2.Bölüm

3446 Words
Nilgün Hanım üzerindeki şoku atlatamadan "Bu kılıkta nereden geliyorsun?"dedi,sert bir şekilde. Mira "Bardan geliyorum desem düşüp bayılır.Acaba bar kısmına bi barlık basınç uygulayıp aradan çıkarsam mı? Yok çıkarmayayım."diye, düşünüp "Emre'nin çalıştığı bardan geliyorum."dedi. Gözleri iri iri açılan Nilgün Hanım"Ne! Kızım delirdin mi ne barı?Abla kardeş beni öldürmek mi istiyorsunuz?Önemli dediğin iş bu muydu?" Mira derin bir nefes verip "Evet,anne buydu.Bundan daha önemli iş mi var?Emre'nin ne yaptığını,ne haltlar karıştırdığını ,nasıl adamlarla görüştüğünü öğrenmek için yaptım.Bize hiçbir şey anlatmıyor,gidip yine başına bela açacak." "Bula bula bu çözümü mü buldun?" "Emre'nin beni tanımaması gerekiyordu .Yaptığı şeyleri araştırdığımı öğrenirse iyice zıvanadan çıkar, hiçbir şey anlatmaz. "Mira yaptığın şey mantık dışı." "Tamam saçma bir fikirdi ama başörtülü bir kadın olarak çalıştığı yere gidemezdim.Başka bir kadın kılığında da gidemezdim.Bir takım yerlere erkek olarak girip çıkmak daha kolay. Elif'le magazin dergilerine bakıyorduk.Makyajla kadınların ne kadar değiştiğini falan konuşuyorduk.Ben, makyaj bildiğin kimlikte sahtecilik dedim.Elif'te doğru söylüyorsun birtakım tekniklerle bambaşka birine dönüşüyorsun, dedi.Benim aklıma da bu fikir geldi." Nilgün Hanım sinirli bir nefes verip "Muhteşem fikir(!)Yaptığı şeyleri öğrensek bile Emre sanki bizi dinleyecek mi?Burada birkaç komşudan başka kimsemiz de yok.Hüseyin amcana da Emre'yle ilgili konuları söylemeye utanıyorum artık.Adamın da başı Emre yüzünden belaya girecek diye." "Napalım anne?Emre bizi dinlemeyecek diye kendi hâline mi bırakalım? Kimle görüştüğünü,ne yaptığını öğrenirsek ona göre de bir önlem alırız en azından.Dediğin gibi kimsemiz yok, ben de kardeşime sahip çıkmaya çalışıyorum." "Tabii ki kendi hâline bırakalım demiyorum ama seninde başına bir şey gelecek diye korkuyorum." "Anneciğim sakin ol ben başımın çaresine bakarım.Neyse ben üzerimdekileri çıkaracağım."diyen Mira odasına doğru yürüdü. Nilgün Hanım arkasından "Seni bir daha bu mağara adamı tiplemesinde görmek istemiyorum."diye söylendi. Mutfaktaki Naciye teyze "Nilgün, ocağa koyduğun su büngüldüyor."diye seslendi. "Tamam anne geliyorum." Mutfağa giren Nilgün Hanım Naciye teyze için nane çayı demledi. Naciye teyze merakla "Bayakleyin gapı mı çaldı?Çocuklar mı gelmiş?" "Evet anne Mira gelmiş." "Ben yine su dökmene gidiyim,yaz günü bilem nasıl üşüttüm bilmim.Tuvalette yatılı galacam bu gedişatnan." Koridora çıkan Naciye teyze aralık duran odanın kapısından Mira'yı gördü.Mira henüz üzerini değiştirmemişti.Şaşkınlıkla biraz da korkarak odaya yaklaşıp içeri girdi.Yan profilden gördüğü kız bir anda kendinden tarafa döndü. Gözleri kocaman açılan Naciye teyzenin kalbi hızla çarpmaya başladı.Bastonunu kaldırıp "Hırkız! Hırkız girmiş, Nilgün! Burda bir gıl yumagı hırkız var.Koş da gelll!" Mira hızla başına inmek üzere olan bastondan kurtulup "Babaanne sakin ol benim Mira."dedi telaşla. Daha çok korkan Naciye tezye "Abaavvv Mira'yı yemiş gıl yumagı, kızımın sesi içinden çıkıyir."derken Nilgün Hanım hızla odaya girip"Anne sakin ol, hırsız değil, Mira o."dedi Mira kafasına sıkıca tutturulmuş peruğu ve yüzündeki sakalı biraz uğraşarak, çıkarıp "Babaanne benim Mira."dedi Naciye teyze kendini sandalyeye bırakıp başını ovarak "Oy başım balhıyor,oy başım.Yüregime iniyordu."diyerek bastonuyla Mira'nın kalçasına bir tane geçirdi. Nilgün Hanım "Anne iyi misin?"derken Mira yüzünü buruşturup acıyan kalçalarını ovarak "Babaanne vurmasana."dedi, iç sesi de "Zaten acıyordu.Kütüğün teki tarafından patates çuvalı gibi yere atıldım."diyordu. Nefesini düzene koymaya çalışan Naciye teyze "Ne iş görmeye gıla büründün gızım? Senin yüzünden tumana gaçırdım." "Anne gel ben seni banyoya götüreyim, olup biteni de anlatırım." diyen Nilgün Hanım yaşlı kadının koluna girip yerinden kaldırdı.Beraber odadan çıktılar. Mira odanın kapısını kapatıp gözündeki siyah lensi,yüzünde kalan bıyığı çıkardı. Yüzünde bir kat daha deri tabakası oluşturan makyajı temizleyip, üzerini de değiştirip mutfağa geçti. Kanepede oturan hanımlara "Yemekte ne var?"diye sordu. "Anan malhıtalı(mercimekli)küfte yaptı.Eşgilide var."diye cevapladı Naciye teyze. Mira kendine yemek alıp masaya oturdu.Dikkatle kendine bakan babaannesi "İçerde gıllı bir adam görünce tağadan hırkız girdi belledim.Bu oglan yüzünden benim misgilim gızımında başına bir hâl galecek bir gün.Yirmi yaşını geçti goca herif oldu ammel beter canımızı sıkıyor arsatan(umursamaz)." Nilgün Hanım gözleri dolarak "Babasız çocuk büyütmek çok zormuş anne.Ben başa çıkamıyorum,ne yaptıysam söz dinletemiyorum." "Tabaatı(huyu) kime çekti bilmim ki.Canını sıkma onun da bir vaktı var zaar düzelir elbet bir gün.Acaba Antep'e mi yerleşsek?" "Antep'e nasıl gidelim ki anne? İyi kötü burada bir düzen kurduk.Oraya git,yerleş;yeniden düzen kur,ev tut, lokanta aç çok zor işler.Hepsi içinde para lazım.Hem Mira'nın üniversitesi daha bitmedi." "Babaanne nereye gidersek gidelim Emre gittiğimiz yerde de belaya bulaşır.O yüzden şehir değiştirmenin bir anlamı yok.Emre'nin kendi içindeki kötülük diyarını imar etmesi lazım." " Bilmim ki bende gendimce bir yol bulmaya çalışiyim.Heç bir şey dafar etmiyir bu oğlana." Yemeğini birtiren Mira "Anne ben yarın lokantaya gelemeyeceğim.Edebiyat ekine yazı yazdığım derginin editörü Melih Bey yarın toplantı düzenlemiş mutlaka benimde katılmamı istiyor." "Sen işini hallet kızım.Zaten lokantaya kimsenin geldiği yok,kendi kirasını bile çıkaramaz oldu." "Üzülme anneciğim senin yemeklerin çok lezzetli sadece lokanta tanınmıyor.Lezzetli bir elden çıkmış ,içine sevgi katılmış,buharı emek kokan enfes Antep yemeklerine kim hayır diyebilir ki yoksa.Benim müşteri arttırma ile ilgili bir kaç planım var, bir ara uygulayacağım onları." "Yine kafanda neler dönüyor merak ettim şimdi?" "Sonra konuşuruz, ben yatsı namazını kılıp dergi için yazı yazacağım.Emre hâlâ gelmedi." "Sen mutfağa gelmeden aradım ama telefonu kapalı." Naciye teyze söze girip "Angeslek(bilerek) ,gapıyir o telefonu hacivat."derken telefonundan gelen bildirim sesiyle irkilip hemen telefona baktı. Gülerek "Yarın cuma ya Hıyriye vetset grupumuza cuma mesajı atmış.Geceden başlıyir cumayı mübareklemeye.Ben bu vetseti(watshapp) icat eden, zukkumberk miydi adı işte o oglana bazen dua ediyim.Acaba kötü bir iş mi tutuyom?" Mira gülerek "Bir şey olmaz tombiş sultanım, bir insana dua etmek niye kötü bir şey olsun?Onlarda neticede insanlık ailemizin bir ferdi.Allah,kim olursa olsun hiç kimsenin en ufak emeğini zayi etmez.Herkese yaptığının karşılığını verir.Bu kafir de olsa değişmez,hristiyan da olsa fark etmez. Sen adamın icadını faydalı şeylerde kullanıyorsun." deyip babaannesinin yanağını öptü. "Bu yaşında bile kafan zehir gibi senin yaşındaki çoğu kadın telefonla arama bile yapamıyor.Ama