ZATEN DEĞİL MİYDİK?

1134 Words
Mekan iyice dolmuş, müzik yükselmişti. Kalabalığın enerjisi her geçen saniye artıyordu. Bardaki şişeler elimizde dans ederken, adeta birbirimize senkronize olmuş gibiydik. Uraz’ la bakışlarımız her seferinde birbirine kenetleniyor ve ne yapmamız gerektiğini tek bir kelime etmeden anlıyorduk. Uraz, şişeleri ustalıkla havaya fırlatırken bana döndü. “Yasemin, artık çıtayı biraz daha yükseltelim. Hazır mısın?” dedi, o kendine has alaycı gülümsemesiyle. Başımı salladım. “Ne düşündün?” Elini çenesine götürüp düşünür gibi yaptı. “Bu gece bir Yasemin imzası lazım. Öyle bir kokteyl yapalım ki herkes unutamasın. Ne dersin?” “Emin misin?” diye sordum, hafif bir meydan okuma tonu kullanarak. “Bu gece barda yıldızım parlamasın seni gölgede bırakmasın sonra?” Gözlerini hafifçe kısıp gülümsedi. “Senin yıldızın zaten her zaman parlıyor.” Bu kısa anın verdiği heyecanla hemen işe koyulduk. Ben hızlıca raflardan birkaç şişe indirdim. Malzemeleri dikkatle seçtim: nar şurubu, lime, beyaz rom, passion fruit likörü ve birkaç gizli dokunuş. Daha önce Uraz ’ın gösterdiği bazı şov tekniklerini aklımda toparladım. Uraz, müşterilere döndü ve ellerini havaya kaldırarak sesini yükseltti: “Beyler ve hanımlar! Birazdan Yasemin’ in ilk büyük şovu başlıyor. İyi izleyin!” Gözler üzerime çevrildi. Ellerimden bir anlık bir titreme geçse de Uraz ’ın yanımda olması beni rahatlattı. Hemen başladım: Lime ’ı ikiye böldüm, bir kısmını havada döndürerek sıktım, diğer yarısını şekerle ovup kenara koydum. Uraz da boş durmuyordu. Buzları kırıyor, bardakları hazırlıyordu. Şişeler ellerimde dans etmeye başladı. Passion fruit likörünü yukarıdan aşağıya zarif bir şekilde döktüm. Kalabalık, hareketleri takip ederken alkışlarla ritim tutuyordu. Ardından lime ve nar şurubunu dikkatlice ekledim. Uraz, bir şişe beyaz romu havaya fırlattı. Şişe dönerek bana doğru geldi, ben de yakalayıp son karışımı ekledim. “Şimdi en önemli kısım.” dedi Uraz, gülümseyerek. Küçük bir şeker küpünü alıp portakal likörüne batırdı ve çakmağı çıkardı. Alevler parladı. Şekeri dikkatlice kokteylin üzerine bıraktım ve bardağın kenarındaki lime’ı tutuşturduk. Küçük ama etkileyici bir alev halkası bardağı sardı. Kalabalık bu kez daha büyük bir alkış kopardı. “İşte, ‘Gece Yasemini’,” dedim, gururla. Uraz bardaktan bir yudum aldı ve dramatik bir şekilde, “Bunun bir kokteyl değil, sanat eseri olduğunu söyleyebilirim.” dedi. Alkışlar arasında müşterilere kokteylleri dağıttık. Diğer barda bir avuç müşteri kalmıştı. Bizim barımız ise neredeyse izdiham halindeydi. Bu, kesinlikle beklediğimden daha büyük bir zaferdi. Gece ilerledikçe tempo daha da arttı. Şovlar birbirini izliyordu. Uraz, bazı kokteylleri hazırlarken şişeleri yere değmeden peş peşe döndürüyordu. Ben ise içkileri üst üste katmanlar halinde döküp bardaklara küçük süslemeler ekliyordum. Bir ara Uraz yanıma eğildi. “Yasemin, gel bir şey deneyelim. İkimiz aynı anda iki şişeyi karşılıklı fırlatalım. Tam ritimde yakalamamız lazım.” “Eğer beceremezsek?” diye sordum. “Hiç şansın yok, Yasemin. Beceremezsen buradaki herkes güler. Ama zaten başaracaksın.” dedi, kendinden emin bir şekilde. Derin bir nefes alıp başımı salladım. Karşılıklı durduk, ellerimizdeki şişeleri havaya fırlattık. Şişeler havada dans ederken tam ortada kesişti ve ikimiz de birbirimizin şişesini kusursuz bir şekilde yakaladık. Kalabalık bir anda çığlıklar atarak alkışlamaya başladı. Uraz’ la göz göze geldik, ikimizin de yüzünde gurur dolu bir gülümseme vardı. Gece sonunda bar tamamen boşaldığında, yorgun ama mutlu bir şekilde tezgahın arkasında oturuyordum. Uraz yanıma gelip bir bardak su uzattı. “Bugün gerçekten harikaydın.” dedi. “Sen de fena değildin.” diye cevap verdim, alaycı bir gülümsemeyle. “Fena değil mi?” dedi, gözlerini kısarak. “O zaman bir dahaki sefere daha iyisini göstermek zorunda kaldım demek ki.” İkimiz de güldük. O an, aramızdaki bağın çok daha fazlası olduğunu hissettim. Ama yine de, bunu kelimelere dökmeye onun cesareti yoktu. Şimdilik, sadece bu uyumun keyfini çıkarmak yeterliydi. Ve Bilal geldi. “Bize Gece Yasemini yok mu?” diye sordu Bilal, bardakların üzerinde parmağını dolaştırırken. Ses tonu rahat ve umursamazdı, ama Uraz ’ın yüzündeki ifade bir anda değişti. Onun beni kıskandığını anlamak için kahin olmaya gerek yoktu. Gözleri hafifçe kısıldı, dudaklarının kenarı istemsiz bir şekilde gerildi. Uraz’ ın kıskanması bir yandan hoşuma gidiyor, bir yandan da beni huzursuz ediyordu. Bilal ’in beni buraya çağırmasının asıl sebebi, Uraz ’ın toparlanmasına yardım etmemdi. O sırada ne kadar iyi bir uyum yakalayacağımızı ya da aramızda böyle bir bağ kurulacağını tahmin edemezdim. “Gece Yasemini sadece özel müşterilere servis edilir.” dedi Uraz, bakışlarını benden kaçırmadan. Bilal sırıttı. “E, biz de özeliz. Hadi, Yasemin hazırlasın. Benden olsun. Hepimize ısmarlıyorum. ” Uraz, barın altından bir bez alıp tezgahı silmeye başladı, ama hareketleri gereğinden hızlı ve sertti. “Bilal, Yasemin zaten bütün gece çalıştı. Başka bir şey söyle, ben yaparım.” Bilal ’in bu durumu fark etmemesi mümkün değildi. Bir adım geri çekilip ellerini kaldırdı. “Tamam, tamam. Uraz ’ın yüzü güldü ya. Bozmayalım keyfinizi. ” O an içimde bir sıcaklık dalgası hissettim. Uraz ’ın bu tavrı, beni sahiplenişi, her ne kadar alenen belli etmese de kıskançlığının göstergesiydi. Gözlerim istemsizce onun ellerine kaydı; şişeyi tutarken ne kadar sakin görünmeye çalışsa da parmaklarının gerildiğini fark ettim. “Sorun değil, ben yaparım.” dedim. Belki de ortamı yumuşatmak istiyordum. Ama Uraz hemen itiraz etti. “Hayır, Yasemin. Bugünlük yeterince gösteri yaptık." Bilal, bu sözlerden rahatsız olmuş gibi görünmüyordu. Aksine, Uraz’ ın kıskançlığından eğlendiği her halinden belliydi. “Tamam, anladım. Ben sizin kutsal içkinize dokunmam.” Uraz bir şey söylemek için ağzını açtı, ama kendimi tutamayarak araya girdim. " Uraz yapabiliriz. Bence sadece merak etti o kadar." Ona yaklaştım. " Seni seviyorum Uraz. Ve Bilal' de bunu biliyor bence. Büyütecek bir şey yok. Yarın buradan gideceğim ve siz yine birlikte çalışacaksınız. Buraya sorun çıkarmak için gelmedim. " " Tamam. Ama birlikte hazırlarız. " Gerçekten birlikte hazırladık. Çalışanlar seyrediyordu bu kez uyumumuzuzu. Sonra Uraz, eline bir bardak alıp içkileri sıralamaya başladı. “Peki, bu gece son bir kokteyl daha yapıyoruz,” dedi. “Ama sadece ikimiz için.” Birlikte hazırladığımız kokteyl, o geceye küçük bir veda oldu. İçimizde biriken her şeyin tadını alır gibiydik. Ve o gece, barda her şey biterken, ikimizin de birbirimizden kolay kolay vazgeçemeyeceğini fark ettim. Mekandan çıkarken arkadaşlarından biri yanımıza geldi. " Oğlum cidden anladım senin enerjin niye her gün daha fazla düşüyor. Gerçekten bu kız müthiş bir enerji yayıyor. Millet dans etmek yerine barı izledi genelde. Mekanın bile enerjisini yükseltti. Ondan uzaklaşınca enerjin düşmeye başladı demek ki. " dediğinde Uraz' ın kolunu tuttum. Uraz bana gülümsedi. "Evli o. Ona bir şey demem. Yengemizde burada. Dengesiz bir laf etse önce o parçalar. " dedi. Arkadaşı gülümsedi. " Buralardaysan tanıştırayım. " dedi. " Uraz' la biraz konuşup gideceğim. " dedim. " Yine gel. Bu arada evlenin oğlum siz. Böyle uyum her zaman bulunmaz. " Uraz önce bana baktı. Gülümseyip arkadaşına döndü. " Daha 17 yaşında Yasemin. Büyüsün düşünürüz. " dedi. Oradan çıktık. Uraz' ın kaldığı odaya gittik. Bilal gelmemişti. Uraz' a her şeyi anlattım. Bilal' e bir şey derse ona kızacağımı da ekledim. Uraz durdu. " Yasemin. Sevgilim olur musun?" dedi. Tam o anda Uraz' ın yastığında duran ezilmiş Yasemin çiçeğini gördüm. Elime aldım. " Zaten sevgili değil miydik?" dedim gülümseyerek.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD