Ve duyduğum o ilahi ses ile donup kaldım.
"Biz tanışmadık, ben Hakan."
Arkamı hızla dönerken, gözlerim şaşkınlıka açılmıştı. En çok neye şaşırmam gerektiğini bilemiyordum. Aramızda ki bir adımlık mesafeye mi, yoksa benimle konuşmasına mı?
Biraz da olsa kendine gelip " Merhaba" diyebilmiştim.
Gözleri üstümde gezerken " Adın? " demiş ve beni aptal gibi hissettirmişti. İnsan adını söylemeyi unutur mu?
"Züleyha..." sesim kısık çıkarken bunun için sonra utanacaktım.
Yutkundu. Adem elması ileri geri yaparken gözlerim saniyelik oraya kaydı ve tekrar gözlerini buldu.
İsmimi şiir okur gibi tekrarladı. " Züleyha... Su perisi... Züleyha." İsmimi anlamı ile söylerken kuruyan dudaklarını yaladım. Senin Züleyha diyen dillerini yerim be adam.
Onu cevapsız bırakmamak için " İsmimin anlamını bilmene şaşırdım. " demiştim.
Güldü bir bana bir dudağıma baktı. " Züleyha ve Yusuf peygamberi bilir misin?"
Tabiki de biliyordum sonuçta annem kanal 7 aşığı idi.
Başımı salladım ve sanki ona bir sır veriyormuşçasına öne eğilip fısıldadım.
" Aramızda kalsın ama sadece dizide gördüğüm kadarıyla..."
Benim sözlerim onu güldürürken bambaşka bir şey söyleyip beni mest etti. " O zaman belki bir gün sana anlatırım. "
Bir an bile tereddüt etmeden " Olur." dedim. Bir an önce o an gelsin diye eve gidip Allah'a yalvaracaktım.
Bakışları benden kaçıp etrafta dolanırken bir şey söylemek istiyor gibiydi. Merakla " Bir şey mi diyecektin?"
Tekrar bana döndüğünde sıkıntılı bir yüz ifadesine bürünmüştü. İster istemez kaşlarım çatıldı. " Aslında bugün anneme yardımcı olduğun için teşekkür etmek istedim. Babaannem hasta olduğu için kız kardeşim onun yanında ve o da tek başına hizmet edemeyecek kadar yorgun." Ah benim duygusal top kekim.
Minnet duyan bakışları altında " Ne demek canım, bende bu..." evin gelini sayılırım diyecektim ki durdum. Gerçekten dilimin ayarı yoktu. Neyse ki frene erken basmıştım.
"Yani bende şey ben böyle..." o benim ne demek istediğimi anlamaya çalışırken dikkatle beni dinliyor ve merakla bakıyordu.
Derin bir nefes alıp bıraktım. " Of aman, tüm düzeniniz alt üst oldu ve buraya geldiniz. Annen gerçekten mükemmel bir kadın sadece kendini bizim yanımızda rahat etsin istiyorum." Eh toplandığı kadar artık...
"Tekrar teşekkürler, ben içeri geçsem iyi olacak." dedi ve beni burada bırakıp gitmişti.
Buz gibi olan çayları yenisi ile değiştirip annemlere götürdüm. Tekrar bahçeye çıkarken Hakan' ın olmaması dikkatimi çekti, bizimkiler koyu bir sohbete girmişti bile.
" Çok sıkıldım ya, ben gidiyorum. " diyerek ayağa kalkan Ezgi' ye hiç bir şey demeden gitmesini izledim.
Oğuz ise "Hoşçakal. " diyen tek kişi idi çünkü Sinan ve Yağmur öyle koyu sohbete dalmıştı ki onun gittiğini bile fark etmediler.
Biraz daha oturup bizimkilerin sohbetlerine ara ara dahil olsam da aklım Hakan' da idi ve o yarım saati geçmesine rağmen gelmemişti. Saat 11:04 ' ü gösterirken hepimiz ayaklanmış ve evlerimize dağılmıştık. Eve doğru sessizce adımlarken, annemin lafları ile ona döndüm.
"Zeynep'i baya sevdim hoş kadın da oğlunu pek gözüm tutmadı." İyi de neden ki?
merakıma yenik düşerek sordum. "Neden ki?" evin kapısına varınca durduk ve içeri girmeden konuşmaya devam etti.
"Bu saate güya işten aramışlar da oraya gidecekmiş! Kesin karının birinin yanına gidiyordur. " La havle.
Sinirime hakim olarak ılımlı bir şekilde " Saçmalama anne, adam avukat gider tabi! Ayrıca sanane ve banane? " demiştim. Sanırım biraz sinirim hissedildi.
Onun bir şey demesine izin vermeyip evin kapısını açtım ve sessizce iyi geceler diyerek hızlıca odama adımladım.
Babam 10 gibi uyuduğu için bizim evde o saatlerde hayat bitiyor, herkes yatağa geçiyordu. Babamın keskin bir kuralıydı bu. Tabi bu kurala uyan tek kişi annemdi çünkü o da babam kadar uyku aşığı bir insandı. Bu yüzden arkamdan gelmeyeceğine adım kadar emindim.
Rahat bir soluk alıp bu gün yaşadığım rüya gibi konuşmalarımızı anımsadım. Yüzümde salak gülümse yerini alırken, annemin kabus gibi olan sözlerini de bir kenara ittim. Acaba diyen bir yanımı susturdum ve bu gece mutlu uyumaya karar verdim.
Tabi ona mesaj atmadan mutlu uyumak pek mümkün sayılmazdı.
Bilinmeyen Numara: Özledim seni ya, tama. bir şey demeyeceğim kaçma benden.
Bilinmeyen Numara: Talebim sadece bir iyi geceler öpücüğü.
Bilinmeyen Numara: Bana istediğimi vermek ister misin?
Bilinmeyen Numara: İstemezsen de pek umrumda değil. O öpücük buraya gelecek zlzlxllxşxlx
Bilinmeyen Numara: Yazsana Hakkoşum (Görüldü)
Yazıyor...
Hakan: Bana bir daha Hakkoşum yazma lütfen! Hayatımda bu kadar kötü bir tabir duymadım.
Bilinmeyen Numara : Tamam beyim ama bunun karşılığında isteğimiz ve tavrımız nettir. Bu dünyada her şey karşılıklıdır Yeğen(RAMİZ DAYI YANKILI)
Hakan: Bazen hangi dili konuştuğunu anlamıyorum.
Hakan: Hayır ben mi Türkçe bilmiyorum, yoksa sen mi yazamıyorsun?
Bilinmeyen Numara: Ben türkçe konuşmuyorum zaten... ben AŞKÇA konuşuyorum aslanım herkesin dili dönmez.
Hakan: sana bir kamyon alayım da arkasına yazdır bari
Bilinmeyen Numara: Ben kamyon değil tır istiyorum. alırsan sevinirim. Doğum günümde hediye edebilirsin.
Bilinmeyen Numara: yollar bana, ben sana hasta yavrummmm.
Hakan: Of düştüm
Bilinmeyen Numara:Gerçekten mi?
Bilinmeyen Numara:Yemin et
Bilinmeyen Numara:yemin et yoksa inanmam.
Hakan: Sadece dalga geçiyorum.
Bilinmeyen Numara:Üzdü
Bilinmeyen Numara: Senle konuşmak bana çok iyi geliyor ve yüzümde hep bir salak gülümseme oluyor.
Hakan: yani?
Bilinmeyen Numara:Yanisi şu sen benle konuşurken ne hissediyorsun?
Merakla cevap beklerken dişlerim ile dudaklarımı kemirmeyi ihmal etmiyordum. O cevap verene kadar hızlıca geceliklerim den birini giyip boy aynasından bir fotoğraf çektim. Cevabına göre ona bir ödül vardı.
Hakan: Yalan yok ilk başta pek istemesem de şimdi hoşuma gidiyor yazman ve
Bilinmeyen Numara:Ve?
Hakan: bir gülümseme oluyor Suratımda.
Hakan: Anlam veremediğim.
*Bir fotoğraf gönderdiniz*