TANITIM

898 Words
“Caner buradan gitmeni istiyorum. Seninle gelmeyeceğim ve bir dahada karşıma çıkmayacaksın” diye bağıran Bahar, karşısındaki adamın yanı eski nişanlısının daha ne kadar kıt olabileceğini düşünmeden edemiyordu. Telefonlarına bakmaması, mesajlarına cevap vermemesi ve bir anda 5 aydır uğraştıkları tayin işi anında iptal edilince dayanamayıp adaya gelen eski nişanlısına artık katlanamıyordu. “Buradan seni almadan gitmeyeceğimi biliyorsun. İki ay sonrasında düğünümüz var ve beni rezil edemezsin” diye kükreyen Caner’in öfke dolu bakışlarına yutkunarak bakan Bahar, onun gerektiğinde ne kadar tehlikeli olabileceğini biliyordu. Fakat, yine de korkusuz yanı onun yüzüne gerçekleri haykırmadan geçemeyecekti. “Beni aldattın! Beni defalarca aldattın ve sen hala düğün olacağını mı düşünüyorsun?” diye haykırmıştı. Ondan ölesiye nefret ediyordu. Ona inandığı için, kalbini ona açtığı için, onun için babasını karşısına almıştı. Üzmüştü ve çok büyük bir hayal kırıklığıydı. Caner, sırf Bahar onunla evlenmeden önce birlikte olmuyor diye başka bedenlerde kaybolmuştu ve bunlardan biri ise Bahar’a ulaşmıştı. Bahar, büyük adada hemşirelik yapıyordu ve tayin için evlenme durumunu öne sürmüştü. Üstelik bu kabul edilmişti. O günü hatırladığında hala tebessüm ederdi. Çünkü sevinci kalbine sığmamıştı. Her ne kadar uzun sürmemiş olsa bile… şimdi ise tüm hayallerini tek gecelik zevklerde bitiren adamın yeşil gözlerine bakıyor ve neredeyse kusmak üzere olduğunu hissediyordu. “Sana, dokunmadığım için! Sana zaten evleneceğimizi söyledim ama sen kabul etmedin” diye bağıran adama sadece kocaman olan gözlerle baktı. Ne yani sadece onunla birlikte olmadığı için mi aldatılmıştı. Kendi iradesine sahip çıkmadığı için değil, yani sadece onunla birlikte olmadığı için ihanete uğramıştı. Bahar, tiksinti ile baktığı adamdan bir adım uzaklaşıp, “İyi ki de aldatmışsın, sayende beni gerçekten mutlu eden biri ile tanıştım ve o yüzden artık buradan asla gitmeyeceğim” dediğinde gözlerinden ateşler çıkmaya başlayan Caner, kontrolünü sağlamakta zorlanıyordu. Bakışlarındaki tehlike artmaya başlayınca Bahar, istemsizce birkaç adım geriledi. Gerilerken, “Sen bana aitsin!” diye hırlayan Caner’e alaycı bir gülümseme gönderen bahar, “Ben, tek bir adama aitim oda sen değilsin” diye söylediği esnada sırtı neredeyse duvarı andıran bir göğse çarpınca durdu. O an gözlerini kapadı çünkü arkasında duranın kim olduğunu biliyordu. İliklerine kadar bedeninden yayılan öfkeyi, ateşi hissediyordu. Kalbi içinde taklalar atmaya başlarken nefesinin kesildiğini hissetti. Nasıl oluyorsa buz gibi bir adam tek bir temas ile tüm bedenini yangına teslim etmesine neden olabilirdi. Bu karşısındaki adam ile defalarca öpüşmüş, ona dokunmasına izin vermişti. İleri gitmek istediğinde ise onu durdurmak adına elinden geldiğinden fazlaca bir şekilde savaşmıştı. Fakat, hemen arkasında duran Boran’ın ona bakması bile kalbinin çatlarcasına atmasını sağlıyordu. Boran onu kollarından kavrayıp, hemen kulağına eğilip, sadece onun duyacağı bir fısıltı ile “Ders üç ufaklık, sonradan yan çizeceğin hiçbir kelimeyi söyleme” dediğinde ise onunla omzunun üzerinden göz göze geldi. Bakışlarındaki yangın neredeyse onu küle çevirecek boyuttaydı ve tek kelime edemiyordu. Boran ise bakışlarını parçalayıcı bir yırtıcı olan kaplan gibi avına dikmişti. Nasıl oluyor da böylesine bir durumda bile çelik gibi sakin kalabiliyordu. Sonrasında ise aklına onun bir asker olduğunu getirdi. Bu kadar sakin kalamayacak olsa zaten o mesleği yapamazdı. Boran, genç kadını kolunu hafif korumacı bir tavırla kavrayarak arkasına çekti ve hemen karşısında duran adam ile göz temasını kaybetmeden ona baktı. Adam şaşkın, öfkeli ve sürüngen misali ona bakıyordu. Sevdiği kadının kıymetini bilemeyecek kadar budala, uçkuruna düşkün bir adamın vereceği tüm tepkileri veriyordu ve boran onu sadece bakışları ile isliyordu.  Karşısındaki adam “O benim nişanlım ve bu durum seni ilgilendirmiyor” diye söylendiğinde Boran sadece karşısındaki adam sırıtmıştı. Hemen, çaprazlarında duran ve onu izleyen arkadaşları Zafer, Dağhan ve Ateş oldukça dikkatliydi. Hatta kendi aralarındaki fısıldaşmayı da duyuyordu. Arkadaşları onun kavgaya balamasından korkuyordu ve onlara kendi de hak veriyordu. Çünkü bundan oda korkuyordu. Adam, “Nesin sen kabadayı falan mı? Kavga mı edeceğiz” dediğinde ise Dağhan gayet temkinli bir sesle, “Tavsiye etmeyeceğim bir durum. Yani seni dövmesinde sorun yok ama iste bize iş çıkarmanı istemiyoruz” dediğinde Zafer derin bir nefes vererek, “Bak aslanım. Ben, kavga etmeyi en son seçenek olarak bırakıyorum nedeni” dedi ve Dağhan sırıtarak, “Çünkü başlayınca duramıyor” dediğinde zafer evet anlamında başını sallarken Dağhan, “Ve durdurulması gerekiyor” dediğinde Zafer hala başını evet anlamında sallıyordu. Ve “Fakat o karşındaki kesinlikle durmuyor” dediğinde Ateş ise daha keskin bir sesle, “Üstelik durdurulamıyor” dediğinde ise genç adamın suratında bir şaşkınlık oluştu. Arkasında neredeyse bir ordu adamı vardı. Yani tamam hepsi akrabasıydı ve sadece 4 kişiydiler. Memleketler olan Trabzon’da fazlaca korkulan tiplerdi ve burada da onun yanındaydılar diye düşündü. Ve “O benim nişanlım onu almadan gitmeyeceğim. Sadece iki ay sonra Bahar Tok yürek olacak” Diye bağırdığında ise Boran ona birkaç adım yaklaşarak genç adamın suratına yaklaştı ve korkutucu bakışlarını, gözlerine sabitledi. Öğleki genç adam yutkunmak zorunda kalmıştı. Karşısındaki adam 1.90 boylarında, dev gibi bir cüsseye sahip, keskin bakışların olan bir adamdı. O gözlere kim bakarsa baksın korkudan ölebilirdi. Ve o koku kulesi dişlerinin arasından, “Onun adı Bahar Sancak. Senin nişanlın değil, benim karım” dediğinde ise adamın bakışlarındaki şaşkınlık kelimeler ile tarif edilemeyecek kadar büyüktü. Sadece oda değil oradaki herkes aynı şekildeydi. Tüm arkadaşları bir Bahar’a ve aynı anda Boran’a bakıyorlardı. Ne ara evlendikleri hakkında bir fikirleri yoktu ve Bahar ise gözleri kocaman olmuş bir şekilde arkasında duruyordu. Lanet olsun bunu kimse bilmeyecekti. Tayin işi bittiğinde ayrılmak için anlaşmışlardı. Nasıl olurda bu kuralı bozabilirdi… Boran, o an bakışlarını hemen arkasında bulanan genç kadına sabitledi ve bir an olsun ayırmadan, “Ve bana ait” dediğinde genç kadının tüm hücreleri birden alev aldı. Katta yana yana kül olmaya başladı….
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD