ANILAR-1.BÖLÜM

1546 Words
"Sizin hiç babanız öldü mü Benim bir kere öldü Kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu Kör oldum" Babanız kaç yaşında ölünce yalnız kalıyordunuz? 10 mu 30 mu 50 mi.. Ben 37 yaşında koca kadınken neden yalnız hissediyorum peki. Ne zaman bitecek bu his ya da bitecek mi? Niye kimse söylemedi ki babalar ölümsüz değil diye. Böyle olmamalı babalar ölmez ki! 25 Yıl Önce "Hadi yavrum kalk artık okul vakti geldi." Annemin seslenişiyle açtım gözlerimi kokuya bakılırsa patates kızartmış gönlümün sultanı. Bu rutini çok seviyorum. Hızlıca kalkıp sabah işlerimi halledip mavi önlüğümü giyerek kahvaltıya geçtim. 3 oda 1 salon mütevazı, müstakil, sıcak evimizde yer sofrasında beni bekliyordu ailem. 5 kardeşiz biz. 21 yaşında bir ağabeyim 19 yaşında bir ablam ve 7 yaşında ikiz erkek kardeşlerim var. Ve kahramanım,ilk aşkım, mükemmelliğin vücut bulmuş hali. Babam.. "Prensesim hadi acele et bu canavarlar tüm patatesleri bitirecek." Gülerek söylediği şeyle ufak bir kahkaha attım. Babamın prensesiyim ben. Oyununa ayak uydurarak koşar adım giderek sofraya oturdum. "Şimdi silip süpüreceğim ne varsa, savulun Battal Gazi geldi" dedim. Herkes güldü söylediğime. Annem çayları ve ikizlerin sütünü getirdi. Güzel bir kahvaltı sonrası ben ikizleri alıp çıktım evden. Aynı okulda okuyorduk ben orta 2. sınıftayım onlar ilkokul 2. sınıfta. Başarılı sayılabilecek bir öğrenciyim. Babam işçi ve tek maaşla hepimize yetmeye çalışıyor bu da bende başarılı olmak zorundayım hissi uyandırıyor. Hiçbir zaman hiçbir şeye zorlanmadık biz ailemiz tarafından, sürekli ders çalış baskısı yapan iyi bir işin olsun hayatını kurtar diyen insanlar olmadılar. Onlar bize birşeyleri lafla değil de göstererek öğretmeyi tercih etmişlerdi hep. Okumak zorunda değiliz ama okursak bizim için en iyisi olur bilincine sahiptik. Kendini evlatlarına ve eşine adamış, tüm hayatını bizi memnun etmek için yaşayan bir de mucizeye sahiptik. Annem... Canım annem ev hanımı. İlkokuldan sonra okutmamışlar ama cahil bir kadın değildi annem, etrafa karşı meraklı öğrenme heveslisiydi. Ben de bu meraklı olma huyumu ondan aldım galiba. 17 yaşına geldiğinde de ilk okulda beraber okuduğu babamla evlendirilmiş. Dillere destan bir aşk hikayeleri olmamış ama ben her zaman birbirlerine sevgiyle bakarken gördüm onları ve aşktan çok daha kıymetli bu bence. 23 yıllık evlilikte çok zorluk da çekmişler ama birbirlerine kenetlenmişler, vazgeçmemişler. Babam ortaokul mezunu, üretim yapan bir fabrikada işçi olarak çalışıyor. Hep iyi bir örnek olmaya çalıştı bize hiç küfrettiğini duymadım mesela, sigara içmez, kahvehane vb. yerlere de gitmez. Haftada bir gün izni var onda da bizimle geçirmeye çalışır zamanını. Kışın soba temizleme ,çatı tamir etme ,odun kırma, kömür taşıma derken geçer hafta izni yazın alışveriş, bahçe işleri ile. Alışveriş işleri babam maaşını aldıktan sonra yapılır, çünkü veresiye usulü alıyoruz. Biriken borç yatırılınca yeni eksikler alınır eve. Babam her ay maaş günü borçları öder ve yeni ihtiyaçları alır annemle. Benim en sevdiğim kısmı aylık olarak bakkal Ali Amca'dan yapılan alışveriş tabiki. Önce geçen ayın borcu ödenir sonra bu ayki ihtiyaçlar alınır. Tabi bize çikolata, sarı kola da alınır. 12 yaşında mutluluk sizin için aylık alışverişte alınan çikolata, leblebi tozu, sarı kola ya da minik joleler oluyor ve bu paha biçilemez. Alışverişten sonraki ilk hafta sonu mangal yapılır bu binevi ailenin yazısız kuralıdır bizde. Annem mis gibi köfte yapar. Bazen yanına biraz tavuk da eklenir ya da balık imkan dahilinde ne olursa işte. Beyaz tofaşımıza biner bazen Bayındır Barajı bazen Gölbaşı bazen Çubuk'a gider akşama kadar eğleniriz. Ama bilsem bunlar sayılı bilsem kısa bir süre sonra artık babam yanımda olmayacak daha çok sarılır, öper, koklardım babamı. Öyle çok keşkem var ki geçmişe dair.... &&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&& "Zeynep hadi prensesim gelin artık eve yemek vakti." Babam seslenince ona doğru koşmaya başladım. Mahallede arkadaşlarla yakar top oynuyorduk, vaktin nasıl geçtiğini anlamadım, babam işten gelmiş hava kararmış yemek vakti gelmişti. İkizler misket oynuyordu arkadaşlarıyla arada da mahallede bir kişide olan bisiklet birer tur çeviriliyordu çocuklar arasında. "Geliyoruz baba" diye cevapladım babamı, ikizleri alıp eve geldik. Bu arada İkizlerin adı Ömer Alp ve Muhammed Talha. Allah vergisi bir zekaya sahipler. Öğretmenleri ilerde çok başarılı olacaklarını imkan varsa özel bir okula göndermemiz gerektiğini anlattı babama. Sanırım devlet desteği varmış bu tip ileri zeka durumlarında ama servis okul ihtiyaçları derken yine bütçemizi aşacağı için babam çok üzülerek gönderemeyeceğini anlatmıştı öğretmene ama ikizlerle sürekli yakından ilgilendi fark ettikleri detayları sabırla dinledi takip etti imkanı oldukça da araştırdı. Ama ben biliyorum yüzündeki hüzünden. Ağırına gidiyor evlatlarına yetememek. Kötü bir baba olduğunu düşünüyor belki de halbuki bilse evlatları ona öyle aşık ki. "Anne ne var yemekte kurt gibi açım bugün." Abimin sorusuyla anneme çevirdik kafamızı. "Patlıcan yemeği , yeşil mercimekli bulgur pilavı ve tarhana çorbası var" dedi annem. immm bayılırım patlıcanla yapılan her yemeğe. "Yanında cacık da var mı" diye sordum anlamsız bir heyecanla. Annem halime gülüp var var merak etme hadi yıkayın da gelin ellerinizi dedi. Annemin mis gibi yaptığı yemeği yiyip ablamla kaldığımız odama geçtim. Artık çok ödev verilmiyordu çünkü 2 hafta sonra okullar tatil olacaktı. Müzik çalara ablamın doldurttuğu kasetlerden birini taktım. Güzel bir kaset hazırlatmıştı ablam ve şimdi Taner söylüyordu "iyi yüreklim." "Şimdi gidiyorsun vakit kaderim Ağlama ne olur iyi yüreklim Bir tuhaf telaş sardı içimi Bilirim sen değil ben üzülmeliyim." Bu şarkıyı dinledikten tam 3 yıl sonra olacakları bilsem daha içli ağlardım hatırladıklarımla... Daha çok sahip çıkardım sahip olduklarıma. Ah vakit varken... &&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&& "Evde misiniz bu yaz?" Soru soran mahalleden arkadaşım Betül'e döndüm. Beyaz tenli, kısa boylu, kumral saçlı güzel bir kızdı Betül. Mahallede beraber sık vakit geçirirdik evlerimiz de çok yakındı. "Bir ay buradayız sonra köye gideceğiz" dedim. Babamlar Çorumlu ve yazın köye gidilip bağ bahçe işlerinde dedeme yardım ederler. Kiraz toplanır, incir toplanır konserveler yapılır pekmez tarhana, cevizli sucuk ve daha bir çok kışa hazırlık yapılır. Okullar açılmaya yakın da ceviz toplanır öyle döneriz Ankara'ya. Yine evde konuşulmuş babam iznini ayarlamış ve memlekete gidecektik. Annem hem yolluk hazırlıyor hem valizleri topluyordu. Yarın sabah vakitli çıkalım diye şimdiden halledilmişti herşey. Gece geç vakte kadar annemle babam tamamlamıştı herşeyi. Ben de dedemin bahçesinde ki dutların, kirazlarin, kayısıların hayaliyle yattım uykuya. "Eksik bişey kaldı mı Sultan" "Yok herşeyi koydum valizleri yerleştir sen çıkalım artık yola" babamın sorusuna içerden seslenerek cevap verdi annem. Nüfus kalabalıklaşınca bavul sayısı sürekli artmasın diye annem oraya hepimiz için kıyafet bırakmıştı. Şimdi iki bavul yeterli olmuştu hepimize. Babamın Tofaşıyla gidiyoruz köye, öne annem oturdu biz beş kardeş sıkışa tepişe arkaya bindik. Ablam sevmez köyü ama annemi babamı kıramadığı için geliyor her sene. Ben çok severim dalından kiraz kayısı toplamak bahçeden domates salatalık koparmak muhteşem gelir bana. 4 saatlik yolculuktan sonra nihayet köye gelmiştik. Tabi o kırk dilim yolunda içimiz dışımıza çıkmıştı yine ama az kaldı az kaldı diye diye geldik çok şükür. İkizler abimin ve ablamın kucağında uyuyakalmıştı, araba durduğunda onları babam çıkardı yukarı eve. Valizleri indirdikten sonra babaannemin hazırladığı yemeği yedik ve ben ipini koparmış bir köpüş gibi attım kendimi bahçeye. Allah ne verdiyse indirdim mideye. Ama nasıl indirmeyim elma yiyorum dut güceniyor dut yiyorum kayısı ağlıyor. Kirazın boynu bükük. Hatrı mı kalsın benim canlarımın. Neyseki vicdan sahibiyim. Kalmadı hiçbirinin hatrı. Hepsini yedim. &&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&& Iyiden iyiye buralı olmuştuk. Her gün bin telaşla geçiyordu. Benim ve ikizler için köy aşırı eğlence akşama kadar oyun oynamak demekti. Teyze çocuklarını yanımıza aldığımız gibi, akşam ezanına kadar dur durak bilmeden oynar ya da gezerdik. Kah pınardan su doldururduk çılgınlar gibi birbirimizi ıslatarak kah tepeye çıkar çekirdek eşliğinde sohbet ederdik. Böyle böyle derken köye geleli bir ay oldu. Bugün patos yapılacakmış diğer bahçeye gitmek için ahali doluştuk motorun römorkuna. Tarlaya vardığımızda Patos işini yapmaya başlamış ekilen mahsul toplanıyordu. Hanımlar olarak hep bir elden işe koyulduk bahçeden toplanan fasülye patates böttürülmüş ( haşlanmış) çoban salata yapılmış semaverde çay demlenmişti. Erkekler işleri bitirip sofraya geldiklerinde kalabalık bir ahaliyle yenmişti yemek. Biz teyze hala çocuklarıyla nohut topladık bahçeden büyükçe bir ateş yakıp yaş nohutları attık içine aman Allahım o nasıl bir lezzet. Hiç görmemiş gibi yaş nohut yedim sanırım. Cırcır olmasam bari.. Herkes kendi halinde sohbet ederken ileriden bağırış sesleri geldi. Herkes o tarafa bakınca iki gencin birbirleriyle kavga ettiğini anladık. Buralarda tarla yüzünden, mahsul yüzünden, sulama sırası yüzünden vs tartışma olur alışığız böyle şeylere ama iki genç ne diye kavga eder ki tarla ortasında. Babamlar ayırmak için yanlarına gittiğinde kalanlar kendi arasındaki muhabbete dönmüştü. Ben peki ben Meraklı Melahat dönebildim mi, yok nerdeee. Zeynep burnunu sokmazsa olur mu? Aa vallahi olmaz! Çaktırmadan babamların arkasından gittim. "Köy yerinde olacak şey değil bu Ali Abi. İstediği kadar İstanbul'dan gelmiş olsun isterse Amerika'dan gelsin köy yahu burası. Çoluk çocuk var ne demek milletin içinde öpüşmek. " Babama durumu anlatıyordu kavga eden gençlerden uzun boylu, esmer, kirli sakallı şivesinden buralı olduğu belli olan 20 lerindeki genç. "Hangi devirde yaşıyorsun arkadaşım sen, sevgilimi istediğim yerde öperim sana mı hesap vereceğim" dedi esmer, orta boylu, hafif uzun saçlı ve konuşmasına bakılırsa buralı olmadığı çok belli olan diğer genç yanındaki kızın da elinden tutuyordu. Kız belli ki utanmış kafasını hiç kaldırmadı onlar konuşurken.O öyle söyleyince bu sefer ahali de dahil oldu tartışmaya ama ben hala tarlanın ortasında onca insanın önünde öpüşme olayında kalmıştım. Sahi normal miydi bu, ben annemle babamı öpüşürken hiç görmedim mesela. Televizyonda böyle sahneler geldiğinde genelde kumandaya depar atılarak ulaşılır ve kanal hemen değiştirildi, nasıl bişey acaba öpüşmek.... Ben kendi içimde düşüncelere dalmışken ortam da sakinleşmiş, taraflar ayrılmış şehirli arkadaşlar tarladan gitmişlerdi. Bir süre daha oturulup sohbet edildi sonra geldiğimiz gibi döndük geri. Tabi benim şom ağzım açılır da başıma birşey gelmez mi? Geldi efendim geldi. Bilin bakalım ne oldu? Cırcır oldum....
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD