Şehir, gecenin karanlığına gömülmüştü. Sokak lambalarının titrek ışıkları, yorgun caddelere hayat vermeye çalışsa da, karanlığın içinde bir şeyler kıpırdanıyordu. Selim’in kafasında son buluşmanın yankıları hâlâ tazeydi. Yavuz’un söyledikleri ve Vural’ın sürekli artan baskısı, onu bir çıkmazın içine sürüklüyordu. Şimdi, her zamankinden daha dikkatli olmalıydı. Dostları kadar düşmanları da bu şehirde nefes alıyordu ve her biri ölümcül birer tehdit haline gelmişti.
Yeni Planlar
Selim, sabaha kadar oturduğu çalışma masasında haritaları ve notları inceleyerek strateji geliştirmeye çalışıyordu. Odaya Metin girdiğinde, Selim derin bir nefes alıp geriye yaslandı.
“Abi, Yavuz’un ekibinden bir sızıntı aldık,” dedi Metin, elindeki dosyayı masanın üzerine bırakırken.
Selim, dosyayı açıp hızla göz gezdirdi. İçindeki belgeler, Vural’ın son hareketlerini ve adamlarının yerleşim düzenlerini içeriyordu. Ayrıca, Yavuz’un Selim’i yalnız bırakmadığını gösteren bir not da vardı.
“Vural’ın yeni hedefi belli olmuş,” diye devam etti Metin. “Şehirdeki tüm bağlantıları temizleyecekmiş. Özellikle bizim üzerimize geliyor.”
Selim, dosyayı kapatıp gözlerini Metin’e dikti. “Bu şehirde kimseyi temizleyemez. Temizlemeye kalkarsa, o da kirlenecek. Vural’ın planlarını bozmak için elimizde bir fırsat var.”
Metin, tereddütle Selim’e baktı. “Ama bu, Yavuz’a daha çok yaklaşmamız gerektiği anlamına geliyor, abi. Ona güvenebilir miyiz?”
Selim, birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra başını kaldırdı. “Yavuz’a güvenmek zorunda değiliz. Onun da bizi kullanmaya çalışacağını biliyorum. Ama onunla çalışmazsak, bu savaşı kazanamayız.”
Karanlıkta Bir Hamle
Selim, o akşam Yavuz’la iletişime geçti. İkili, bu kez daha gizli bir yerde buluşmayı kararlaştırdı. Yavuz, Selim’i kendi dünyasına çekmeye çalışıyordu. Ancak Selim’in asıl amacı, Yavuz’un planlarını öğrenmek ve Vural’a karşı kullanabileceği bir koz elde etmekti.
Buluşma yeri, şehir dışında terk edilmiş bir fabrika binasıydı. Selim, buluşmaya yalnız gitmeyi tercih etmişti. Metin ve diğer adamları, fabrikanın çevresinde gizlice pozisyon almıştı. Selim’in güvenliği her zamankinden daha önemliydi.
Fabrikanın karanlık koridorlarından geçerken, Selim’in ayak sesleri yankılanıyordu. Yavuz, fabrikanın ortasında, eski bir masanın başında oturuyordu. Yanında birkaç adamı vardı, ama bu kez daha az güvenlik önlemi almış gibiydi.
“Selim, hoş geldin,” dedi Yavuz, alaycı bir gülümsemeyle. “Burası biraz kasvetli olabilir, ama meselelerimizi konuşmak için yeterince güvenli.”
Selim, masanın karşısına geçip oturdu. Gözleri, Yavuz’un her hareketini dikkatle takip ediyordu. “Güvenli olduğunu umuyorum, çünkü bu buluşmanın ardından işler daha da karışabilir.”
Yavuz, masanın üzerindeki bir dosyayı Selim’e uzattı. “Vural’ın son planı burada. Şehri tamamen ele geçirmeye çalışıyor. Ama bu sefer daha büyük bir oyun peşinde. Yurt dışından bazı ortaklar getirmiş. Silah sevkiyatını genişletiyor.”
Selim, dosyayı alıp inceledi. İçindeki bilgiler, Vural’ın yeni sevkiyat noktalarını ve iş birliği yaptığı yabancı mafya gruplarını içeriyordu. Bu bilgiler, Selim için büyük bir koz olabilirdi.
“Bunun karşılığında ne istiyorsun, Yavuz?” diye sordu Selim.
Yavuz, hafifçe gülümseyip geriye yaslandı. “Benim istediğim tek şey, Vural’ın devrilmesi. Bu şehirde güç dengesi değişmeli. Seninle çalışarak bunu başarabileceğimi düşünüyorum.”
Selim, Yavuz’un sözlerini tarttı. Onun asıl niyetini anlamaya çalışıyordu. Ancak şu an, bu bilgiler olmadan Vural’a karşı hareket etmek imkânsızdı.
Beklenmedik Baskın
Tam o sırada, dışarıdan silah sesleri duyuldu. Selim, hızla yerinden kalktı ve silahını çekti. Yavuz’un adamları da tetikteydi.
“Bu da neyin nesi?” diye sordu Selim, Yavuz’a.
Yavuz, kaşlarını çatarak kapıya yöneldi. “Sanırım biri bizi izliyordu.”
Fabrikanın dışına çıktıklarında, Metin’in ekibinden biri hızla Selim’e doğru koştu. “Abi, Vural’ın adamları burayı bastı! Etrafımızı sardılar!”
Selim, durumu hızla analiz etti. Bu bir tuzaktı. Ancak tuzağın kimin tarafından kurulduğu hâlâ belirsizdi. Yavuz mu, yoksa Vural mı?
“Adamlarını topla, Yavuz,” dedi Selim, dişlerini sıkarak. “Eğer bu işten sağ çıkarsak, sana borçlu olacağımı düşünme. Bu savaşı ben yöneteceğim.”
Yavuz, alaycı bir gülümsemeyle başını salladı. “Elbette, Selim. Ama önce şu adamlardan kurtulmamız gerekiyor.”
Fabrikanın etrafında çatışma başlamıştı. Selim, adamlarını organize ederek Vural’ın saldırganlarına karşı koymaya çalışıyordu. Ancak sayı üstünlüğü Vural’ın tarafındaydı.
Çıkış Planı
Selim, Metin’e dönerek hızlıca talimatlar verdi. “Herkesi kuzey kapısına yönlendir. Oradan çıkacağız. Ama dikkatli olun, Vural’ın adamları tuzak kurmuş olabilir.”
Metin, talimatları yerine getirmek için hızla harekete geçti. Selim ise Yavuz’la birlikte arka kapıya doğru ilerliyordu. İkili, çatışmanın ortasında sırt sırta vererek ilerliyordu.
“Selim, bu işten sağ çıkarsak, şunu unutma,” dedi Yavuz, nefes nefese. “Benimle çalışmaktan başka seçeneğin yok.”
Selim, gözlerini Yavuz’dan ayırmadan cevap verdi. “Bu iş bittiğinde, kimsenin seçeneği kalmayacak.”
Gece, çatışmalarla sona erdiğinde, Selim ve Yavuz fabrikadan çıkmayı başarmıştı. Ancak bu, sadece daha büyük bir savaşın başlangıcıydı. Vural, her zamankinden daha güçlüydü ve Selim’in bir sonraki hamlesi, sadece kendisinin değil, tüm ekibinin kaderini belirleyecekti.
Şehir, karanlığın içinde kıpırdanmaya devam ederken, Selim’in zihninde tek bir düşünce vardı: “Bu savaşı ya ben kazanacağım, ya da hepimiz yok olacağız.”
Kan ve İhanet
Sabahın erken saatlerinde, güneş şehri grilikle örtmüş, sokaklar soğuk bir rüzgârla ürpermişti. Selim, geceden kalma yorgunlukla ofisinde oturuyordu. Önündeki masada Yavuz’dan aldığı dosyalar duruyordu. Fabrikadan çıkarken yaşadıkları çatışma, bir uyarı niteliğindeydi. Vural, Selim’in her hareketini izliyordu ve bu kez saldırıya hazırlıksız yakalanmak gibi bir lüksü yoktu.
Yeni Bir Yol
Selim, kahvesinden bir yudum alırken kapı hafifçe aralandı. Metin, yüzünde ciddi bir ifadeyle içeri girdi.
“Abi, geceki baskının detayları belli oldu,” dedi Metin, masanın kenarına yaslanarak.
Selim, bakışlarını kaldırmadan konuştu. “Kim sızdırmış?”
Metin, derin bir nefes aldı. “Abi, içeride bir hain var. Yavuz’un ekibinden ya da bizden biri, Vural’a bilgi taşıyor.”
Bu cümle, Selim’in dikkatini tamamen toplamasına yetti. Sandalyesinden kalkarak Metin’in yanına yürüdü.
“Kim olduğunu öğrenmek ne kadar sürer?” diye sordu Selim, gözlerini Metin’e dikerek.
Metin, tereddütle omuz silkti. “Henüz bilmiyoruz ama birkaç ipucu var. Yavuz’un adamlarından biri şüpheli görünüyor. Özellikle son birkaç gündür garip hareketler sergiliyormuş.”
Selim, yüzünde belirgin bir öfkeyle masasına döndü. “Bu işi hemen çözüyoruz. Vural’ın ne kadar bilgisi olduğunu bilmek zorundayız.”
Şüpheli Karakter
O günün ilerleyen saatlerinde, Selim ve Metin, Yavuz’un adamlarından biri olan Emir’i sorguya almak için buluşma noktasına gittiler. Buluşma, Selim’in kontrolündeki bir depoda yapılacaktı. Depo, Selim’in her türlü duruma hazırlıklı olmasını sağlayacak şekilde düzenlenmişti. İçeride boş kasalar, demir sandalyeler ve sadece Selim’in ekibinin bildiği gizli bir çıkış vardı.
Emir, sorgu odasına getirildiğinde yüzündeki soğukkanlı ifadeyi koruyordu. Selim, Emir’i bir süre sessizce izledi. Onu çözmeye çalışıyor, vücut dilinden bir şeyler okumaya uğraşıyordu.
“Emir,” diye başladı Selim, ses tonunu sakin tutmaya çalışarak. “Dün geceki baskını nasıl açıklarsın?”
Emir, kaşlarını kaldırarak başını iki yana salladı. “Ne demek istiyorsun, Selim? Benim olayla bir ilgim yok.”
Metin, masanın kenarına oturup alaycı bir şekilde güldü. “Hepinizin böyle dediğini gördük. Ama bir şekilde bilgi sızdı ve baskına uğradık. Açık konuş, yoksa işler zorlaşır.”
Emir, ellerini havaya kaldırarak savunmaya geçti. “Ben Yavuz’un emirlerini yerine getirdim. Bilgi sızdırmak gibi bir şey yapmadım.”
Selim, masanın başına geçerek Emir’in gözlerinin içine baktı. “Bu kadar kolay olmayacak. Eğer bir şey biliyorsan, şimdi konuş. Aksi takdirde bu odadan çıkamazsın.”
Emir’in yüzündeki soğukkanlılık bir an için dağıldı. Gözleri hafifçe titredi, ama hemen toparlandı. “Bilmiyorum. Bana inanmak zorundasınız.”
Selim, derin bir nefes aldı ve Metin’e döndü. “Onu yalnız bırak. Ama gözetimde olsun. Gözümüzü üzerinden ayırmayacağız.”
Yavuz’un Planı
Emir’i sorgudan sonra serbest bırakmak, Selim’in daha büyük bir planı devreye sokmasını sağlayacaktı. Onu serbest bırakır gibi yapacak, ancak bir süre boyunca takip ettirecekti. Eğer gerçekten bilgi sızdıran kişi oysa, Vural’la temasa geçeceği kesin gibiydi.
Gece yarısı olduğunda, Selim Yavuz’la görüşmek için gizli bir yer belirledi. Yavuz, son olaylardan sonra daha temkinli davranıyordu. Ancak Selim, onunla açık bir şekilde konuşmaya kararlıydı.
