdu. Yemek bitince üçü de karınlarının doyurmanın verdiği mutlulukla oturdukları sandalyelere yayıldılar.
"Evet beyler yemek benden, toplaması sizden. Göktuğcum sende bir kahve yapıver"
Ozan ve Göktuğ hiç itiraz etmeden masayı toplamaya başladı. Yıllardır evde yazılı olmayan bir iş bölümü vardı. Herkes halinden memnundu. Göktuğ Yade'ye göz kırptı.
"İstediğin kahve olsun yavrum benim"
Üniversitede okurken ev arkadaşı olmuşlardı. Okul bittikten sonrada düzenlerini bozmadan devam ettiler. Ozan ve Yade kendi işlerini kurup ortak oldular. Tabela, reklam, davetiye, parti tasarım işleri yapıyorlardı. Göktuğ büyük bir reklam firmasının reklam müdürlüğünü yapıyordu.
Yade'nin ailesi ilk başta iki erkekle ev arkadaşı olmasına karşı çıkmışlardı ama Ozan'ın ailesinin de Aydınlı olması ve ailelerin tanışıp kaynaşmasıyla kabul etmişlerdi. Zaman içinde üç ailede neredeyse akraba gibi olmuşlardı.
Ozan ve Güktuğ yıllar içinde Yade'nin hem arkadaşı hem abisi olmuşlardı. Yade'nin kardeşi ara sıra kıskansa da onları çok seviyordu. Özellikle Ozan'a karşı olan ilgisi biraz fazlaydı. Ozan ve Göktuğ her zaman Yade'yi korumuş ve yardımcı olmuşlardı. Yade'ya göre bu koruma işini abartıyorlardı çünkü yirmi sekiz yaşına gelmiş olmasına rağmen hala bekardı.
Ozan ve Göktuğ evlenmeyi hiç düşünmeyip kızlarla günlerini gün ediyor arada eve getirdikleri kızlar Yade'yi görünce şaşırıp kıskansalar da durumu idare ediyorlardı.
Sabah erkenden kalkıp kahvaltılarını yapıp evden çıktılar. Göktuğ çalıştığı şirkete, Ozan ve Yade de dükkanlarına gittiler. Yade günlük iş planını çıkartıp Ozan'a verdi.
"Kızım yine tüm dış işleri bana kitlemişsin"
"Dünün acısını çıkartıyorum"
"Attığın tornavidalar yetmedi mi?"
"Hayır senin bu adaleli vücudun daha fazlasını hak ediyor"
"Evet akşam hak edene hak ettiğini vereceğim zaten merak etme"
"Bana bak eve kız getirme"
"Merak etme planımız başka"
Ozan kapıdan çıkarken Yade ekrana kilitlenmiş grafik programını açmıştı bile. Gün içinde bekleyen işleri tamamlamış baskılarını almış ve yeni müşteriler ile ilgilenmişti.
Doğum günü tasarımı ile ilgilenirken yan gözle kapıdan giren kişiyi fark edip başını kaldırdı. Taşlanmış koyu mavi kot, lacivert ayakkabılar ve dağınık kumral saçlarıyla bir adam hafif gülümseyerek karşısında duruyordu.
(Karşımda reklam filmi oynuyor hem de canlı. Sen nesin yaa, yolunu mu şaşırdın.)
Adam yavaşça gözlüklerini çıkarttı. Yade kızgın güneşin altında bile bu kadar yanmamıştı. Sesli bir şekilde yutkundu.
"İyi günler düğün davetiyesi için gelmiştim"
Yade yanarken bir anda başından aşağı buzlu sular döküldü. (Allah'ım senin gelinin ben olaydım. Ne ara kaptılar seni adam.) Yade'nin donuk bakışları karşısında adam biraz daha gülümsedi.
"Davetiye yapıyorsunuz değil mi?"
Yade bir an evvel bu etkiden kurtulup toparlanması gerektiğini fark etti. Dışarıda duran davetiye kataloglarını gösterdi.
"Orada örnekler var, seçebilirsiniz"
"Ben onları beğenmedim"
"Daha bakmadınız ki?"
