Bazen Bilmek Acı Verir

1680 Words
Duru salonun ortasında eli bırakılınca hareket etmeden etrafa bakmaya başladı. Sanki kimse yaşamıyor gibi bir soğukluk vardı. Bir koltuk takımı ve birkaç eşya dışında hiçbir şey yoktu. Yere halı bile konmamıştı. Serkan yüzünden ayakkabısını da çıkarmadığı için daha fazla yürümek istemiyordu. -Oturmayacak mısın? Bakışları Serkan’ı bulduğunda elinde ilk yardım kutusu ile koltuğa oturduğunu gördü. Üstündeki ceketi çıkarırken hızla yaklaştı. Ediz’e söylediği her şeyin zaten olduğunu görünce sinirli gözleri umursamayan adamı buldu. -Bu ne demek? Serkan kafasını kaldırdığında bakışları görünce arkasına yaslandı. Karnına yediği yumruk yüzünden biraz ağrı çekiyordu. Tek sorun bu da değildi. Bu saate kadar hiçbir şey yememişti. Alışkın olmayan bünyesi pek iyi sinyaller vermiyordu. -Belki bana pansuman yapmak istersin. İyi olmasa da bu anı kaçıramazdı. Yanına oturması için baksa da kollar bağlanmıştı. Her hareketi öfkelendirmek yerine gülümsetiyordu. -Neden ben yapıyorum? Eliniz gayet iyi. Arabada başlayan kıskançlık inadı devam ettiği belliydi. Yüzünü gösterdiğinde “Ben kimin için dayak yedim.” dedi. Anında değişen yüz ayrı güzeldi. Mahcup bakışlar ile yanına oturduğunda bu kadar hızlı vicdana gelmesi gözünden kaçmadı. Ne kadar diklense de fazla narindi. Sinirini bile unutabiliyordu. Onu izlerken her bir davranışını aklında kotluyordu. Duru kendi yaptığına kızarken hemen kutuyu açtı. Pansumandan pek anlamıyordu. Eline aldığı şişenin üstünü okumaya çalıştı. Bu ne diye soracağı anda dibine kadar giren Serkan ile sıçradı. Bu ona yapılır mıydı? Kalp diye bir şey vardı? Serkan ciddi tavrını izlerken yakında olmak istemişti. Kendini bulan bakışlar biraz ürkünce geri gitmesin diye elini koydu. Yakınında ki gözler titrerken “Onunla başlayabilirsin.” dedi. Söylediğini hiç anlamadığını görse de sorun değildi. Duru’nun aklı, kalbi durmuş kulakları da işitmiyor gibiydi. Yüzünde ki kan bile çekici gelmezdi. Geri gitmek istediğinde elini koyduğunu görünce kapana sıkışmıştı. Bunların hepsini intikam için yapıyorsa bir an önce durmalıydı. Yoksa kalbi parça parça olacaktı. Titreyen eliyle işini yapmaya çalışsa da en zoru dudağının kenarını silmekti. En iyisi önce kaşını silmekti. Dikkatini vermeye çalışsa da gözüne değen gözlere bakmakta zordu. Serkan neler hissettirdiğini bildikçe zorlamak istiyordu. Yakınında kaşını temizlerken yüzünü inceliyordu. “Gözlerin tam olarak ne renk?” Duru soruyla afallarken bir an cevap veremedi. Bilmemesi mümkün değildi. Gözlerine değen bakışlar fazla oyalanıyordu. Asıl amacını öğrenmeliydi. -Renkleri bildiğinizi sanıyordum. Serkan cevaba güldüğünde dudağının kenarına değen pamuk canını acıttı. O gözler hala inanmayarak bakıyordu. Haklı olsa da sorun yoktu. Biraz daha yaklaştığında dudağının kenarına değen pamuk da durdu. Düşündüklerini saklamayı hiç sevmeyen biri olarak durmayacaktı. -Benim bildiğim hiçbir renge benzemiyor. Duru burada neler oluyor diyemeden bir de “Sanki insanı büyüleyen bir özelliği var.” geldi. Nefes almaya çalışsa da olmuyordu. Yutkunduğunda olaylar hiç iyi yere gitmiyordu. Elini hızla çekip hemen uzaklaştı. Bu çok saçmaydı. Buna mutlu olamayacak kadar kafası karışıyordu. Bu patronu değildi. Adamı artık hiç çözemiyordu. Bu da daha da tedirgin olmasına neden oluyordu. -Ben artık izninizi isteyeyim. Ayağa kalktığında “Bekle Ediz seni bıraksın.” demesiyle durdu. İtiraz edemeden de “Bir bardak su alabilir miyim?” dedi. Kelimeler içine kaçarken kutunun içinde bir şey aradığını gördü. Sonunda bir ilaç çıkardığında göz ucuyla baktı. Ağrı kesici çıkarmıştı. Canını acıdığını anlayınca hızla mutfağı bulmaya koyuldu. Serkan açlık ve ağrıdan pek iyi hissetmemeye başlamıştı. Kafasını geriye attığında biraz düşünmeliydi. Gözlerini kapattığı anda telefonu çalmaya başladı. Açmak istemese de biri peşine düşmesin diye doğruldu. Ekranda ablasının ismini görünce toparlandı. Sesini de ayarlayıp açtı. -Efendim. Alara yemek masasından hızla kalıp giden kardeşini merak etmişti. Ailelerin yanında telaşa sokmak istemese de bir şeyler döndüğünü anlamıştı. Yemek sonrası gelen telefon da eklenince aramak istemişti. -Her şey yolunda mı? Ablasının karışmayacağım dese de durmadığını biliyordu. “Kocandan kaçıp nasıl beni aradın?” Alara gülümserken iki annenin ortasında oturan kocasına baktı. “Çocuğumuza koyacağımız ismin söyledi. Annem çok mutlu ve kocamı bırakmıyor.” Serkan da güldüğünde “Demek Vural olacağını söyledi.” dedi. O kısma kalamasa da zaten haberi vardı. Alara kocasının önce onunla konuştuğunu anlamıştı. Aşk dolu gözlerle erkeğine baktı. Konuyu değiştirip “Mert beni aradı.” dedi. Yarın tekrar ortaklık için görüşmek istediğini söylediği anda kardeşi ile alakalı olduğunu anlamıştı. Mert de saklamamıştı. Görüşmelerini aynen aktarmıştı. Böylelikle kardeşinin planını da öğrenmiş olmuştu. Serkan aranma sebebini anlamıştı. Ablasının duruma hakim olduğuna emindi. Bu yüzden uzun uzun anlatmaya gerek yoktu. “Kesin çözüm.” -Evet öyle de neden bu kadar uzatıyorsun? Kardeşinin çoktan bitirebileceğini biliyordu. Çetin konusunda da yavaş gidiyordu. Çiçek ile de arlarında bir ilerleme yoktu. Leman eski sevgilisi olduğu için olabilir mi öğrenmek istiyordu. Ablasının ne sormak istediğini anlamıştı. Cevap vereceği anda Duru elinde suyla odaya girdi. Bakışları onun üstünde “Belki bu sefer her şey farklı olsun istiyorumdur.” dedi. Hiç düşünmeden karşısında ki kişiyi yerle bir eden adam olmaktan sıkılmış olabilirdi. Bu yüzden Leman’ın yapacaklarına izin veriyordu. Alara kardeşinden beklenilmeyen şeyler duymaya alışkın değildi. Çiçek’ten sonra küçük değişimler görse de büyük laflar ediyordu. -Bu sen değilsin. Gülerek “Öyle bile olsa sen bu sefer karışmıyorsun. Şimdi kapatıyorum. Kafa dağıtacağım.” dedi. Konuştukça ablasının her şeyi çözeceğini biliyordu. -Kimin yanında uyandığına dikkat et. Serkan kahkaha atarak telefonu kapattı. Ağrıları arttığı için yüzü değişirken ağrı kesiciyi eline aldı. İçeceği anda kapının sesini duydu. Saniyeler sonra Ediz telaşla solana girdi. -Patron bu hal ne! Ediz telefonda duyduklarından sonra eczaneye uğrayıp hemen gelmişti. Salona girdiğinde ayakta duran Duru’yu görse de Serkan’ın yanına oturdu. Kız hakkında bildiklerini unutmuş değildi. Leman’ın içlerine kadar soktuğu kızın onun yanında olması hiç masum gelmiyordu. Serkan yanına oturan adamın yüzünü görünce “Asıl sana ne oldu?” dedi. Kendi kadar olmasa da onun da yüzünde bir kızarıklık vardı. Ediz yalnız konuşmak için “Anlatırım.” dediğinde Duru “Ben sizi yalnız bırakayım.” diyerek ayrıldı. Gelen adamın bakışlarını gayet net görmüştü. Onunda bildiği belliydi. Mutfağa girdiğinde telefonu çalmaya başladı. Ekranda gördüğü isimle hemen kapıyı kapattı. Telefonu açarken tek istediği açık vermemekti. -Aramanı bekliyorum. Leman her şeyden haberdar olsa da tuttuğu kızın neler söyleyeceğini bekliyordu. Özellikle de Serkan’a sarılma konuşundu merak ediyordu. Duru sesini olabildiğince sakin tutmaya çalıştı. Takip edildiğini bildiği için dikkat etmeliydi. “Dediğinizi yaptı.” -Peki sana inandı mı? Bunu söylemek hiç hoşuna gitmese de “İnandı.” dedi. Gözlerini kapattığında Leman’ın şüphelenmemesi için “Ağladım, pişmanım dedim. Hatta sarılıp yalvardım.” demek zorunda kaldı. Serkan’ın ona sarıldığını söylerse hiç iyi olmazdı. Bu yüzden saklamalıydı. Leman sarılmanın aslını duyunca “Yani o sana sarılmadı.” Dedi. -Serkan Beyden bahsediyoruz. Mümkün mü? Adam burnu düşse yerden almaz. -Sonra ne oldu? Duru saklamayacağını biliyordu. Serkan’ı korumak istiyorsa Leman’a bazı bilgiler vermesi gerekiyordu. “Bana acıdığı için eve bırakmak istedi. Abimin borçluları önümüzü kesti. Ne olduğunu büyük ihtimal biliyorsunuzdur.” -Biliyorum, çünkü o adamları ben yolladım. Duru duydukları karışında dişlerini sıktı. Ona bir şey olacak diye aklı girmişti. Nasıl rahat söyleyebiliyordu. Öfkesini içinde tutmaya çalışırken “Neden yaptığınızı öğrenebilir miyim?” dedi. -Planımızı birazcık değişiklik yapıyoruz. Serkan’ın canını yakma işini sen üstleneceksin. Telaşla araya girmek zorunda kaldı. “Anlamadım. Ben ne yapabilirim ki?” -Sana aşık olmasını sağlayabilirsin? Gerçi zor, ama imkansız değil. Duru planını anladığı gibi var geçirmenin yollarını düşündü. Serkan da farklı davransa da buna izin vermezdi. -Kendiniz de diyorsunuz zor. O adam beni sevmez. Her saniye azarlıyor. Hem ben de ona yakın olmak istemiyorum. Aklına geleni sayarken “Neden istemiyorsun?” sorusu geldi. Ondan nefret eden biri gibi davranmalıydı. -Bencilin teki. Onu kimse sevmez. Hem biz anlaşma yaparken bu yoktu. İyi gittiğini düşünürken “Mesele para mı?” sorusu eklendi. Tek derdi Serkan’ı aldatmamaktı. -Para verseniz bile olmaz. Serkan’ı seviyor taklidi yapamak istemiyorum. Leman alacağını almıştı. Uzatmadan tamam diyerek kapattı. Aynı anda kaydı da kapattı. Bir zamanlar Serkan bunu Mert için yapmıştı değil mi? Baya keyifli bir şeydi. Hepsini dinleteceği günü sabırsızlıkla bekliyordu. Duru da telefonu kapattığında hala içi rahat değildi. Bir yol bulmaya çalışırken aklına gelen isimle hemen mesaj kısmını açtı. Serkan’dan uzak durmak için Umut’u kullanıyor gibi olacaktı, ama başka şansı yoktu. Arkadaşça bir yardım isteyecekti. Mesaj kısmını açtığında sadece selam yazıp yolladı. Saniyeler sonra karşılık gelince de “Kahvaltı için teşekkür ederim. Karşılığında sana kahve ısmarlayabilir miyim?” yazdı. Leman’ın olası bir hareketi karşısında görüştüğü biri olduğuna kanıt olarak kullanacaktı. Tabi Umut bunu bilmeyecekti. Cevap gelince hızla ekrana baktı. Çay olursa hayır demem yazdığını görünce rahatladığı kadar kendini kötü hissediyordu. Yaptığı doğru mu diye kafa yoracak zamanı yoktu. En hızlı çözüm buydu. Tamam o zaman görüşürüz yazıp yolladığında sadece arkadaşça bir çay diyerek kendini sakinleştirdi. Artık ne kadar olursa. “””” Ediz yalnız kaldıkları gibi patronuna döndü. Bu ailenin yanında çalıştığı günden beri böyle bir olay olmamıştı. Hem Serkan Dilmen’e dokunmak öyle kolay değildi. Olaya dalmadan önce neler olduğunu öğrenmeliydi. -Evet patron ne oldu? Serkan önce ilacını içti. Midesi boş olduğu için biraz rahatsız etse de takmadı. “Duru’nun borçluları ile karşılaştım. Sen kiminle karşılaştın?” Ediz hızla ayağa kalktığında düştüğü tuzağı anlaması uzun sürmedi. Alpaslan kapılasına öylesine gelmemişti. Onu oylamışlardı. Aklında bir sürü şey geçerken “Bunun altında kesin Leman var.” dedi. Serkan onun da kiminle kavga ettiğini anlamıştı. “Seni Yıldız üstünde mi vurdular.” Somurtan yüz cevap olunca “Sen bu kadar asabi değildin?” diye takıldı. Ediz tekrar yerine oturduğunda baya ciddiydi. Evet iki seferdir hata yapıyordu. Konu Yıldız olunca öfkesine hakim olamıyordu. Kendi nerede hata yaptığını biliyordu. Peki patronu neden öyleydi? -Sizde bu kadar sakin değildiniz? Planınız ne artık bir şey söyleseniz. Serkan herkesten aynı soruyu duyunca gülümsedi. Eskiden dur yerinde diyenler şimdi harekete geçmesini istiyordu. -Planım beklemek. Bunu sana Yıldız söylemiştir. Ediz haddi olmasa da sinir oluyordu. “Bu bana inandırıcı gelmiyor. Leman’ın adamı sizin sekterininiz ve siz bir şey yapmıyorsunuz. Üstüne onun yüzünden dayak yiyorsunuz. Haber konusunu konuşmuyorum bile. Ne zaman saldırıya geçeceğiz?” Serkan şu anda kafa yoracak durumda değildi. Sabırsız şekilde bir cevap bekleyen adamına “Duru her şeyi itiraf etti.” dedi. Sorusunu es geçerek eline başka bir şey verdi. Ediz şaşkın olduğu kadar altında yatan nedenleri düşünmeye başladı. Şüphe içinde “Bunun da bir tuzak olabileceğini bildiğinizi düşünüyorum.” dedi. Kendine dönen bakışlar ve gülüş tabi ki de diyordu. Serkan her şeyin farkındaydı, ama bu sefer bilmek istemiyordu. Duru’nun birden kapısına gelmesi ve itiraf etmesi öylesine değildi. Kalbi devreye girdiği için ona inanmayı seçmişti. İlk andan beri aklını karıştıran küçük gerçeklikler vardı. O anlarda sadece seven gözlerini gördüğüne emindi. Leman ile arasında kaldığının da farkındaydı. Bilerek kendisini aldatmasına izin veriyordu. Sevmek nedir daha bilmese de Serkan’cası galiba buydu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD