Selim, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte uyanmıştı. Yağmur durmuş, şehrin sokakları gecenin sessizliğini üzerinden atmaya başlamıştı. Ama Selim için huzur hala uzaktı. Gece boyunca, Alper’le yaptığı anlaşmanın olası sonuçlarını düşünmekten gözüne uyku girmemişti. Zihni, hem VitaNova’nın bir sonraki hamlesini tahmin etmeye hem de Alper’in ne tür bir oyun oynadığını çözmeye çalışıyordu.
Ferhat içeri girdiğinde, Selim masanın başında haritaları inceliyordu. Üzerinde işaretlenmiş kırmızı noktalar, VitaNova’nın sevkiyat güzergahlarını gösteriyordu.
“Abi, gece uyumadın mı?” diye sordu Ferhat, endişeli bir sesle.
“Uyumak mı? Bizim gibi adamların lüksü değil bu, Ferhat,” dedi Selim, haritadan gözlerini ayırmadan. “Alper, bizi sevkiyata yönlendirdi. Ama asıl planı bu değil. Bizi oraya çekip köşeye sıkıştıracaklarından eminim. Hazırlıklı olmalıyız.”
Ferhat, bir süre sessiz kaldıktan sonra, “Haklısın abi. Ama bu işi kazasız belasız atlatmamız gerekiyor. Hem Alper’e hem de VitaNova’ya aynı anda meydan okumak intihar gibi,” dedi.
Selim, haritayı katlayarak masadan kalktı. “Bazen intihar gibi görünen işler, düşmanını beklenmedik bir yerden vurmak için en iyi fırsattır. Ama önce bu sevkiyatın detaylarını öğrenmemiz gerekiyor.”
Bilgi Sızdırma Operasyonu
O sabah Selim, ekibine görev dağılımı yaptı. Rıza ve Ferhat, sevkiyat bilgilerini sızdıracak güvenilir bir kaynağa ulaşmakla görevlendirilmişti. Kaynak, VitaNova’nın eski muhasebecilerinden biri olan Taner’di. Birkaç yıl önce örgütle yollarını ayıran Taner, şimdilerde şehrin dışında, izini kaybettirmeye çalışarak yaşıyordu.
Rıza, Taner’in bulunduğu köhne kulübeye vardığında, güneş tam tepeye çıkmıştı. Kapıyı tıklatmadan önce Ferhat’la kısa bir göz teması kurdu. Ferhat başını salladı ve arkasını kollamak üzere pozisyon aldı.
Kapı açıldığında, karşılarında Taner’in endişeli yüzü belirdi. Yaşı ilerlemiş, gözlerinin altı çökmüştü. Onları tanıdığı anda, yüzünde korkuyla karışık bir rahatlama ifadesi belirdi.
“Rıza... Ferhat... Neden buradasınız?” diye sordu, sesi titreyerek.
“Taner abi, bilgiye ihtiyacımız var,” dedi Rıza, doğrudan konuya girerek. “VitaNova’nın sevkiyatını öğrenmemiz gerekiyor. Yardım edersen seni koruruz.”
Taner bir an düşündü. Ardından içeriyi işaret ederek, “Girin,” dedi.
Kulübenin içinde, Taner eski bir sandalyeye oturdu ve önündeki dosyaları karıştırmaya başladı. “VitaNova... hâlâ o pisliklerle uğraşıyor musunuz?”
Ferhat, kapıya yaslanarak etrafı gözlüyordu. “Evet, Taner abi. Ama bu kez onların kökünü kazıyacağız. Sevkiyat ne zaman ve nerede?”
Taner derin bir nefes aldı ve bir kağıdı masanın üzerine koydu. “Sevkiyat yarın gece, limanda yapılacak. Ama dikkatli olun. Bu sadece bir sevkiyat değil; büyük bir operasyon. Onlar da hazırlanıyor.”
Rıza, kağıdı alıp dikkatlice inceledi. “Teşekkürler, Taner abi. Borcunu ödedin.”
Tam o sırada, dışarıdan bir motor sesi duyuldu. Ferhat hemen pencereden baktı. Siyah bir SUV hızla yaklaşıyordu.
“Lan, peşimizdeler!” diye bağırdı Ferhat.
Kaçış
Taner panikle yerinden fırladı. “Burada olduğumu öğrenirlerse beni öldürürler!”
Rıza, onu kolundan tutarak, “Sakin ol! Seni de kurtaracağız,” dedi.
SUV’dan inen adamlar, ağır silahlarla kulübeye doğru ilerliyordu. Ferhat, kapının arkasına geçip ateş açmaya başladı. Rıza, Taner’i koruyarak geri çekildi.
Selim’in verdiği talimatlarla, çatışmalardan kaçınmak öncelikliydi. Ama şimdi kaçış imkansız görünüyordu. Rıza, Ferhat’a bağırdı: “Ferhat, yol aç! Buradan hemen çıkmamız lazım!”
Ferhat, kulübenin arka kapısını kırarak bir çıkış yolu buldu. “Çıkın! Ben burayı oyalayacağım!”
Rıza ve Taner hızla oradan uzaklaşırken, Ferhat elindeki tüfekle düşmanlarını engellemeye çalışıyordu. Ancak düşman sayısı fazlaydı ve mermiler neredeyse bitmek üzereydi. Tam köşeye sıkıştığı anda, Rıza geri dönüp ateş açtı ve Ferhat’a kaçması için bir fırsat yarattı.
“Gel, Ferhat! Zamanımız yok!” diye bağırdı.
Sonunda üçü birlikte oradan uzaklaşmayı başardı. Ancak bu çatışma, düşmanlarının bir adım geride olmadığını açıkça göstermişti.
Selim’in Planı
Eve döndüklerinde Selim, onları kapıda karşıladı. Rıza, kağıdı uzatarak, “Abi, sevkiyat bilgilerini aldık. Ama az daha canımızdan oluyorduk,” dedi.
Selim kağıdı alıp inceledikten sonra, “Güzel. Şimdi sıra onları tuzağa çekmekte,” dedi, yüzünde bir gülümsemeyle.
Ferhat şaşkınlıkla, “Tuzak mı? Abi, biz zaten bir tuzağın içindeyiz,” dedi.
Selim, masaya oturup planını anlatmaya başladı. “Bu sevkiyat, sadece bir kargo değil. Onların gücünü göstermek için bir şov. Ama biz bu şovu onların başına yıkacağız. Limanda birkaç sürprizimiz olacak.”
Tuzak Kuruluyor
O gece, Selim ve ekibi limana doğru hareket etti. Yanlarında getirdikleri patlayıcıları stratejik noktalara yerleştirdiler. Amaç, hem sevkiyatı yok etmek hem de VitaNova’ya büyük bir darbe indirmekti.
Selim, limandaki bir konteynerin üzerine çıkarak, aşağıdaki hareketliliği izledi. Sevkiyat başlamıştı. Tırlar ve adamlar her yerdeydi. Selim, telsizi eline alarak, “Herkes hazır mı?” diye sordu.
Rıza ve Ferhat’tan onay geldi.
Selim derin bir nefes aldı ve “Bismillah,” dedi.
Tam o anda, ilk patlama gerçekleşti. Liman, alevler içinde kalırken VitaNova’nın adamları panikle kaçışmaya başladı. Selim’in ekibi, kaosu kullanarak limanı tamamen ele geçirdi.
Ama işler bekledikleri gibi gitmedi. Patlamaların ardından Alper’in adamları da ortaya çıktı. Selim, hemen durumun farkına vardı: “Bu bir tuzaktı... ama bizim için değil, Alper için!”
Alper’in ekibiyle VitaNova’nın adamları arasında çatışma çıkarken, Selim ve ekibi sessizce kaosu izliyordu. Selim, sessizce gülümsedi. Bu savaşı kazanan kim olursa olsun, asıl kazanan kendisi olacaktı.
Çıkmaz Sokak
Limandaki patlamaların ardından Selim ve ekibi, planın başarıyla uygulandığına emindi. Ancak Alper’in beklenmedik müdahalesi, dengeleri bir kez daha değiştirmişti. VitaNova’nın adamları ve Alper’in ekibi arasındaki çatışma, gece boyunca devam etmiş, liman bir savaş alanına dönmüştü. Selim, her iki tarafın birbirini yıpratmasını izlerken, ekibini daha büyük bir plan için organize etmeye karar verdi.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Selim, Rıza, Ferhat ve birkaç güvenilir adamını ofiste topladı. Masanın üzerinde limandaki olaydan kurtardıkları bir çanta vardı. İçinde, VitaNova’ya ait bazı belgeler ve iki USB bellek bulunuyordu. Selim, USB’lerden birini eline alarak etrafındaki ekibine baktı.
“Bu elimizdeki, VitaNova’nın tüm sırlarını barındırıyor olabilir,” dedi Selim, sakin ama otoriter bir sesle. “Ama bir yandan da bizi ölüme götürecek anahtar olabilir. Bu bilgiyi doğru kullanmalıyız.”
Rıza, Selim’in gözlerinin içine bakarak, “Abi, bu bilgiyi hemen çözebilirsek, VitaNova’ya en büyük darbeyi indirebiliriz. Ama bunu kime güvenerek yapacağız?” diye sordu.
Ferhat araya girerek, “Bir teknoloji uzmanı bulmamız lazım. Ama güvenilir birini. Yoksa bu bilgi bizim için bir tuzak haline gelir,” dedi.
Selim, düşünceli bir şekilde başını salladı. “Haklısınız. Bu işi dışarıdan birine yaptırmak riskli. Ama içeriden kimseye de güvenemeyiz.”
Zeki’nin Teklifi
O sırada kapı çalındı ve içeri Zeki girdi. Zeki, Selim’in eski dostlarından biriydi; teknoloji ve istihbarat konusunda uzmanlaşmış bir hacker’dı. Ancak Zeki, yıllar önce bir görev sırasında yaptığı hatayla Selim’in güvenini zedelemişti.
Selim, Zeki’yi görünce kaşlarını çattı. “Senin burada ne işin var, Zeki?”
Zeki, sakin bir şekilde ilerledi ve çantaya doğru işaret etti. “O USB’lerin içinde ne olduğunu öğrenmek istiyorsunuz, değil mi? Sana yardım edebilirim.”
Ferhat, hemen Zeki’ye doğru adım attı. “Sana neden güvenelim? Geçmişini unuttuk mu sandın?”
Zeki, Selim’e dönerek, “Bak, biliyorum bana güvenmiyorsun. Ama bu iş senin düşmanın benim de düşmanım. VitaNova sadece seni değil, benim de hayatımı mahvetti. Bana bir şans ver,” dedi.
Selim, kısa bir sessizliğin ardından derin bir nefes aldı. “Tamam, Zeki. Ama unutma, bu işte bir hata yaparsan, seni ilk ben öldürürüm.”
USB’nin Sırları
Zeki, ofiste bulunan bir bilgisayara USB’yi yerleştirdi ve şifreleme yazılımını çalıştırmaya başladı. Ekran, karmaşık kodlarla dolup taşarken, odada gerilim hissediliyordu.
“Bu USB, VitaNova’nın son beş yıldaki tüm finansal işlemlerini barındırıyor,” dedi Zeki, ekranı işaret ederek. “Ama burada daha ilginç bir şey var. Örgütün lideri Selim Vural’ın kişisel notları. Görünüşe göre bir sonraki hedefleri, uluslararası bir anlaşmayı sabote etmek.”
Rıza şaşkınlıkla, “Uluslararası bir anlaşma mı? Ne gibi?” diye sordu.
Zeki, ekrandaki bir belgeyi büyüterek açıkladı. “Bir organ ticareti sevkiyatı. Avrupa’dan büyük bir alıcıyla anlaşma yapmışlar. Bu sevkiyat, onların en büyük gelir kaynağı olacak.”
Selim, masanın üzerine eğilerek belgeleri inceledi. “Bu sevkiyatı sabote edersek, VitaNova’yı tamamen iflas ettirebiliriz. Ama bu onların daha da tehlikeli hale gelmesine yol açar.”
Ferhat, sert bir şekilde yumruğunu masaya vurdu. “Abi, bu şansı kaçıramayız! Onları kökünden kurutmalıyız.”
Selim, kısa bir süre düşündü ve sonra kararını verdi. “Tamam. Sevkiyatı durduracağız. Ama bu işte dikkatli olmalıyız. Zeki, başka bir bilgi bulursan hemen haber ver.”
İçerideki Hain
O günün ilerleyen saatlerinde, Selim, VitaNova’nın bir sonraki hamlesini öğrenmek için limana bir casus göndermeye karar verdi. Ekipteki güvenilir adamlardan biri olan Murat, bu iş için gönüllü oldu. Ancak Selim, Murat’a pek güvenmiyordu.
“Bu iş çok hassas, Murat,” dedi Selim, ciddi bir tonla. “Eğer bizi satarsan, sana ne olacağını biliyorsun.”
Murat, başını sallayarak, “Abi, sana ihanet etmem. Beni tanıyorsun,” dedi.
Ancak Selim’in içinde bir şüphe vardı. Murat’ın son zamanlardaki davranışları, ekibin diğer üyelerince de sorgulanıyordu. Selim, bir yandan bu şüpheyle baş etmeye çalışırken, diğer yandan Murat’ı izlemeleri için Rıza ve Ferhat’a talimat verdi.
Çıkmaz Sokak
Gece olduğunda, Murat, VitaNova’nın limandaki gizli deposuna doğru yola çıktı. Selim ve ekibi uzaktan izliyordu. Ancak işler beklenmedik bir şekilde gelişti.
Murat, depoya vardığında içerideki adamlarla hızlı bir şekilde konuşmaya başladı. Selim, dürbünle izlerken, Murat’ın VitaNova’nın liderlerinden biriyle el sıkıştığını gördü.
“İşte bu!” dedi Selim, öfkeyle. “Murat bizi satmış!”
Tam o anda, Murat’ın yaptığı konuşma, Selim’in telsizine düşen bir sinyalle netleşti. Murat, Selim’in bir sonraki planını VitaNova’ya aktarıyordu.
“Ferhat, Rıza!” diye bağırdı Selim. “Hemen harekete geçin. Murat’ı yakalayın!”
Son Darbe
Ferhat ve Rıza, hızla depoya doğru ilerledi. Ancak Murat, Selim’in planlarını anlatmayı bitirmişti bile. VitaNova’nın adamları, Selim ve ekibinin pusu kurduğunu öğrenmiş, karşı saldırıya hazırlanmaya başlamıştı.
Ferhat, kapıyı kırarak içeri girdiğinde Murat’ı yere yatırıp etkisiz hale getirdi. Ancak dışarıda çatışma çoktan başlamıştı.
Selim, limandan gelen silah seslerini duyduğunda, işlerin ne kadar kötüye gittiğini anladı. VitaNova, beklenenden hızlı hareket etmiş ve Selim’in kurduğu tuzağı tersine çevirmişti.
Depodan kaçmayı başaran Selim ve ekibi, Murat’ı da yanlarına alarak uzaklaştı. Ancak bu ihanet, ekibin içindeki güven bağlarını derinden sarsmıştı.
Selim, arabada Murat’a döndü ve soğuk bir sesle, “Bana ihanet etmenin bedelini ödeyeceksin,” dedi.
Murat, korkuyla yalvarmaya başladı. “Abi, beni dinle! Mecbur kaldım! Ailemi tehdit ettiler!”
Selim, bir süre sessiz kaldıktan sonra, “Sana bir şans vereceğim,” dedi. “Ama bu son olacak. Şimdi, VitaNova’nın planlarını alt etmek için daha büyük bir hamle yapmalıyız.”
Gece, Selim’in zihninde yeni bir planla birlikte sona ererken, ihanetin acı tadı ekibin üzerinde bir gölge gibi durmaya devam ediyordu.