"Özel bir şey istiyorum"
"Haa, tamam buyurun oturun"
Yanındaki sandalyeyi gösterdi. Kendi sandalyesini de ona döndürdü.
"Aklınızda olanı bana anlatırsanız yardımcı olabilirim"
"Aslında aklımda bir şey yok. Bu işlerden anlamam"
"Dışarıdaki örneklere bakmadan beğenmiyorsunuz ve aklınızda bir şey yok. Bari gelini getirseydiniz, sizden daha çok işime yarardı"
"Olmaz ona sürpriz olacak"
"Yani diyorsun ki attım seni kör kuyulara çık çıkabilirsen"
Ata, Yade'nin bezgin haline gülmeye başladı. Kararsız ne istediğini bilmeyen müşterinin en zor müşteri olduğunu bilecek deneyime sahipti. (Totemin üzerindeki kız bu olmalı. Gerçekten güzelmiş. Hiç baş belası gibi durmuyor.)
Yade onun gülümsemesi ile huzursuzca kıpırdandı. (İnsafsız gülme karşımda öyle, zaten evleniyorsun, kaçırmışım seni bari eziyet etme.) Kapıdan giren orta yaşlı adam Yade'yi durumundan kurtardı.
"Hanım kızım bizim tabela tamam dimi?"
"Tamam amcacım, tamam"
"Ne zaman takılacak?"
"Amca bugün üçüncü gelişin, yarın dedim ya"
"Kesin dimi kızım?"
"Amca bir daha sorarsan o tabelayı başka yere taktıracağım"
"Başkası ne yapsın bizim tabelayı kızım?"
"Ay amca şiştim vallahi. Bak son kez söylüyorum. Tabelan hazır ve önceden anlaştığımız gibi yarın takılacak"
"Tamam güzel kızım yarın görüşürüz, geç kalmayın"
"Iııhhh"
Yade sinirden kıpkırmızı oldu. Tekrar Ata'ya dönüp gülümsedi.
"Evet nerede kalmıştık?"
"Daha başlamadık ki"
"(Biz başlamadan bittik zaten insafsız yakışıklı) O zaman size özel tasarımlarımı göstereyim belki bir fikriniz olur"
Yakup elinde telefonla yanına geldi.
"Abla şu son bastığımız çiçekli davetiye var ya, iş bozulmuş damadın annesi arıyor davetiyeleri ne yapacağız diye"
"Söyle ona oğlu ne hıyarlık yaptıysa gidip kızdan özür dilesin, durumu düzeltsin sonrada gelip davetiyeleri alsınlar"
Ata'nın gülümsemesi genişlemiş neredeyse kahkaha atacaktı. Yade gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
"Sizinle içerideki ofise geçelim zaten örnekler oradaki bilgisayarımda. Burada oturmaya devam edersek benim aklım kısa devre yapacak"
Ofise doğru giderken Ata onu takip etti. Yade yırtık kotu, yeşil beyaz çizgili bluzu, tepeden topladığı dağınık kumral saçları ile yaramaz kız çocukları gibi görünüyordu. Ata onun düzgün vücudunu ve yuvarlak kalçalarını dikkatlice inceledi.
Ofise girip bilgisayarın önüne oturan Yade yanındaki sandalyeyi gösterip oturması için işaret etti. Ekranı açıp üzerinde Yade yazan klasörü açtı. Bir çok davetiye örneği önlerine açıldı.
"Bunlar benim özel tasarladığım davetiyeler. Hiç biri daha önce basılmadı. İçlerinden beğendiğiniz varsa gösterin, isteğinize göre değişiklik yaparım"
Ekranı yana çevirip Ata'nın rahat görmesini sağladı. Ata dikkatle inceledikten sonra işaret parmağı ile üç tane davetiye gösterdi.
"Bu üçünü birleştirebilir misin?"
Yade örnekleri seçip grafik programının içine attı ve hızlı bir şekilde değişiklikleri yapıp üçünün birleşimi olan davetiyenin son halini gösterdi.
"Böyle nasıl oldu?"
Başını yana çevirdiğinde Ata ile burun buruna geldi. Ekranla ilgilenirken Ata'nın da aynı dikkatle ekrana yanaştığını fark etmemişti. Ata sadece "Oldu" diyebildi ve uzaklaştı. Hemen toparlanıp yakınlığın verdiği etkiden kurtuldu.
"Ta tamam. İsminiz nedir?"
"Ata Uçar"
"Gelinin adı?"
"Bade Çakır"
Davetiyeye isimleri ekledi. Ozan kapıyı açıp içeri girince ortamdaki garip hava dağıldı.
"Ata hoş geldin. Yade ile tanışmışsın"
"Aslında ismen tanışmamıştık"
"Yade sen neden kırmızısın?"
(Yanımda yakında evlenmek üzere olan bu yakışıklı ile az önce burun buruna geldim Ozicim, kalbim tekledi ve kızardım) Yade işi şakaya vurup kurtulmaya çalıştı.
"Sen bu yakışıklı halinle içeri girince kızarmışımdır"
Ozan gülümseyip ekranın üzerinden uzanarak burnunu sıktı. O sırada Yade'nin özel dosyasının açık olduğunu gördü.
"Ata şanslısın Yade herkese özel tasarımlarını göstermez"
"Damat bey sürpriz yapacakmış, özel olsun istedi"
"Yalnız ben damat değilim"
Yade şaşkınlıkla gözlerini açtı. Ata geldiğinden beri onu yanlış anlamıştı. Şu an içinde havai fişekler patlıyordu.
"Neden davetiyeye ismini yazdırdın?"
"Sen benim adımı sordun bende söyledim. Damadın ben olduğumu söylemedim ki"
Ozan karşılarında sesli gülüyordu. Ata ise kollarını önünde bağlamış Yade'nin şaşkın, tatlı halinin keyfini çıkartıyordu.
"Ya sen şunu baştan anlatsana. Damat kim, gelin kim, sen kimsin, kim kime ne yapıyor?"
"Gelin Bade, damat Serkan yani benim kardeşim. Bende Ata. kimin kime ne yaptığını bilmek istemezsin"
Ozan karşı koltukta yayılmış gülmeye devam ediyordu, çok eğlendiği halinden belliydi. Yade önündeki silgiyi alıp Ozan'a fırlattı.
"Gülmesene sen orada"
Ozan bir eliyle gülmekten ağrıyan yanaklarını tutup "tamam" dedi. Ata cebinden bir kağıt ve kartını çıkarttı.
"Gerekli bilgiler burada yazıyor. Doğru bilgileri davetiyeye yazarsın sonra bana mail atarsın. Şimdi gitmem gerekiyor, eğlence için teşekkürler"
Ozanla sarıldılar ve çıktılar. Ozan geri döndüğünde hala sırıtıyordu.
"Ozi kes şu sırıtmayı. Ben burada neler yaşadım biliyor musun?"
"Ne yaşamışsın?"
"Kapıdan tapılası yakışıklı bir adam giriyor, benim kalbim tam kanatlanıp ona uçacakken adam düğün davetiyesi yaptıracağını söyleyip uçan kalbimi ayakları ile eziyor. Ben bu acı ile davetiye hazırlarken kulağımda nikah şahidi şarkısı çalıyor. Sonra damadın o olmadığını öğreniyorum. Benim içimde havai fişekler patlarken adam ince ince benimle dalga geçiyor. Bu bünye yarım saatte bu kadar duygu geçişine alışık değil yani"
"OHA"
"Oha tabii abicim bir kadının duyguları söz konusu burada"
"Sıçarım lan senin duyguna. Herifle bir çocuk yapmamışsın kafanda. Ne o öyle tapılası yakışıklı falan, yavaş gel"
"Zaten ben sizin yüzünüzden paketi açılmadan iade olacağım öbür tarafa"
"Tövbe tövbe dediği lafa bak. Kızım basma damarıma akşam Göktuğ ile bu konu tartışılacak"
Yade daha fazla üzerine gitmedi. Akşam Göktuğ ile beraber bol bol azarlanacağını biliyordu.