Şehrin sokaklarında tansiyon her zamankinden yüksekti. Selim ve ekibi, gece yarısı yapılacak olan kömür madeni baskınına saatler kala son hazırlıklarını tamamlıyordu. Fabrikanın içinde hummalı bir çalışma vardı. Silahlar kontrol ediliyor, patlayıcılar dikkatle yerleştiriliyordu. Yavuz, ekipmanların tam olup olmadığını bir kez daha gözden geçirirken Metin, haritayı masanın üzerine yaymış, giriş-çıkış noktalarını tekrar işaretliyordu.
Selim, odanın bir köşesinde sessizce duruyor, olan biteni izliyordu. Gözlerinde derin bir düşünce hâkimdi. Vural’a karşı başlattığı bu savaş, onun için bir ölüm kalım meselesiydi. Eğer bu operasyon başarısız olursa, sadece kendi hayatı değil, tüm ekibinin hayatı da tehlikeye girecekti. Daha da önemlisi, şehir tamamen Vural’ın kontrolüne geçecekti.
---
Hazırlıklar ve Vedalar
Selim, bir süre sonra ağır adımlarla masaya doğru yürüdü. Ekibinin gözleri, bir liderin vereceği emri bekliyordu. Selim, kısa bir sessizlikten sonra konuşmaya başladı:
“Bu gece bizim için bir dönüm noktası olacak. Vural, bu şehirde kurduğu terör saltanatını büyütmeye devam ediyor. Onu durdurmazsak, yarın hepimiz sıradan hedefler olacağız. Bugün burada bulunan herkes, bu savaşı bitirmek için hazır. Ama şunu bilin: Bu işin dönüşü yok. Girmek isteyen şimdi girsin, ama korkan ya da çekinceleri olan varsa, şimdi konuşsun.”
Kimse yerinden kıpırdamadı. Yüzler, kararlılık ve öfkeyle doluydu. Yavuz, hafif bir tebessümle Selim’e döndü.
“Abi, seninle bu yola çıktık. Gerekirse son nefesimize kadar savaşırız.”
Metin de başını salladı. “Biz hazırız. Yeter ki bu iş bitsin.”
Selim, ekibinin kararlılığını gördüğünde derin bir nefes aldı. Artık geri dönüş yoktu.
---
Operasyon Başlıyor
Gece yarısı saat tam 02.00’de, ekip dört zırhlı araçla fabrikadan ayrıldı. Hedef, şehrin dışındaki terk edilmiş kömür madeni idi. Yol boyunca hiçbir konuşma yapılmadı. Herkes kendi düşünceleriyle meşguldü. Silahlar kontrol ediliyor, mermiler tekrar sayılıyordu.
Maden bölgesine vardıklarında, ekip araçlardan sessizce indi. Selim ve Yavuz, etrafı dikkatle incelerken Metin, termal dürbünle madenin girişini gözetliyordu.
“Burası bir kale gibi korunuyor,” dedi Metin, dürbünü Selim’e uzatarak. “En az otuz adam var. Ağır silahlar da var gibi görünüyor.”
Selim, dürbünü alıp bir süre baktıktan sonra başını salladı. “Sessizce ilerleyeceğiz. Doğu tünelinden sızıp içeri gireceğiz. Ama içeride çatışma kaçınılmaz.”
---
Madenin İçinde
Doğu tünelinden sessizce ilerleyen ekip, ağır adımlarla derin karanlığa daldı. Tünelin içi nemliydi ve her adımda yankılanan ayak sesleri gerilimi daha da artırıyordu. Yavuz, elindeki fenerle yolu aydınlatırken Selim önde ilerliyordu.
Tünelin sonunda geniş bir alana ulaştılar. Burada Vural’ın adamlarının madenin içini bir operasyon merkezi gibi düzenlediği görülüyordu. Ağır makineler, sandıklar ve silahlarla dolu bir alan vardı. Ancak tam o sırada, bir adamın tiz sesi duyuldu.
“Kim var orada?”
Selim, hemen işaretle ekibine durmalarını söyledi. Ancak adam çoktan alarma geçmişti. Birkaç saniye içinde, madenin içinde yankılanan bağırışlar duyuldu.
“Baskın var! Silahlarınızı alın!”
---
Kanlı Çatışma
Selim, bu noktada tereddüt etmedi. “Ateş serbest!” diye bağırarak öne atıldı. Ekibi, önceden belirlenen stratejiye göre pozisyon aldı. Silah sesleri karanlık madende yankılandı. Vural’ın adamları, neye uğradıklarını anlamadan yere düşmeye başlamıştı.
Metin, bir köşeye sığınmış, sniper tüfeğiyle adamları teker teker indiriyordu. Yavuz ise elindeki makineli tüfekle ilerleyerek bir yandan da ekibin arkasını kolluyordu. Selim, ön safta, tabancasıyla hedef aldığı her adamı yere seriyordu.
Ancak Vural’ın adamları çetin cevizdi. Giderek daha çok adam madenin içine doluşmaya başladı. Karşı ateş yoğunlaştı. Selim’in adamlarından biri vurulup yere düştüğünde, Metin sinirle bağırdı.
“Selim, adamlarımızı kaybediyoruz! Daha fazla dayanamıyoruz!”
Selim, kısa bir süre düşündükten sonra patlayıcıları yerleştirme planına geçti. “Patlayıcıları hazırlayın! Burası başlarına yıkılacak!”
---
Patlama ve Kaçış
Patlayıcılar dikkatle madene yerleştirildi. Selim, son kontrolü yaptıktan sonra herkesi geri çekilmeye çağırdı. Geri sayım başladığında, Vural’ın adamları hâlâ çatışmayı sürdürüyor, çıkışları zorlaştırıyordu.
Sonunda, patlamalar madenin her köşesini sardı. Büyük bir gürültüyle tavan çökerken, içerideki birçok adam enkazın altında kaldı. Selim ve ekibi, dışarı çıkmayı başardıklarında nefes nefese kalmışlardı.
Yavuz, arkasına bakarak yıkılmış madeni izledi. “Bittiler… Hepsi bitti.”
Ancak Selim, hâlâ rahatlamış görünmüyordu. “Hayır,” dedi, dişlerini sıkarak. “Bu sadece başlangıç. Vural’ın gücünün küçük bir kısmını yok ettik. Ama şimdi o, intikam için gelecektir.”
---
Gece, patlamaların ardından derin bir sessizliğe bürünmüştü. Selim ve ekibi, şehre geri dönmek üzere araçlara bindiklerinde herkesin aklında aynı soru vardı: Bu savaş, hangi tarafa daha fazla zarar verecekti?
Selim’in yüzündeki kararlılık, bu mücadelenin henüz bitmediğini gösteriyordu. Vural, şimdi daha da güçlü bir şekilde saldıracaktı. Ancak Selim, her hamlesinde bu savaşı kazanmak için hazırlıklıydı. Bu satranç oyununda, kaybeden tarafın şansı olmayacaktı.
Kartlar Masaya
Selim, derin bir nefes alarak odanın içindeki sigara dumanına karışan gergin sessizliği bozdu. Tekerlekli deri koltukta oturmuş, karşısındaki adamlara bakıyordu. Odanın loş ışığı, yüz hatlarını keskinleştirmiş, otoriter bir hava katmıştı. Gözlerini ağır ağır odadaki herkese çevirdi. Burada bulunan herkes, şehirdeki suç dünyasının büyük isimleriydi. Ama bugün Selim'in çağrısıyla bir araya gelmişlerdi.
Toplantının amacı açıktı: Selim, artık kontrolü tamamen eline almak istiyordu. Fakat bu masada oturanların çoğu, Vural’a ya bağlıydı ya da onun gücünden korkuyordu. Selim’in planı netti; ya onları yanına çekecek ya da hepsini ortadan kaldıracaktı.
---
Masada Fırtına Öncesi Sessizlik
“Arkadaşlar,” dedi Selim, ses tonunu yükseltmeden ama kesin bir şekilde, “Bugün burada hepimizin geleceği için toplandık. Şehirde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ya bu düzeni beraber kurarız ya da kaosun içinde yok oluruz.”
Masada oturanlardan biri, Selim’in sözünü keserek alaycı bir kahkaha attı. Bu kişi, yıllardır Vural’a sadık kalan ve onun adına birçok kirli iş yapan Hakan’dı.
“Kaos mu dedin Selim?” diye sordu, alaycı bir şekilde. “Vural’ın kurduğu düzen zaten bir kaos değil mi? Eğer onu devirmeyi düşünüyorsan, bil ki seninle birlikte herkesin sonu gelir. Vural, masadaki herkesin geçmişini ve zaaflarını biliyor. O adamı karşına almak, kendi mezarını kazmaktır.”
Selim, Hakan’a doğru eğildi. Sesi alçaldı ama tonu tehditkârdı.
“Eğer bu masada bana ihanet eden birini görürsem, o mezarı kendim kazarım. Ama içine seni koyarım, Hakan.”
---
İlk Çatışma
Masada tansiyon yükselirken, dışarıdan bir patlama sesi duyuldu. Herkes bir anda irkildi. Selim’in korumalarından biri hızla içeri girdi.
“Selim Bey! Bizi kuşatıyorlar. Vural’ın adamları burayı bastı!”
Selim, hızla ayağa kalktı ve masadakilere döndü. “İşte size bir tercih daha. Şimdi kimden yana olduğunuzu seçin. Ya benimle savaşırsınız ya da Vural’ın köpeği olarak burada ölürsünüz.”
Kimse bir şey demeden, kendi silahlarına sarılmaya başladı. Selim, hızla planını kafasında kurdu. Bu baskın, Vural’ın gücünü göstermek için yaptığı bir hamleydi. Ama Selim, bu saldırıyı fırsata çevirecekti.
---
Kanlı Baskın
Dışarıdaki çatışma, binayı adeta cehenneme çevirmişti. Vural’ın adamları, ağır silahlarla binayı kuşatmış, Selim’in korumalarını birer birer yere seriyordu. Selim, masadan hızla uzaklaşıp binanın arka çıkışına yöneldi. Yanında Yavuz ve Metin vardı.
“Metin, arka çıkıştan destek ekibi çağır. Yavuz, sen benimle gel. Onlara bir ders vereceğiz,” dedi Selim.
Yavuz, Selim’in peşinden koşarken, silahını her an tetikte tutuyordu. “Abi, bu adamlar organize. Çıkışımızı engellemeye çalışıyorlar.”
Selim durdu, derin bir nefes aldı. “O zaman bu binayı onlara mezar yaparız.”
---
Tuzağın Kurulması
Selim ve ekibi, bina içinde kalan son koridorlara hızla patlayıcılar yerleştirdi. Vural’ın adamları içeriye girmeye çalışırken, Selim binanın içindeki tüm elektrik sistemlerini kesti. Loş ışık tamamen kaybolmuş, bina zifiri karanlığa bürünmüştü.
“Yavuz, hazır mısın?” diye sordu Selim, elindeki detonatöre bakarak.
Yavuz gülümsedi. “Hazırım. Ama bunu yaparsak içeridekilerin çoğu sağ çıkamaz.”
Selim, kararlı bir şekilde başını salladı. “Bu savaşı kazanmamız için fedakârlık şart.”
---
Kaosun Ortasında
Patlamalar birbiri ardına gerçekleşti. Koridorlar yıkılmış, içerideki Vural’ın adamları ya ölmüş ya da sıkışıp kalmıştı. Selim, toz ve dumanın arasından Yavuz’la birlikte dışarı çıkmayı başardı. Ancak dışarısı da en az bina kadar tehlikeliydi.
Metin, dışarıda yanan bir arabanın arkasına saklanmış, etrafına ateş açıyordu. “Selim! Çıkış yolu bulduk ama burası da çatışma alanı gibi!” diye bağırdı.
Selim, hızla etrafına baktı. Durum kötüydü ama bir fırsat yakalamıştı. Karşı binanın çatısında, Vural’ın sağ kolu olarak bilinen Zeki’yi fark etti. Selim, hemen Yavuz’a döndü.
“Yavuz, beni koru. Zeki’yi indirirsek bu baskının sonu gelir.”
Yavuz, tereddüt etmeden ateş açmaya başladı. Selim, fırsatı değerlendirip hızla karşı binaya doğru koştu. Her adımı tehlikeyle doluydu ama gözlerini Zeki’den ayırmıyordu.
---
Yüzyüze Hesaplaşma
Selim, çatıya ulaştığında karşısında Zeki’yi buldu. Zeki, elindeki tabancayı doğrultmuştu ama Selim’in geldiğini fark etmemişti. Selim, hızlı bir hamleyle Zeki’nin silahını elinden düşürdü ve ikisi arasında kıyasıya bir boğuşma başladı.
Zeki, Selim’in üzerine çullanıp onu çatının kenarına doğru sürükledi. “Vural seni öldürecek! Bunu biliyorsun, değil mi?” diye bağırdı.
Selim, dişlerini sıkarak Zeki’yi itip yere savurdu. “Vural önce benimle yüzleşmek zorunda. Ama sen bugünü göremeyeceksin.”
Son sözlerini söyledikten sonra, Zeki’yi çatının kenarından aşağı itti. Zeki’nin çığlığı geceye karışırken, Selim derin bir nefes aldı.
---
Bölüm Sonu
Selim, çatıda yalnız başına ayakta duruyordu. Aşağıda çatışma durmuş, Vural’ın adamları geri çekilmişti. Selim, elini yüzüne götürüp alnındaki teri sildi. Bu bir zaferdi ama aynı zamanda bir uyarı.
Bu savaş, daha yeni başlıyordu. Vural, kayıplarının intikamını almak için daha da güçlü bir şekilde gelecekti. Ama Selim, tüm bu çatışmaların sonunda yalnızca bir kişinin ayakta kalacağını biliyordu: Ya o ya Vural.