sen watshapp kullanıyorsun."dedi. Naciye teyze ve annesi gülerken. Yemek yediği tabakları yıkayan Mira "size iyi geceler."dedikten sonra odasına geçti. Abdest alıp yatsı namazını kıldı.Sonra da kağıt kalem çıkarıp masaya oturdu.Biraz düşünüp yazmak istediği şeyleri kağıda dökmeye başladı. "Besmeleli Aşk" diye başlık attı yazısına. ~Besmele, girişilen işin anahtarıdır.Besmele sadece dilden dökülen bir söz değil giriştiğimiz işi Allahlı yapmaktır.Yaptığımız işi O'nun sayesinde yaptığımızın bilincinde olmaktır. Yaptığımız işten O'nun haberdar olduğunun bilincinde olduğumuzu beyan etmektir. Aşkın helali ile yaşandığında mutluluk vereceğine inanan bir insanım.Helalsiz bir aşkı tasvip etmediğim için yazıma bu başlığı verdim.Helalsiz aşk salt tutku ve şehvetten ibaret olur.Tutku sevgiyi tutuklar, şefvet ise nahifliği katleder.Bunları bir bütünün hâlinde helal çerçevesi toparlar. Uzun bir pasaj daha yazıp yazıyı sonlandırdı. Ellerini kaldırıp esneyerek ağrıyan boynunu sağ sola çevirip yerinden kalktı sabah namazı için alarm kurup yatağa girdi. Aklında barda yaşadığı olaylar vardı."Robocopun şirketine gitmesem ne olur ki?İsmet diye biri gerçekte olmadığı için beni zaten bulamaz.Ama onun gibi bir adam motorun plakasını yüzde yüz almıştır.Motorun ruhsatı Emre'nin üzerine kayıtlı.Kahretsin Emre'yi bulur kim bilir ona ne yapar?Zaten girişteki güvenliğe de Emre'nin adını verdim.Gitmezsem işin ucu Emre'ye dokunacak. Acaba gidip gerçekleri mi anlatsam?Bana inanır mı ki?Hadi inanmayıp şüphelenirse.Kirmanlar diye birilerinden bahsediyorlardı.Belli ki onlar rakipleri ya da düşmanları.Beni gerçekten onların ajanı zannederse?Emre de direk konuya dahil olur böylece. Hem İsmet profilini Emre'nin öğrenmemesi lazım.Böyle adamların ne yapacağı belli olmaz.Ne yapsam ki?Bir kez daha İsmet olur, gider özür dileyip kendimi affettiririm.O adama gerçek kimliğimi açıklamamak en iyisi." diye düşündü. ***** Aras çoktan eve geçmiş dedesinin iyi olduğunu görünce rahatlamış, odasında onunla konuşuyordu. Ahmet Bey yorgun sesiyle konuşmaya devam edip "Artık hayatını düzene koymanı istiyorum." Aras bıkkın bakışlarını,yaşlı adamın, yılların derin çizgilerle imza attığı yüzünde dolaştırdı birkaç saniye. "Hayatımda zaten bir düzen var düzensizliğin düzeni.Benim için en ideal düzen düzensizlik.Düzen sadece iş hayatımda kendine yer bulabildi."dedi net bir ifadeyle. Üzgün bakışları, torununun gözlerini hedef alan Ahmet Bey "Bana babanı hatırlatıyorsun.Sonunun onun gibi olmasını istemiyorum." "Sonumun nasıl olacağını hiç umursamıyorum?Sonum belli zaten geçmişimden satın alınmış." "Oğlum yapma fark etmiyor muyum sanki ,unutmak istediğin için kendini alkole veriyorsun.Unutmak istemen doğru ama bunun için seçtiğin yöntem yanlış.Unutsan aslında hayatına huzur gelecek." Aras histerik bir kahkaha atarak "Huzur mu, nedir o? Hiç tanışmadım da.Hem bir şey olmak istemediği yere gelmez.Benim şu anki tek derdim Aylin! Aylin meselesini çözmeden bana bu dünyada rahat da yok, huzur da yok." "Aylin hepimizi darmaduman etti.Yeni yeni toparlanıyoruz.Ama en çok da seni kahretti.Artık unutmalısın bu konuyu.Seni mutlu görmeye ihtiyacım var." "Aylin'i asla unutamam! Hayat yine ders anlatmadan ağır bir sınava soktu beni." "Bırak acıların hocaların olsun.Acı seni yeniden intikam gibi kötü bir eyleme sürüklemesin." "Aylin'le ilgili sisi araladığımda karşıma kim çıkarsa çıksın acımam ezer geçerim!" Derin bir nefes veren Ahmet Bey sehpadaki ilacına uzandı.Aras yanına gelip su doldurduğu bardağı dedesine uzatarak " Yorgunsun uyu artık.Her zamanki gibi bu konuşmanın da sonu bir yere varmayacak.Ben yine en iyi bildiğim kitabı,kendi bildiğimi, okumaya devam edeceğim." İlacını içen yaşlı adam yatağına uzandı.Aras dedesinin üzerini örtüp iyi geceler,deyip odadan çıktı. Ahmet Bey ise düşünceli gözlerle arkasından bakıp "Ben seni eninde sonunda yapmak istediğim şeye bir şekilde ikna edeceğim."diye geçirdi içinden. Odasına geçen Aras üzerindeki tişörtü çıkarıp attı.Sonra da bir sigara yakıp pencerenin önündeki berjere oturdu.Gözlerini kapatıp yüreğine çöreklenen acıyla Aylin'i düşündü.Aylin de beyninin asla unutamayacağı acı anılar köşesinde yaşıyordu artık. Sigarasını söndürüp banyoya girdi.Duş alıp yatağa uzandı, bir süre sonra da uykuya teslim oldu. ***** Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp üzerine eşofmanlarını geçirdi.Odadan çıktığında koridorda Şeyma ile karşılaştı.Şeyma gülümseyerek "Günaydın abi."diye seslendi. "Günaydın canım."diye cevapladı Aras. "Erken kalkmışsın.Bu çok iyi, hep beraber kahvaltı yaparız." "Poligona geçiyorum,biraz atış yapacağım.Sonra da spor." "Bana da silahla atış yapmayı öğretecektin.Söz vermiştin." "Unutmadım, öğreteceğim ama bugün olmaz." "Tamam öyle olsun sen gelene kadar kahvaltı hazırlanır.Çoğu zaman akşam yemeklerine katılmıyorsun.Bari kahvaltıda mahrum bırakma bizi kendinden." "Benim duygularım da yok ki neyi sömürmeye çalışıyorsun?" "Espri bile yapıyorsun nasıl duyguların yok." "Ama kullanmıyorum.Kullanılmayan şey yok hükmündedir çünkü.O yüzden yok dedim.Bir insana vicdanı olmadığı için mi vicdansız denir.Tabii ki hayır! Vicdanını kullanmadığı için." "Neyse ne, kahvaltıya katılacaksın değil mi?" "Tamam katılacağım." Birlikte salona indiler.Şeyma mutfağa doğru giderken Aras kapıdan çıkan Fırat'ı gördü. "Fırat!"diye seslendi. Sesindeki tonlama Fırat'ı olduğu yere çivilerken Aras yanına gelip "Bu saatte nereye gidiyorsun?"dedi, şüpheci bir ifadeyle. Fırat başını çevirip abisine bakarak "Biraz koşacaktım."dedi. "Asla yorulmayacak bir şeyin peşinden koşuyorsun, yani asla yakalayamayacaksın. Kahvaltını yapıp holdinge geç." Fırat memnuniyetsiz bir şekilde "Abi yarın gelsem." Aras uyarıcı bir tonda "Dokuzda holdingte ol!"deyip bahçeye çıktı. Oldukça geniş olan bahçenin kuzey tarafına kurdurduğu poligona geçip bir süre atış yaptı.Karşısındaki hedefin merkezine sapladığı mermilerle rahatladığını hissediyordu sanki. Daha sonra da poligonun biraz ilerisindeki spor salonuna geçti.Bir süre spor aletlerinde çalıştı. Salonda duş alıp temiz eşofman giydikten sonra kahvaltı yapmak için eve girdi. ****** Sabah namazından sonra uyumayan Mira dergiye geçmek için hazırlanmıştı.Annesi çoktan lokantaya geçmiş,Emre ve babaannesi hâlâ uyuyordu.Gürültü yapmamaya özen göstererek onlar için kahvaltı hazırladı.Kendiside bir şeyler atıştırıp evden çıktı ve otobüs durağına geldi.Binmek istediği otobüse atlayıp on beş dakika sonra derginin olduğu binaya geldi. Toplantıya katılacak kişiler toplantı salonundaydı.Mira onlara selam verip bir sandalyeye oturdu.Derginin editörü Melih Bey gelip hepsine selam verdi ve toplantıyı başlattı. "Arkadaşlar üç aydır derginin tirajı oldukça düştü.Bunun için bir takım çözümler düşündük. Bunlardan bir tanesi ünlü iş adamlarıyla ,sanatçı ve oyuncularla röpörtaj yapmak.İnsanlar tarafından merak edilen,dikkat çeken kişileri, aramızda kararlaştırıp bu kişilerle röportaj yapacağız. Kendi aralarında tartışıp röportaj yapılacak oyuncuyu kararlaştırdılar.Sıra iş adamlarına gelmişti.Aralarında,Ali Teksoy, Mehmet Ünal ve Cengiz Soyer isimleri geçiyordu. Haber yönetmeni biraz düşünüp " Bence Aras Demirkan'la yapalım röpörtajı.Hem diğer şıklardan çok daha genç,yaşına göre çok başarılı ve gizemli bir adam.Hekesin dilinde ve merak konusu bir kişiliği var.Tehlikeli ve değişik aurası ile dikkat çekiyor.Hakkında bildiklerimiz bir elin parmağını geçmez.Biz daha çok kadınlara hitap eden bir yayın kuruluşu olduğumuz için bekar,genç,yakışıklı,başarılı ve dikkat çeken gizemli bir iş adamıyla röportaj yaparsak satışlarımız patlayabilir.Adam sosyal medyada hiç aktif değil.Birçok kadın tarafından merak ediliyor.Daha önce herhangi bir röportajına falan da rastlamadım.Bence bu isim üzerine yoğunlaşalım." Yayın yönetmeni "Hakan doğru söylüyor bence de Aras Demirkan iyi bir seçenek." Mira, Aras Demirkan ismini ilk duyduğu andan itibaren barda olanları düşünüyordu.Adamın soy ismini Yakup'un eline tutuşturduğu karttan öğrenmişti. Melih Bey'in "Mira Hanım!"demesiyle kendine geldi.Başını hafiften sağa sola çevirip kendisine bakan editöre "Efendim, Melih Bey."diye cevap verdi. Adam kaşlarını havalandırıp "Aras Demirkan'la röportaj yapmaya sen gidiyorsun." Mira şaşkın bir şekilde"Ben sadece haftanın bir günü, derginin edebiyat ekine yazı yazan amatör bir yazarım.Röpörtaja ben niye gidiyorum ki?" "Çünkü senin diksiyonun diğerlerinden daha düzgün ve İkna yeteneğin var.Zekanla sen bu işi halledersin.Adam bize yüzde yüz randevu vermez.Randevusuz bir görüşmeye seni göndermek en mantıklı şey bence.Hem daha önce bir röportaj tecrüben de var, kesinlikle sen gitmelisin." "Ama efendim..."Mira konuşamadan editör araya girip "Mazeret istemiyorum.Zaten randevusuz gideceğin için beklemenin bir anlamı yok, hemen şimdi işe koyul."dedi,uyarıcı bir şekilde."Kübra sen de seçtimiz oyuncuyla röportaj için randevu işini hallet." diye ekledi akabinde. Mira bıkkın bir nefes verip yerinden kalktı."O donuk surat benimle röportaj falan yapmaz."diye düşündü. "Dün erkek versiyonuma şirkete gel dediği için en azından bugün şirkette olduğunu biliyorum.Hem sadece gel dedi,belli bir saat söylemedi.Bu da gün boyu şirkette olacağını gösteriyor.Ayrıca saat söylememesi İsmet'in de gideceği saati kendisinin belirlemesi hakkını doğuruyor."diye mırıldanarak odadan çıktı. Aldığı kayıt cihazını çantasına yerleştirip yola koyuldu.Bir taraftan da korkuyordu acaba beni tanır mı diye.Kendini rahatlatarak "Yirmi üç yıllık annem ve babaannem tanımadı ki o nereden tanısın."diye geçirdi içinden. Bindiği otobüsten şirkete yakın bir yerde indi. Yolda gelirken kafasında soracağı soruları belirlemişti.Şirketin girişine yaklaştığında kafasını meşgul eden ,güvenliği atlatma konusunda, ne yapacağını düşündü biraz. Aklına gelen şey için Melih Bey'e mesaj atıp onay aldı. Sonra kendinden emin bir şekilde kapıdaki güvenliğin yanına geldi.Kendine bakan uzun boylu, kalıplı adama "Merhaba kolay gelsin nasılsınız?"diye sordu.Adam cevap vermeden Mira hızla "Benimki de soru mu şimdi?Eminim çok da iyi değilsinizdir.Kim bilir ne zor şartlar altında çalışıyorsunuz.Akşama kadar Allah bilir kaç çeşit insanla uğraşıyorsunuz değil mi.?"Adamın belindeki silaha bakıp"Sizin meslekte en zor mesleklerden biri." Adam şaşkın bir şekilde "Söylediklerinizin bir kısmına katılıyorum." Mira içinden "Evet istediğim kıvama geliyor."diye geçirip "Ben bir dergide çalışıyorum.Özel güvenlik görevlileriyle ilgili bir araştırma yapıyorum.Onların yaşadığı sıkıntıları, çalışma koşullarını onların dilinden anlatan bir haber yapıp fotoğraflarıyla birlikte dergimizde yayınlayacağız.Çok şanslıyım ki sizin gibi anlayışlı, işinde uzman bir beyefendiyle karşılaştım."deyip adama sorular sorup konuşmasını kaydetti. Adam konuşmam yayınlacak diye oldukça mutlu olmuştu.Mira'nın içerdeki çalışanlarla bir de patronunuzla röportaj yapmak istiyorum isteğini geri çeviremedi ve onu içeri aldı. Mira gülümseyip kaşlarını oynatarak içeri girdi."Babaannemin deyimiyle güvenliği başalladım abbisi sekrete."deyip danışmanın olduğu yere geldi.Aras'ın odasının olduğu katı ve asistanının ismini öğrendi. Daha sonra da asansörün önüne geldi.Düğmesine bastığı asansörü beklemek için iki adım geri çıkmıştı ki arkasında hissettiği birinin ayağına bastı. İçinde tuhaf bir hisle "Yine aynı kişinin mi ayağına bastım?"diye düşünüp başını omzunun üzerinden geriye doğru çevirmişti ki ,siyah gözlüklerin ardından gözlerine bakan Aras'la karşılaştı.Adamın delici bakışlarını gözlüğün üzerinden bile hissedebiliyordu.Aras ağır çekim gözündeki gözlüğü çıkarıp koyu kahvelerini, gözlerine ürkerek bakan yeşil gözlere kilitledi. Kahvelerdeki karanlık ve yeşillerdeki ışık hızla birbirine sarıldı.İkisinin içi de anlam veremedikleri bir hisle doldu.Mira ayağını hâlâ adamın ayağının üzerinden çekmediğini fark edip kirpikleri titreyerek "Afedersiniz"deyip hızla ayağını çekti. Aras bakışlarını daha da yoğunlaştırdı. Gözlerini kırpmadan baktığı gözlerden ayırmadan "Affetmeyi sevmem!"dedi koyu sesiyle.Cool bir hareketle gözlüğünü takıp "Bastığın yere dikkat et!"deyip çoktan gelmiş olan asansöre geçti. Mira yutkunarak ona bakarken Aras'ın gözleri de hâlâ kızın gözlerindeydi.Asansörün kapanan kapısı gözlerin iletişimini kesti. Mira yutkunmaya devam ederek "Oğlum İsmet yandın, affetmeyi sevmem dedi. Poku yiyişko , seni kendine köle yapişko,kız İsmet'in ömrü uzayişko."diye mırıldanıp diğer asansöre geçti. Yirminci katta duran asansörden çıkıp, uzun bir koridordan geçerek geniş bir alana geldi.Kapıların üzerindeki yazıları okuyarak aradığı ismin yazdığı kapıya yaklaştı.Kapının karşısındaki cam bölmeli alandan dikkatle kendine bakıp "Kime bakmıştınız?"diyen kadına yaklaştı. "Merhaba size bakmıştım Nesrin Hanım."dedi , gülümseyerek. Kadın merakla kaşlarını kaldırıp "Evet ne istiyorsunuz?" "Ben bir dergide çalışıyorum.Şirket çalışanlarıyla ilgili bir haber yapacağız.Bende yönetim kurulu asistanı olarak en zor görevi sizin üstlendiğinizi düşünerek sizinle konuşmaya karar verdim." Kadın yapması gereken işleri düşünerek "İnanın hiç vaktim yok, başkasıyla görüşün."dedi. "Ah çok özür dilerim zamanınızı almak istemem ama tam da bunun için sizinle konuşmalıyım."Kadının parmağındaki alyansa bakıp "En etkili damar yolunu açıyorum."diye düşündü ve "Hem evde çalış hem şirkette, kimbilir kaç parçaya bölünüp kaç tane işe yetişmeye çalışıyorsunuz.Eminim çatalı buz dolabına peyniri çekmeceye koymuşluğunuz bile vardır." Kadın gülerek "Benzer şeyler yaptığım doğrudur." İşte bizde sıkıntılarınızı anlatan bir haber yapıp çalışma şartlarınızın iyileştirilmesi konusuna dikkat çekmek istiyoruz.Özellikle ev dışında da çalışan kadınların problemleri hakkında farkındalık oluşturmak istiyoruz. Zaten ev hanımlığı bana göre başlı başına bir iş.Hatta en zor ve en kapsamlı mesleklerden biri.Hele birde çocuğunuz varsa.Bir ev hanımı;hem öğretmen,hem psikolog,iyi bir hemşire,iyi bir aşçı,iyi bir temizlik uzmanı,iyi bir ekonomist, bir eş,bir arkadaş daha birçok mesleği içinde barındıran bir meslek dalı." Gülümseyerek "Çok oturgaçlı götürgeç gibi bir şey diyebiliriz." Kadın gülümseyerek"Çok doğru söylüyorsunuz kadınların yükü çok ağır."Taşıdığımız ağır yükle belimiz kırılıyor." "Biz de yüklerinizi hafifletme çabasındayız."diyen Mira'nın gözü masanın köşesindeki çayla çöreklere kaydı.Gözleri açılarak "Maraş çöreği acaba Maraşlı mı?" diye düşünürken iç sesi "İkinci damar yolunu direkt kalbe bağla."dedi. "Sizi kendime yakın hissettim, sizde beni çeken bir şeyler var.Memleket neresi?" "Maraşlıyım." Mira gözlerinin içi gülerek "Ya çok sevindim Antep'in en güzel arkadaşı,şairler diyarı dondurmanın başkenti ,mertliğin menbağı kahraman şehrim benim. Bende o taraftanım Antepliyim.Kadın şaşırarak Mira ile koyu bir muhabbete koyuldu. Mira kadının altından girip üstünden çıktı ve kadın bir anda Aras'a sorma kısmını bile atlayıp "Aras Bey odasında önemli bir işi de yok, buyurun görüşebilirsiniz." derken buldu kendini. Mira odanın kapısının önüne gelip kapıyı çaldı. İçerden gelen sert tondaki "Gel!" komutuyla derin bir nefes verip içeri girdi. Çalışma masasında oturan adamın karşısına geçti. Aras asistanının geldiğini düşünerek gel demişti ama karşısında tesettürlü genç bir kız görünce şaşırdı.Tepeden tırnağa kızı süzüp bakışlarını kendine bakan koyu yeşil gözlerle buluşturdu.Kafasının içinde kızın ayağına bastığı an canlanırken kaşlarını çatarak "Odama kadar nasıl geldin,kimsin ve ne istiyorsun?"dedi,tekdüze sert bir sesle. Mira zorla tebessüm ederek"İkinci sorunuzu cevaplayarak başlayayım,Labirent dergisinden geliyorum.Sizinle röportaj yapmak istiyorum. Aras ellerini göğsünde bağlayıp, arkasına yaslanarak "Anlamadım!"dedi,alayvari bir tonlamayla. "Diyorum ki; özgün kişiliğinizden,başarı öykünüzden ,engin tecrübelerinizden bahsedip başkalarına da yön vermek ,model olmak,dergimizi şereflendirmek ve sizi merak eden büyük kitleyi mutlu etmek istemez misiniz?" Aras kaşlarını kaldırarak "Demek odama kadar bu yöntemle gelebildin.Beni de böyle ucuz numaralara kanacak bir aptal zannediyorsun.Bu aslında, senin zekanın bir seviyesinin bile olmadığını gösterir." Mira dişlerini sıkıp içinden "Ukala dümbeleği,züppe kontenjanı beni hafife almayı göstereceğim sana. Ama bu işe ihtiyacım var, röportajı yapmazsam kovulurum o yüzden sakin olmalıyım."diye düşündü. "Sonuç itibariyle odanıza kadar gelmeyi başardım.Sizce de bir şansı hakketmiyor muyum?" Bakışlarını birkaç saniye kızın yüzünde dolaştıran Aras "Sence ben sana bu şansı verir miyim?" "O şansı ben kendim elde edebilirim.Şu hayatta güvendiğim üç kişi var: ben ,kendim,canım kendim.Beni bir teste tabii tutun bakalım, röportaj şansını elde edebilecek miyim." Aras içinden "Bu kıza niye tahammül gösteriyorum ki?"diye kendini sorgularken sağ tarafından üç tane not kağıdı alıp Mira'ya göstermeden üçüne de hayır yazdı. Kağıtları ters çevirip gizemli bir eda ile "Bakalım şans verir miyim? Hadi evet yazan kağıdı bul."dedi. Mira şaşkın bir şekilde "Ne tuhaf bir adam bu.Benimle oyun oynuyor kesin üçüne de hayır yazdı.Ne yapsam ki?"diye düşünüp biraz bekledi. Aklına gelen parlak fikirle kağıtlardan birini hızla çekip aniden yırttı.Aras hiç saşırmadan gözlerini kısarak ona bakarken, Mira kalan iki kağıdı ters çevirip "Hayırlar burda olduğuna göre evet yazan kağıdı bulup yırttım."dedi,mağrur bir ifadeyle. "Demek ki bana röportaj şansı vereceksiniz."diye ekledi sonrasında. Aras yerinden kalkıp ellerini cebine koyarak kızın üzerine doğru yürüdü,dibine kadar girdi.İçinde karanlık bir ışığın yandığı koyu kahvelerini kızın gözüne kilitleyip "Kendi evetini kendin yaratmış olsan da iyi bir dinleyici değilsin.Ben cümlemi röportaj şansı vereceğim diye bitirmedim,verir miyim diyerek bitirdim.Yani gidebilirsin.Yeterince vaktimin katili oldun." "Mira dibine kadar giren adamdan rahasız olup önce iki adım geriye çıktı.Öfkenin sarmaladığı gözlerini adamın gözlerinden çekmeden "Siz benimle röportaj yapmasanız bile ben size sormak istediğim soruların çoğunun cevabını aldım zaten." Aras çalışma masasının kenarına yaslanıp ellerini göğsünde bağlayarak"Ee neymiş aldığın cevaplar?" Mira kendinden emin bir şekilde "Vaktimin katili dediğinize göre bu kadar başarılı olmanızın sırrı ,zaman... Zamana hükmediyorsunuz.Zamanı yöneten her şeyi yönetir çünkü.Bu başarıyı genç yaşta elde etmenizin sırrı ise belli ki daha çocuk yaşta çalışmaya atılmışsınız. Belki de sıkıntılı bir çocukluk geçirdiniz.Sıkıntı hırsı tetikler, hırs da başarıyı getirir.Otoriter,sert , ciddi ve özellikle ayrıntıcı birisiniz." Karşındaki kitaplığa bakıp biraz inceledi "Kitaplığınızda her türden kitap olduğuna göre meraklı bir kişiliğiniz var, özellikle bilimsel konulara.Odanızda siyah renk hakim ama masanızdaki tüm kalemler mavi renkli.Kalem yazıyı, yazı ise bilgiyi temsil eder.Yani bilgiyi kalemle bağlarsınız.Dolayısıyla kalem değerli bir şeydir.Değerli bir şeyin rengini mavi seçtiğinize göre mavi rengi de seviyorsunuz. Mavi özgürlüğün rengi.Özgürlüğüne düşkün birisiniz; kimseden emir almaz, en ufak bir kısıtlamaya bile gelemezsiniz." Aras esrarlı bakışlarla kızı süzerken Mira tepeden tırnağa adamın fit vücudunu süzüp "Spor yapmayı seviyorsunuz." Masadaki dekor mermilere, karşı duvardaki hedef tahtasına ve merkezine saplanmış dart okuna bakıp "Atış sporları yapmayı da seviyorsunuz.Hatta keskin nişancısınız." Kitaplığın yan tarafındaki rafın sağına konmuş kartal ve soluna konmuş kaplan figürlerine bakıp "Aslında Beşiktaşlısınız ama Trabzonspor'un da kalbinizde ayrı bir yeri var." Odanın dekorasyonunu göz önünde bulundurarak "Sadeliğin şıklığını seviyorsunuz." Masadaki şaha kalkmış at figürüne bakıp "Zeka ve asalet sizin için çok önemli." Mira devam edecekken Aras sert bir sesle "Yeter!"diye uyardı.Bunları tahmin etmen hiçbir şey değiştirmez, yayımlama iznin yok çünkü. Hakkımda bir bilgi de ben vereyim sana "Hataya tahammülüm yoktur.Hata yapan bedelini öder.Senin yüzünden iki kişi işinden olacak birazdan." Mira'nın gözleri kocaman açıldı.Endişeli bir sesle"Lütfen yapmayın!Özür dilerim, yalvarırım o insanları işten çıkarmayın."dedi, gözleri dolarak. Aras umursamadan insan kaynakları departmanını arayarak asistanını ve güvenliği işten çıkarmalarını istedi. Mira üzüntü ve öfkeyle sarmalanmış bakışlarını adamın gözlerine dikip "Ayrıca kibir abidesi, duygusuz ve vicdansızsınız.Hayata kibir ,öfke ve nefret penceresinden bakıyorsunuz."dedi dişlerini sıkarak. Aras sert ve öfke dolu bir sesle "Seni, hayata baktığımı varsaydığın o pencereden atmadan defol git!" diye bağırdı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD