Bölüm 8

1606 Words
Yade sabah berbat bir karın ağrısı ile uyandı. Yüzünü buruşturup karnını ovmaya başladı. Ağrı bacaklarına vurmaya başlayınca başucundaki telefondan tarihe baktı. (Aman ne güzel hoş geldin kırmızı günler) Çektiği ağrının adet sancısı olması bu günün berbat geçeceğinin habercisiydi.  Bu günlerde ona en iyi gelen şey hareket etmekti. Böylece ağrısı biraz olsun hafifliyordu. İlaç içmektense alternatif yollarla ağrıyı geçirmeyi tercih etti. Yataktan kalkıp doğru tuvalete gitti. Tabii ki doluydu. Kapıyı çalınca Ozan içeriden bağırdı. “Rahat bırakın beni, üretim aşamasındayım” “Ozan iğrençleşme ve hemen çık tuvaletten, acil durum” Ozan kaşları çatık çıktı. Rahatı bozulduğu için kızmıştı. “Aman  be kızım bir rahat mıçtırtmadın” “Hadi canım ikile giderken üçlersin” Yade tuvalete girip hızla kapıyı çarptı. Ozan sabah sabah onun bu kızgın halini anlamadı. Sabah insanı olmasa da bu kadar sinirli olmazdı. (Bu niye asabi şimdi, sadece ay başısı tutunca sinirli olur) Aklına gelen şeyle yüzü buruştu. (Esas şimdi mıçtık, hatunun ay başısı gelmiş) “Yadecim, canım sen istersen bugün işe gelme pek bir şey yok zaten, ben hallederim” “Gelmiyorum zaten” Ozan daha fazla uzatmadan odasına gidip üzerini değiştirdi. Bir kadınla yaşamanın belli zorlukları kabul etmiş olmalarına rağmen her ay aksamadan yaşanan kırmızı günler çok tatsızdı. Göktuğ erken çıktığı için ilk darbeleri atlattı. Yade ilk iş mutfağa gidip kahvaltı yaptı. Ağrısı giderek çekilmez bir hal alınca hareketin pek etkisi olmayacağını anlayıp mecburen ağrı kesici içti. Önce çıkıp yürüyüş yapmayı düşündü ama hava çok sıcak olduğu için vazgeçti. (En iyisi ben evi temizleyeyim) Banyodan temizlik malzemelerini aldı. Camları silmekle işe başladı ve ev parlayana kadar durmadan devam etti.  Göktuğ erken işe gittiği için çok fazla kişi gelmemişti. Danışmadaki kıza Ethem Bey ve Pınar'ın gelip gelmediğini sorunca onlarında henüz gelmediklerini öğrendi.  Odasına geldiğinde biraz stresliydi. Ethem beyin onunla nasıl konuşacağını merak ediyordu. Her ne kadar öz güveni yüksek biri olsa da konuşacağı kişinin Pınar'ın babası ve patronu olması gerginlik düzeyini arttırıyordu. Saat dokuza geldiğinde sekreter Ethem beyin onu çağırdığını söyledi. (Hadi bakalım Göktuğ Efendi adam senin bacaklarını mı kıracak kalbini mi kıracak öğren bakalım) Ethem beyin kapısını çalıp "gel" komutunu alınca içeri girdi.  “Günaydın Ethem Bey beni çağırmışsınız” “Otur Göktuğ. İstanbul'da işini aldığımız firma var ya” “Polat dokuma” “Evet. Terra reklam ile ortak çalışacağız. Senin ön görüşme yapman gerekiyor. Yarın için uçak biletini al, işi kopar gel” “Tamam, efendim ben zaten ön çalışma yapmıştım. Sorun olacağını zannetmiyorum” “Bundan eminim, sana güveniyorum” “Başka bir şey yoksa işime döneyim” Ethem beyin kaşları çatıldı. Dik dik ayağa kalkan adama baktı. “Otur” (Evet, başlıyoruz, Allah yardımcım olsun) “Sen ve Pınar” “Ben Pınar'ı seviyorum efendim” Göktuğ ağzından çıkan kelimeye kendi bile inanamadı. (Ulan bunu ben mi söyledim. Şimdi sıçtın oğlum, kızın babasına söylenecek laf mı bu) Ethem bey kollarını masaya dayayıp öne eğildi. Dikkatle karşısında oturan adamı süzdü. “Sen sabahları ne yiyorsun da bu kadar cesaretlisin?” “Henüz bir şey yemedim. O yüzden tansiyonum düştü herhalde. Ağzım kendi kendine konuşuyor efendim” (Salak yapmak hayat kurtarır mı acaba?) “Dua et iyi bir adamsın ve ben seni maalesef seviyorum ama konu kızım olunca unutma ki ben onun babasıyım ve onu senden daha çok seviyorum” “Unutmam efendim” “İyi, işinin başına dönebilirsin” Göktuğ odadan çıktığında soğuk terler döküyordu. Beş yıldır bu adamın karşısında bunun gibi zorlandığı bir gün olmamıştı.  Başını kaldırınca Pınar'ın soran gözleri ile karşılaştı. Pınar en kısık sesiyle "Ne oldu?" dedi. “Baban bana aba altından sopa göstermek yerine direk haydarı gösterdi canım” “Haydar kim hayatım?” “Sen haydarı tanımıyor musun?” “Yoo yeni eleman mı?” “Evet, babanın sağ kolu. Kendisi genellikle şoför koltuğunun altında durur. Sert tahtadan yapılmış yaklaşık bir metre boyundadır. Acil durumlarda karşındakinin kafasını kırmak için kullanılır” “Oklava gibi mi?” “Oklavanın voltranı, beş oklava gücünde” “Ay Göktuğ ne saçmalıyorsun Allah aşkına?” Göktuğ derin bir nefes verdi (Şimdi Yade karşımda olsaydı bu kadar laf salatasına gerek kalmadan haydar dememle konuyu anlamıştı) “Benim prenses sevgilim, baban sadece kulağımı çekti, sorun yok. Hem bu kadar akıllı hem bu kadar saf nasıl olabiliyorsun anlayamıyorum. Artı olarak ben yarın sabah İstanbul'a gidiyorum” “Biliyorum Terra ile görüşmen var. İki günde halledilecek bir konu, senin için çocuk oyuncağı” Göktuğ yakasını düzeltip ukala bir bakış atarak odasına gitti. Tabii ki hallederdi, şimdiye kadar hangi iş elinden kurtulmuştu? Ozan sabahtan baskı işlerini bitirip bilgisayarının başına oturdu. Yade olmayınca canı sıkılmıştı. Ara sıra Yakup'a sataşıyordu ama Yade gibi tepki almadığı için zevkli olmuyordu. Bilgisayar başında oyun oynamaya başladığı sırada çalıştıkları bankanın müşteri temsilcisi kadın içeri girdi. Uzun bacaklı, siyah saçlı, mükemmel fizikli kadın Ozan'ın önünde durdu.  “İyi günler Ozan Bey” Ozan kadını görünce yüzüne çapkın bir gülümseme yerleştirdi. Uzun zamandır kadına kur yapıyordu ama bir türlü karşılık alamamıştı. (Hadi oğlum bu seferki atak gol olsun, bastır) “İyi günler Suna Hanım” “Yade hanım yok mu?” (Ah be güzelim ben varım ya) “Bugün gelmeyecek, ben yardımcı olayım” “Geçen gün yeni makine alımı ile ilgili sohbet etmiştik. Onun için kredi ihtiyacı olabilir demişti de onun için geldim. Karar verebildiniz mi?” “Henüz tam karar vermedik” “Ya o zaman sonra görüşelim” “Madem iş yapamıyoruz bir kahve içseydik” Kadın göz kırparak "daha sonra" dedi ve aynı hızla gitti. Ozan zaferle arkasına yaslandı. ( Işık kırmızıdan sarıya döndü, yeşile az kaldı bebeğim) Ozan akşam yorgun olarak eve geldi. Kapıyı açtığında kafasında yemeni ve ellerinden akan suyu toparlamaya çalışan Yade ile karşı karşıya kaldı.  “Sen, ayakkabılarını dışarıda çıkart” “Tamam, bebişim kızma sen (Özel gün sendromu devam ediyor anlaşılan) Ozan salona adım atmıştı ki kapı çaldı. Tekrar dönüp kapıyı açtı. Göktuğ gelmişti.  “Göktuğ kırmızı alarm” “Hadi be ne çabuk geçti bir ay” “Bir ay değil cahil herif yirmi bir gün” “Pardon bay jinekolog, hastanız nerede?” “Mutfakta” Yade tekrar kapıya geldi. Bakışları o kadar korkunçtu ki iki adam kendilerini korku filmi içinde sandılar. Gözlerinin bir kısılıp bir açılması, karşısındaki adamların titremesini sağlıyordu. “Senin elindeki torbada ne var Göktuğ?” (Ayvayı yedin oğlum) “Çiğdem var güzelim” Yade gözlerini kısıp işaret parmağını ona doğru uzattı. “Bana bakın evi yeni temizledim, anam ağladı eğer onlardan bir tane bile yerseniz sizi öldürürüm” “Yok, vallaha yersem babam anamı öpsün” “Bilmem artık kim kimi öper, benden söylemesi” Yade mutfağa gidince ikisi de derin bir nefes aldı. Odalarına gidip üstlerini değiştirdiler. Yade balkonda yemek masasını kurmuş yemekleri getirmişti. Üçü sessizce yemek yedikten sonra iki adam masayı topladı.  Yade tüm gün çok yorulmuş ama hareket birazda olsa iyi gelmişti, karnı sabahki gibi kötü ağrımıyordu. Dinleneceğini söyleyerek odasına gitti. Balkonda akşam esintisinin keyfini çıkarırlarken kapı çaldı. Kimin geldiği üzerine tahmin yaparken Göktuğ kapıyı açtı. Ata elinde pasta ile sırıtıyordu. “Hah beklenen kan bulundu. Gel birader gel, seni vampirin kurbanı seçtik” “Ne diyorsun oğlum?” “Yade'nin yanına git, kendi kaderini kendin yaşa” Ata pastayı Göktuğ'ya verip Ozan'a selam verdikten sonra Yade'nin yanına gitti. Yade yatağında kıvrılmış yatıyordu. “Güzellik uykusu öğlen olur, gece uykusu içinde daha erken. Bu ne uykusu bu saatte, neden yatıyorsun?” Yade dudak büktü “Karnım ağrıyor” Ata durumu hemen anladı. Yatağa oturup onu kendine doğru çekti. Elini karnına koyup yavaşça ovmaya başladı. Karnında dolaşan ellerin sıcaklığı içine işleyerek iyi hissettirdi. “Biraz iyi geldi mi güzelim?” Yade iyice sokuldu “Geldi” “Birazdan sana tarçınlı ballı çay yaparım bir şeyin kalmaz” “Sen bunları nereden biliyorsun?” “Annemde senin gibi olurdu babamda ona bunları yapardı” “Artık yapmıyor mu?” “E menopoza girdi” “Ha” Ozan ve Göktuğ merakla içeride neler olacağını beklerken bir süre sonra Ata sakin bir şekilde odadan çıkıp mutfağa girdi. Arkadaşları da peşinden gitti. “Yade'ye ne yaptın, neden seni hala kovmadı?” “Neden kovsun, ona çay yapmak için geldim” “Oğlum o özel günlerinde canavara dönüşür” “Biraz şefkat göstermeniz yeterli” “Adam kadınların kitabını yazmış bizde ne diyoruz” Ata onların haline gülüp çayı aldı ve Yade'nin yanına gitti.  Yeni gün ve akşamki Ata'nın ilgisi sayesinde Yade gülerek sabaha uyandı. Göktuğ erkenden havaalanına gitmişti, Yade ve Ozan'da dükkâna. İkisi yapacak iş yok diye söylenirken sanki sihirli bir değnek deymiş gibi iş yağmaya başladı. Bir anda beş düğün davetiyesi, iki doğum günü tasarımı ve üç ışıklı tabela siparişi aldılar.  Bir saat önce boş otururken şimdi önlerinde bekleyen işler vardı. Hemen programı oluşturdular. İşleri yetiştirmek Yakup'un sakarlıkları ile uğraşmak derken nasıl öğlen olduğunu anlamadılar. Yakup onlara birer kahve yaptı. Yade'nin telefonu çalınca gülümsemeye başladı. Elini yavaşça ismin üzerinde gezdirdi. Ata'nın hiç resmi yoktu. O nedenle aradığı zaman ekrandı resim çıkmıyordu.(En yakın zamanda resmini çekmeliyim) Ozan dirsek atıp başıyla telefonu işaret etti. Yade dalıp Ata'yı düşünürken hala telefon çalıyordu. “Efendim” “Yade meşgul müydün?” “Yok, yok dinleniyordum” “Nasıl oldun dünden beri?” Yade'nin yüzü kızardı. Konuştukları konu onun adet sancısıydı tamamen kadınsal bir konu. (Sen beni utançtan öldürecek misin ya adama bak, bana sancımı soruyor, ne rahat) “Daha iyiyim sağ ol” “Bak ne diyorum, akşam çıkışta seni alsam Serkan ve Bade abimlere gidecek, bizde gitsek olur mu?” “Ben gelmesem de sen zaten gideceksin” “Evet, ama seninle gitmek istiyorum” “Herkes çift sen yalnız olmak istemiyorsun” “Saçmalama Yade onun için kız bulabilirim. Ben seninle vakit geçirmek istiyorum” Yade istediği cevabı alıp sırıtsa da aklının bir tarafı da kız bulabilirim de kalmıştı. Bu daha sonra gündeme gelecek konular içinde yerini aldı.   
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD