3.Bölüm

2541 Words
Adam Zoya'ya dokunamadan karnına gömülen şiddetli tekmeyle iki metre geriye düştü.Zoya irkilerek tekme atan Asır'a bakıyordu.Adam kalktığı gibi koşarak biraz ileriye park ettiği arabaya bindi.Asır arabanın kapısını kapatmasına fırsat vermeden saniyelik bir hızla üzerindeki ceketi çıkardığı gibi fırlatıp araya sıkıştırarak kapının kapanmasını engelledi.Sol eliyle de belinden çektiği kasaturayı, açık camdan adamın direksiyondaki parmaklarının arasına sapladı.Korkudan gözü ayrılan adam elini direksiyondan çektiği gibi geriye yapıştı.Asır'ın hızını takip dahi edememişti.Asır seri bir şekilde, kapanmayan kapıyı açıp yakasından çekerek dışarı çıkardı. Adam kollarını sıkıca Asır'ın vücuduna sarıp sıkmaya başladı.Bu harekete alayla dudağı kıvrılan Asır adamın boynundaki atardamarlara baş parmaklarıyla şiddetli bir baskı uyguladı.Canı çok kötü yanan adam elektrik çarpmış gibi titrerken bayılma dercesine geldi.Güçsüz düşen elleri yanlara düştü.O sırada Asır balyoz gibi yumruğunu suratına geçirdi.Geriye doğru savrularak yere yapıştı.Asır üzerine eğilip saçından tutarak hizasına kaldırdı."Agâh denen puşta söyle kaçtığı her yerde bana koşacak!Kıza yaklaşan ölümle tokalaşır demiştim."dedi,öfke kusan sesiyle.Burnu kırılan adamın yüzü gözü kan içindeydi.Asır üzerinden kalkıp direksiyona sapladığı kasaturayı ve ceketini alıp Zoya'nın yanına geldi.Zoya'nın tüm vücudu titriyordu.Başını kaldırıp ürkek gözlerini ıssız ve buz gibi lacivertlerle buluşturdu. Adamın yüzündeki en dikkat çeken yer gözleriydi.Yaratan ona olağanüstü güzellikte bir göz rengi bahşetmiş ama sanki o gözlere ruh üflememişti.Ölümün soğukluğu ve gizemi vardı koyu lacivertlede Zoya o gözlere baktıkça adeta hipnotize oluyordu. Asır az önce hiçbir şey yaşanmamış gibi sakin bir sesle "Yirmi beş dakikan kaldı ama hiçbir şey almamışsın."dedi. "Hana... O kaçalım dedi.Hana bana kaçmalısın."dedi,diye mırıldandı Zoya. "Ne? Hana kim?"dedi,Asır şaşkınca. Zoya'nın nefes alışverişi sıklaşırken,adamın sesi kulaklarına uğultu şeklinde ulaştı.Biraz önce yaşananlar ve öncesindeki psikolojik baskı travmasını tetiklerken dönen başını tutamaz oldu.Gözleri kapanırken yere yığılmadan,Asır belinden sardığı koluyla düşmesini engelledi.Bilinci kapanmadan önce hissettiği son şey sıcak kollar tarafından sarmalandığı ve yerle temasının kesildiği idi. Asır kucağına aldığı kızın bir kaç saniye yüzüne bakıp mağazanın içine taşıdı. Müdüre ve çalışan kızlar koşar adımlarla yanına geldi.Onlar ne oldu diye sorarlarken Asır Zoya'yı müdürenin odasına taşıyıp çabucak koltuğa yatırdı.Zira kıza her dokunduğunda tuhaf hissediyor,ona dokunmaya mecbur kaldıkça sinirleri geriliyordu.Çocukluğundan beri anneannesi ve teyzesi hariç yabancı bir kadına kolay kolay dokunmuyor ve kendisine dokunulmasına da izin vermiyordu.Gözleri Zoya'nın yüzünde dolaşırken,başına gelen hanımlara "Kıyafetlerini gevşetin,ayaklarının altına yastık koyup yükseltin ve bileklerine masaj yapın."dedi. Müdüre ve satış elemanı kız Asır'ın dediklerini uygularken,gözü Zoya'nın üzerinde olan Asır kapıya doğru yürüdü.O sırada satış elemanı kız Zoya'nın elbisesinin kolunu yukarı doğru sıyırdığında gördüğü morlukla şaşırdı.Zoya'nın bileğindeki morluklar Asır'ın da dikkatinden kaçmadı.Kaşları çatılırken bunun nasıl olduğunu tahmin etmesi hiç de zor olmadı.Odadan çıkıp kıyafet reyonuna geldi.Zoya'nın beden ölçüsünü tam tamına tahmin ederek on beş dakika içinde her tür kıyafetten tek sayılı rakamlar adedince ,çeşit çeşit seçti.Özellikle on bir tane eşofman takımı aldı.Kıyafetlerin kendi standartlarına uygun olmasına dikkat ederek seçti. O sırada Zoya da kendine gelmişti.Yanındaki müdüreyle Asır'ın yanına geldi. Asır kızın solgun yüzüne baktı. "Kıyafet konusunda benim tercihlerimin mahkumu oldun.Diğerlerine de müdahil olmamı istemiyorsan hızlı bir şekilde ayakkabı,çanta ve diğer ihtiyaçlarını seç.On yedi dakikan var."dedi,tek düze bir sesle. "Zevkine mecbur kalmayı mahkumiyet olarak gördüğüne göre çok zevksiz bir adamsın."diye mırıldandı,Zoya. "Benim zevkime mahkum olmak en büyük zevktir de,benim derdim yönetemediğin psikolojin yüzünden esir olabileceğin başka mahkumiyetler..."dedi,Asır duygu yoksunu sesiyle. "Beni dert edinmene gerek yok yüzbaşı.Yara benim avucumun içinde,avucumu kapatır derdimin çilekeşi olurum." "Bana zaten kimse dert olamaz,genelde ben dert olurum.Ve bir buçuk dakika on beş saniyen bana laf yetiştirmekle geçti.Başın dertte yine başkalarının zevkine mahkum olacaksın." Zoya tam ağzını açarken Asır hızla araya girdi. "Hâlâ burdasın,ne yani iç giyim reyonuna ben mi gidip senin için kıyafet seçeyim?"dedi,hiç çekinmeden. Zoya hem utanmış hemde sinirlenmişti.Yanakları kızarırken hızla arkasına dönüp merdivenlere doğru yürüdü. Kızı kendi yöntemiyle susturan Asır ise gözlerini kısarak arkasından izlerken "Bir kaç çeşit spor ayakkabı al onlara çok ihtiyacın olacak."diye seslendi. Zoya hızlı bir şekilde iç giyim reyonu ve ayakkabı reyonundaki alışverişini bitirdi.Abartmadan ihtiyacı kadar aldı.Aldıklarını zorla ve mecbur kaldığı için almıştı ama normal zamanlarda da alışveriş hastalığına yakalanmış,tüketim tanrısına kul olmuş insanlar gibi davranmazdı. Sanılanın aksine putlar sadece taş ve tahtalardan müteşekkil değillerdi sonuçta. Ayrıca İnsanları sömüren küresel kapitalizmin dişlisine yem olmamak için gayret sarf eden bilinçli bir kızdı.İç çamaşırlarını beğenirken Asır'ın sözleri geldi aklına.Kaşları çatılırken "Kaba adam."diye mırıldandı dişlerinin arasından. Alışveriş işi bittiğinde Asır ödemeyi yapıp paketleri arabaya yerleştirmelerini istedi. Mağazadan çıkıp başka bir alışveriş merkezine giderek Asır'ın zorlamaları ile Zoya'ya tarak,diş fırçası, şampuan gibi kişisel bakım malzemeleri ve telefon aldılar. Yeniden arabaya geçtiklerinde önceden randevu aldığı psikoloğun adresine doğru sürdü Asır arabayı. Zoya yine arka koltuğa oturmuştu.Ve merak ettiği bir şey vardı.Sorsam mı diye biraz tereddüt ettikten sonra sormaya karar verdi. "Bir şey sorabilir miyim?" Asır bir kaç saniye bekleyip "Sorabilirsin."dedi. Mağazadayken 'beşinci kattaki kafedeyim.' dedin ama benim dışarı çıktığımı ve o adamın geldiğini nasıl anladın ve anında nasıl geldin?Kameralardan beni mi izliyordun? O adamın bizi takip ettiğini de anlamıştın herhalde."dedi. Lacivertler ve bademler dikiz aynasında buluştu. Cevabını bildiğin soruları niye soruyorsun?Ben Ağâh denen puştun da ne yapacağını bilirim,senin de ne yapacağını bilirim.Sen dışarıya yürümeye başladığın an da ben aşağıya inmiştim.Gözüm kulağım her yerdedir.Ağâh iti benim meselem artık,onu dert etmene gerek yok.Ben onları toplu olarak içeri tıktırmayı da bilirimde arada senin..." Cümlesini yarım bırakan Asır gözlerini aynadaki gözlerden çekip yola baktı.Zoya'nın aklı tamamlanmamış cümleye takıldı. "Adamın takip ettiğini anladıysan niye öncesinde müdahale etmedin?" "O aptalı amacına ulaştığını zannettiği anda hüsrana uğratmak daha keyifli olacağı için.Zirveden düşmesini istedim.Tam sana ulaştığını zannedip keyiflendiği anda büyük bir şok yaşadı.Onlar plan kurduklarını zannederlerken sadece benim hamlelerimin mahkumu olurlar." "Ellerinde çok iyi,tehlikeli silahlar var.Kaçmayayım diye evin etrafına dizdiği adamların belinde Glock 19 Gen 4 ve SFx RIVAL-S vardı." Asır epeyce şaşırmıştı.Dikiz aynası yine gözlerin buluşma noktası oldu. "Sen silah modellerini nereden biliyorsun?"dedi, merakla. Zoya bir an durup düşündü. "Hatırlamıyorum,abim anlardı silahlardan."deyip kestirip attı sonrasında. Asır da"Acaba abisi mi öğretti?"diye düşünüyordu. Bu önemli ayrıntıyı kızla ilgili bilgileri kaydettiği hafızasının köşesine not düştü. "Onlar kendi çöplüklerinin tehlike simülasyonu sadece. Benim dünyamda toz zerresi bile olamazlar.Ben onları muhatap almayı kendime hakaret sayıyorum ama illa kaşınıyorlar."dedi,Asır. Aklında başka bir şey vardı. Yeniden dikiz aynasından bademleri buldu gözleri."Şimdi de sen söyle bakalım bayılmadan önce bahsettiğin Hana kim?Yoksa hayali arkadaşın mı?"dedi,merakla. Zoya oldukça şaşırmıştı,Asır'ın tahmin ettiği şey doğruydu ama bunu onaylamak istemiyordu.Sessiz kalmayı tercih edip lacivertlerden gözlerini kaçırdı. "Sessiz kaldığına göre tahminim doğru.Bakalım başka ne çıkacak psikolojinin üretim yelpazesinden?..Durmadan ayılıp bayılıyoruz,sahte anı sendromu,ara ara sinir boşalması,tükenmişlik sendromu,hayali bir arkadaş..."diye mırıldandı Asır. Bir süre sonra psikolojik danışmanlık merkezindeydiler.Psikolok önce Zoya ile uzun bir konuşma ve çeşitli tektikler yaptı.Zoya çıktıktan sonra odaya Asır girdi. "Evet Erdem Bey neyle karşı karşıyayız merak içindeyim."dedi,adamın karşısına oturarak. "Hanımefendinin problemi dissosiyatif amnezi. Anladığım kadarıyla şok edici travmatik bir olay yaşamış ve herhangi bir beyin bozukluğu olmadan ani bir biçimde yakın geçmişi kaybolmuş ,hatırlayamıyor. "Yani sadece yakın geçmişini mi hatırlamıyor?" "Evet onu etkileyen çok kötü bir olay yaşamış.Beyin yaşadığı şeyi kaldıramamış, onu yaşanmamış sayıyor ve yok etmiş." "Peki yaşadığı hafıza kaybının sınırı tam olarak belli mi?" "Yaşadığı olay ve öncesini hatırlamıyor.Çocukluğuna, hatta üniversiteye ait bazı anıları sağlıklı bir şekilde mevcut belleğinde. "Peki bu durum onu nasıl etkiler? Yani genel bilgiler,yeni bilgiler öğrenmesi,belleğin işlevi gibi durumlar hafıza kaybından etkilenmiş mi?" "Dissosiyatif amnezi, basit bir unutkanlık gibi açıklanamaz ve genel bilgilerle ilgili bellek bu durumdan etkilenmez. Ayrıca, kişinin yeni bilgileri öğrenme yetisi devam eder. Bu belirtiler haricinde hanımefendinin işlevselliğinde bir bozulma görülmez.Yaşadığı şey aynı zamanda seçici amnezi türü olan retrograd amnezi. Retrograd Amnezi: Bu amnezi tipinde de amneziye neden olan olaydan önceki bilgiler unutulur, yani geçmişe dönük bir amnezidir. Genellikle bu durum, yıllar önceki bilgilerin unutulması değil, daha çok olaydan kısa bir süre önce edinilen bilgilerin unutulması şeklinde görülür. Yani bazı olaylar ve kişilerle ilgili unutmanın olduğu amnezi türüdür.Yani unuttuğu dönem ve yaşadığı psikolojik travmanın fiziksel ve ruhsal etkileri dışında algılamasında,bilgi birikiminde,geçmiş anılarında hiçbir problem yok.Hatta WAIS-R IQ testi yaptım ve hanımefendi üstün zekalı çıktı.Ama işte yaşadığı psikolojik travma onu tükenmişliğin içine hapsetmiş ve hiçbir şey yapmak istemiyor.Hayatla bağlarını koparmış. Ağlama atakları,bayılma, yorgunluk, durgunluk, mutsuzluk, sinirlilik,dikkat dağınıklığı gibi olumsuz etkileri olur bu travmanın.Muhtemelen sizde fark etmişsinizdir. "Üstün zekalı mı çıktı?Peki nasıl bir tedavi uygulayacaksınız?" "İlaç tedavisi başladım.Yazdığım ilaçları düzenli bir şekilde kullansın.İlaç tedavisinden sonuç alamazsak ve durumu daha kötüye girderse kliniğe yatırmak gerekebilir.Birde iki haftada bir terapiye gelmesini tavsiye ederim." "Kliniğe gerek kalacağını sanmıyorum.Unuttuğu bilgileri hatırlaması mümkün mü peki?" "Evet mümkün,öncelikle yaşadığı travmatik bozukluğun doğal olduğunu bilmesi, suçluluk ve utanç duymaması ve destek almasının önemini kavraması gerekmekte.Durumu kabullenmesi, korku ve endişelerini kabul etmesi, güvende olduğunu hissetmesi, kendisine iyi gelebilecek etkinlikler bulması oldukça önemli." "Peki bu hayali arkadaş olayı neyin nesi?" "Yani kendini çok yalnız hissediyor ve kendisine bir arkadaş yaratmış. Hana ,Zoya Hanım'ın çocukluğundan bir arkadaşı yada bir tanıdığı olabilir.Hatta zannedersem çocukluğundan beri hayali arkadaşıyla yaşıyor.Belki bu hayali arkadaş hayatına etki eden biri,belkide değil.Bunu zamanla anlayacağız. "Peki başka bilmem gereken bir durum var mı?" "Deniz korkusu var,denizi hiç sevmiyor.Bunu ben sormadan kendisi söyledi. "Yaşadığı travma denizle ilgili olabilir mi?" "Çok mümkün." "Peki çok teşekkür ederiz terapide görüşürüz." "Rica ederim görüşürüz." Asır odadan çıktığında Zoya bekleme salonundaydı. Esrarlı bakışları Zoya'yı buldu. "Nasıl ağır bir olay yaşadın ki hayatının bir dönemi silindi hafızandan? Hayatının bir kısmını silmek isteyecek kadar seni darmadağın eden şey ne?Hafızanın katili kim ve sana ne yaptı?"diye mırıldandı. Kızın yanına geçip "Gidiyoruz."dedi.Zoya ayağa kalktığında danışmanlık binasından çıkıp arabaya geçtiler.Asır bir süre sonra bir eczanenin önünde durup Zoya'nın ilaçlarını aldı. Ve çifltliğe doğru yola koyuldular.Zoya arka koltuktan dışarıyı izliyordu.Şehir merkezinden çıktıklarında yollar yemyeşildi.Çiftliğe giden yolun iki tarafında çam ağaçları sıralanmıştı.Kır çicekleriyle bezeli enfes manzarayı seyrettikçe gönlüne huzur pırıltıları dökülüyordu.Kimseye yük olmak istemese de Agâh ve amcası olacak iki pislikten kurtulmuştu.Asır'ın zor bir adam olduğunu anlaması hiç de zor olmamıştı,anlayamayacağı kadar da karmaşık bir adamdı.Ondan korkup çekiniyordu ama tuhaf bir şekilde de onun yanında kendini güvende hissediyordu.Ondan korkusu kendisine zarar vereceği için değildi.Adamın dikkat çekici tehlikeli aurası tuhaf hissettiriyordu.Bu düşüncelerin şafağında gezerken yavaşça gözleri kapandı ve tatlı bir uykuya teslim oldu bedeni. Çiftliğe geldiklerinde Zoya hâlâ uyuyordu.Asır arabayı park edip dikiz aynasından uyuyan kıza baktı."23 numara." diyerek yüksek sesle uyandırmaya çalıştı. Ama Zoya uyanmadı.Yeniden "23 numara!"diye daha yüksek sesle konuştu.Ama Zoya yine uyanmadı. Asır birden kesintisiz şekilde kornaya basmaya başladı.Duyduğu yüksek sesle neye uğradığını bilemeyen Zoya yerinden sıçrarken başını cama çarptı.Başını ovarak öfkeli bakışlarını Asır'a yöneltti. "Eve geldik inebilirsin."dedi,Asır umarsızca. Bagajın kapağını açıp"Paketleri de al."dedi. Zoya kapıyı açıp dışarı çıkarken gayri ihtiyari "Hödük rezervi."diye mırıldandı. Asır söylediği şeyi duymuştu.Anında arkasını dönüp "Ne dedin sen?"dedi,sert bir şekilde. Zoya telaşeyle arabadan çıktığı gibi kapıyı kapattı. "Hana istedi söylememi git hesabını ona sor."deyip bagajdan poşetleri alıp kaçar gibi eve doğru yürümeye başladı.O sırada Dursun içeriden çıkıp Zoya'nın yanına geldi.Kızın elindeki poşetlere uzanıp "Yardım edeyim."dedi. Asır öfkeli gözlerle Zoya'yı izliyordu. "Göçmen kızı!"diye bağırdı. Zoya irkilerek oduğu yerde durdu. "Buraya gel."dedi,Asır soğuk ve sert sesiyle. Zoya elindeki tüm poşetleri Dursun'a verip geri geri yürüyerek Asır'a doğru yaklaşmaya başladı.Geri geri yürüyordu çünkü adamın gözlerine bakacak cesareti yoktu.Kızın sırtı dönük şekilde kendine yaklaşmasını gözlerini kısarak izliyordu Asır.Zoya yaklaşıp bir noktada durunca, Asır konuşmaya başladı. "Hergün 77 defa 'Bazı vazgeçişler tercihtir benimkisi mecburiyet.Burada kalmaya mecburum,o yüzden kimseye yük değilim.'yazacaksın. Yetmiş yedi, yedinin katıdır.Yedi ,sonsuzluğu temsil eder.O yüzden yetmiş yedi defa yazacaksın. Yedi rakamı işaret ettiği mana ile hayatın kodlarını barındıran hac ibadetinin içinde bile vardır. 7 şaft bir tavah eder. S'ay 7 defa yapılır. Şeytana 7 tane taş atılır. Sende yazdığın cümleyi yedi çakranla algılayıp sonsuza eşitleyeceksin. Ben yazdığın şeyin idrakine ulaştığını görene kadar yazmaya devam edeceksin. Ben zaten gitmene izin vermem,verdiğim sözün namusuyla oynamam. Bu ödev sadece kendin için.Ben gelene kadar 77 tane yazmış ol.Geldiğimde kontrol edeceğim.Ayrıca Hana'ya söyle enkazında kalacağı sözler sarfetmesin!Ve evden çıkmayacaksın."dedi,uyararak. Zoya omuzunun üzerinden geriye doğru yarım bir bakış atıp hiç sesini çıkarmadan koşarak Dursun'un yanına geldi. Asır arabayı çalıştırıp çiftlikten çıktı. İlerideki evin camındaki Fikret ayrıntılı bir şekilde Zoya'yı izliyordu. Dursun bahçe koltuklarına oturarak "Oturur musun biraz sohbet edelim."dedi,Zoya'ya. Zoya da karşısındaki koltuğa oturdu. "Sana biraz yeğenim hakkında bilgiler vereyim.Ne de olsa sen de ailedensin artık onu tanıman lazım."dedi,Dursun. "Onu tanımama gerek yok ben psikolojimi toparladığım an buradan gideceğim."dedi,Zoya. "O istemezse hiçbir yere gidemezsin.Asır Poyraz sıradan bir deniz subayı değil o bir SAT komandosu.Ama bu gizli bir bilgi bizden başka kimse bilmiyor.Bana da söylemiyorlardı ama ben annem ve ablam konuşurken duydum." "Ne? SAT komandosu mu? Sen ciddi misin? Hani şu havada,karada ve deniz altında uzmanlaşmış,günlerce aç,susuz ve uykusuz kalabilen, en ağır eğitimlerden geçen, eğitimler sırasında dayanma güçlerini ölçmek için ciddi ciddi işkence gören,kalaslarla sukuat çekebilen,bir çok döğüş konusunda uzmanlaşmış; çelik gibi iradeye sahip,en az üç dil bilen,deli gibi kitap okuyan, yüzlerce mil yüzebilen,tahrip, sabotaj,rehine kurtarma,terörle mücadele ve özel operasyonlar yapan hayalet ölüm makinesi komandolardan biri mi yani?" "Evet onlardan biri.Ama çok eksik söyledin.Daha neler var neler...Adam bildiğin manyak.Ama yeğenim diye söylemiyorum mesleğinde profesyonel.Gurur duyuyorum keratayla.Kafası zehir gibi bana çekmiş işte.Oğlan dayıya kız halaya diye boşuna dememişler.Yakışıklılığını da benden almış.Aynı bana benziyor." "Pek benzemiyorsunuz sanki.Sen kumralsın o esmer.Gözleriniz de hiç benzemiyor.Sen mavi gözlüsün, onun gözleri farklı bir lacivert.Öyle bir rengi ilk defa gördüm.Gözlerini kimden almış? Yani sadece merak ettim." "Ablam mavi gözlü, eniştem siyah gözlüydü.Bence ikisinin ortalamasını almış." En azından boylarımız yakın.Ben 186 cm yeğenim 193 cm" "Yani boy konusunda biraz uyumlusunuz." "Neyse ona karşı dikkatli ol.Bana neler yapıyor neler..."dedi,Dursun anlatmaya başlayarak. ****** Âgâh efendi adamından aldığı haberle Asır'dan kaçmak için evinden ayrılmış ve dağ başında sığınak olarak inşa ettirdiği bir mağaraya gelmişti."Beni burda asla bulamaz."diye keyifle mırıldanarak sığınağın taş görünümlü gizli kapısını açıp içeri girdi.İçerisi karanlıktı.Telefonun ışığını açıp ,jenaratörü çalıştırdığında içerideki lamba yandı.İçeride anlam veremediği bir sigara kokusu vardı.Arkasını döndüğü anda Asır'la göz göze geldi.Büyük bir korku ve şaşkınlık yaşarken bağırarak kenara kaçtı. Asır bir sandalyeye oturmuş rahat bir şekilde sigara içiyordu. "Beni bekletmeye utanmıyor musun?Niye geç kaldın?"dedi,buz gibi sesiyle. Adam korkudan sesini çıkaramıyordu. Asır belinden silahını çektiği gibi Âgâh Efendi'nin iliklenmiş ceket düğmelerini yan tarafında saniyeler içinde vurdu.Düğmeler parçalanarak yere düşerken kurşunun sıcaklığı ile adamın karnında, alt alta üç tane yanık izi oluştu.Dili tutulan adamın yüzü bembeyaz olmuş,üç buçuk atıyordu. Asır yerinden kalkıp yanına geldi. "Bundan sonra kızın adını bile düşüncelerinden geçirmeyeceksin! Varlığını bile unutacaksın!Velevki bir hata yaptın ve anımsadın diyelim.Anında saygıyla düğmelerini ilikleyeceksin!Göbeğine kazıdığım düğme izleri sana bu konuda çok yardımcı olur(!)"dedi,alay ederek. Ağzındaki sigarayı eline alıp Ağah'ın eline bastırarak söndürdü.Adam acı ile inlerken,Asır "Bu kirli elin bir daha sakın kıza uzanmasın!"diye kükredi. Agâh efendi dönmeyen diliyle özür dilemeye çalışıyordu."Kes! Pis özrün,leş ağzında kalsın."diye kükreyen Asır,adamın suratına geçirdiği yumrukla onu üç metre geriye savurup yere yapıştırdıktan sonra sığınaktan çıkıp gitti. Sırada Zoya'ın amcası vardı.Asır hızlı bir şekilde adamın evine geldi.Cengiz, karısı Zekiye ve oğulları Mahmut korkuyla Asır'a bakıyorlardı. Asır evin önündeki çardağın üzerine atlayıp yanlarında bitti."Amca müsvettesi kızın ne kadar eşyası varsa toplayıp getirin.Burada ona ait en ufak bir şey bile kalmasın!"diye bağırdı. "Sen marak etmiyesın komutan biz hiç bişiyni unutmazuk habırda."dedi, Cengiz telaşeyle. "Merak etmiyorum zaten.Elimi bile sıkamayacak yaratıklar canımı hiç sıkamaz."dedi,Asır. "Zekiye git tobarlayip gedısın."dedi,Cengiz. Kadın koşarak eşyaları toplamaya gitti. Asır'ın aklında Zoya'nın bileğindeki morluklar vardı.Birden Cengiz'in bileğine yapışıp sıkarak ters çevirdi.Lacivertleri hırçın Karadeniz gibi öfkeyle kabarmıştı."Ne yaptınız ona? Ellerini mi bağladınız hayvan herif!"diye kükreyip Cengiz'i duvara çarptı.Yirmi sekiz yaşındaki Mahmut "Baba!" diye kendilerine yaklaştığında,Asır suratına gömdüğü tekme ile onu da çardaktan aşağıya attı.Cengiz korkudan titrerken gıkını bile çıkaramıyordu.Asır'ın, sıktığı bileği morarmaya başlamıştı. Zekiye Zoya'nın eşyaları ile yanlarına geldi. Asır kadının elindeki poşeti çekerek aldı. "Kızın sizinle hiçbir bağı kalmadı!Hiçbir değeri olmayan kanınızın bağını da ben koparıp attım."diye uyarıp orayı terk etti. Merkeze uğrayıp daha önceden yapılması için spariş verdiği mavi kelebekli kolyeyi de alıp çiftliğe doğru yola koyuldu. Telefonu çalıyordu.Teyzesi arıyordu,hoparlörü açıp konuşmaya başladı. "Efendim teyze." "Asır Zoya yok bulamıyoruz." "Nasıl yok?Çiftlikten çıksa haberim olurdu.Hem güvenliğe çıkarma diye talimat verdim.Korulukta dolaşıyordur." "Her yere baktık yok, bulamıyoruz." "Kameralara baktınız mı?" "Kameraları dondurmuşlar." "Geliyorum yoldayım."diyen Asır arabayı daha hızlı sürmeye başladı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD