Yolun Sonu

1884 Words
Darcan duyduklarına deli olurken yakasını tuttuğu gibi kendine çekti. Kardeşinin para karşılığı kötü bir şey yaptığını sanmıştı. Bunu kullanan kişinin de patron bozuntusu olduğunu düşünerek yumruğu geçirdi. Ona dokunduysa kimse elinden alamazdı. Duru gördükleri karşısında korkuyla yaklaştı. Abisinin elinden Serkan’ı almaya çabası boşunaydı. “Abi dur lütfen.” Onun borcunu ödemek için işe girdiğini bilmiyordu. Bu yüzden duyduklarını tamamen yanlış anlamıştı. -Duru’yu çekin! Arkadaşları kız kardeşini çekerken yumruk attığı adamı yakasını tutup kendine çekti. “Kardeşimden uzak duracaksın.” Serkan yakasından ki eli sertçe çektiğinde daha yeni düzelen yüzünü tuttuğunda sızlıyordu. Sonunda şiddeti kendi uygulamaya başlayacaktı. Bugüne kadar kelimeleri ile herkesi dövse de bu başkaydı. -Bende konuşacağım diyorum. Duru, böyle devam ederse abisinin elinden kurtulamayacağını biliyordu. “Serkan Bey lütfen gidin.” Gözleri buluştuğunda konuşamadan kapıdan çıkan annesi koşarak yaklaştı. -Burada ne oluyor? Zümra oğlunun öfkeyle baktığı adamı tanıması uzun sürmedi. Sabah oğlunu bulmaya çalışırken o belalı tiplerin kapısında görmüştü. Kızını hızla yanına aldığında “Sen içeri gir.” dedi. Duru annesinin neden bu kadar aşırı tepki verdiğini anlamıyordu. "Anne.." diye başlasa da konuşamadan sert bir şekilde "içeri!" uyarısı geldi. Abisi de bakınca Serkan ile göz göze geldi. Mecburen içeri girmek zorunda kaldı. Ona ne kadar kızgın olsa da abisi canını yaktığı için korkmuştu. Önce borçlular şimdi de abisiden dayak yemişti. İkisinin de suçlusu kendisiydi. Böyle olunca da gördüğü fotoğraf yüzünden tüm halleri yıkılmış olsa da telaşlanmadan edemiyordu. Serkan aileye derdini anlayamadığının farkındaydı. Annesinin bakışları da sabah karşılaşma yüzündendi. Bu sefer sakin kalıp güzelce konuşmalıydı. -Kendimi tanıtmama izin verin. Ortada bir yanlış anlaşılma var. Darcan başlarım tanıtmaya diyemeden annesi durdurdu. -Ailemden uzak dur. Borcumuzu en yakın zamanda ödeyeceğiz. -Bakın... -Asıl siz bakın! Kapımdan gidin. Yoksa kim olduğunuzu umursamam polisi çağırırım. -Anne bırak ben anladığı dilden konuşayım. Zümra oğluna yürü dediğinde Serkan konuşamamasına sinirden güldü. Kadının düşündüğü kişi değildi. Derdini anlatmasına izin vermemişlerdi. Alışkın olmadığı durum karşısında bir anlık düşündü. Aile içeri girse de abinin arkadaşları kapıda bekliyordu. Yapacak bir şey yoktu. Arabasına bindi. Aynadan yüzüne baktığında kızarmaya başlamıştı. Arabasını çalıştırıp evin önünde uzaklaşsa da mahalleden çıkmadı. Duru ile konuşmadan gitmeyecekti. Telefonunu çıkardığında bir kere daha aramayı denese de kapalıydı. Hayatında ilk defa birine ulaşamıyordu. Her zaman bir yol bulmuştu, ama bu sefer engel büyüktü. Zümra ise çocukları ile içeri girdiğinde oğluna baktı. -Bu adamı kapımıza kadar getiren sensin. Duru annesinin ne dediğini anlamıyordu. "Bu ne demek? Darcan ise başka bir şeye takılmıştı. "O adam kardeşin borçların için neler yaptı bilsen derken ne demek istedi?" Duru abisinden habersiz borçlarını ödemeye kalmıştı. Açığa çıkması hiç iyi olmamıştı. Sesiz kalınca abisi "Duru adam ne demek istedi?" diye bağırdı. -Kardeşine bağırma. Adamlar daha öncede kapımıza dayandı. Kardeşin işe neden girdi sanıyorsun? Senin borçların yüzünden. Annesinin söyledikleri ile kardeşine baktığında doğru olduğunu anladı. Yumruğunu sıktığında "Sana uzak dur dedim." dedi. Bir hata yapmıştı, ama kendi çözecekti. Duru da susmayacaktı. "Nasıl uzak duracağım? Adamlar evimize kadar geldi. Anneme zarar vermeye kalktılar." Darcan bunları bilmiyordu. Öfkeden delirdi. Hesap sormalıydı. Adım attığı anda annesi önüne geçti. Durmak kanına dokunuyordu. "Borç benim, sizi rahatsız edemezler." -Dur durduğun yerde. Bir yere gitmiyorsun. Ben halledeceğim. Çocuklarının meraklı bakışları görünce "Amcanızı aradım. Borcu ödeyeceğiz ve buradan gideceğiz. Memlekette geri dönüyoruz. Sende o borcu artık amcana ödeyeceksin." dedi. Eşini kaybettikten sonra ailesi yanımıza gel dese de buralarda yaparım sanmıştı. Oğlunun borcu, kızının yaşadıkları onu bu kadara itmişti. Duru duydukları karşısında şaşkındı. İstanbul'dan gideceğini hiç düşünmemişti. Memlekete dönme fikri Serkan'ı da bir daha hiç görmemekti. İşi bırakmayı göze almış olsa da bu aşırı geldi. -Anne neden gidiyoruz? Ben burada çalışıp, öderim. Oğlu ne söylese boşunaydı. "Son diyeceğim bu. İkinizde eşyalarınızı toplamaya başlayın. Ben burada tek başıma yapamıyorum." Bu kararı almak onun içinde kolay olmamıştı. Sadece doğru olduğuna inanmak istiyordu. Daha fazla söze gerek yoktu. Bir an önce gitmek için eşyalarını toplamalıydı. Duru annesinin söylediklerinin ağırlık ile odasında geçti. Etrafına bakarken bile Serkan'ı düşünüyordu. Onun hayatında hiç yeri olmadığını biliyordu. Kısa ve güzel bir an yaşamış gibiydi. Şimdi hem ondan hem de yaşadığı yerden ayrılıyordu. Yatağına oturacağı anda duyduğu bir sesle etrafına baktı. Sanki bir yere vurulma sesiydi. Dikkatli dinlediğinde pencereden geldiğini anladı. Biraz korkarak yaklaştığında tedirgin şekilde perdeyi açtı. Karşısında Serkan'ı görmenin şaşkınlığındaydı. Mahallede gezmenin sonunda evin arka tarafına geçmişti. Büyük risk almıştı. Duru'nun odasını bilmiyordu. Abisine ya da annesine yakalanma ihtimali yüksekti. Önünde duran iki pencereden birini seçmesini sağlayan ise Darcan'ın bir anlık pencereden bakması oldu. Diğer pencereyi tıklattığında sabırsızca Duru'yu bulmayı umut etti. Açılan perdenin ardında gördüğü yüz biraz olsun rahatlattı. Açmasını işaret ederken etrafı da kontrol etti. Duru artık konuşacak bir şeyi kalmasa da biri görmeden gitmesini söylemek için pencereyi açtı. İşten ayrılmıştı ve daha kötüsü İstanbul'dan gidiyordu. Hala neyin peşinde olduğunu da bilmek istemiyordu. Ayrılık zaten fazlasıyla canını yakıyordu. Serkan pencere açılınca hiç düşünmeden tırmandı. Duru'nun şaşkın bakışları arasında ‘ne yapıyorsunuz’ sorunuzu es geçti. İçeri adım attığı gibi de pencereyi kapattı. Yaptıkları kendine bile saçma gelse de bunu düşünecek durumda değildi. Kimseye yakalanmadan konuşmak istiyordu. Tabi evin içinde bunun olma ihtimali daha yüksekti. Duru korku ve telaşla odasının kapısına baktı. Her an annesi ya da abisi gelebilirdi. Döndüğünde tekrar ne yaptığını soracağı anda Serkan'ı dibinde buldu. Zaten yaşadığı stres yüzünden dengesiz atan kalbi şu anda sanki patlayacak gibiydi. Yakınında ki gözlere bakarken konuşmak hiç kolay değildi. Serkan ise vaktinin az olduğunu biliyordu. Zaman kaybetmeyin de hiç sevmezdi. -Sana beni beklemeni söylemiştim. Duru'nun aklı da kalbi de durmuş gibiydi. Kendine gelmeye çalışırken "Ben işi bıraktım." diyebildi. -Bunu biliyorum. Leman'ı da bırakmışsın. Bir sıkıntı mı oldu? Serkan olayları öğrenme çabasındaydı. Bir sorun yaşamasını hiç istemezdi. Çiçek olayını da anlatmalıydı. Hatta kendisinde bu sefer açık ve eksiksiz ifade etmeliydi. Duru ise daha her şeyi bilmesine alışkın olmadığı için hemen kabul edemiyordu. Belki de bilerek itiraf ettiğinin de farkındaydı. Bu yüzden böyle davranıyordu. Bu adamı aşırı zeki ve hedefine ulaşmak için her şeyi yapabileceğini biliyordu. Beyninin içinde dönenler kalbi de acıtıyordu. Leman’dan ne olduğunu bilmediği bir intikam almaya çalışırken kalbini ezip geçiyordu. Bu işe başlarken tek söylenen Serkan’ın mutlu olmamasını sağlamaktı. Aklında dönenler kafasını çok karışıyordu. Sevmek bu kadar acı mı veriyordu? Aslında sevdiği kişi Serkan olduğu için böyleydi. Adamın ne yapmaya çalıştığını hiç anlamıyordu. İlk günler yüzüne bile bakmamış hatta her şartta aşalar gibi konuşmuştu. İtiraf sonrası gelen değişim normal değildi. Serkan sessizlik uzayınca Duru'nun belini kavrayıp kendine çekti. Gözlerine değen bakışlar çok karışıktı. Bunu görebiliyordu. Hak da veriyordu. Yaptıkları yanlış anlamasına neden olmuştu. Şaşkın bakışlar arasında "Çiçek ile aramda düşündüğün bir durum yok." dedi. Önce buna açıklık getirmek en iyisiydi. Duru bedenini kavrayan kolun etkisinde dağılmak istemiyordu. Söylediklerine inanmak şöyle dursun bir gelecekleri de yoktu. Elleri göğsünü bulduğunda kendinden hızla uzaklaştırdı. -Serkan Bey yeter! Bu anlattıklarınız beni ilgilendirmiyor. İtilmenin şaşkınlığı ile tekrar yaklaşmaya çalışsa da arada ki mesafe iyice açıldı. -Duru beni dinler misin? Duyduğuna gülerken "Demek isteyince bana da kibar olabiliyormuşsunuz." dedi. İşe girdiği günden beri Sedef'e, Çiçek'e hatta Cemre'ye olan tavrını bizzat görmüştü. Kendine de yaptıklarını unutmuş değildi. Serkan bu sefer farklı olmaya çabalasa da inanmayan bir bakış ile karşı karşıyaydı. Yanlış hissetmediğini emin olsa da bu tavır hiç yardımcı olmuyordu. -Sana bu halime alış dedim. Duru her şeyin bir yalan olduğunu düşündükçe canı zaten yanıyordu. Bu yüzden de "Neye alışmalıyım? Ben kimim? Sadece bir sekreter. Hatta artık değilim. Leman Hanım ile aranızda ne geçirir bilmiyorum, ama beni dahil etmeyin. Benimle bir yere ulaşamazsınız." dedi. Bu daha fazla kalbini parça parça etmeden durun demekti. Serkan bu isyanın nedenini anlamıştı. Kendi kafasında ve kalbinde hızlı çözse de hiç dillendirmediği için sorun olmuştu. Önce buradan başlamalıydı. Pek buna alışkın olmasa da yapmalıydı. -Tamam, baştan başlayalım... Devam edemeden telefonu çalmaya başladı. Fazla ses çıkamasın diye hızla çıkardığında Çiçek'in aradığını gördü. Şu anda olmaz diyerek sessize aldığında bir de mesaj geldi. Çetin'den olduğunu gördü. Ne oluyor diye baktığında bir sayfa gönderdiğini gördü. Çiçek tekrar aradığında bu sefer açmak zorunda kaldı. -Serkan durumlar hiç iyi değil. Hakkımızda bir haber çıktı. Bizimkiler de gördü. Hepsi size doğru gidiyor. Gelsen iyi olur. Leman tam zamanını bulmuştu. Tamam dediği gibi kapattı. Çetin'in gönderildiği sayfası açtığında daha sabah gördüğü fotoğraf haber olmuştu. Çetin ve Çiçek arasına giren kişi olarak yazılmıştı. Bu da yetmezmiş bir önceki habere devamı gibi aynı şeyi Cemre ve Mert'e de yaptığı ima edilmişti. Bunu beklese de şu anda olması sinirini bozdu. Çiçek'in söyledikleri yüzünden daha fazla vakit kaybedemezdi. Telefonu hızla cebine attığında Duru'ya yaklaştı. -Benim şimdi gitmem gerekiyor. Geri geleceğim ve konuşacağız. Bu konu daha kapanmadı. Duru kimle konuştuğunu duymuştu. Yine Çiçek'e gidiyordu. Bir telefonla ayağına koşturacak kadar değer veriyordu. O zaman konuşacak bir şeyleri de kalmamıştı. Belki geldiğinde burada bile olmayacaktı. Serkan ilk daha sessizlikten korkuyordu. Baktığı gözler hiç iyi değildi. Gitmek istemese de bu saçmalıklara bir son vermek zorundaydı. Ayrılmadan önce "Telefonunu aç ve ben arayınca aç." diye uyardı. Bir onay beklese de gelmiyordu. Kendini daha önce hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti. En azından kalbinin ne istediğini göstermeliydi. Yanaklarını tutup dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. -Öpücüğünün bir karşılığı vardı. Daha fazla kalamayacaktı. Geldi gibi kendini dışarı attı. Duru pencereden kaybolan adamın arkasından ağlamaya başladı. O öpücüğün onun için bir anlamı olduğunu bile sanmıyordu. Bir anlık duyduklarına yenilmiş ve onu öpmüştü. Başkasını rahat bir şekilde öpen bir adam için bunun bir karşılığı olamazdı. Göz yaşları içinde telefonunu açtı. O dediği için değil neler döndüğünü görmek istiyordu. Takip ettiği haber sitesine girdiğinde okudukları beynini uyuşturdu. Bu kadar acımasız birini mi seviyordu? Serkan arabasına atladığı gibi ilk işi haberi ortalıktan kaldırma talimatı vermek oldu. Arabayı çalıştırıp evin yolunu tutarken de Mert'i aradı. Daha birkaç saat önce birlikteydiler. Haberlere onlarında dahil olması artık sinirlerini bozuyordu. Gaza basarken telefonda açıldı. -Gördün mü? Mert'in adamları her an tetikte olduğu için ilk anda yakalamıştı. Hemen de müdahale etmişti. -Gördüm. Sen dedin diye bekledim, ama bu çok fazla. Serkan sinirlenmesine hak veriyordu. Hiç yapmadığı bir şey yapacaktı. “Kusura bakma.” Bir anlık sessizlik oluşunca beklemediğini gösteriyordu. Devam edip “Anlaştığımız gibi basın açıklaması yapmanı istiyorum. Yalnız bunu lütfen ablam ile yap. Benim için onu birkaç saat evden uzak tutsan yeterli.” dedi. Oluşacak kavganın içinde bulunmasını istemiyordu. Madem yolun sonuna gelmişti her şey açığa çıkacaktı. Fazla bile beklemişti. Mert zaten açıklama için hazırlık yapsa da Alara isteğini merak etti. “Neden ve ne kadar?” -Ablam uzak kalmalı. Ben seni arayacağım. Mert tamam diyerek kapattığında Serkan da tam gaz eve vardı. Evin bahçesine girdiğinde arabaları gördü. Anlaşılan herkes buradaydı. Leman’ın da bu anı kaçırmayacağı için geldiğini biliyordu. Yıldız’ın hazırladıklarını aldığında artık hazırdı. İnmeden önce telefonu çalmaya başladı. Ekrana baktığında ablasının aradığını gördü. Açmazsa basın açıklaması yerine eve geleceğini biliyordu. Gayet sakin açıp “Efendim.” dedi. Alara kardeşinin sesinde ki rahatlığı hissedince sevindi. Yine de ne yapacağını bilmeliydi. “Neredesin? -Sen merak etme kardeşin nokta koymaya hazır. Alara’nın bundan şüphesi olmasa da “Çiçek ile olan durumunuz ailesi açısından pek hoş karşılanmayabilir. Yanında olmamı ister misin?” diye sordu. Ablasının hala onu sevdiğini sanmasına gülümsedi. Aslında çoktan yakalardı, ama iyi kaçmıştı. -Merak etme bu sefer sevenlerin arasına girmeyeceğim. Alara gülümseme sonrası duydukları ile anlaması uzun sürmedi. Arkasına yaslanırken “Bu değişimin nedeni ne?” dedi. Bu sefer de kötü olacak derken keyfinin yerinde olması güzel olası iyiydi. Yine de kardeşinin hayatında neler oluyor bilmeliydi. -Kalbimin asıl sahibini buldum. Kardeşinin sarf ettiği kelimeler biraz şaşırtmıştı. Yüzünde gülümseme oluşurken “Kim olduğunu merak ettim.” dedi. -Şu mesele bitsin tanışacaksınız. -O zaman haberini bekliyorum. Serkan aynı rahatlık ile tamam diyerek telefonunu kapattı. Ablasını evden uzak tuttuğuna göre artık bombayı patlatma zamanı gelmişti. Bir an önce buna son verip Duru’nun yanına dönmek için hızla eve yöneldi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD