Ceylan, uzun bir sahil yürüyüşünün ardından hastaneye adım henüz adım atmıştı. Göğüsleri çok ağrıyordu ve hastanenin içinde küçük kızının çığlıklarını duyuyordu. Çünkü karnı acıkmıştı ve doyurmak için oldukça gecikmişti. Fakat kendini o kadar kötü hissediyordu ki kelimeler ile ifade etmesi bile zordu. Boğazı düğüm düğüm, kalbi parçalanmış, ruhu yıkıntılar içindeydi. Biri ona Ceylan diye seslense ya da ne oldu diye soracak olsa hıçkırıklara boğulacakmış gibi hissediyordu. Aslan’ın yıkıcı, parçalayıcı olsa bile bu kadar alçakça bir hamle yapabileceğini aklına getirmemişti. Tamam, haklıydı. Ona güvenmemekte, inanmamakta bu nefretinde hatta öfkesine bile hak verebilirdi. Onu tam ilk defa kandırmıştı ve inanmasını bekleyemezdi. Fakat, bu kadar acımasız olması can yakıcıydı. Hastane koridorunda