18.Bölüm ?

1263 Words
Ali bana kısa bir bakış atıp babama döndü. " Bir hafta içinde keselim, diyorum sizin içinde uygunsa." Sözleri buz kesmemi sağlarken öfke ile oturduğum yerden kalktım. Sinirli sesime hakim olamayarak " Bu kararı alırken bana da sormanız gerekmez mi? Bana sormadan beni bu adamla nasıl nişanlarsınız?" Demiş ve annem ile babamın suratına sinir ile bakmaya devam etmiştim. Babam da benim gibi ayağa kalkarken " Ne saçmalıyorsun, ne nişanı? Otur oturduğun yere saçma sapan konuşma!" Demiş ve yanıma gelip öfkeli gözleri ile otur diye işaret etmişti. Sinirle atan kalbimi hiçe sayarak masadakilerin şaşkın bakışları ile tekrar yerime oturdum. " Ne demek o zaman tüm bunlar ?" Demiş ve sesimi biraz sakin tonda tutmaya çalışmıştım. Babamdan önce konuşan Ali oldu. Sert ve kalın sesi ile " Babanız ile yeni bir iş ortaklığı yaptık. Kendisi yeni açılacak olan tasarım şirketimiz ortağı olacak." Demişti ama benim aklıma yatmayan çok şey vardı. İçimden derin bir oh çekerken, evlenme korkusunu üstümden atmıştım. Demek ki benlik bir şey yoktu. Genede sormadan edemedim. " İyi de babam marangoz, sizinle ne gibi bir işi olabilir ki!" Bu sefer Serra hanım lafa atladı. " Ah tatlım, biz değerli olan madenleri yeni tasarlanan mobilyalara uygulayacağız. Durum bundan ibaret ama sen durumu çok farklı anladın sanırım!" İlk başta yumuşak tonda konuşması, sonlara doğru alaya dönmüştü. Bu tavrı sinirimi bozar iken annem ve babamın öldürücü bakışlarını maruz kalıyordum. Derin iç çekip " Özür dilerim." Demek ile yetindim. Annem ortamı yumuşatmak için yemekler ile ilgili saçma sapan bilgiler ortaya atarken bende rezil olmuşluğum ile ortada kalmıştım. Bu akşam gerçekten fazla garip bir gece idi. Yemekler bitince herkes masadan kalkıp koltuğa geçti, ben hariç. Ben yemek masasını toplarken arada göz ucuyla onlara bakmayı ihmal etmiyordum. Kimse benim varlığımı önemsemezken, Ali hem babamla konuşuyor hem de arada bana kısa bakışlar atıyordu. Bakma bana çocuk, ben evliyim. Yani inşallah... Nihayet her şeyi toplayıp tatlı servisine başlayacak iken mutfağa giren Ali ile olduğum yerde durdun. Aklıma Hakan ile olan mutfak anım gelince gülmesemeden edemedim. İlk temasımız mutfakta olmuştu. Ali ayısının " Su alabilir miyim?" Demesi ile kendime gelirken somurttum. Cevap vermeden bir bardağa su doldurmaya başladım. Kalın ve gür sesi ile " Evlenmeye baya meraklısın sanırım." Demesi sinirimi ona yöneltmeme sebep oldu. Elimde ki su dolu bardağı ona iterken " Ne saçmalıyorsun sen! Edenini takın!" Demiş ve suyu alması ile mesafe dolu aramıza daha da mesafe koymuştum. Suyu tezgaha bırakıp " İlk önce baban şimdi de sen... Bilemiyorum." Demiş ve kafamı karıştırmama sebep olmuştu. Kaşlarım iyice çatılırken " Nasıl yani?" Diye sormadan edemedim. Omuz silkti. " Her neyse..." demiş ve gitmişti. Tatlıları da zıkkımlanıp gittiklerinde derin bir nefes çektim. Sonunda bu işkence bitmişti. Babam ve annemin laflarına maruz kalmadan odama çıkmak isterken, merdivenin ikinci basamağında babamın sesi ile kalakaldım. " Züleyha!" Babamın yanına giderken kısa sürmesi için dua ettim. Tekli koltukta oturan babam, beni görünce hiddetli bir şekilde yerinden kalkıp sol koluma sıkıca yapıştı. Bağırarak " Sen bana Allah' ın cezası mısın? Bir kerede ben gururlandır ama yok! Olur mu hiç... Züleyha hanım hep dik başlı olsun hep anasının babasını rezil etsin. " demiş ve boş bakışlarımı görünce daha da sinirlenmişti. Tuttuğu kolumu geriye doğru iterken bende arkaya savruldum. Tükürük saçarak " Defol git, gözüm görmesin seni! Bir iki günde teyzen de kal." Dedi. Hiç bir şey söylemeden odama çıkarken zor tuttuğum göz yaşlarım yanağımdan bir bir süzüldü. Neden böyle olduklarını bilmiyordum ve artık bilmek bile istemiyordum. Benim en büyük şanssızlığım ailem idi. Odama girip kapıyı kapatırken kendimi zor taşıyan dizlerim ile yere çöküp iyice kendimi kaybederek ağlamaya başladım. Kırılan onurum ve gururum diken olmuş kalbime batıyordu. Babamın gözünde kol saati bile benden daha değerli idi. Bu sefer annem odama dalarken, yaşlı gözlerim ile ona baktım. Belki acırdı ve ağlama kızım der diye ... Tabi unuttuğum bir şey vardı... Annem, babamdan beterdi. Sinir ile konuşurken babam duymasın diye fısıldamak ile yetindi. " Rezil kızım benim, ben neler düşünüyorum! Kızım bizi millete kepaze ediyor!" Tekrar açtı o zehirli dilini. " Hayır, taş gibi çocuk! Benim salak kızım çocuğu etkilemek isteyeceğine daha çocuğa kendini palyaço etti. Ben olsam bir daha bakmam sana! Zaten adamın etrafı manken gibi karılar ile dolu!" Annem resmen beni, adama vermeye çalışıyordu ve bunu dile getirmekten çekinmiyor idi. Babamın da annemin de sanırım isteği bu yönde idi, ikisinin de hali ve tavrı bunu işaret ediyordu. Dayanamayarak sinirle konuştum. " Ne o, beni vermek için can atıyor gibisin!" Sözlerim ile bana üsten bir bakış attı. Alay ile " Valla kızım biz istedik ama çocuk istemedi. Eee Karun kadar zenginler, ne yapacak kenar mahalle dilberini!" Derken utanması yoktu. Sözleri karnımın kasılmasına sebep olurken midem bulandı. Oturduğum yerden zorla kalkarken " Çık anne dışarı!" Dedim. Dizlerim titriyordu. Daha fazla konuşma gereği duymadan kapıyı sertçe kapatarak çıktı. Belki mükemmel bir evlat değildim ama bu kadarını da hak etmiyordum. Sözleri içimde sevgi bekleyen küçük kızı paramparça etmişti. Annemden sevgi beklemeyi keseli yıllar olmuştu ve ona karşı ümit etmeyi de bırakmıştım. Kendi Yalnızlığıma ve sevgi görmemeye alışmıştım ama bu zehir dolu sözleri bir türlü alışamıyordum. Ne yaparsam yapayım hata olması ve her hatamda bu muameleyi görmek canımı acıtıyordu. Benden izinsiz akan gözyaşlarımı durduramaz iken ağlamaktan sızlayan gözlerim ile etrafı taradım. Telefonumu masamda görmem ile titreyen dizlerim ile zar zor masama yürüyüp sandalyeye kendimi fırlatır gibi bıraktım. Başımı ellerimin arasına alırken gözlerimi kapadım. Bir çok düşünce aklımdan geçiyordu ama yaptığım tek şey burada ağlamaktı. Dayan dedim kendi kendime dayan... Zaten okulların açılmasına bir hafta kalmıştı.... Dayan Sakin ol ve sabret... Yok, olmuyordu artık ne sakin olabiliyorum ne de dayananiliyordum. Hakan'ın yanına gitmek kolları arasına girip saatlerce uyumak istiyordum ama ona bu durumu nasıl açıklayabilirim ki? Ani bir hareket ile gözlerimi açıp elime telefonu alarak mesaj kısmına girdim. Züleyha: Merhaba Züleyha : sana ihtiyacım var, görüşelim mi? Hakan : Züleyha, lütfen ikimizi de gece gece zor durumda bırakma. Hakan: yarın görüşürüz iyi geceler. Avazım çıktığı kadar çığlık atmak istiyordum ama kendimi tuttum. En iyisi kuzenimin yanına gitmekti. Bu evde kalmak bana işkence gibi geliyordu. Önce elimi yüzümü yıkayıp hızlıca üstümü değiştirdim. Ağlamaktan şişmiş yüzümü gördükçe daha da ağlayasım geliyordu. Bir de üstüne Hakan mum dikmişti. Tam odadan çıkacakken Yusuf' un odama girmesi ile karşı karşıya geldik. Onun bir suçu olmamasına rağmen ona da sinirliydim çünkü kafamı asıl karıştıran o idi. Yok annemin bir planı varmış ta... Kaşlarım çatılırken öfkeli bir ses ile " Ne var, ne istiyorsun?" Demiştim ve üzgün yüzü ile anında yaptığım şeyden pişman olmuştum. Kısık bir ses ile " Abla, olanları duydum. Şey ben... özür dilerim. Benim yüzümden mi öyle yaptın?" Derken mahcubiyet dolu yüzü ile bana bakıyordu. Tekrar gözlerim dolarken, dayanamayarak ona sarıldım. " boş ver ablacım, olan oldu." Derken sesim pürüzlü çıktı. Sarılmamız sonlanırken beraber yatağa oturduk. Derin bir nefes alıp " Abla, bak yemin ederim kendi kulağım ile duydum ! Annem telefonda birine senin ile ilgili planlarını anlatıyordu. " sesi sonlara doğru yüksek çıkmıştı. Merak ile " Ne dedi ve kime dedi? Azıcık açık konuş be oğlum! " Bakışlarını benden kaçırırken çenesinden tutup tekrar kendime çevirdim ve göz kırptım. Yüzünde acı bir tebessüm olurken " Bu adamın zaten bir nişanlısı varmış... ama dedi ki eğer seni onun gözüne sokabilir ise seni alırmış o adam... o yüzden saçma sapan planlar yapıp pis pis şeyler söyledi. Ben pezevenk değilim! Sen benim ablamsın bir kere... Hem ben seni biliyorum ki zengin diye biri ile evlenmezsin sen!" Sona doğru bağırırken ağzını kapadım. Annem ne zaman böyle bir şeytana dönüşmüştü de ben fark edemedim. Gerçi kadın, bana bile söylemekten utanmıyor idi. Kim bilir bilmediğim neler söylüyordu arkamdan... Sinir ile dişlerimi sıkarken " Merak etme ablacım, herkese dünya kaç bucak göstereceğim! " derken artık aile bağına dair içimde hiç bir şey yoktu... Ne anneme... ne de babama...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD