Acar dizinde uyuya kalan kızın saçlarını tüy gibi hafif okşarken iç çekti. Onun annesinin kim olduğunu biliyordu. Babasından habersizdi. Kendi gençliği boyunca başına bela olan üvey ablası şimdi geride bıraktığı bir canı onun karşısına çıkmaya mahkum etmişti. Üstelik bu küçük can kuruduğunu düşündüğü belki de buz dağlarına dönüşen yüreğinde kıvılcımlar çaktırmaya yetmişti. Çikolata kokulu kokarca. Küçük şeytanı. Telefonunu cebinden çıkarıp dedesini aradığında üçüncü çalışında açmıştı. “Evlat?” “Geliyoruz dede. Ama kız uyuyor. Odalardan birini hazırlat.” “Tamam. Ben hemen hallettiriyorum da uyuyor derken. Kızı bayıltıp getirmiyorsun değil mi?” Göz deviren Acar “Dede ben o kadar öküz müyüm Allah aşkına.” dediği an aldığı “Evet” cevabıyla yanaklarını şişirerek soluğunu tuttu. Kısık