“Adamlarından biri sızıntı yapıyor,” dedi Selim, doğrudan konuya girerek.
Yavuz, şaşkın bir ifadeyle kaşlarını çattı. “Kim olduğunu biliyor musun?”
“Henüz emin değilim,” diye yanıtladı Selim. “Ama Emir’den şüpheleniyorum. Onu serbest bıraktık ve izliyoruz. Eğer senin adamlarından biri bize ihanet ediyorsa, bu işin sorumlusu sensin, Yavuz.”
Yavuz, derin bir nefes alıp sandalyeye yaslandı. “Selim, benim ekibimde hain istemem. Ama eğer bu işi temizlememi istiyorsan, bana güvenmek zorundasın.”
Selim, Yavuz’un sözlerini tartarken kaşlarını çattı. “Güvenmek mi? Şimdiye kadar yaptıklarınla güven kazandığını mı düşünüyorsun?”
Yavuz, sakin bir şekilde gülümsedi. “Seninle aynı gemideyiz. Eğer batarsan, ben de batarım. O yüzden, bu işi birlikte çözmeliyiz.”
İz Sürmek
Emir, o gece serbest bırakıldıktan sonra sessizce depodan ayrıldı. Ancak farkında olmadığı bir şey vardı: Selim’in adamları, onu gölge gibi takip ediyordu. Emir, şehrin daha tenha bir bölgesine doğru ilerledi ve sonunda eski bir binaya girdi.
Selim’in adamlarından biri, durumu hemen Selim’e bildirdi. Selim, Metin’i ve birkaç adamını yanına alarak o binaya doğru yola çıktı.
Bina, terk edilmiş bir görünüme sahipti. Selim, Metin’e dönerek kısa bir talimat verdi. “Sessiz olun. İçeri girip her şeyi kontrol edeceğiz. Kimseyi uyandırmayın.”
İçeri girdiklerinde, Emir’in birisiyle buluştuğunu gördüler. Karşısındaki kişi, Vural’ın sağ kolu olarak bilinen Osman’dı. Selim, bu manzara karşısında dişlerini sıkarak beklemeye devam etti.
“Plan işe yarıyor,” dedi Emir, Osman’a. “Selim ve Yavuz hâlâ birbirine güvenmiyor. Daha fazla bilgi taşırsam, onları tamamen bitirebiliriz.”
Selim, bu sözleri duyduğunda gözlerini kısarak Metin’e işaret verdi. “Hadi, şimdi alıyoruz,” diye fısıldadı.
Son Çatışma
Selim ve ekibi hızla harekete geçti. İçeri girip Emir ve Osman’ı kıstırdılar. Kısa bir çatışma çıktı, ancak Selim’in ekibi üstünlük sağlamıştı. Emir, panikle kaçmaya çalıştı, ancak Selim onu yakaladı ve silahını başına doğrulttu.
“Bize ihanet etmenin bedelini ödeyeceksin,” dedi Selim, soğuk bir sesle.
Emir, korkuyla ellerini havaya kaldırdı. “Beni öldürme! Sana her şeyi anlatacağım!”
Selim, bir süre düşündükten sonra silahını indirdi. “Konuş,” dedi sert bir şekilde. “Eğer söylediklerin yeterince iyi değilse, seni bizzat Vural’a teslim ederim.”
Emir, her şeyi itiraf etti. Vural’la yaptığı anlaşmayı, Yavuz’un ekibinden sızdırdığı bilgileri ve Selim’i nasıl oyuna getirmeye çalıştığını anlattı. Bu itiraf, Selim’in Vural’a karşı elini güçlendirecek yeni bir hamlenin kapısını açtı.
Bölüm Sonu
Selim, Emir’i yakaladığı gibi Yavuz’a götürdü. Yavuz, ihanetin boyutunu öğrenince öfkeden deliye döndü. Şimdi, Selim ve Yavuz, Vural’a karşı yeni bir plan yapmak zorundaydı. Ancak bu kez, düşmanları kadar birbirlerine de dikkat etmek zorundaydılar. Çünkü savaşta her hamle, yeni bir ihanetin kapısını aralayabilirdi.