When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Kübra, annesiyle konuşmak için evden uzaklaşırken sessizdi. Ayaklarının altında ezilen kuru yaprakların çıtırtısı dışında gecenin karanlığında başka hiçbir ses yoktu. Yüzünü yalayıp geçen soğuk rüzgâr, Kübra’nın titreyen bedenine işlerken, içinde büyüyen korkunun önüne geçemiyordu. Sündüs Hanım’ın öfkesi, sessizliğinde saklıydı. Kübra, annesinin her adımında fırtınanın biraz daha yaklaştığını hissediyordu. Sessizliğin kesildiği an, bir ağacın altına çekildiği andı. Sündüs Hanım kolundan sertçe kavrayıp onu karanlık bir gölgeye sürüklediğinde, Kübra sendeleyerek öne doğru atıldı. İleri doğru tökezlerken dengesini son anda toparladı. Ama toparlanması, annesinin tokadını hissetmesini engellemedi. Tokadın şiddetiyle yüzü yana döndü; yanağında hızla yayılan sıcaklıkla eli istemsizce yanağına