Tuzağa Düşen Kim?

1452 Words
Daha fazla konuşmasını istemediği için hiç düşünmeden biraz yükselip dudaklarına yapıştı. Yaptığı tamamen saçmalık olduğunu bilse de kendine engel olmamıştı. Hızla geri çekildi. Kızacağından korkarken başının omzuna düşmesini hiç beklemiyordu. Buna sevinmeli miydi? Haline gülerken belinden kavrayıp yürütmeye çalıştı. Omzunda bir şeyler sayıklayıp duruyordu. Sonunda dışarı çıktığında Serkan Beyin arabası da önlerine geldi. Çalışanın yardımı ile arka koltuğa oturttu. Adama teşekkür edip yolladıktan sonra patronuna döndü. Şu anda o kadar masum görünüyordu ki aklını aşırı bulandırıyordu. Dağılan saçlarını narin şekilde düzeltirken “Neden senden nefret edemiyorum?” dedi. Mesaj sesi araya girerken geri çekilip kapısını kapattı. Gelen mesajı okurken artık huzurlu değildi. Gözü Serkan’a kaydığında bu işin içinden nasıl çıkacağını hiç bilmiyordu. Şu anlık devam etmek zorundaydı. Arabayı dolaşıp direksiyon koltuğuna oturduğunda gayet rahat çalıştırıp yola çıktı. Göz ucuyla arkaya baktığında onun yanında bilmiyormuş gibi davrandığı için kendinden nefret ediyordu. İşe girdiğinden beri salak ve sakar bir kızı oynuyordu. Ondan istenileni yapmıştı, ama şu anda tek hissettiği pişmanlıktı. Daha ne kadar devam edebilirdi bilmiyordu. Çünkü ona çok kötü diye anlatılan adama kalbini kaptırmıştı. İlk önüne fotoğrafı koyulduğunda da o gözlerin etkisini hissetmişti. Hakkında duydukları hiç iyi olmasa da onunla karşı karşıya geldiği ilk andan itibaren her şey değişti. Sadece senden istenileni yap dese de olmamıştı. Kendini onu çözmeye çalışırken bulmuştu. Her adımını daha dikkatli izlemişti. Kendi evinin önüne vardığında arabasını durdurdu. Arkaya döndüğünde asıl şimdi ne olacak diye düşünüyordu. Yarın sabah uyandığında öptüğünü hatırlayabilirdi. Sonuçta o Serkan Dilmen’di. Zeki, kurnaz ve yapacaklarının bir sınırı olmayan biriydi. Ondan istenen patronun gölgesi olup her adımını söylemesiydi. Aldığı para karşılığı bu görevi kabul etmişti, ama daha yolun başında yapamamaya başlamıştı. Ne Mert ile konuştuğunu söylemiş ne de bugün ki işin bozulmasına izin vermişti. Aslında tam tersini yapıp hastaneye zarar vermesi gerekiyordu. Korna sesiyle önüne döndüğünde bekleyen arabayı gördü. Toparlanıp çantasını aldı ve indi. Diğer arabadan inen kişi onu tutan ve Serkan hakkında tüm bilgiyi veren kişiydi. -Patron seninle bizzat konuşmak istiyor. Sessizce onaylayıp araba doğru yürüdü. Arka kapıyı açtığında bir kere daha Serkan’a bakmak istese de dikkat çeker diye direk girdi. Sonunda onu gerçek tutan kişiyle karşı karşıyaydı. O yüzde oluşan gülüş ile gündüz gördüğü Leman Çevikol olduğunu anladı. Gündüz olan olayların tam ortasındaydı. Kavgayı keyifle izlediğini görmüştü. Patronu ile derdi neydi bilmiyordu, ama istediklerine bakılırsa baya nefret ediyordu. Leman karşısında ki kızı izlerken gündüz yaptıklarını beğendiği için gülümsedi. “Patronunu çok iyi koruyorsun.” Duru bunu kalben yapmış olsa da “Benden istediğiniz gibi davranıyorum.” dedi. -Aynen böyle devam ediyorsun. Unutma sakın zeki biri olma. Yoksa seni anında yakalar. Benden şüphe ettiği an aklıma geldi. Gözleri sanki içimi okuyor gibiydi. Anlatıldığı kadar yoktur desem de adamın ne yapacağını hiç kestiremiyordum. Aklından geçenleri ise bilmek hiç mümkün değildi. Leman daha çok bilgi almak için “Bugün iş bozuldu mu?” diye sordu. Haber çoktan düşmüştü. Bu sayede Mert ile arası daha da bozulacaktı. Üstüne hastane de kötüye giderse Serkan’ı köşeye sıkıştırabilirdi. -Erdem Bey gelip