Okula bugün gitmem istemiyordum, o pisliği görmek midemi bulandırıyordu, özellikle dün gece beni öptüğünü hatırladıkça daha kötü oluyordum. Ama gitmek zorundaydım, eğer gitmezsem benim kaçtığımı düşünecekti ve ben bunun olmasını asla istemiyordum. Yataktan kalkıp hazırlığa koyuldum. Okul formasını giydim ve çantamı alarak çıktım odadan. Melek abla karşıladı beni yine.
"Günaydın küçük hanım, kahvaltınız hazır, özel isteğiniz var mı?"
"Yok Melek abla, ben aç değilim, babam evde yokken benim için ayrı kahvaltı hazırlayıp kendini yorma. Ben ilerleyen saatlerde okulda birşeyler yerim," dedim ve birşey demesine müsaade etmeden hemen koşar adımlarla merdivenlerden indim. Dışarı çıkınca Adem abinin arabanın camlarını sildiğini gördüm. Beni görünce hemen kapıyı açtı.
"Günaydın Serra hanım, buyurun," dedi. Gülümseyerek başımı salladım ve arabaya geçtim. O da binince arabayı çalıştırdı.
"Bugün telefon işini halledeceğim Serra hanım, okul çıkışına kalmadan almış olurum," dedi Adem abi.
"Sağol Adem abi, seni de yoruyorum kusruma bakma," dedim. O sırada mobil işlemle Adem abinin hesabına telefon için para atmam lazım olduğu için ondan telefonunu istemek zorunda kaldım.
"İki dakika telefonunu verir misin Adem abi, bankalık bir işim varda," dedim. Adem abi telefonunu açarak bana uzattı, "İstemeniz yeterli Serra hanım," dedi gülümseyerek. Uygulamaya girdim ve ücreti gönderdim. Mesaj gelince rahatladım ve telefonu uzattım.
"Telefon için gerekli parayı hesabına attım, teşekkürler şimdiden abi," dedim. Başıyla onayladı. Melek abla ve Adem abinin ücretlerini her ay ben gönderirdim hesaplarına. Babam bu işlerle uğraşamayacak kadar yoğun olduğunu söylerdi hep, bu yüzden ben bakardım bu işlere.
Sonunda varmıştım okula. Adem abiyle vedalaştım ve okula girdim. Okulda herkes dik dik bana bakıyordu, ne olduğunu anlamamıştım. Sınıfa girince Ayşe beni gördü ve anında yanıma gelerek bana sarıldı.
"Sonunda, senin için çok endişelendim, birşey oldu sandım ve çok korktum." Bu ne demekti anlamamıştım, kaşım soru sorarcasına kalktı.
"Neden dolayı endişelendin ki canım, hem bana ne olabilirdi ki?"
"Dünden beri arıyorum telefonun çalmıyor. Şey, bide o şeyi görünce..." Neyi görünce, hiçbir şey anlamamıştım.
"Neden bahsettiğini inan anlamıyorum, ne gördüğünü bana da anlatır mısın lütfen merak ediyorum?"
Ayşe hiçbir şey demeden telefonunu açtı ve bana verdi. i********:'da bir posttu bu. Bakınca hesabın Yiğit'in olduğunu gördüm, paylaştığı son gönderide biz vardık. Dün o evde biri bizi çekmişti, ve Yiğit bunu herkes görsün diye paylaşmıştı. Ben hiç farkında değildim resmimizi çektiklerinin. Gözlerimi yumdum ve bunun bir şaka olmasını istedim.
"Bu yüzden mi tüm okul bana öyle bakıyordu, yani bu şeref yoksunu pisliğin paylaşımı yüzünden mi?" Dedim burnumdan nefes alarak. Ayşe başını yere eğdi ve hiçbir şey demedi.
"Dün onunla buluşmak zorunda kaldım, beni tehdit ettiği için, aramızda başka birşey yok, inan bana."
"Ben sana zaten inanıyorum. Yiğit seni ne diye tehdit etti bilmiyorum, ama senin haklı bir sebebin olmasa böyle birşeye göz yummazdın. Eğer bir sıkıntın varsa lütfen bana anlat Serra, yardımcı olmaya çalışırım."
Ona bunu anlatamazdım, eğer anlatırsam kendini suçlayacaktı. "Boş konular bunlar, özel birşey. İlerleyen zamanlarda anlatırım, ayrıca merak etme, beni böyle saçma şeylerle yıldıramaz kimse," dedim ve yerime oturdum. O da gelip yan tarafıma geçti.
"Okulun popüler çocuğunu ayartan arkadaş gelmiş bile!" Sesin geldiği yöne baktım, bakmasam da zaten salak Cansel'in olduğunu bilmek için alim olmama gerek yoktu.
"Ben senin gibi kaşar değilim Cansel, uzatıpta canımı sıkma, yoksa ne kadar çok sıkılırsa senin canın da bir o kadar yanar." Yine Hakan'la birlikte gelmişlerdi.
"Kimin ne olduğu ortaya çıktı, ve tüm okul da bunu gördü. Neyse, senin gibi kalite yoksunu insanla uğraşamam," diyerek elini Hakan'ın omzuna koydu. Hakan ona büyük bir ilgiyle baktı, çocuğu resmen kullanıyordu. Ama o da yakında gerçek yüzünü görecek ve onunla muhatap olduğuna dahi üzülecekti.
"Yaşının insanı ol, defol sırana. Ergenliği kenara koy," dedim. Hiçbir şey demeden kıvırtarak sırasına ilerledi. Hakan'da onu takip etti. Ayşe'ye bakınca gözlerinin sulandığını gördüm. Sevdiği çocuğu başka biriyle yakın görmek canını tabii ki sıkardı, haklıydı. Elimi omzuna koydum ve kısık bir sesle konuştum.
"Sabret, elbette bir süre sonra pişman olacak. Bana güven lütfen," dedim. Bana baktı yaşlı gözleriyle. Cevap vermek yerine yerinden kalktı ve dışarı çıktı. Onu yalnız bırakmam şimdilik daha doğru olacaktı, o yüzden peşinden gitmedim. Çantamdan eşyalarımı çıkardım ve hoca gelene kadar soru çözmeye karar verdim. Test çözerken yanıma biri oturunca yan tarafıma bir bakış attım ve yine o pis sapığı gördüm. Beni izliyordu ilgiyle. Kısık sesle konuştum.
"Hemen sıramdan defol git, yeterince soytarılık yaptın, bir yenisini daha eklemeden yol al." Aptal aptal sırıttı karşımda. O da aynı benim gibi kısık sesle konuştu.
"Asıl soytarıyı tüm okul gördü, ayrıca sana demiştim, benimle uğraşmaya kalkarsan kaybedersin. Beni kimse yenemez. Ha bu arada, oynadığım tüm oyunların kurallarını ben koyarım, o yüzden bir dahakine bunu unutma."
Onu çıldırtmak için sırıttım ve yaklaşarak kulağına eğildim. "Benimde en güzel özelliğim kurulan oyunları bozmaktır, ve bunu büyük bir zevkle yaparım."
"Bunun için uğraşma boşa, yoksa okula bir bomba daha düşer seninle ilgili, elimde güzel bir fotoğraf daha var, hatta videosu da mevcut," dedi sırıtarak. Ne demek istediğini bilmiyordum, yüz ifademi değiştirmeden onun konuşmasını bekledim. O da az önceki gibi kulağıma eğilerek konuştu.
"Evde kamera vardı Serra, öpüştüğümüz kısmı keser koyarım medyaya, işte o zaman daha fazla ağrır başın."
Bunu duyunca başımdan aşağı kaynar sular döküldü desem yeriydi. Bu kadar şerefsiz biri olacağını hiç düşünmezdim. Gittikçe aşıyordu kendini.
"Orada beni zorla öpen sendin, bu yaptığın tacize girer. O zaman senin başın ağrır. O videoyla sana dava açarım."
"İki tarafında rızası vardı der çekilirim işin içinden. Orada sende beni öptün. Kabul et ya da etme, izleyen kişi bunun böyle olduğunu düşünecek."
"Karakter yoksunusun!"
"Teşekkürler yavrum, ben kalkıyorum artık. Ha bu arada," yine yaklaştı bana, tepki veremiyordum. Kulağıma eğildi yine. "Şu an tüm sınıf bizi izliyor, yani şu dedikodular biraz daha artabilir," dedi. Sınıfı süzünce gerçekten bizi izlediklerini gördüm ve gözlerimi sabır çekerek kapattım. Bir anda yanağımdan öptü gözüm kapalıyken, açınca yanımdan kalktığını fark ettim, ben tepki vermeden o göz kırptı ve yerine geçtim. Resmen gurursuzluğun kitabını yazmıştı densiz. Gittikçe daha kötü bir hal alıyordu durum, sanırım pes etmekten başka bir çarem yoktu.