When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Kerimhan, karısı kucağında uyuya kaldıktan sonra kapı çalınca kız kımıldanırken sırtını okşayıp “Şişttt, uyu sen…” diyerek kapıyı yavaşça aralayıp içeri bir bakış atan Dilek’e Kübra’yı işaret etti. Kızı kucaklayıp kalktı. Odaya götürüp kızı yatağa yatırdıktan sonra yeniden uyanacak gibi olunca saçlarını okşadı. Uykuya dalınca yeniden aşağı indi. Dilek, koridorda bakışlarını yere sabitlemiş endişeli bir şekilde kımıldanırken onun gelişini bekliyordu. Kıza salonu işaret etti. Peşinden içeri girdi. Dilek, Kerimhan koltuğa geçinceye kadar bekledi. Sonra, “Dilfiruz Hanımla konuştum. Bir iki saate gelmiş olacak… Akın Bey’le görüştüm. Keleş’in yarası kötü değilmiş. İyileşirmiş. Ameliyattaymış efendim,” dedi. Ağladı ağlayacak gibi görünüyordu. Kerimhan, kızın korkudan atmış rengini süzerken “