İstanbul’un gecesi, her zamanki gibi tehlikeli bir sessizliğe bürünmüştü. Gökyüzü, şehirdeki kaosun bir aynası gibiydi: bulutlar karanlık ve ağır, ama aralarından sızan bir yıldız ışığı umut verircesine yanıp sönüyordu. Selim, VitaNova’nın arka plandaki varlığına karşı bir adım daha atmak için hazırdı. Planlar netleşmiş, herkesin görevleri belirlenmişti. Ancak karanlık ağda atılan her adım, başka bir tuzağı doğurabilirdi.
Selim’in Hesaplaşması
Karargahın toplantı odasında Selim, ekibini bir araya toplamıştı. Yüzü, son günlerdeki çatışmaların izlerini taşıyordu; gözlerinin altındaki morluklar, uykusuzluğun ve sürekli tetikte olmanın kanıtıydı.
“Bugüne kadar hep savunmada kaldık,” dedi Selim, ekibine kararlı bir bakışla. “Ama artık bu oyunu tersine çevireceğiz. Vural’ın sahaya ineceğini biliyoruz. Bu, onun zaafını kullanmamız için en büyük fırsat.”
Metin, masanın diğer ucundan sordu: “Plan ne, abi? Direkt saldırı mı yapıyoruz?”
Selim, başını iki yana salladı. “Hayır. Bu kez onun bizi aramasını sağlayacağız. Tuzak kuracağız, ama bu tuzakta dikkatli olmalıyız. En ufak bir hata, hepimizin sonu olabilir.”
Planın Uygulaması
Zeki, elindeki laptopta haritalar ve kayıtlar üzerinde çalışıyordu. “Abi, Vural’ın yeni bir sevkiyat için Pendik’te bir liman kullanacağını öğrendim. Ancak bu liman, tamamen koruma altında. Eğer burada bir hamle yapacaksak, dikkatleri başka bir yere çekmemiz lazım.”
Selim, haritaya baktı. “Pendik’i boş bırakacağız. Vural, bizi orada bekleyecek. Ancak asıl hamleyi, onun lojistik ekibine yapacağız. Eğer mal sevkiyatını kesersek, bu onu çaresiz bırakır.”
Ferhat, sabırsızca atıldı: “Abi, bu adamların sinirlerini bozmaya devam edersek, bizi daha çok sıkıştırmazlar mı?”
Selim, ona sert bir bakış attı. “Eğer korkarsan, zaten kaybettin demektir, Ferhat. Biz, kazanmak için risk alıyoruz.”
Harekâtın Başlangıcı
Gece yarısı operasyon için hazırlıklar tamamlandı. Selim ve ekibi, eski bir depoyu merkez olarak kullanarak Pendik’e doğru yola çıktılar. Depo, stratejik bir noktadaydı; hem lojistik yolları izleyebiliyor hem de gerektiğinde geri çekilme alanı sunuyordu.
Selim, telsizden herkese son talimatlarını verdi:
“Zeki, iletişim hattını kontrol altında tut. Eğer Vural’ın adamları birbirleriyle haberleşirse, bu bizim pozisyonumuzu riske atar. Ferhat, sen arka tarafta kal ve lojistik ekibini yakala. Kimseye zarar vermeden sorgulama yapacağız. Metin, yanımda kalıyorsun.”
Çatışma ve İhanet
Operasyon, ilk başlarda planlandığı gibi ilerliyordu. Lojistik ekibi, araçlarını limanın dışına park etmişti ve Selim’in adamları sessizce onları izliyordu. Ancak tam bu sırada, beklenmedik bir şekilde bir patlama sesi duyuldu. Selim, telsizi açtı: “Ferhat, neler oluyor?”
Ferhat’ın sesi panikle geldi: “Abi, biri bizi tuzağa düşürdü! Arkadan saldırıya uğradık!”
Selim’in gözleri kısıldı. Birkaç saniye düşündü ve hızla karar verdi: “Herkes geri çekilsin! Bu bir pusu!”
Metin, yanındaki duvarın arkasına siper alarak sordu: “Abi, ne yapıyoruz? Bu Vural’ın planı mı?”
Selim, soğukkanlı bir şekilde cevap verdi: “Hayır. Bu onun oyununu bozmak isteyen başka birileri. Ama kim olduklarını öğrenmek zorundayız.”
Beklenmedik Misafir
Çatışma devam ederken, sahneye yeni bir oyuncu çıktı. Bir grup silahlı adam, siyah minibüslerle olay yerine yaklaştı. Bu adamlar, Selim’in daha önce görmediği kişilerdi. Üzerlerinde VitaNova’ya ait hiçbir işaret yoktu, ancak oldukça organize görünüyorlardı.
Selim, telsizden Zeki’ye seslendi: “Zeki, yeni gelenler kim? Hemen araştır.”
Zeki’nin cevabı birkaç saniye sürdü. “Abi, bunlar başka bir çete olabilir. Ancak üzerlerinde hiçbir dijital iz yok. Sanki gölgelerden çıkmış gibiler.”
Selim, dişlerini sıktı. “Bu iş daha karmaşık hale geliyor. Geri çekiliyoruz. Bu yeni düşmanları önce anlamamız lazım.”
Geri Çekilme ve Yeni Sorular
Selim ve ekibi, kontrollü bir şekilde geri çekildi. Ancak bu, onların zaferini değil, daha büyük bir savaşın işaretini veriyordu. Ferhat, ağır yaralı bir şekilde Selim’in yanına geldi. “Abi, özür dilerim. Daha dikkatli olmalıydım.”
Selim, onu omzundan tutarak, “Bu iş kişisel değil, Ferhat. Ama bundan sonra daha dikkatli olmalıyız. Çünkü bu, sadece Vural’la ilgili değil. Başka düşmanlarımız da var.”
Karanlıkta Yükselen Tehdit
Gece sonunda, Selim ve ekibi güvenli bir yere geri döndü. Ancak Selim’in zihni, gördükleri karşısında karışıktı. Vural’ın oyununa bir adım daha yaklaşmışlardı, ama yeni gelen güç, işleri daha karmaşık hale getirmişti.
Zeki, bilgisayardan topladığı bilgileri Selim’e gösterdi. “Abi, yeni gelenler hakkında bir şey bulamadım. Ama bir mesaj yakaladım. Bu, Vural’a ait. Dinle.”
Mesajda Vural’ın sesi duyuldu:
“Artık oyun değişti. Yeni oyuncular sahaya indi. Bu savaşı kazanmak için daha sert olacağız. Selim ve ekibine nefes aldırmayın.”
Selim, mesajı dinlerken kaşlarını çattı. “Bu, sonun başlangıcı olabilir. Ama kimin sonu olacak, göreceğiz.”
Gölgelerin İttifakı
İstanbul’un yoğun sisle kaplı bir gecesinde, karanlık bir köşede Selim Vural’ın karşı karşıya olduğu yeni tehditlere dair derin düşüncelere dalmıştı. Vural’ın adamlarıyla olan çatışmalar geride kalmış, ama şehrin yeraltı dünyasında aniden ortaya çıkan yeni bir güç, tüm dengeleri değiştirmişti. Selim, uzun süredir bu kadar gergin hissetmemişti. Yeni oyuncular, kendini açık etmeyen, ama karanlığın içinde genişleyen bir tehdit gibi görünüyordu.
Selim, eski bir fabrikanın terk edilmiş deposunda ekibini toplamıştı. Depo, dışarıdan bakıldığında yıkık dökük bir harabe gibi görünüyordu, ama içeride güvenli bir üs haline getirilmişti. Selim, haritada işaretli noktalara bakarken, Zeki elindeki dosyalarla ona doğru yaklaştı.
Yeni Bilgiler
“Abi, şu gölgelerden gelen adamlar hakkında elimizde birkaç yeni bilgi var,” dedi Zeki, dosyaları masanın üzerine bırakırken.
Selim başını kaldırdı ve merakla sordu: “Anlat.”
“Bu adamlar kendilerine Karanlık Ağ diyor. Küçük gruplar halinde çalışıyorlar ve bugüne kadar hiç büyük bir mafya grubuyla çatışmaya girmemişler. Ancak son birkaç ayda birkaç sevkiyata saldırmışlar. Vural’ın mallarına el koymaları, açıkça bir meydan okuma.”
Selim, bir an durup düşündü. “Peki bizimle neden ilgileniyorlar?”
Zeki omuz silkti. “Henüz emin değilim. Ama bu adamlar, sadece güç gösterisi için savaş açmıyor. Bu işin arkasında daha büyük bir plan var gibi görünüyor.”
Metin, sohbete dahil oldu. “Abi, bence bu adamlarla yüzleşmekten başka çaremiz yok. Onların bizim kim olduğumuzu anlamasına izin vermeliyiz. Belki de ittifak kurabiliriz.”
Selim, Metin’e sert bir bakış attı. “Bu dünyada ittifak diye bir şey yok. Her ittifak, bir ihanetin başlangıcıdır. Ama önce bu Karanlık Ağ’ın liderini bulmamız gerekiyor.”
Tuzak
Selim, ekibine yeni bir plan açıkladı. Amaçları, Karanlık Ağ’ın liderini kendilerine çekmekti. Bunun için Vural’ın bir sevkiyatını basacak ve tüm dikkatleri üzerine çekeceklerdi. Bu, Karanlık Ağ’ı da harekete geçirebilirdi.
Gece yarısı, Selim ve ekibi küçük bir limanda pusuya yattı. Vural’ın adamları, bir konteyner dolusu silahı taşımakla meşguldü. Selim, telsizden emir verdi:
“Ferhat, sağ taraftan sız. Sessiz ol. Zeki, arkada kal ve iletişim hattını açık tut. Eğer Karanlık Ağ harekete geçerse, hemen haber ver.”
Kısa bir süre sonra, silah sesleri havayı doldurdu. Selim’in adamları hızla Vural’ın ekibini saf dışı bırakırken, aniden karanlıktan yeni bir grup ortaya çıktı. Yüzlerinde maskeler, ellerinde susturuculu silahlarla Karanlık Ağ’ın üyeleri sahneye çıkmıştı.
Karşılaşma
Selim, hemen siper aldı ve durumu değerlendirdi. Maskeli grup, Vural’ın adamlarına saldırıyordu, ama Selim’in ekibini fark etmemişlerdi.
“Bunlar Karanlık Ağ olmalı,” dedi Zeki, telsizden.
Selim, sakin ama kararlı bir şekilde cevap verdi: “Dokunmayın. İzleyin. Ne yapmaya çalıştıklarını anlamalıyız.”
Ancak plan, Selim’in düşündüğünden hızlı gelişti. Maskeli grubun lideri, bir konteynerin üzerine çıkıp bağırdı: “Selim Vural’ın köpekleri! Bu şehirde artık bizim kurallarımız geçerli!”
Selim, bu meydan okumayı duyunca dayanamadı. Siperden çıkarak bağırdı: “Sen kimsin ki bu şehrin kurallarını belirleyeceksin?”
Lider, Selim’e dönüp dikkatlice baktı. “Demek o meşhur Selim sensin.”
İlk Diyalog
Selim ve maskeli lider, limanın ortasında karşı karşıya geldi. Etraflarında kalan herkes sessizdi; sanki zaman durmuş gibiydi.
“Adın ne?” diye sordu Selim, sesini sert tutarak.
Lider, maskesini çıkardı. Gözleri keskin, ifadesi tehditkârdı. “Benim adım Yavuz. Ama adımı hatırlamana gerek yok, çünkü çok uzun süre yaşamayacaksın.”
Selim gülümsedi. “Öyle mi? O zaman beni öldürmek için neden bekliyorsun?”
Yavuz, Selim’e yaklaşarak fısıldar gibi konuştu: “Çünkü seninle çalışmayı tercih ediyorum. Bu şehirdeki diğer pisliklerden farklı olduğunu duydum.”
İttifak mı, Tuzak mı?
Selim, Yavuz’un bu teklifine şaşırmıştı, ama yüzünde hiçbir duygu belirtisi göstermedi. “Ben seninle neden çalışayım?”
Yavuz, çevresindeki adamlarını işaret etti. “Çünkü Vural, ikimizi de yok etmek istiyor. Ayrı ayrı savaşmak yerine, birlikte çalışırsak bu savaşı kazanabiliriz.”
Selim, Yavuz’un gözlerinin içine baktı. Yalan mı söylüyordu yoksa gerçekten bir ittifak mı teklif ediyordu? Emin olamıyordu. Ama bir şey kesindi: Bu adam, tehlikeliydi.
“Bunu düşüneceğim,” dedi Selim ve yavaşça geri çekildi.
Yeni Bir Tehdit
Selim ve ekibi, limandan uzaklaşırken sessizlik hâkimdi. Herkes Yavuz’un kim olduğunu ve planlarının ne olabileceğini düşünüyordu.
Zeki, arabada sessizliği bozdu: “Abi, bu adam bize yardım etmek yerine bizi sırtımızdan bıçaklayabilir.”
Selim, başını salladı. “Evet, ama Vural’ı alt etmek için bu riski göze alacağız. Eğer Yavuz’un gerçek niyetini öğrenebilirsek, bu oyunu biz kazanırız.”
Bölüm Sonu
Selim, arabadan inip karargaha doğru yürürken, içinde büyük bir savaşın yaklaştığını hissediyordu. Hem Vural, hem de Yavuz, Selim için büyük bir tehdit oluşturuyordu. Ama Selim’in aklındaki tek şey, bu karanlık güçlerin arasında ayakta kalabilmek ve kendi saltanatını kurmaktı.
Bir fırtına yaklaşıyordu, ama Selim hazırdı.