Cemre araba hareket ettikten sonra çekinerek kocasına baktı. Kararan gözler ve aldığı nefesten sinirli olduğunun farkındaydı. Böyle bir durumun içinde olmak yeterince kötüydü. Bir de ona daha önceden anlatmamıştı. Leman’a söylediklerine bakılırsa biliyordu. Nasıl olduğunu merak etse de konuşursa daha çok kızmasından korkuyordu.
Mert ise olanları düşünüyordu. Serkan’ın bu kadar ileri gitmesi aklını karıştırmıştı. Bu adam böyle değildi. İstediğini almak için acımasız olurdu, ama sevdiği kişinin yanında gerçek yüzünü ustalıkla saklardı. Peki az önce yaptıkları neydi? Resmen kendini hedef göstermişti. Erdem’in dediği gibi Çiçek denilen kızdan hoşlanıyorsa önünde hiç hoş olmayan söyler söylemişti. Kafasında dönen plan neydi bilmiyordu, ama sevdim dediği kişiyi bile kaybetmeyi göze alması acayip geliyordu. Galiba ne onu ne de ablasını çözebilecekti. Düşünceleri bırakıp karına döndüğünde korkuyla izlediğini gördü. Az önce çıkışı yüzünden tedirgin olduğu çok belliydi. Sert yüzü değişirken gülümsedi. Karısını da kolları arasına çekip sarıldı. Saçlarından öperken “Bu kadar ileri gitmek istemezdim.” dedi.
Cemre şaşkın şekilde kafasını kaldırdığında kocasının yüzünü izliyordu. Ona kızgın olduğunu düşünürken sarf ettiği kelimeleri anlamaya çalıştı.
-Serkan yanımıza geldiği için kızgın değil misin?
Eğilip baktığında kızmasın diye “Gerçekten benim haberim yoktu. Leman çağırınca gittim. Aslında sana onun kim olduğunu da söylemeliydim.” diye telaşla devam ederken dudakları kapatıldı. Şaşkınlıkla kalırken kocasının sıcaklığına kendini bıraktı. Gerginliği azalırken kızmadığı içinde mutluydu.
Mert geri çekildiğinde karısının gözlerini izledi. Hiçbir şeyin farkında değildi. Gerçi kendi de arkadaşı ile konuşmuş olmasa şu anda çok farklı olurlardı. Acıydı ama Serkan önden olacakları söylemesi iyi olmuştu.
Kocasının tavrı hiç normal değildi. Merakı daha da artarken “Sen neden bu kadar rahatsız?” diye sordu.
Karısının burnuna sürtünürken “Benim meraklı aşkım nerede kaldı diyordum.” dedi. Bir konuyu öğrenmek istediğinde heyecanla bakan bakışlarını çok seviyordu. Sabırsız hallerine gülümsedi.
-Erdem beni hastaneye çağırdığında Serkan ile konuştuk. Bana Leman’ın kim olduğunu ve sana yaklaşmaya çalıştığını o söyledi. Hatta buluşmayı da tahmin etti.
Cemre şok olmuş gözlerle kocasını izliyordu. Ne yani Serkan peşinden gelmemiş miydi? Kocası sanki kafasının içinde dönen soruyu biliyormuş gibi “Yani her şey Leman’ın planı. Serkan ile beni karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Serkan’ın planı neyse istediğini ver dedi.” demesiyle artık neye şaşıracağını bilmiyordu.
-Yani her şey bir oyundu.
Mert bakışları ile karısını onayladı. Düşünceli gözleri görünce yüzünü tutup kendine bakmasını sağladı. “O adamı konuşmak hoşuma gitmese de artık aramızda sorun olmasını istemiyorum. Ne söyleyeceksen içine atma.”
Kocasının dedikleri rahatlatsa da yanlış bir şey söylemek de istemiyordu. “Her şey geride kaldı. Dediğin gibi biz karışmayalım.” Kaçmaya çalışsa da kocası çenesini bırakmamıştı. Şefkatle bakan gözler “Hani her şeyi konuşuyorduk.” demesine güldü.
-Konu Serkan olunca yanlış anlamandan korkuyorum.
Mert ismini duymaktan bile hoşlanmıyordu. Yine de adamı karısının geçmişinden silip atamıyordu. Hem ne yaparsa yapsın bir şekilde karşı karşıya geliyorlardı. Gerçekten başkasını sevip yoluna devam ediyorsa umursamaya bilirdi.
-Aklından geçenleri benimle paylaşmazsan yanlış düşünebilirim.
Eskisi gibi beyninin içinde kurma işine son vermişti. Karısı de ne hissediyorsa söylerse daha rahat olacaktı.
Cemre biraz doğrulduğunda “Öncelikle sadece seni sevdiğimi bilmeni istiyorum.” dediğinde kocasının gülümsemesini izledi.
-Biliyorum, ama duymak güzelmiş.
Kocasının dudaklarına küçük bir öpücük kondurduktan sonra en düzgün şekilde anlatamaya çabasına girdi. “Bana kızabilirsin ki buna hakkın sonuna kadar var. Ben Serkan’a çok değer verdim. Onun şımarık kişiliğin altında aslında yalnız biri olduğunu gördüm. Kimseye yaklaşmayan ve her şeyin bir çıkar olduğunu düşünen biri olduğunun farkındaydım. Bir yandan hakta veriyordum. Varlıklı bir ailenin el üstünde büyütülen oğluydu. Yine de babası ile yaşadığı sorunları, ablasının hep başarılı olması ve onun işe yaramaz sanılmasını bizzat gördüm. Yine de bize hiç yansıtmazdı. Bugün gördüğüm adam değildi. Bize karlı hep farklıydı.”
Karısının başka bir erkek hakkında söylediklerine takılmak yerine bir arkadaşı olarak değerlendirmeye çalışınca ne demek istediğini anlamıştı. “Çünkü seni seviyordu. Bu yüzden senin yanında farklı davranıyordu.”
Cemre duyduğuna sıkılırken “Ben ona anlatmaya çalıştım, ama bir yandan kaybetmek istemedim. Bende hatalıyım.” dedi.
Mert karısının o dönem çektiklerini düşününce tamamen hatalısın diyemiyordu. Okumak için onunla evlenmek zorunda kalmıştı. Kendi dengesizlikleri yüzünden ona çektirirken yanında hep Serkan olmuştu. Aslında buna kendi de izin vermişti.
-Bende ilk karşıma çıktığında söylediklerini açıkça sana sorsam böyle olmazdı.
Cemre daha fazla bu konuyu konuşmak istemese de “Yani aranızda bir sıkıntı yok değil mi?” diye sordu.
Mert gülümsediğinde “Serkan’ın başka kavgası olduğu belli. Acayip ama uzak durmamızı istiyor.” dedi.
Cemre ona kızgın baktığına üzülse de geçmişten yaptıkları yüzünden hak ettiğini düşünüyordu. Aklı karışık kocasının kollarına sığındı. Oysa her şeyi yerle bir etmese bir dost olarak kalmak isterdi.
“”””
Erdem telefonun sesiyle gözlerini açtı. Kollarında karısı uyuyordu ve gecenin bu saatinde kim olduğunu merak ediyordu. Çok hareket etmeden telefonu alıp ekrana baktığında Ediz’in mesaj çektiğini gördü. Bu saatte rahatsız etmeyeceğini bildiği içinde ekranı açıp baktı.
-Erdem Bey acil görüşmemiz lazım. Aşağıdayım.
Telefonu kapattığı gibi karısını uyandırmadan kolunu çekmeye çalıştı. Tabi bu pek mümkün olmadı. Gözleri yarı açılırken “Ne oldu sevgilim?” sorusu geldi. Dudaklarını öpüp “Sen uyu canım geliyorum.” dedi.
Alara gözlerini açık bırakmak istese de hamile kaldığından beri uykusu daha ağırdı. Gözleri tekrar kapanırken Erdem üstüne bir şeyler geçirip sessizce odayı terk etti. Aşağı indiği gibi de dışarı çıktı. Ediz’in telaşlı yüzünü görünce yaklaştı.
-Ne oldu?
Hiç zaman kaybetmeden gece yarısı sayfalara düşen haberi doktor da görsün diye önüne uzattı. Erdem telefonu aldığında daha tam ayılamadığı için ilk anda okuduklarını anlayamadı. Serkan ve Mert’in boğaz boğaza olan fotoğrafın şaşkınlığı ile Ediz’e döndü.
-Bu ne demek?
-Yazanlara göre Serkan Bey bu haberi yaptırmış.
Erdem hızla itiraz ederken “Bu mümkün değil. Neden yapsın?” dedi. Fotoğrafın altında yazanları tekrar okurken Serkan’ın ağzından olması aklını almıyordu. Sözde ünlü iş adamı bana saldırdı demişti. Daha önce bozulan ortaklığının da kanıt olarak göstermişti. Üstüne Mert’in yurt dışına gittiği sanılan dönemde aslında öyle olmadığı yazıyordu. Acı olan ise bunların hepsini Serkan söylemişti.
Ediz de yapmadığını düşünmek istese de bu kadar bilgiyi bilen Serkan’dı. Neden bunca zaman sonra Mert Bey hakkında gizli şeyleri dökmek istemişti? Bir de açık kapı bırakmıştı. Şimdi herkes adamın o dönem nerede olduğunu bulmaya çalışıyordu. Bir de Serkan ile arasında ki kavganın peşine düşmüştü. Bunlar hiç iyi olmamıştı.
Erdem gördüklerine rağmen “Serkan nerede? Aradın mı?” dedi. Bir açıklaması olmalıydı. Bunu yapmak istese çoktan yapardı. Hem Mert’i çağırıp uyarmışken bunu yapması hiç mantıklı değildi.
-Aradım ulaşılmıyor. Buraya da bulurum diye geldim ama eve dönemmiş. Haberi yapanı bulmaya çalıştığımda her kapı Serkan Beye çıktı.
-Ediz bu mantıklı değil.
-Ya gerçekten o yaptıysa. Mert Beyin hakkında bu kadar bilgi bilen kim? Malum o dönem ustalıkla gizlendi. Kimse nereye gittiğini bilmedi.
Erdem arkadaşının o dönem neler çektiğini bildiği için sinir oluyordu. Serkan’a güvenmişti. O yüzden bunu yaptığını düşünmek bile istemiyordu. Önce soruna odaklanıp “Bu haberleri nasıl kaldırabiliriz?” diye sordu.
-O iş öyle kolay değil. Serkan Beye ulaşamıyoruz. Alara Hanımdan yardım isteyelim mi?
Karısının bu olaya dahil olma ihtimali canını daha fazla sıkıyordu. O duymadan çözmeliydi. Aklına gelen ile hemen telefonuna sarıldı. Ediz’in bakışları arasında Mert’i aradı. Uykulu sesle “Ne oldu Erdem?” dediğinde “Uyanmam lazım.” dedi. Onu da olaya dahil etmek istemese de şu anda durumu çözecek kişi oydu.
Mert uyku sersemi olsa da arkadaşının telaşlı sesiyle doğruldu. Karısını kontrol ettikten sonra odadan çıktı. Kapıyı kapattıktan sonra da “Dinliyorum.” dedi.
-Serkan ve senin hakkında bir haber çıkmış. Bir an önce kaldırmamız lazım.
-Ne haberi?
-Mert bunu sonra konuşalım. Lütfen önce haberi halledelim.
Arkadaşının isteğine karşılık tamam derken telefonu kapattı. İnterneti açtığında iş dünyası sayfasında önüne düşen haberi okurken şaşkın olduğu kadar sinirlenmişti. Restoranda yakasını tuttuğu fotoğraf kullanılmış ve geçmiş defterler açılmıştı. Serkan yine yalan mı söylemişti? Bunu düşünecek zamanı olmadığı için haberi yapan kişiye ulaşmaya koyuldu. Önce kaldıracak sonra neler oluyor öğrenecekti.
Bu haber olurken Serkan Bey neredeydi? Olanlardan sonra kendini Çiçek’i ilk gördüğü mekana kendini atmıştı. Her şey burada başlamıştı. Unutmak içinde gece yarısına kadar içmişti. Beyni uyuşması için en sertine başvursa da olmuyordu. Sanki acı daha da sert gelip kalbine oturuyordu. O gözler ki bakışları silemiyordu. Bir bardak daha içtikten sonra kafasını tutmak kolay olmadı. Olduğu yere kafasını koyduğunda gözlerini kapattı.
-Serkan Bey! Uyanın lütfen.
Duru yığılıp kalan adamı kaldırmaya çalışsa da olmuyordu. Çok ağırdı ve çok içtiği için gözünü bile açamıyordu. Telefonunu alıp çantasına atıp bir kere daha kolunu tutup kaldırmaya çalıştı.
-Serkan Bey gitmemiz lazım.
Sonunda biraz olsun açılan gözleri görünce “Bana dayanın ve kalkmaya çalışın.” dedi. Dediğini algılaması zor olduğunu görse de kalksın diye uğraşıyordu. Gülerek “Oooo kimler gelmiş.” dediğinde zor olsa da anladı.
-Sizi götürmeye geldim.
Yanına çekse de geri çekilip ayakta kalma gayretini izledi. Bu kadar içmesine ne gerek vardı? Bir yanı kızarken bir yanı gündüz olanlardan etkilendiğini görüyordu. Hem o kadar kötülük yapıp hem de nasıl bu kadar dağılabiliyordu? Bu adamı çözemiyordu.
-Ben bir yere gitmiyorum.
Yarım yamalak söylediklerini duyunca tekrar koluna girdi. “Çok geç oldu eve gitmeliyiz.” Kurtulmaya çalışırken yüzüne yaklaşıp “Sen hala benden nefret etmedin mi?” demesiyle durdu. İçkinin etkisiyle mi üzgün bakıyordu bilmiyordu, ama can çekiştiğini hissediyordu.
-Etmemi ister misiniz?
Duru bunları ayıkken soramayacağını çok iyi biliyordu. Yarın hatırlar mı onu da bilmiyordu, ama merak etmişti. O gözler daha da çaresiz bakarken “Herkes benden nefret ediyor.” demesi içini sızlattı. İşe yarar mı bilmiyordu, ama “Ben etmiyorum.” demek istedi. Yüzünü tutan eller ile durdu. Ayakta duramasa da sabit bakma çabasına izin verdi. Duru yönünden saptığının farkındaydı, ama bu adamın yanında olma isteği daha ağır basıyordu.
-Neden etmiyorsun? Bak Çiçek ediyor. Tek arkadaşım Cemre ediyor...
Daha fazla konuşmasını istemediği için hiç düşünmeden biraz yükselip dudaklarına yapıştı. Yaptığı tamamen saçmalık olduğunu bilse de kendine engel olamamıştı.