When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Emir Ali, kaskatı kesilmiş bir şekilde aracın anahtarını Ömer’e verip arka koltuğa geçmeden önce amcası ve babasına döndü. İkisi de ondan farklı durumda değildi. “Ben şunu çıkarttırıp geleceğim. Evde konuşalım,” dedi. Sesi fazlasıyla zorlama olduğu belli bir nezaketle çıkıyordu. Dişini sıkmasa küfür yağdıracağı kuşkusuzdu. Orhan Bey, canı sıkkın bir şekilde oğlunun bacağına bakıp derin bir nefes aldı. Hafifçe başını sallayıp “Konuşmamız şart,” dedi. Ne olursa olsun, ne kadar haklı olursa olsun Kerimhan’ın oğluna sıkmak gibi bir hakkı yoktu. Kendileri senelerce masayı yöneten kişi konumunda olduğu için Tekin’in emirlerini sorgusuzca yerine getirmiş, onun direktifleri dışında hareket etmemiş, ölmeyi hak eden kişiler için bile kesin bir kanıt getirmeden tek kurşun atmamışlardı. Şimdi E