Taksi durduğunda inmesi gerektiğini bilse de yapmak hiç kolay olmuyordu. Yavaş hareketlerle ödemeyi yaptıktan sonra adımını dışarı attı. Taksinin kapsının kapattığı anda uzaklaşıp gitmişti. Boş yola baktığında arkasından takip eden arabayı gördü. Leman gözüm üstünde demişti. Eğer dediğini yapmazsa da abisinin borçlu olduğu adamları evine göndermekle tehdit etmişti. Annesi biraz rahatlamışken buna izin veremezdi. Abisinin yaptıkları yüzünden Serkan'a da yalan söylemek istemiyordu. Kalbini sıkıştıran gerçekler ile karşısında ki eve baktı. Ona böyle gelmek istemezdi. Gerçekleri yine bir yalanın içinde söylerse onu tamamen kaybedebilirdi. Belki biliyordum, gözümün önünden kaybol diyecekti. Buna üzülecekti, ama inanmadığı içinde sevinecek durumdaydı. Kalbine düşen adama karşı yalan söylemek kadar acı bir durum yoktu.
Eve yaklaştıkça kaç kere geri dönüp kaçmak istedi. Bir mesajla da işi bıraktım diyebilirdi, ama yapamıyordu. Başta hiç düşünmeden kabul ettiği şartlar şimdi omzuna yüklenmiş ağırlıktan başka bir şey değildi. Hem bu konuşma bu akşam olmak zorunda mıydı? Yarın sabaha ertelemek için Leman'a dil dökse de hayır demişti. Patronunu biliyorum zaman kaybetmek istemiyor demişti. Kalbini yakanları bilmediği için ona emir vermek kolaydı.
Sıkıntıyla telefonunu çıkardığında aramaya cesareti yoktu. Kısa bir mesaj çekmek en iyisiydi. Zaten 'bitti' diyerek bıraktığına göre görüşmek istemeyebilirdi. Kapının önündeyim yazdığı mesajı yolladıktan sonra korkuyla ekrana baktı. Görmemesini ya da ret etmesini umutla beklediğine inanamıyordu. Oysa onu görmekte istiyordu. Onu kandırdığını söylerken samimi olacaktı, ama devamı gerçek olmayacaktı. Bu parasızlıktan daha acı veriyordu.
Saniyeler geçerken açılan kapı sesini duyunca şaşkınlıkla kafasını kaldırdı. Kapıdan çıkan Serkan'ı görünce kalbi daha da hızlı atmaya başlamıştı. Göz göze geldiklerinde her adımda bayılacakmış gibi hissediyordu. Meraklı gözlerle yaklaşması yetmezmiş gibi bir de telaşlanmış mıydı?
Serkan, Duru'dan geleni mesajı görünce daha tek lokma bile yiyemeden terk ettiği masadan kendini dışarı atmıştı. Bir yanı ona kızgın olsa da kapısına kadar gelmesi hiç normal gelmemişti. Kapıdan çıktığında yanına yaklaşırken hala üstünü bile değiştirmediğini gördü. Gözlerinde bilmediği bir korku vardı. Titreyen göz bebekleri ise telaş yapmasına neden oluyordu. Şu anda mantık yürütecek ya da altında bir şey arayacak durumda değildi.
-Ne oldu?!
Duru böyle bir tepkiyi beklemiyordu. Onun arkasından yaptıklarını bildiği halde koşarak gelmişti. Kalbi zorlanıyordu ve konuşamıyordu. Oysa ilk günden beri sert bakan bakışlarını, kızan tarafını istiyordu. Bu hali işini daha da zorlaştırıyordu.
Serkan çaresiz bakışları gördükçe bildiği her şeyi kenara bırakmıştı. Bir şey desin diye sesini olduğunca sakin tutmaya çalıştı.
-Duru kötü bir durum mu var? Bu halin ne?
Soruyla birlikte göz yaşları akmaya başladı. Yapamayacaktı. Ona itiraf etmek istese de kandırmak da istemiyordu. Leman'ın söyledikleri de beynin içinde dönüyordu. Ağzını açabildiğinde "Ben çok özür dilerim." diyebildi. Sinirleri tamamen boşalırken daha çok ağlamaya başladı. Kendini durdurmaya çalışsa da olmuyordu.
Serkan akan göz yaşlarını görünce bir an ne yapacağını bilemedi. Hıçkırıklar içinde gelen özür sonrası ağlama artınca bileğinden tuttuğu gibi kolları arasına çekti. Bedenini sardığında ağlamasını biraz olsun azaltmak için her şeyi yapabilirdi.
-Tamam, kendini zorlama.
Duru sığındığı kollarda daha çok ağladı. Çaresizlikten ağlasa da onu yine kandırmış oluyordu. Sıcaklığına ihtiyacı olduğu kadar uzakta kalmalıydı. Bu nasıl bir çelişkiydi?
İkisinin bu halini fotoğrafları Leman'ın eline hızla ulaştı. Nişanlısı ile yemek masasında otururken gelen mesaj dikkatini dağıttı. Kimden olduğunu görünce daha fazla dayanamadı. Eline alıp açıp baktı. Önüne düşen fotoğrafı bir süre anlayamadı. Serkan birine sarılıyordu. Daha acayip olan ise sarıldığı kişi Duru'ydu. Ekranı kapatıp telefonu masaya koydu. Bu ne demekti? Duru acındırma işini iyi yaptı dese de sarılma çok fazlaydı. Çiçek'in peşinde olduğunu sanıyordu. Yanılmış mıydı? Onunla canını yakmanın planlarını yapmıştı. Yanlış kişi üstünden mi gidiyordu?
-Leman bir sorun mu var?
Bakışları nişanlısını bulduğunda merakla baktığını gördü. Gülümsemeye çalışırken "Hayır canım." dedi.
Şenol konuşmadan oğlu odaya giriş yaptı. Keyifsiz hali anında belli oluyordu.
-İyi akşamlar. Afiyet olsun.
Çetin de aklında dönenler yüzünden dikkatinizi bir şeye veremiyordu. Leman'ın gösterdiği fotoğraf sonra dağılmıştı. Başta ne olursa olsun Çiçek ile evlenmeyi kafasına koymuştu. Şimdi ise kararsızdı. Gerçekten böyle yaparak bir yere varabilecek miydi?
-Gel oğlum. Bizimle otur.
Oğlunun derdini öğrenmek için "Suratının hali ne?" diye ekledi.
Çetin babasına baktığında Leman'ın da onu izlediğini biliyordu. Söyleyeceklerini en çok onun duyması iyi olurdu.
-Baba bu yüzük takma işini biraz erteleyelim.
Leman şaşkınlıkla bakarken Şenol ayağa kalktı. Oğlunun daha dün hemen olsun derken bugün neden vaz geçtiğini merak ediyordu.
-Çiçek ile aranızda bir sorun mu var?
Sorun büyüktü. Ölen sevgilisini unutmadığını zaten biliyordu. Kendisini sevmemesine de takılmamıştı, ama Serkan'a karşı ilgi duyuyorsa bu işleri değiştirdi.
-Yok. Sadece acele etmek istemiyorum.
-Oğlum Asaf Beyle görüştük. Bizden haber bekliyorlar. Onlara ne diyeceğiz?
-Ben hallederim.
Daha fazla konuşmak istemediği içinde "Odamda biraz işim var. Daha sonra çıkacağım." diyerek ayrıldı. Aklını toplamak için biraz yalnız kalmaya ihtiyacı vardı.
Şenol arkasından gideceği anda Leman hemen durdurdu. "Canım üstüne gitme." Çetin'in aklından ne geçiyorsa babasına söylemeyeceği çok iyi belliydi. Anlaşılan gösterdiği fotoğraf ters etki etmişti. Oysa işleri daha da hızlandırır sanmıştı.
-Bu oğlana ne oldu? Bir sıkıntısı olduğu belli. Böyle yapmazdı.
-İstersen ben konuşayım. Belki bana anlatır.
Şenol ikisinin iyi anlaştığını biliyordu. Sessizce kabul ettiğinde Leman odadan ayrıldı. Yukarı çıkıp Çetin'in kapısının önüne vardığında beklemeden çaldı. Kimseyle görüşmek istemiyorum dese de kapıyı açıp içeri girdi. Kendine dönen gözlere "Neler oluyor?" diye sordu. Birlikte çıktıkları yolda bu kadar çabuk pes edeceğini hiç düşünmemişti.
Çetin konuşmak istemediği halde odasına dalmasına sinir olmuştu. Peşinden geleceğini bilse de içeri girmesini istememişti. Yine de geldiğine göre lafını esirgemeyecekti.
-Söylesem anlayacak mısın? Senin tek derdin Serkan'dan intikam almak.
Leman tavrına güldü. "Başta bundan pek memnundun." Yaptıkları anlaşmayı bir kere daha hatırlattı.
-Haklısın memnundum, ama şimdi değilim.
-Ne değişti?
Çetin öfkeyle "Ben aşık oldum!" diye bağırdı. Evet beklemedik durum buydu. Çiçek'e gerçekten değer vermeye başlamıştı. Onun yanında olmaya çalıştıkça da hayatında ki yerini sorgulamıştı. Fotoğraf ile de dengesi alt üst olmuştu. Başka adamın dudaklarını öpmüştü. Bunun hesabını soracak konumda bile değildi. Zaten zorla elinde tutuyordu. Bu acizlik gibiydi. Artık yapmak istemiyordu.
-O zaman onun için savaş. Öylece pes etme.
Leman onu işin içinde tutma çabasındaydı. Az önce Duru ile sarıldığı fotoğrafı görse de Çiçek işini sağlama almalıydı. Sadece teselli sarılması olabilirdi. Serkan kimle olursa olsun mutlu olmasına izin vermeyecekti.
Çetin anlamayacağını bilse de son kez konuşacaktı. "Ben sevdiğim kişiye zarar veremem. Eğer Çiçek onu seviyorsa ben geri çekilirim." Artık tek bir söz duymak istemediği içinde banyoya kendini attı.
Leman öylece kalırken duyduklarına sinir oldu. Onun erdemlikleri ile uğraşamayacaktı. Bir şey yapmalıydı. Çetin bu konuşmayı Çiçek ile de yaparsa Serkan'ın mutluluğuna yardım etmiş olacaktı. Telefonunu açtığı gibi Alpaslan'ı aradı. Odadan çıktığında açılmıştı.
-O fotoğraflar Çiçek'e ulaşacak. Bir de Yıldız'ın ve Ediz'in dikkatini dağıt. Bu gece Serkan'ın misafirleri olacak.
-Tamam efendim.
Telefonu kapattığında aklındakiler biraz olsun keyfini yerine getirdi. Çiçek zaten restoranda Serkan'a bir tavır almıştı. Şimdi Duru ile olan fotoğrafını görünce Serkan'a olan güveni tamamen bitecekti. Onunla olma olasılığını bitirirken şimdilik Duru ile yakınlaşmasını sağlayacaktı. Çiçek'ten tamamen kopan Serkan'ın gönlünü Duru'ya kaptırması çok zor olmayacaktı. Canını ise asıl onunla yakacaktı. Onun bir zamanlar Mert ile Cemre'ye yaptıklarını acı şekilde ona yaşatacaktı. Kendine de yaptığını dahil etmeyi unutmayacaktı. Ne olursa olsun Serkan'ın mutlu olmasına izin vermeyecekti. Ancak o zaman içi biraz olsun soğurdu.
~~~~~
Serkan kollarının arasına aldığı bedeni iyice sardı. En son ne zaman böyle birine sarıldığını sorguladı. Cemre ailesini kaybettiği zaman üzüldüğünü görünce destek olmak için kolları arasına almıştı, ama bu çok farklıydı. Duru'nun hayatına neden girdiğini bilse de onu silip atamıyordu. Hatta onu korumak istiyordu. Leman’ın teklifini parasızlık yüzünden kabul ettiğini biliyordu. Ona kızmak yerine haklı olduğunu bile düşünüyordu. Kimse hakkında bu kadar iyimser olmayacağını biliyordu. Herkese karşı net olduğu kadar kendine de netti. Bu kıza değer vermeye başlamıştı.
Duru o kollardan çıkmak istemese de neden geldiğini unutamazdı. Hem şu anda neden onun kollarındaydı? Kızması, sert bakışları ile ‘ağlama’ demesi gerekmiyor muydu? Bu olanlar hiç normal değildi. Biraz geri çekilmeye çalıştığında etrafını saran kollar açılacak gibi değildi. Kafasını kaldırdığında yakınında izleyene gözler kalbine hiç iyi gelmiyordu. Bu adam ne yapmaya çalışıyordu? Ona acıyor muydu? Yoksa her şeyi bildiği için kendince intikam mı alıyordu? Ona anlatılan Serkan her şeyi yapabilecek biriydi.
-Biraz daha iyi misin?
Serkan bunu gerçekten merak ediyordu. Ne söyleyeceği bile umursamıyordu. O gözlerin hüzünlü bakmasını istemiyordu. Saf ve sinirli bakışları daha hoşuna gidiyordu. Aklından geçenleri fark edince kalbinde hiç bilmediği bir akış başladı. Saniyeler içinde tüm bedenine dağılırken bunu sağlayan kişinin kollarında olan kadın olduğunu da anladı. Cemre'yi seviyorum dediği zaman kalbi böyle olmuş muydu? Düşünürken bulduğu tek şey, onu kaybetme korkusuydu. Belki de tek arkadaşı olduğu için onu paylaşmak istememişti. Bunu da aşk sanmıştı. Peki Çiçek? Birkaç gündür tek düşündüğü Duru ise cevap da belliydi. Onda akıl bırakmıyordu. Her şey netleşince hissettikleri gülümsetti.
Duru o gülüşü görünce yanlış anladı. Kollarında can çekilirken bu neydi? Bildiklerine bağladı. "Tamam ne isterseniz söyleyin hazırım." Artık bundan kaçış yoktu. Adam daha konuşmadan ne söyleyeceğini bile bildiğine emindi. Asıl sıkıntı ise Leman'ın istediklerindeydi. Serkan buna kanmayacak kadar zeki biriydi. O yüzden ne olacaksa hazır olmalıydı.
Bu tavrı aşırı hoşuna gidiyordu. Gözlerinde kurumayan nemle diklenmek bu kadar çekici olmamalıydı. Gözleri dudaklarına kaydığında öpücüğü aklına geldi. Kalbi daha da hızlanırken hissettikleri her saniye keyfini daha çok yerine getiriyordu. "Önce sen neden özür dilediğini söyle." Onun tarafından kandırmak bile güzel gelmişti. Zamanında kendi yaptıklarını düşününce Duru çok masum kalıyordu. Hem şu anda itiraf etmesi önemli bir noktaydı.
Adam işkence yapmayı seviyordu. Bir kere daha kollarından çıkmaya çalıştı. Yine izin vermeyince sinirli bakmaya çalışsa da gülümseyip duran bakışlar izin vermiyordu. Bu hallerine alışkın değildi. Tanımadığı bir yönünü görmek hem korkutuyor hem de sevindiriyordu.
-Kollarınızı çekerseniz konuşacağım.
Serkan biraz eğildiğinde yüzünün yakınında durdu. Bir insana yakın olmak böyle bir his mi veriyordu? Tattığı o duygulardan hiç bırakmayı düşünmüyordu.
-Neden, böyle konuşamıyor musun?
Heyecandan kızaran yüzü izlerken hangi ara bu hale geldiğini de bulmaya çalışıyordu. Bağımlılık dedikleri tamda bu muydu?
Duru biraz daha yaklaşırsa nefessizlikten kesin bayılacağına emindi. Neden böyle yaptığını sorgularken cevabı kolay olmuyordu? İntikam, deli etmek, hatta başka bir plan olabilirdi. Daha gündüz Çiçek ile ilgileniyorum diyen adamın onunla böyle olmasının altında başka bir neden bulamıyordu. Kalbi kendinden bağımsız atıp dururken sonunda o kollardan çıkabildi. Karşısına dikildiğinde “Beni sizin yanınıza Leman Hanım koydu.” diyebildi. Bundan sonra ne olacağını kestiremese de en azından itiraf ettiği için mutluydu.
Serkan kollarından çıkmasına takılmıştı. Bunu sevmemişti. Kollarında da konuşabilirdi. “Beni duymuyor musunuz?” Bu kısım çok da ilgisini çekmediği için duydum der gibi onayladı.
Duru tavrını şaşkınlıkla izlerken “Kızmadınız mı? Beni kovabilirsiniz.” diyerek yolu gösterdi. Leman’ın elinden kurtulmak için iyi olurdu. Hatta gözümün önünden kaybol daha güzel olurdu. Onu göremediği için zorlanacağını bilse de en azından kandırmış olmayacaktı.
Serkan gideceğini sanıp “Sakın!” dedi. Hatta bundan sonra gözünün önünden hiç ayrılmamalıydı. Öğlenden sonra bile onsuz geçince saatler bitmek bilmemişti. İki günde onun bağımlısı olmuştu. Bunlar değişik gelse de hoşuna da gidiyordu.
Duru gelen tepkiyle “Sizi kandırdım diyorum. Leman Hanıma çalışıyorum diyorum.” diye tekrar etti. Bu adam zeki değil miydi? Dediklerini neden anlamıyordu?
-Tamam bunda sorun yok. Zaten biliyordum.
Patronu sonunda söyleyince rahatladı. Artık rahatça konuşabilirdi. “O zaman neden beni yanınızda tutuyorsunuz?”
-Benim için sorun değil.
Serkan ne kadar rahatsa Duru o kadar şaşkındı. Sorun değil demişti. “Neden?” demeden yapamıyordu? Buraya kadar kendini harap etmişti. O kadar basit miydi?
-Abinin borcu yüzünden kabul ettin. Leman’ın teklifi cazip geldi. Bende olsam aynı şeyi yapardım. Önemli olan bundan sonra ne yapacağın.
Serkan sorun yaşamasını istemiyordu. “Bu itirafın başını ağrıtmasın. Leman duyarsa iyi olmaz. O yüzden sen işine devam et.” Onun şüphe çekmeyecek şekilde eline koz verebilirdi.
Duru istemsiz etrafına baktı. İtirafın sancısı ile neler yaşamıştı? Yine de böyle bir karşılık çok aşırıydı. Tekrar göz göze geldiğinde “Serkan Beye ne yaptınız?” demeden edemedi. İşe girdiği günden beri burnundan getiren adam bu değildi. Kesin bir şey vardı?
Serkan bu yüzünü kimseye göstermediği için tepkisine gülümsedi. Hem itiraf etmişken uzatmaya gerek yoktu. Kendinde bulduğu duydular sebebiyle şu anda bununla zaman kaybetmek istemiyordu.
-Bundan sonra bu halime alış.
Duru buna sevinemiyordu. Serkan aynen işine devam et dese de hangi tarafa net olacaktı? Leman’ın istediği gibi mi davranacaktı? Yaparsa Serkan’ı kandırmış olacaktı. Leman’ı oyalayarak devam etmeliydi. Yani asıl kandırması gereken oydu. Gerçekleri bir an anlatmak istese de bu güzel anı bozmaktan da korkuyordu. Gözlerine değen bakışların güzelliği engel oluyordu.
Serkan daha iyi olduğunu görünce “Evine gitmedin sanırım.” dedi. Üstünü gösterdiğinde bir cevap bekledi.
Duru her ayrıntıyı fark etmesine alışmaya çalışıyordu. Üstüne baktığında “Evet gidemedim. Ben izninizi isteyeyim.” dedi. Ayrılacağı anda kolunu tutan parmaklar ile durdu.
-Ben götüreyim.
İtiraz edemediği gibi kolundan sürüklendi. Daha ayrılırken kızgın bakışlarla bitti diyen adam neredeydi? Açılan kapıyla kendine geldiğinde binmesi için beklediğini gördü. Şaşkınlıkla bindiğinde yanına oturana kadar dikkatle izledi. Ona anlatılan adamdan çok farklı birini görüyordu. Kalbi bu hallerine erirken bir yandan da tedirgin olmadan edemiyordu. Eğer onun tarafından kandırılıyorsa sonunda asıl üzülen kendi olacak gibiydi.
Oysa Serkan onca yaptıklarından sonra temiz bir sayfa açmaya çalışıyordu. Bunu da kimseye göstermediği tarafıyla yapıyordu.
-Evinin adresini alayım.
Duru daha gündüz sahte evine bıraktığı için gerçek evini sorduğunu anladı. Biraz utanarak adresi verdiğinde yüzüne bakmaya çekindi.
Serkan yola çıktığında etrafı kontrol etti. “Buraya gelirken Leman peşine birini takmış olabilir. Seni eve bırakırken ona yakalanmayalım.” İlk andan sıkıntı çıkmasını istemiyordu. Bu yüzden de “Ona bilgi aktarımına devam etmelisin.” diye uyarmayı da unutmadı.
Duru yana baktığında telaş yaptığını gördükçe altında ezildi. Tamda dediği gibi takip edilmişti ve zaten bu konuşmayı isteyen oydu. Söyleyemedikleri içine otururken saniyelik bakan bakışların cevap beklediğini görünce onayladı.
Serkan bu sessizliği itirafına bağlıyordu. Daha farklı bir tepki beklediğini görüyordu. Başka zaman olsa karşısında ki kişinin burnundan getirebilirdi, ama bu sefer öyle olmamıştı. Ona yardımcı olabilmek için “Leman senden tam olarak ne istiyor?” dedi. Ne olursa olsun bunu sağlayabilirdi.
Duru konuştukça daha da ezildiğini hissediyordu. Bu anlayışlı tavrın sebebini de tam çözemiyordu. Çaresizce “Sizin canınızı yakmak istiyor. Tabi ben Çiçek Hanımı söylemedim.” dedi. En azından bunu yaparak ihanet etmediğini düşünüyordu.
Serkan duydukları ile gündüz söylediklerini hatırladı. Sedef ile konuşmalarını yanlış anlamıştı. Gerçi o ana kadar kendi de doğru olan kişi Çiçek sanıyordu. Anlaması için Duru’yu başka bir erkek ile görmesi ve kolları arasına alması yetmişti. Araba kullanırken bu konuyu açıklamak istemediği içinde sessiz kaldı.
Duru ise bu sessizliği çok farklı anladı. Az önce kolları arasına alınsa da kalbinde ki kendi değildi. Biraz iyi ve anlayışlı davrandığı diye farklı bir yere çekemezdi.
Araba mahalleye girdiğinde Duru “Ben burada ineyim. Daha fazla gitmeyin.” dedi.
Serkan etrafa baktı. Hiç gelmediği yerlerdi. Gördüğü evler kendi dünyasından baya farklıydı. Normalde burada ne işim var derdi. Şimdi ise o kadar gözüne batmıyordu. Kemerini çıkarıp yana döndü.
-Hangisi senin evin?
Duru da kemerini çıkarıyordu ki gelen soruyla kafasını kaldırdı. O gözlere baktığında samimi olduğunu hissedebiliyordu. Söylediği her şeye şaşkın olsa da nedenlerini düşünmeden karşıya baktı. Göstereceği anda gelen kişileri görünce korku ve telaşla kapıldı.
-Serkan Bey gitmemiz lazım.
Abisinin borçlu olduğu kişiler onlara doğru geliyordu. Leman’ın verdiği para sayesinde biraz susmalarını sağlamışken gelmeleri hiç mantıklı değildi. Tavırları da pek iyi bir şey olmayacağının göstergesiydi.
Serkan ne oluyor diye etrafına baktığında yaklaşan dört kişiyi gördü. Duru’ya döndüğünde korktuğunu görünce elini tuttu. Kendine dönen gözlere “Bunlar kim?” diye sordu. Onu rahatsız eden birileri olduğu netti. Bir anda da telefonunu çıkardı. Şu anda en mantıklı kişi Ediz'i aramaktı. Adamların biri Duru’nun tarafına geçmişti. Biri arabanın önünde dururken ikisi de kendi tarafına gelmişti. Ediz telefonu açmayınca mecburen kapatıp Duru’nun eline verdi.
-Son aradığım kişiyi aramaya devam et. Ben inip konuşacağım.
Duru elini sıkıca tuttuğunda “İnmeyin. Bunlar konuşmaktan anlamaz.” dedi. Ödeme günü gelmeden önlerini kesmişlerdi. Kesin sıkıntı çıkacaktı.
Serkan mevzu para olduğu için çözebileceğini emindi. Duru’nun eline telefonunu sıkıştırıp arabadan indi. Kapıları kilitlemeyi de unutmadı. En azından Duru’yu sağlama almıştı. Karşısındaki kaba saba adamı izlerken “Buyurun.” dedi.
Gelenler bu sefer dövmek için para almışlardı. Onlar için en basit işti. Fotoğrafta ki adam karşılarında olunca gülerek “Buyuralım.” dediler.