görüşmeyi yaptı. Adam tek kelime etmeden gelmişti. Mesela onu ilk anda tanımıştı. Doktor saf olduğu kadar iyi niyetliydi. Hemen yardım etmesi ve Serkan’ın davranışlarına rağmen yanında olması acayipti. İlk gün ikisinin konuşmasına şahit olduğunda görmüştü. Adama hiç iyi davranmıyordu. Leman duyduğuna sinir olurken “Ne demek Erdem geldi. Ben sana iş bozulacak dedim.” diye çıkıştı. Doktor her fırsatta neden ortaya çıkıyordu. Hem Serkan orayı terk ettiği için kızmalıydı. Arkasını toplamak nereden çıkmıştı? Duru şüpheyi üstüne çekemezdi. Serkan’a yardım etmek için kendi doktoru çağırmıştı. Planın dışına çıktığının farkındaydı. Bu yüzden “Haklısınız, ama bir şey yapmasam sıkıntı çıkacaktı.” dedi. -Nasıl bir sıkıntı? -Serkan Bey benden şüphelenebilirdi. Leman bundan hiç hoşlanmasa da şu anlık kabul etti. Yine de “Sakın hata yapma. Yoksa ailene gönderdiğim parayı unutmak zorunda kalırsın. Seni de Serkan’a kendim veririm. Neler yapabilir az çok anlamışsındır.” dedi. Bir daha kendi başına hareket etmemesi içinde bir uyarıydı. Duru her şeyin başladığı ana döndü. Annesi için o paraya ihtiyacı vardı. Abisi yüzünden kadının çekmediği kalmamıştı. Bilmedikleri yerlerden borç almıştı ve kapısına dayanan kişilere verecek bir şeyleri yoktu. Ondan istenen sadece işe girip adamın her yaptığını haber vermekti. Başka şansı yoktu ve yapacağı kolay olduğu için kabul etmişti. İş başvurusunda tek kaldıktan sonra da Serkan hakkında tüm bilgiler gelmişti. İlk başta her şey kolay gelmişti. Hesap edemediği ise patronundan etkilenmek oldu. Şimdi geri dönüş yapamıyordu. İleri giderse de Serkan’a zarar verilmesine yardım edecekti. Nasıl olacaktı bilmiyordu, ama ondan istenileni yapıyor gibi davranacaktı. Sonu nereye varacağını da düşünmek istemiyordu. Leman daha fazla oyalanmasın diye çantasından anahtar çıkardı. Kıza uzattığında “Burada yalnız yaşıyorsun. Cd’den çok farklı bir ev döşemedik. Sade olduğu kadar şirin bir yer. Serkan’a daha fazla yaklaşmanı istiyorum. En çok sana güvenmeli.” dedi. Duru anahtarı alırken huzursuzdu. Kalbi ona daha yakın olmak için can atsa da bu şekilde değildi. Hem güvenmesini de hiç istemiyordu. İşe girdiğinden beri burnundan getiren adam olarak devam etmesini işine yarardı. En azından o zaman yaklaştırmıyor diyebilirdi. -Benim evimde uyanması sıkıntı değil mi? -Sen benim dediklerimi yap. Duru konuşmanın bittiğini anlayınca arabadan indi. Dışarıda bekleyen adam bindiği gibi araba ayrıldı. Elinde ki anahtar ile apartmana baktı. Gelen mesaja göre birinci katta ilk daireydi. Derin bir nefes alıp arabaya yaklaştı. Kapıyı açtığında koltukta uyuyan Serkan’ı kendine çekti. Başı yine omzuna düşerken yana baktı. Yakınında ki yüzü izlerken onunla farklı şekilde tanışma hayali kurdu. Gerçi o zaman yüzüne bakar mıydı bilmiyordu? Sonuçta adamın göreceği statüde değildi. Gözü öptüğü dudaklara kaydığında sıcaklığı hala teninde olsa da önüne bakmaya çalıştı. Kendine engel olamaması başına bela olacaktı. Sonunda daireye ulaştığında çok yorulmuştu. Serkan’ın ağır olması yetmezmiş gibi tamamen yabancı olduğu bir evde onu yatıracak yer arıyordu. Işıkları açtığında odada ki koltukları gördü. Orada uyursa her yeri tutulurdu. Diğer odaya geçtiğinde tek kişilik yatağı gördü. Büyük ihtimal kendi için hazırlanmıştı. Serkan’ı yatağa bıraktığında önce nefesini düzene koymaya çalıştı. Aynı anda etrafa baktığında genç kız için baya ideal bir oda olduğunu gördü. Basit olduğu kadar dikkat çekmeyecek şekildeydi. Zaman kaybetmeden Serkan’ın ayakkabısını çıkardı. Sanki bunu bekliyormuş gibi yatağa kıvrıldığında istemsiz gülümsedi. Yaklaşıp yanına oturduğunda her seferinde onu izlerken kendini buluyordu. Böyle rahat uyuyamayacağını bilse de kalkıp örtüyü üstüne çekti. Geri çekileceği anda derinden gelen ‘gitme!’ dediğini duydu. İnsan içki içtiğinde en savunmasız hali ortaya çıkardı. En çok ihtiyaç duyduğu kişiyi de o zaman sayıklardı. Kimi düşünüyordu. Barda iki kişinin ismini söylemişti. Biri Çiçek’ti biri de Cemre’ydi. Onun gibi biri bu iki kadına değer verdiğine göre önemli biriydi. Cemre tek arkadaşım dediğine göre sayıkladığı kişi Çiçek miydi? Aklında geçen düşünceler sıkılmasından başka bir işe yaramıyordu. Onu görmeyecek bir adam için kendini tehlikeye atıyordu. Yaptığının saçmalık olduğunu sonuna kadar bilirken de duramıyordu. Çok oyalandığını fark edince telefonu çıkarıp yapacaklarına baktı. Sabah kalktığında Serkan şüphelenmesin diye önce onun telefonunda kendini aramalıydı. Eve neden götürmediği içinde sağlam bir plan hazırlamalıydı. Odayı ter ederken evin içini de iyice ezberlemeye koyuldu. Sonuçta bu evde yaşıyordu. “””” Keskin bir baş ağrısı ile gözlerini açmaya çabaladı. Güneş gözünü alırken perdenin neden açık olduğunu sorguluyordu. Sabah odasına bu kadar güneş girer miydi? Tekrar gözünü açtığında beyaz duvar ile karşılaştı. Oysa gözünü açtığında balkonuna açılan kapıyı görmedi lazımdı. Hızla doğrulmaya çalıştığında baş ağrısı daha da artı. Gözlerini kapatıp birkaç saniye bekleyip açtı. Odanın içinde gözlerini gezdirirken şaşkınlıktan güldü. Bu küçük oda kimindi? Küçük yatağa, dolaba ve aynaya baktıktan sonra ayakları yeri buldu. Yatağın köşesinde ayakkabısını görünce giydi. Önce aynaya yaklaşıp tipine baktı. Dün gece iyi dağıtmıştı. Umarım boşuna gitmemiştir diye düşündü. Dibe batacağım derken iyi içmişti. Kırışık üstüne baktıktan sonra telefonunu kontrol etti. Ceplerine bakarken etrafa da bakmayı ihmal etmedi. Yerde olduğunu görünce eğilip aldı. Ekranı açtığında en çok arayanın doktor olmasına elbet şaşırmadı. Yetmemiş bir de mesaj çekmişti. Ekranı açıp okuduğunda hakkında çıkan haberin ekran görüntüsünü gördü. Bir de bu haberi Mert kaldırmıştı. Herkesin aksine sakin kalırken haberin kimin yaptırdığını anlaması zor değildi. Asıl önemli olan bu bilgileri nereden aldıklarıydı. Dün Çetin’in söylediklerinden sonra zaten anlamıştı, ama bu haber her şeyden haberdar olduklarını gösteriyordu. Bunları bile kişiler sınırlıydı. Biraz kafa yorduğunda o kişiyi de buldu. Anlaşılan Gökçe dökülmüştü. Şu anda her şey istediği gibi gittiği için takılmayacaktı. Bilmediği odada şöyle bir göz gezdirdikten sonra surat ifadesini değiştirip odadan çıktı. Kapıyı kapattığı anda mutfaktan çıkan Duru ile göz göze geldi. Demek geceyi onun evinde geçirmişti. Sert bakışlar ile yaklaşırken korkuyla geri çekilişi görse de durmadı. Duvar ile kendi arasına kalmasını sağladı. Ev hali gözünden kaçmazken dün tuttuğu yerinde kızardığının farkındaydı. Gözlerini sabitlediğinde “Neden buradayım?” diye sordu. Duru şaşkınlık beklese de bu kadar kızacağını hiç düşünmemişti. Söyleyeceklerini de defalarca tekrar etmişti, ama böyle bakmaya devam ettikçe kelimeler birbirine giriyordu. Bu anlarda rol icabı değil gerçekten salak gibi oluyordu. Serkan üstüne gitmekten keyif alırken biraz eğilip yüzüne daha da yaklaştı. Göz bebeklerinin büyümesi ve nefes aralığını izlerken “Ya da daha farklı bir şey sorayım. Sarhoşken beni kim öptü?” dedi. Anında kızaran yüzü izlerken güldü.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD