Bölüm | 5

2558 Words
Dere kenarının başına oturmuştu. Selin’le biraz dolaşmanın ardından onu eve bırakmıştı. Zihnini dağıtmak için tamirhaneye gidecekti. Biraz arabalarla meşgul olmak zihnini dağıtacak, Orhan konusunu zihninin gerilerine taşıyacaktı.  Derenin kenarından kalkarak orman yolda devam etti. Tamirhane orman yolu sapağındaydı, sakin bir yerdi. Uzun soluklu ve dingin bir yürüyüşün ardından, Tamirhaneye girerek, havaya kaldırılmış olan arabanın altına baktı. Ardından ön kaputu açarak, inceledi. Arabaların mekanizması zihnini tamamıyla kendini daha iyi hissetmesini sağlıyordu.  Uzun süre arızanın nereden olduğunu inceledi ve tamiri yapmaya koyuldu. İki saat kadar uğraşın sonunda arabayı tamir ettiğine ikna olmuştu. Saat 21:48’di. Hava kararmıştı. Tamirhaneye yaklaşan bisikletin zil sesiyle birlikte bakışlarını dışarı kaydırdı. Gelen kişi Alp’ti.  Bisikleti bırakarak inmiş, tamirhaneye kadar sakinliğini koruyarak Arda’nın hemen yanı başında durmuştu. Arda hiç yokmuş gibi davranırken, arabanın başka arızalarını tamir etmek için derin düşüncelere dalmıştı. Bir yandan da neden geldiğini merak ediyordu. Zihni aynı anda pek çok şeyle uğraşıyordu. Bir yandan da Orhan’ı dövdüğünü hayal ediyordu. Onu dövmeden içi soğumayacaktı, ama bu Orhan’ın işine gelirdi. “Naber?” dedi Alp sakin biçimde. “İyi.” Dedi sessizce. “Nasıl gidiyor?” “En son bana karşı öfkeliydin, hayırdır?” “Kuzenler arasında olur öyle şeyler.” Dedi imalı biçimde. “O konuları açacaksan hiç kafa ütüleme.” “Orhan’la hiç konuştun mu?” “Ne konuşacağız?” “Yanına geldi mi?” “Hayır.” Bakışlarını arabadan çevirerek Alp’in yanına yürüdü ve gözlerini ona dikti. “Samimi kuzenler gibi takılacak değiliz. Çok kasma git işine bak, hamile bir karın var. Yanında ol. Bizim aksiyonları boş ver.” “Annen sana olanları anlattı mı?” “Genel olarak evet.” Alp uzun süre sustu. Gerçekten olanları bilseydi, bu şekilde konuşmazdı. Annesinin yada Orhan’ın söylemesi doğru olurdu. “Takılma Sevgi’nin de bana annelik yaptığı söylenemez. Onlar bu konuda başarısız.” “Başarısızlarsa çocuk istemeyeceklerdi. Seni bilmem ama beni zaten istemedikleri kesin.” “Çok kasma, her şey olacağına varıyor. Orhan’ı güzelce pataklaman iyide olabilir. Benimde içim soğur biraz. Arkandayım.” Dedi sakince.  Alp’in kendisine onay vermesi içini falan rahatlatmamıştı. Sadece zırvalamaya geldiğini anlamıştı. Kendisini kontrol edip gidecekti. İyi olduğunu görüp, emin olmak istemişti. “Beni merak etme, işine bak.” “Farklı dönemden geçiyorsun, annem seni merak etti aslında. Kontrol etmemi istedi.” “Çok takılma, keyfine bak. Bizim ailesel mevzular kimsenin hayatında kriz oluştursun istemeyiz.” “İyi.” Dedi Alp sakince. “Bir şeye ihtiyacın olursa ara.” Arda susmakla yetindi. Furkan kendisine dosyaları verdiği için atmadığı trip kalmamıştı. Şimdi geçip onunla kuzencilik falan oynayamayacaktı. İşi başından oldukça aşkındı. Arabaya yöneldiğinde, Alp onu bırakarak oradan ayrıldı.  Bir saat sonra kıyafetlerini değiştirerek tamirhaneden ayrıldı. Yavaş adımlarla eve kadar sakince yürüdü. Yolda Gizem ve Ali’yi gördüğünde sadece başıyla selamlayarak yanlarından ayrıldı. Eve gelerek salona geçti. Annesi salonda uzanmıştı. Anlaşılan işe gitmemişti.  “O adam şimdiden dengeni bozdu. İş kolik kadın işe gitmemiş.” “Gitmediğimi nerden çıkarıyorsun, işim erken bitti.” “Anladım.” “Orhan geldi.” “O adamı eve sokma.” “Seninle görüşmek istiyor.” “Ben onunla görüşmek istemiyorum, bir daha görürsen ilet.”  Buzdolabının kapağını açarak süt aldı, tabağa mısır gevreği koyarak üzerine döktü ve hızlı şekilde yiyerek oturduğu yerden kalkmak için yöneldi.  “Konuşmadan peşini bırakmayacak, onu dinleyip ret edersen peşinden ayrılır.” “Öyle bir şey olmayacak.” Hole kadar sakin adımlarla yürüdü. Merdivenleri çıkarak odasına girdi. Ellerini yıkayarak yatağa boylu boyuna uzanmıştı. Gözlerini yumdu, dün gece güzel uyuduğu söylenemezdi. Onu görünce kan beynine sıçrıyordu. Hayatından bir an önce çıkmasını temenni etmekten başka çaresi yoktu.   Gece yarısı kapının çalma sesiyle olduğu yerden zıpladı. Koşarak aşağı inerken kolundaki saate baktı. Saat gecenin ikisiydi. Yeşim Hanım endişeyle kapının önünde tur atarken, oğlunun hızla kapıya koşmasıyla omuzlarından tuttu.   “O mu geldi?” “Evet, sanırım o. Yani kapı deliğinden yanlış görmediysem.”   Kapının zili tekrar çalındığında, kapıya gitmek için yöneldi. Öfkeden kıpkırmızı olmuştu. Sat gecenin körüydü. Kendinde bu haddi nasıl buluyordu, resmen kapıya dayanmıştı.   “Açma, içip gelmiştir belki.” “Böyle huyları mı var?” “Nereden bileyim oğlum. Lütfen Arda açma kapıyı.” “Tamam, bir daha çalmazsa açmayacağım.”   Yeşim Hanım onaylayarak başını aşağı yukarı salladığında, kapı tekrar çalındı. Arda kapıyı açmak için yöneleceği sırada, annesinin tutmasıyla durdu. Aklına bir fikir gelmişti. Ona istediğini vermeyecekti. Şuan o kapıyı açarsa Orhan’ın ağızını burnunu dağıtacaktı. Onunda istediği buydu. Vicdanını bir parça rahatlatmaktı.   Telefonu cebinden çıkartarak, Komiser Yuvuz’u aradı.   “Abi gece gece rahatsız ettim kusura bakma.” “Buyur Arda.” “Abi delinin teki kapımıza dayandı, sapık mıdır... Sarhoş mudur nedir.. Devamlı kapımızı çalışıyor, bahçemize girmiş, haneye tecavüz var. Bir adam göndersen de aldırsan şikayetçiyiz. Güvenliğimizden endişe duyuyoruz.” “Tanıyor musun kendisini?” “Tanımıyorum abi.” “Tamam ilgileneceğim.” “Sağ ol abi.”   Arda telefonu kapatarak cebine koyduğunda Yeşim Hanımın ağzı hafifçe aralanmıştı. Az önce ne kadar büyük bir savaşın ortasında kalacağını anladı. Oğlu çocuk değildi ve Orhan’la başa çıkabilecek güçteydi.   Orhan ne kadar Arda’yla görüşmek isterse istesin, Arda istemediği sürece yanına bile yaklaşamazdı. Bu da Orhan’ın inadını bileyecekti. Orhan çabaladıkça Arda başka bir şekilde onu durduracaktı.   İlerisi için tahminde bulunmak oldukça zordu. Yeni bir savaşın kapıları aralanmıştı.   “Gidip uyu anne, bu deliyi de kapıdan birazdan alırlar. Polise haber verdim.” Yeşim Hanım hiçbir şey söyleyemedi. Nutku tutulmuştu. Oğluna sımsıkı sarılırken, Arda’da ona sımsıkı sarıldı.   “İstemediğin, istemediğim sürece o adam yanımıza yaklaşamaz.”   Bunu istemeyerek itiraf edecekti ama Arda gerçekten Orhan’ın oğluydu. Her şeyiyle...   Kapıya sert biçimde tekrar vurduğunda, Yeşim Hanımın sıçramasıyla Arda’nın öfkesi bilendi.   “İçmiş belli ki.” Dedi Yeşim açıklama yaparak. “Açın kapıyı.” Dedi gayet net bir ses. “Hayır anne, derdi tahrik edip beni dışarı çıkartmak. Yemezler, onun yüzünü gözünü kırarım ama yemezler.” Annesini kolunun altına alarak, salona ilerledi. Yan yana oturmuşlardı. Polis sesi duyulmaya başladığında, merdivenlerden yukarı çıkarak camı açtılar ve Orhan’a baktılar. Polisler kollarından tutarak kelepçelemiş ve onu sürüklemeye başlamışlardı.   “Yanlış anladınız.” Dedi Orhan. “Sadece konuşacaktım.” “Siz kimsiniz?” dedi Polis. “Nesi oluyorsunuz onların?” “Babasıyım.”   Polis yukarı kata Arda’ya baktığında, Arda umursamazca omuz silkti. “Yalan söylüyor, benim babam öldü.” “Hayır babasıyım.”   Yavuz komiser Arda’ya bakış attığında, Arda gülerek kahkaha attı. “Deli herhalde Yavuz komiser. Benim soyadım Erez. Kimliğine bakın soyadı Erez mi?”   Yavuz komiser eliyle kimliği istediğinde, Orhan çıkartarak verdi. “Hayır değil, Arda haklı.” “Babam olsa soyadımız aynı olurdu değil mi?” dedi bağırarak. “Yapma.” Dedi Yeşim Hanım sessizce Arda’yı uyararak. “Eğlenmene bak.” Dedi annesine sessizce. “Bunlar onun iyi günleri. Hayatımızdan çıkıp gitmek için köpekler gibi yalvaracak.” “Babasıyım.” Dedi Orhan sert bir ifadeyle. “Hayır, değil. Şu tipe bakın bunda baba tipi var mı? İçkici tipi var bunda...”   Yeşim Hanım gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Arda resmen olayı dalgaya vurmuştu. Onu dövmekten beter ediyordu. Uzaktan koşarak gelen sevgi ve Alp bahçeden içeri girdiklerinde, ağızları kocaman açıldı.   “Ne oluyor Yavuz komiser.” Dedi Sevgi Hanım. Yavuz komiser kasabanın komiseriydi, pek çok kişi tanırdı.   “Bu adam Arda’ların kapısına dayanmış, Arda’da şikayetçi oldu.” “Ruh hastası ya.” Dedi Alp Arda’ya bakarak. “Şikayetçiyim alın götürün, uyuyacağız.” “Yapma!” dedi Sevgi Hanım Arda’ya bağırarak. “Oğlum ruh hastası mısın sen?” dedi Alp Arda’ya bakarak. “Genlerimizde var kuzen, çok takılma.” “Şikayetçi olduğunuza eminsiniz?” dedi komiser Yeşim Hanıma bakarken. “Eğer şikayetçi olmazsan evi terk ederim.” Dedi Arda sessizce annesine. “Yüzümü bile göremezsin, sakın ondan taraf olma.”   Yeşim Hanım arada kalmıştı. Bir süre düşündü. “Evet şikayetçiyiz, bizi çok tedirgin etti. Gece gece kapımıza dayandı.”   Alp komiserin yanına giderek konuştu. “O benim dayım.”   Sevgi Hanımda araya girdi. “Orhan benim öz kardeşim, belli ki bir yanlış anlaşılma olmuş. Lütfen bırakın, bir daha gelmez.” “Bırakamayız, şikayetçiler.” Orhan’ı polis arabasına bindirirken, Yavuz Komiser Arda’ya baktı. “Sizden de ifade alacağız. Yeter ki şu ırz düşmanını içeri tıkın.”   Alp gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Arda Orhan’ın canını okuyacaktı bu aşikardı. Burada hayatta kalamazdı. İstanbul’da kendi mekanlarında onun borusu ötebilirdi ama burası Arda’nındı. Herkesi tanıyordu, kötü zorba insanları da çok yakından tanıyordu.   Polis arabası hareket ettiğinde, Orhan Arda’ya bakarak görüşeceğiz anlamında kafa salladı. Arda’da ona aynı şekilde kafa salladı.   Yeşim Hanım ve Arda aşağı indiğinde, Sevgi ve Alp onları beklemişlerdi. “Ne yaptığını sanıyorsun oğlum?” dedi Alp kızarak. “Dayımın pis tarafına gelme. Sen onun öyle göründüğüne bakma tersi pistir onun. Taktırtma kendini.” “Basıp gitsin hayatımızdan, kimseyle meselem yok.”   Yeşim oğluna döndü. “Lütfen gidip şikayetleri geri çekelim, bu çok saçma bir hal aldı.” “Bence de.” Dedi sevgi Hanım imayla. “Pardon da nesi saçma? Kardeşin gecenin ikisinde kapımıza dayanmış, onun davranışı normalde bizimki mi saçma?” dedi Arda. “Belli ki seninle konuşmak istemiş.” “Onunla konuşmak isteyen kimse yok ama.” “Yapma Arda, bu iş bu şekilde olmaz.” “Bu iş olmayacak, ben baba falan istemiyorum. Babalığını da alsın, basıp gitsin.” “En azından dinle onu.” Dedi Sevgi. “Neyini dinleyeceğim, züppenin teki. Büyüyememiş.” Dedi Arda. “Gecenin vakti ev basmak nedir?” “Bir kere dinle onu lütfen, seninle konuşacakları var.” “Umurumda değil.”   Yeşim Hanımın arabasına bindiklerinde, Alp sırıtmasını gizlemek için sağ tarafa doğru döndü.   “Bakın işler böyle çok karışır, yapmayın.” Dedi Sevgi. “Burada onun borusu ötmez.” Dedi Arda. “Denesinde görsün.” “İstanbul’da ne olacak?” dedi Sevgi Hanım. “Oğlum sen dayımın mekanlarını, adamlarını ve çevresini görsen. Şu yaptığına cesaret bile edemezdin. Cahil cesur olurmuş. Oğlusun diye sineye çekiyor, zannetme ki süründürüyorum.” “Kendisinden tam beklenen hayatı yaşamış.” Dedi Arda ve ekledi. “Ne yapacak? Öldürecekse öldürsün.” Dediğinde Sevgi Hanımın yüzü düşmüştü. Geçmişte olanları hatırlamıştı. “Manyak o senin baban, sana zarar vermez.” Dedi Alp. Bu durumlar kendi aile ilişkilerine de oldukça yansıyacaktı. Karakola vardıklarında hızla arabadan inerek içeri gitmişlerdi.   “Bir insana en büyük faydayı verdiği gibi, en büyük zararı da ailesi verir.” Dedi Arda. Alp’e cevabını geç vermişti. Uzun koridordan hızla ilerlediklerinde Yavuz Komiserin odasının kapısında beklediler. Tıklatarak içeri girdiklerinde hepsi bir yerlere oturmuştu.   “Şimdi işin aslını anlatın.” “Şikayetçiyiz, kapımıza dadandı.” Dedi Arda. “Hayır.” Dedi Yeşim Hanım. Yavuz komiserin telefonu çalmıştı. Arda annesine dönerek, fısıldadı. “Sakın.” Dedi annesini uyararak. “Basar giderim, izimi bile bulamazsınız.” “Lütfen böyle davranma Arda. Bu iş böyle hallolmaz. Rica ediyorum.” “Hayır, o adam bir daha kapımıza dayanmayacak.” Sevgi ve Alp onların konuşmalarını dinliyordu. “Dayanmaz, ama şimdi şikayetimizi geri çekelim.” “Hayır, son sözüm.” “Yapma Arda.” Dedi Sevgi Hanım. “Sabaha kadar onu içeride tutup salacaklar. Ne geçecek eline?”   Cevap verme gereği bile duymamıştı. Yavuz Bey Yeşim Hanıma dönüp baktığında, Yeşim Hanım konuştu.   “Evet şikayetçiyiz, bir gece tutup salarsınız.” “Durumu bana düzgünce anlatın.” Dedi Yavuz Bey.   Sevgi öne çıkarak araya girdi. “Orhan Arda’nın öz babası. Arda sinirli olduğu için ona ceza kesmek için böyle davrandı.” “Ha babam, ha değil. Bu adam gecenin bir vakti kapımıza dayandı mı? Dayandı. Şikayetçiyiz.”   “Bu gece ona geçmeyecek.” Dedi Sevgi Yeşim’e dönerek. Yeşim bakışlarını yere devirdi. Deli gibi arada kalmıştı. Arda fark etmeden Orhan’a en büyük cezayı kesmişti. Orada kalmak ona ıslah evinde geçirdiği sayılı günleri hatırlatacaktı. Hayatının en kötü günlerine sürüklenecekti. Durumu Arda’ya anlatamazdı, Orhan’ın anlatması doğruydu.   “Ben Orhan’la görüşmek istiyorum.” Dedi Yeşim Hanım. “Tamam.” Dedi Yavuz. “Beni takip et.”   Yeşim Hanım Yavuz’u takip ederek ilerledi. Nezarethanenin kapısına gelince derin bir nefes alarak içeri girdi.   “Biraz yalnız konuşabilir miyiz?” dedi Yavuza dönerek. Başıyla onaylayarak Yeşim ve Orhan’ı yalnız bırakmıştı. Yeşim Hanım derin soluk alıp verdi ve söze girdi. “Senden şikayetçi olmazsam Arda evi terk edip gitmekle tehdit ediyor.”   Gözlerini yumarak başını duvara dayadı. Orhan’ı burada bırakıp ona bu eziyeti yaşatmak istemiyordu.   “Eğer istersen her şeyi ona anlatayım ve vazgeçireyim. Şikayetini geri çeksin.” “Hayır.” Dedi Orhan. “Bu şekilde öğrenmemeli, onun için her şey yeterince ağır ve zor. Daha da zorlaştırmayalım.”   “Seni buradan çıkarttırmayacak Orhan.” “Sen bu işe karışma, Arda ne istiyorsa onu yap. Ne yapsa hakkı, bunu hak ettim. Hak ettiğim yerdeyim.” Diyerek sessizleşti. Çarpık gülümsemesini yüzüne yaydı. “Alışığım ben sen çok takılma. Bir gece.” Dedi sadece. “Kendini üzme, aradan çekil. Arda nasıl istiyorsa öyle davran. Eninde sonunda pes edecek.”   “Üzgünüm, seni burada bırakmak istemiyorum. Mecburum.” “Biliyorum.”   Nezarethanenin koridorundan çıkarak Arda’nın ve Yavuz komiserin yanına gitti. “Şikayetçiyiz.” Dedi Yeşim.   Arda şaşkınca bakmıştı. “Emin misiniz?” “Evet.” “Tutanak tutturacağız.”   Başıyla onaylamıştı. “Ama...” dedi Sevgi. “O böyle istiyor.” Dedi Yeşim ciddi biçimde. “Bu şekilde olmasını tercih etti.”   Dosya işleri bittiğinde, dördü dışarı çıkmışlardı. Arda yürüyerek eve gitmek için yöneldiğinde, Alp peşine takıldı.   Sevgi ve Yeşim arabaya binmişti.   “Ona, Arda’ya gerçekleri anlatabileceğimi söyledim. Şikayet kararını geri çevireceğimi söyledim. İstemedi. Kendisi konuşacak sanırım. Ardan çekilmemi Arda’nın istediği şekilde davranmamı söyledi.”   “Ebeveynler kulübüne hoş geldin kardeşim.” Dedi Sevgi Orhan’a ithaf ederek. “Çok hızlı babalık yapmaya başladın, benim sandığımdan bile hızlı.” Dedi sıkıntı içinde. “Orhan için orada kalmak ona yapılabilecek en büyük işkence. Sırf Arda daha fazla şok geçirmesin ve zarar görmesin diye anlatmamayı tercih etti.” “Evet.” Dedi Yeşim. “Bu işe dahil olmamak daha iyi.”   Sevgi Hanımı evin önüne bıraktığında kendisine dönerek konuştu. “Teşekkürler Yeşim.” “Rica ederim.” “Bir şeye ihtiyacın olursa haber ver.” “Olur.”   Sevgi Hanım arabadan indiğinde, Yeşim evine giderek arabayı park etti. Evden içeri gireceği sırada bahçedeki sandalyeye oturarak gökyüzüne baktı. Bakışları yıldızlar üzerinde gezinirken, gözünden bir damla yaş aktı. Zihni seneler öncesine on yedi yaşlarına kaymıştı.     Güzel bir yaz akşamıydı. Dere kenarında serili olan örtünün üzerinde piknik malzemeleri vardı. Orhan Yeşim’e atıştırmalık bir şeyler hazırlamış ve onu çağırmıştı. Bir çok konudan konuşarak gülüp eğlenirlerken, Orhan dere kenarındaki ağacın yanına gidip bir isim kazımıştı.   Arda bahçeden içeri girdiğinde, gözyaşını sildi. Ayağa kalkarak Arda’nın yanından geçti. “Biraz yürüyeceğim.” “Sana eşlik etmemi ister misin? “Hayır, yalnız kalacağım.” “Anne.” Dedi kolundan tutarak. “Seni üzdüm mü?” “Evet.” “O adama karşı hala vicdan azabı mı duyuyorsun? O seni terk edip gitti, ona acıyor musun?” “Beni bırakıp gittiğini biliyorum! Defalarca bunu bana hatırlatmana gerek yok! Biliyorum.” “Sen o adamı hala seviyorsun.” Arda’yla inatlaşacak gücü yoktu. Ne düşündüğü umurunda bile değildi. Yıpranan üzülen bir tek o değildi. Orhan çıkıp gelmiş ve hayatlarının içine bir bomba gibi düşmüştü.   Hızlı adımlarla dere kenarına kadar yürüdü. Yıllar önce piknik yaptıkları o ağacın yanına gitti. Telefonun fenerini açarak etrafa baktı. Kimsecikler yoktu. Orhan’ın ağaca kazıdığı isme elini sürdü.   Arda yazıyordu.   Gözlerini yumdu. Zihninin o güne gitmesine izin verdi.   “İleride çocuğumuz olursa adını ne koyacağız?” dedi Yeşim. “Şimdi o ismi bu ağaca kazıyacağım, ama bakmayacaksın. İleride hamile olduğunda bakarız.” “Tamam.” Demişti Yeşim kıkırdayarak.   Gözlerinden bir damla yaş aktı. Hamile olduğunu söylediğinde, Orhan korkarak gitmişti. Kendisi buna rağmen gelip bu ağaca bakmıştı. Arda’nın ismini koyan Orhan’dı. Oturarak başını öne eğdi. Sadece sessizliği dinledi.   O kadar yıpratıcı günler onları bekliyordu ki... Şimdiden dayanacak gücü kalmamış gibiydi. Sabır etmekten başka çaresi yoktu. Arda’nın öfkesinin dinmesini bekleyeceklerdi.  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD