Gözlerini açıp kapadı. Derin bir nefes aldı ve " Bana yazan sendin değil mi?" Dedi.
Artık buna devam etmek istemiyordum. Gözlerinin tam içine bakarken dönme dolap en tepede durdu. Kendimden emin bir ses ile " Evet bendim!" Dedim, artık ne olacaksa olsundu!
Kafasında ki karmaşık düşünceler gözlerine yansıyordu. Elini tutup bir şey söyle diye bağırmak istedim ama yaptığım tek şey oturduğum yerden ona bakmaktı.
Sesli bir soluk alıp manzaraya döndü. yüzüme bile bakmadan " Neden böyle bir şey yaptın? " diye sordu.
Ne söylesem onu tatmin ederdi ki? Dudaklarım istemsizce büzüldü.
" His, seni gördüğümde içime öyle hisler doğdu ki bunu anlayabileceğini pek sanmıyorum. Tam dua ederken karşıma çıktın, sanki acılarımın kefareti gibiydin. Seni görür görmez her şeyden soyutlandım. Aklım sende, kalbim sende kaldı. Bir daha o yabancı adamı görebilecek miyim diye camlarda bekledim. Sonunda da karşıma taşındın... kendime hakim olamadım, nefes almak istedim. Senle konuşmak... Bana nefes ol istedim, ki oldun da... sen varsın diye dünyam da ilk defa çiçekler açtı. " sözlerim onu etkilemiş olacaktı ki gözleri bende sabitlendi.
" Abi hadi, inin da!" Diyerek bize sitem eden görevli ile kendime geldim. O kadar kendimi açıklamaya dalmıştım ki aşağıya inmiş olmamızı bile fark etmedim. Hakan'ın da benden kalır yanı yoktu.
Eğlence burada sona ermişti ve biz yavaşça arabaya ilerliyorduk. Yani o benden bir adım önde gidiyor bende kuzu gibi onu takip ediyordum.
Arabaya bindiğimiz de koltuğun da bana dönerek " Sen olduğunu biliyordum zaten ama bunu senin ağzından duymak daha farklı oldu. Bu mevzuyu başka bir zamanda konuşalım. " Demişti.
Bir şey söylemek istemesem de " Sen bilirsin." Demek ile yetindim.
Sessiz bir yolculuğun ardından ikimiz de evlerimize dağıldık. Ben üstümü değiştirip Yağmur'a olan biteni kısa bir mesaj ile açıkladım. O ise bana salak demek ile yetinmişti. Ne yapsam, herkes tarafından tepki yemekten geri kalmıyordum.
Bu durum iyice sinirlerimi bozarken ona bir şey yazmayarak evin rutin yemek işlerini halledip odama girdim.
Ruhen ve bedenen kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki sadece uyumak istiyordum. Sanki uyursam geçecekmiş gibi geliyordu ama geçmiyordu. Biliyordum.
Yarın güzel bir haber almak için dua ederek uykuya daldım.
❄
Sabah gözlerimi annemin misafir telaşı ile açmış ve bir sürü yemek hazırlığına girmiştik. Annemin dediğine göre aşırı varlıklı bir aile olduklarından bizi beğenmeme ihtimallerine karşı annem panik ile her şeyi eksiksiz yapmaya çalışıyordu.
Ben ise misafir saatinin yaklaşmasını bahane ederek üstümü değiştirmek için odama gitmiş ve yatağıma uzanmıştım.
Aklım fikrim Hakan'da iken ben burada sadece yatmak ile yetiniyordum. Ne düşündüğünü deli gibi merak etsem de yazmaya Cesaretim yoktu.
Belki de biraz kafasını dinlemesi ona iyi gelecekti ama benim onu rahat bırakasım yoktu!
Hemen galeriye girerek bu sabah ona atmak için çekildiğim fotoğraflara göz attım. En seksi bulduğum fotoğraf yatakta dantelli şortum ve askılım ile yukardan çektiğim olandı.
Züleyha: Bir fotoğraf gönderdiniz
Züleyha: Senin kafanı toplamanı şu şekil bekliyorum.
Züleyha: Bu arada dün evde değildiniz, bir sıkıntı mı var?
Hakan: kızım yanımda çalışanlar vardı dan diye atılır mı böyle fotoğraf!
Züleyha:kdğcmdpcmlc
Züleyha: kıskanma aşk, hepsi sana...
Hakan: Züleyha!!!!
Züleyha: of şaka be...
Züleyha: sen Benim soruma cevap ver asıl.
Hakan: Babaannem kötüydü hastanede kaldık dün gece, annemleri sabah eve bıraktım .
Züleyha: Geçmiş olsun, nesi var?
Hakan: ilacını almamış, tansiyon ve şekeri yükselmişti.
Züleyha: yapabileceğim bir şey var mı?
Hakan: düşünmen yeter sağol.
Züleyha: Düşünmeden duramıyorum ki 🤷♀️
Hakan: Yazıyor...
Mesaja bakmama engel olan şey annemin pat diye kapıyı açıp içeri dalması idi.
" Bak gelmiş buraya yatıyor, kız kalk sana!" Annem bağırarak odama girerken ayağında ki terliği de fırlatmayı ihmal etmedi.
Oflayıp bacağıma çarpan terliğin sızlattığı yeri elim ile ovuşturdum.
Sitem ile " Anne ya! Az sakin, gören de padişah geliyor sanır. " dedim, gerçi onun için padişah tan farkı yoktu.
Sinirli bakışları üstümde gezerken " iyice sorumsuz bir şey oldum başıma! Seni alan bir gün içinde geri getirir." Dedi ve dolabıma geçip bana kıyafet arayışı içine girdi.
Kaşlarım çatılırken" Hayırdır anne? Giyeceğime sen mi karar vereceksin." Demiştim ama beni takan yoktu. Fütursuzca dolabındaki elbiseleri tararken aradığını bulmuş gibi düz siyah elbisemi çıkartıp bana doğru fırlattı. Elbise yatağa yaparken tehditvari ses tonu ile " Bunu giy, milletin içine kepaze gibi çıkma!" Deyip beni şoka sokmuştu. Ne yani ben kepaze gibi mi giyiniyorum! Gerçi annemin lafını alınacak değilim sonuçta babamı da o seçmişti. Tamam kabul annem gerçekten güzel bir kadındı ama zevk denen şey onda pek yoktu.
Oflayarak " Tama anne, çık." Dedim ve odadan gidişini izledim.
Tam çıktı derken tekrar girip " saçını başını da toparla yüzüne de hiçbir şey sür böyle Ruhlar aleminden kaçmış gibisin. Ha çok da oyalanma 10 15 dakikaya gelirler şimdi! Baban mesaj çekti." Dedi ve bu sefer tamamen gitti.
Giyinmemi söyleyip kapıyı ardına kadar açık bırakması sinirlenmeme sebep olurken kapıyı çarparak kapattım. Annemin yatağıma fırlattığı elbiseyi tekrar dolaba sıkıştırırken üstüme daha ev ortamına yakışır bir şeyler bakındım.
Üstüme halter yaka bir body giyerken altıma ise bir kot pantolon çektim.
Kısa saçlarımı taramak ile yetinirken yüzüme de renk gelsin diye hafif bir makyaj yapıp aşağıya doğru adımladım.
Annem yemek masasının başına geçmiş kurduğu Sofranın fotoğraflarını çekiyordu.
Benim inişim ile birlikte bütün dikkati bana yönelirken üstümde beklediği kıyafeti görememesi ile kaşları çatılmış eli beline gitmişti bile...
Sinirli sesi kulaklarımı tırmalarken " Halası kılıklı bir kerede dediğimi yapsan ölürsün dimi!" Diye bağırmaktan kendini alamadı.
Onun sinirine karşılık omuz silkmek ile yetinmiş ve olası bir tartışmaya girmekten kaçınmıştım.
Tam mutfağa gideceğim sırada kapının çalmasıyla annem ile bakışlarımız kesişti.
Daha deminkine nazaran daha yumuşak bir tonla" Gel beraber açalım. " dedi ve ikimizi de kapıya yöneltti.
Annemin kapıyı açmasıyla babamın bilindik yüzü bizi karşıladı. Babam Merhaba diyerek içeri girerken arkasında sarışın bir kadın giriş yaptı.
Kadın elinde ki tatlı poşetini bana uzatırken annem ile bana sarılıp " Merhaba." Demiş ve bizde karşılık olarak "hoş geldiniz" demek ile yetinmiştik.
Kadının hemen arkasından kocası olduğunu tahmin ettiğim uzun boylu esmer adam giriş yapmıştı ve onunla sadece tokalaşmak ile yetinmiştik. Kapıyı kapatacağımızı sanarken 30'lu yaşlarına yakın esmer uzun boylu ve neredeyse Hakan kadar yapılı olan adam görüş alanımı istila ederken anneme bir baş selamı vererek içeriye girmişti.
İçeri girerken ne bir şey söylemişti ne de bana selam verme gereği duymuştu. Yaptığı bu saygısız hareket ile ona ilk gördüğüm saniye kıl oldum.
Kendini beğenmiş domuz...
Annem onların koltuğa bile oturmasına izin vermeden yemek masasına buyur etmişti.
Herkes yerleşirken ben tek tek çorbaları doldurmaya başlamıştım. Sarışın kadın " Ah doğru düzgün tanışamadık bile, ben Serra. Yanımda ki yakışıklı bey kocam Alp ve bu yakışıklı da oğlum Ali." Derken tek tek hepimize bakarak konuşmaya çalışıyordu.
Herkesin çorbasını koyarken itlik olsun diye en son o Ali denen herifinkini koymuş ve tam önüne bırakmak için eğilmiştim ki çorbayı koymam ile yüzüme doğru nefesini üflemesi bir oldu.
Şaşkınlık ile ona bakarken o bana değil omzuma bakıyordu. Onun yanından hızla uzaklaşıp tam karşısında olan, annemin yanında ki boş sandalyeye oturdum.
Hala omuzlarıma baktığını fark edince bende dönüp bakma gereği duydum.
Ah siktir, omzumda bir karınca görünce onun hareketlerinin nedenini anlamış oldum. Hızlıca karıncanın kıçına elim ile tekme vururken nereye gittiği benim için önemsiz idi.
Hiç bir şey olmamış gibi önüme dönünce Ali dene herifin tek kaşını kaldırmış bir şekilde bana bakması ile göz kırpıp ne var der gibi başımı salladım.
O ise bana alay ile gülüp önüne döndü. Uyuz herif...
Sakince yemekler yenir iken masada bir muhabbet durumu hakimdi. Sanırım babam hayatı boyunca ilk defa bu kadar çok konuşmuştu.
Sessizce aralarında ki muhabbeti dinlerken bir yandan da boşalan tabaklara yemek servisi yapmayı ihmal etmiyordum.
Serra hanım fazla konuşkan bir kadındı. Masaya oturduğumuz dan beri ailesini ve domuz oğlunu övmeyi ihmal etmiyordu.
Söylediklerine göre maden ocaklarına ve çıkarılan değerleri taşlar için yapılmış üç fabrikaları vardı. Dediğine göre onları bu kadar zengin yapan şey oğullarının çalışma azmi idi. Bünyesinde bir çok fabrikaları barındıran şirketleri ise büyümeye hazırlanıyordu.
Aman ne iyi!
Annemin konuşması ile gözlerim büyürken ona doğru uyarıcı bakışlar atıyordum ama bir kere bile bana dönüp bakmadı.
" Züleyha' nın da bu yıl dönem stajı var. İlk döneme aldı ama şirket çoktan belirlendi. Keşke daha önceden tanışsaydık da sizin yanınızda yapardı."
O kadar saçma sapan konuşuyordu ki bazen anaokulu terk olduğunu düşünüyordum.
Alp denen adam tebessüm edip " Biraz geç kalındı onun için ama belki bir şeyler yaparız." Demiş ve yemeğine dönmüştü.
Sıkıntı ile bende yemeğimi yerken bu sefer de babamın sözleri ile bakışlarım babam ve Ali'nin üstünde gidip geldi.
Bizimkiler beni öldürmeye yemin içmiş gibiydi!
" Ee evlat hayırlı iş bekletmeye gelmez, ne zaman kurdeleyi kesiyoruz?"
Duyduğum sözler ile kalakalırken yoksa dedim, yoksa beni zorla evlendirmek mi istiyorlardı?
Ali bana kısa bir bakış atıp babama döndü. " Bir hafta içinde keselim, diyorum sizin içinde uygunsa." Sözleri buz kesmemi sağlarken öfke ile oturduğum yerden kalktım.