Evliliğimizin üzerinden üç ay geçti. Üç ay... Zaman hem durmuş gibi hem de hızla akıp gitmiş gibi hissediyorum. Zaten son zamanlarda zamanın ne kadar hızlı ya da yavaş geçtiği pek umurumda değil. Her şey birbirine karıştı. Geceler günleri, günler ise haftaları kovalarken ben, burada, bu evin içinde sıkışıp kalmış gibiyim. İnsan kendi evinde tutsak olabilir mi? Olabiliyormuş. Olan bu zaten. Burası benim mezarım gibi. Yaşıyor muyum, yoksa sadece var mıyım, artık bunu ayırt edemiyorum. Mirza’ nın gözünde zaten var olmuyorum. O, beni görmeyi bıraktı son günlerde. Görse bile sadece gölge gibi algılıyor. Her geçen gün biraz daha siliniyorum. Silindikçe de ona daha az yük oluyorum. Zaten beni bu yüzden ortada bırakıyor, çünkü silinmemi istiyor. Kendi kendime, sessizce yok olmamı bekliyor. Mirza