Gecenin sessizliği, şehirde yankılanan sirenlerle bozuluyordu. Gökyüzünde soluk bir ay, koca bir pusun ardında zorla seçiliyordu. Selim, Yavuz’la birlikte, Emir’in ihanetini öğrendikten sonra harekete geçmek için planlarını tamamlamıştı. Vural’ın gücü, görünmez ağlar gibi şehri sarmıştı. Her hamlede bir sonraki tuzak daha ölümcül görünüyordu. Ancak bu gece, her şey farklı olacaktı.
Selim’in çatışmalardan yorulmuş ama hâlâ keskin olan zihni, detayları tekrar gözden geçirmeye zorluyordu. Fabrikanın yeraltı depolarından çıkan emir kolları genişletilmiş bir planı ortaya sermişti: Vural’ın silah sevkiyatı. Bu operasyon, Selim için hem bir tehdit hem de bir fırsattı. Eğer sevkiyatı durdurabilirlerse, Vural’a ağır bir darbe indirebilirlerdi. Ancak başarısızlık, onları mezarın eşiğine götürebilirdi.
Toplantı ve Plan
Eski bir otel odasında Selim, Metin, Yavuz ve birkaç güvendiği adamı bir araya getirmişti. Masa üzerinde şehrin haritası açılmış, belli noktalar kırmızı işaretlenmişti. Metin elinde bir kalemle ana hatları açıklıyordu.
“Silah sevkiyatı buradan, eski limandan yapılacak. Vural’ın adamları gece yarısında gemiye yüklemeye başlayacak. Bize gelen bilgiye göre, sevkiyatın başında Osman olacak. Vural kendini göstermeyecek ama bu iş onun için önemli.”
Yavuz, eli çenesinde dikkatle haritayı inceliyordu. “Güvenliğin ne durumda?”
Metin kaşlarını çattı. “Limanı adamlarla doldurmuşlar. Keskin nişancılar çatılarda. Bir iki adamımızı oraya keşif için gönderdim, ama daha fazla ilerleyemediler. Bölge tam anlamıyla kuşatma altında.”
Selim, sessizce dinledikten sonra gözlerini masadaki herkese dikti. “Bu işi temiz yapacağız. Gürültü istemiyorum. Silah sevkiyatını ele geçireceğiz ve Vural’ın operasyonunu ortadan kaldıracağız. Ama buradaki kilit nokta, Osman’ı canlı almamız. Onunla Vural’ın planlarını öğrenebiliriz.”
Metin başını salladı. “Ya işler karışırsa?”
Selim, soğuk bir ifadeyle konuştu. “Karışmayacak. Bu gece, ya kazanacağız ya da hepimiz bu yolda öleceğiz.”
Odadaki sessizlikte, herkesin gergin nefes alışverişleri yankılandı.
Liman Baskını
Gece yarısına doğru ekip, limana doğru yola çıktı. Selim ve Metin, iki siyah SUV’un önünde gidiyordu. Arkalarında Yavuz’un ekibi, arka yolları kullanarak limana sızmak için hazırlanmıştı.
Liman, geceye rağmen hareketliydi. Vural’ın adamları, koca konteynerlerin arasından silah sandıklarını vinçlere taşıyor, geminin bordasında bekleyen görevlilere teslim ediyordu. Çatılardaki keskin nişancılar, limanın giriş çıkışlarını dikkatlice izliyordu.
Selim, arabadan indiğinde derin bir nefes aldı. Metin, omzuna hafifçe dokunarak fısıldadı.
“Hazır mıyız, abi?”
Selim, gözlerini limanın derinliklerine dikerek başını salladı. “Metin, Yavuz’a haber ver. Adamlarını çatılara ve arka çıkışlara yerleştirsin. Biz doğrudan merkezden vuracağız.”
Metin telsizle kısa talimatları verdikten sonra, ekip sessizce konteynerlerin arasına sızmaya başladı. Rüzgâr uğuldayarak konteynerlerin arasından geçerken, silahların soğuk metali ellerinde daha da ağırlaşıyordu.
İlk saldırı, çatılardaki iki keskin nişancının etkisiz hale getirilmesiyle başladı. Sessiz silahlarla vurulan adamlar, yere çökerek birer gölge gibi kayboldular. Selim’in ekibi, limanın içlerine doğru ilerlerken, Vural’ın adamları hâlâ sevkiyatla meşguldü.
Ancak kısa süre sonra, limanın derinliklerinden gelen bir ses ortalığı karıştırdı. “Baskın var!”
Kıyamet koptu.
Çatışma
Metin ve Selim, konteynerlerin arkasına sığınarak karşı taraftan gelen mermilerden korunmaya çalıştılar. Kurşunlar, metal yüzeylere çarparak kıvılcımlar çıkarıyor, limanı savaş alanına çeviriyordu. Selim, silahını kaldırarak bir adamı hedef aldı ve tetiği çekti. Adam olduğu yere yığıldı.
Metin, Selim’in yanına doğru eğilerek bağırdı. “Abi, adamlar çoğalıyor! Osman ortalarda yok!”
Selim dişlerini sıkarak telsize uzandı. “Yavuz! Arka tarafta hareket var mı?”
Yavuz’un sesi cızırtılar arasında duyuldu. “Henüz temizliyoruz. Ama Osman burada değil. Onu kaçırmak istiyorlar!”
Bu cümle, Selim’in dikkatini tam anlamıyla topladı. Osman kaçarsa, tüm plan boşa giderdi. Elindeki şansı kaybedemezdi.
“Metin, sen burada kal! Ben arka tarafa gidiyorum!”
Metin karşı çıkmak ister gibi olsa da Selim, emir vermişti bile. Silahını yeniden doldurdu ve koşarak limanın arkasındaki çıkışa doğru ilerledi.
Osman’ın Peşinde
Arka çıkışa ulaştığında, bir SUV’un hızla hareket ettiğini gördü. Osman, yanında iki adamıyla birlikte araca biniyordu. Selim, koşarak aracı hedef aldı ve lastiklere doğru ateş açtı. Lastiklerden biri patlayınca araç savrulup duvara çarptı.
Osman, panikle araçtan dışarı fırladı. Selim, silahını kaldırarak bağırdı.
“Kaçma, Osman! Sonun geldi!”
Osman, elindeki silahla Selim’e ateş açmaya çalıştı ama mermisi bitmişti. Selim, hızlı bir hamleyle Osman’ı yere yatırarak silahını başına dayadı.
“Bu kadar kolay kaçabileceğini mi sandın?”
Osman, korkuyla ellerini kaldırdı. “Sakın yapma, Selim! Sana bilgi verebilirim! Vural’ın planlarını anlatacağım!”
Selim, öfkeyle soluyarak Osman’ın boğazından tuttu. “Bu gece herkesin hesabını kapatacağım. Bana her şeyi anlatacaksın.”
Osman, yalvarırcasına konuşmaya başladı. “Vural… yeni bir sevkiyat yapacak… bu sadece bir oyalamaydı. Ana operasyon iki gün sonra…”
Selim, bu bilgiyi duyunca gözlerini kıstı. “İşte bu, senin sonun olur.”
Osman baygın bir şekilde yere yığılırken, Selim telsizle Metin’e seslendi. “Baskını tamamladık. Osman elimizde.”
Selim, limanın savaş alanına dönmüş kısmına doğru baktı. Düşmanları yenmişlerdi, ama bu zafer geçiciydi. Vural’ın planlarının çok daha büyük olduğunu artık biliyordu. Bu savaş, ancak şimdi yeni bir boyut kazanıyordu. Bir sonraki hamlede kim kazanacak, kim kaybedecekti?
Selim, soğuk gecede, derin nefesler alarak limanın uzaklarına doğru baktı. Önlerinde çok daha kanlı bir yol vardı.
Kanlı Satranç
Liman baskınının yankıları şehirde hâlâ hissediliyordu. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken Selim ve ekibi bir zafer kazandıklarının farkındaydı, ancak bu zafer onlara pahalıya mal olmuştu. Ölen adamlar, ağır yaralananlar ve kaçmaya çalışırken ele geçirdikleri Osman’ın anlattıkları, bu mücadelenin sadece bir başlangıç olduğunu kanıtlıyordu.
Selim, sabaha karşı eski fabrikalardan birine dönmüştü. Burası onların geçici operasyon merkeziydi. Fabrikanın tavanı delik deşik olmuş, içeride yankılanan rüzgâr sanki kısık bir uğultu yaratıyordu. Yorgun ama hâlâ ayakta duran adamlardan bazıları köşelere sinmiş sigara içiyor, kimi sessizce silahlarını temizliyordu. Selim, masanın başında haritaya bakarken derin düşüncelere dalmıştı.
Osman köşeye bağlanmış, başı öne düşmüş bir halde oturuyordu. Kaçmaya çalıştığı sırada aldığı darbeler yüzünden yüzü kan içindeydi. Ellerini arkada bağlı tutan kelepçeler derisini kesmişti. Metin ve Yavuz, Selim’in arkasında sessizce bekliyordu.
---
Osman’ın Sorgusu
Selim sonunda başını kaldırıp Osman’a doğru yürüdü. Ayak sesleri eski beton zeminde yankılanırken Osman hafifçe başını kaldırdı. Selim’in yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu; ne öfke ne de merhamet. Masanın üzerinden bir sandalye çekti ve Osman’ın tam karşısına oturdu.
“Bana anlat Osman,” dedi Selim sakin ama tehditkâr bir tonla. “Vural’ın planı ne?”
Osman, acı dolu bir gülümsemeyle başını iki yana salladı. “Beni konuşturabileceğini mi sanıyorsun? Vural beni canlı canlı toprağa gömer.”
Selim’in kaşları çatıldı. Elini masanın kenarında duran bir silaha doğru uzattı ve tetiği bir kere çekti. Silah patladığında, kurşun Osman’ın başının hemen yanındaki beton duvara saplandı. Osman irkilerek yerinde doğruldu.
“Vural’dan korkuyorsan bir de beni düşün,” diye fısıldadı Selim, yüzünü Osman’a yaklaştırarak. “Benim öfkem, Vural’ınkinden daha ağır olur. Tekrar soruyorum: Plan ne?”
Osman, Selim’in gözlerinde gördüğü soğukkanlı öfkeyle irkildi. Artık bir şeyler söylemek zorunda olduğunun farkına varmıştı. Yutkunarak konuşmaya başladı.
“İki gün sonra,” diye fısıldadı titrek bir sesle. “Silah sevkiyatının çok daha büyük bir kısmı yapılacak. Bu limandaki baskın sadece bir oyalamaydı. Gerçek operasyon şehir dışında, terk edilmiş kömür madeninde olacak. Orada, büyük bir parti teslim edilecek.”
Yavuz, bu bilgiyi duyunca hızla araya girdi. “Kim alıcı? Kime gidiyor silahlar?”
Osman, yeniden yutkundu ve başını eğdi. “Uluslararası bir örgüt. Vural, sadece aracı… Ama teslimat gerçekleşirse, Vural’ın gücü daha da artacak.”
Selim derin bir nefes aldı ve yerinden kalktı. Osman’ın bu itirafı, planlarını bir sonraki adıma taşıyordu. Ancak aynı zamanda baskının zorluğunu da gözler önüne seriyordu. Selim’in yüzü karanlık bir ifadeyle gölgelendi.
“Bu kez işi kökten bitireceğiz,” diye mırıldandı Selim. Metin’e dönerek ekledi: “Bu madene gitmemiz gerek. Ama önce, Osman’ı bir daha ihanet edemeyeceği bir yere gönderelim.”
---
İntikam Ateşi
Vural, şehirdeki adamlarını kaybettiği haberini aldığında masasında sigarasını öfkeyle küllüğe bastırıyordu. Gözleri ateş saçıyor, odada bir fırtına estiriyordu. Yanında oturan sağ kolu Sami, sessizce Vural’ın öfkesinin dinmesini bekledi.
“Bu, Selim’in bana açık bir savaşı,” diye kükredi Vural. “Liman operasyonumu mahvetti. Osman da ellerine düştü. Onların yaptığı her şeyin bedelini ödeyecekler!”
Sami, hafifçe başını eğdi. “Ne emrediyorsunuz, Vural Bey?”
Vural, derin bir nefes alarak masasındaki haritaya işaret etti. “Selim’in adamlarını bulun. Gözlerinin önünde, teker teker öldürün. Ailelerine dokunun. Bana bu ihaneti kimse yapamaz!”
---
Karşı Hamle Planı
Selim ve ekibi, Osman’ın verdiği bilgiyi doğrulamak için kömür madeninin eski haritalarını incelemeye başladı. Madenin giriş çıkışları belirlenmiş, güvenlik sistemlerinin yerleştirilmiş olması ihtimali göz önünde bulunduruluyordu. Yavuz, elinde eski haritaları işaret ederek konuştu.
“Madenin üç girişi var: Ana giriş, doğu tarafında eski havalandırma tüneli ve batıdaki dolum alanı. Vural’ın adamları, muhtemelen ana girişten sevkiyatı yapacak.”
Metin, haritaya işaret ederek ekledi. “Ama doğu tarafı, bizim sızmamız için ideal. Eğer oradan ilerlersek çatışmaya girmeden içeriyi temizleyebiliriz.”
Selim, haritayı dikkatle inceledikten sonra başını kaldırdı. “Bunu sadece bir operasyon olarak düşünmeyin. Bu bizim için bir savaş. Vural’ın bu şehirdeki köklerini söküp atacağız. Yarın gece hareket ediyoruz.”
Odadaki herkes, Selim’in kararlılığını görünce başlarını onaylarcasına salladı. Bu seferki hamle, hem Selim hem de Vural için bir dönüm noktası olacaktı.
---
Gece Baskınına Hazırlık
Selim, gece boyunca uyumadan planları gözden geçirdi. Silahlar temizlendi, ekipmanlar hazırlandı. Herkes son hazırlıklarını yaparken, Selim tek başına fabrikanın bir köşesinde durdu. Kafasından geçen düşünceler, intikam ve zafer arasında gidip geliyordu. Bu savaşı kazanmak zorundaydı.
Metin, sessizce Selim’in yanına yaklaştı. “Abi, her şey hazır. Yarın gece tarih yazacağız.”
Selim, kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra başını hafifçe salladı. “Yarın gece, herkes ya zafer kazanacak ya da toprağa girecek.”
---
Bölüm Sonu
O gece şehirde derin bir sessizlik hakimdi. Ancak bu sessizliğin altında, bir fırtına kopmaya hazırdı. Selim ve Vural’ın hamleleri birbirine kilitlenmiş, ölümcül bir satranç oyununa dönüşmüştü. Bir sonraki hamle, kimsenin tahmin edemeyeceği bir sona doğru ilerliyordu.