İstanbul'un karanlık sokaklarında bir soğuk rüzgar esiyordu. Şehrin gözle görülmeyen damarlarında, kanın, intikamın ve ihanetin izleri yavaşça şekilleniyordu. Selim Vural, her gün biraz daha büyüyen gücünü elinde tutuyordu, ama bu gücün sınırları bir hayli inceydi. Arka planda işler dönmeye başlamıştı. Hem dostlarından hem de düşmanlarından gelen tehditler, onun dünyasında dengeleri her an değiştirebilecek potansiyeldeydi. Ama Selim, tüm bunların farkındaydı. Bu şehirde hayatta kalmak için, her hareketini dört adım önden planlamalıydı.
---
Bir gece vakti, Selim’in ofisinde, şehrin en güçlü adamlarından bazıları toplanmıştı. Aralarında Emir Kaya, Murat Yıldırım ve birkaç eski dostu vardı. Selim, odanın köşesinde büyük bir pencereden dışarıya bakarken, derin bir sessizlik hakimdi. Zihninde pek çok olasılık vardı; her biri, yeraltı dünyasının zirvesinde yer edebilmek için yapılacak yeni hamleleri işaret ediyordu. Ama bu kez işler biraz farklıydı. Bütün şehri etkileyen bir plan, işin içine girecekti.
“Selim, bu kadar sessiz kalman bir anlam ifade etmeli,” dedi Emir, Selim’in yanına yaklaşarak.
Selim, gözlerini ondan ayırmadan cevap verdi: “Her şeyin zamanı vardır, Emir. Zamanı geldiğinde her şey açıklığa kavuşur.”
Emir, Selim’in bir adım gerisinde durarak, başını eğdi. Şimdi, şehri şekillendirecek en önemli hamlenin sırasıydı. Ama bir konuda hala şüpheleri vardı. Murat’la geçmişte yaşadığı ihanet, ona yeni bir bakış açısı kazandırmıştı.
Murat, daha sakin bir şekilde araya girdi. “Bu kadar derin düşünmenin anlamı yok, Selim. Eğer düşmanlarımızı bir adım geride bırakmak istiyorsan, onlara tam anlamıyla bir ders vermen gerek.”
Selim, bir süre düşündü ve ardından içini çekerek, masanın başına geçip derin bir nefes aldı. “Göstereceğiz, Murat. Ama planın her aşamasını incelemeden adım atmak, büyük bir hata olur. Zihnimizdeki her bir hareket, şehrin geleceğini belirleyecek.”
---
Öte yandan, Selim’in en büyük rakibi olan Selahattin Çolak, geceyi geçireceği malikanesinde yalnızdı. Yıllardır peşinden koştuğu gücü nihayet elde etmişti. Ancak Selim’in yükselişi, ona rahatsız edici bir uyandırma olmuştu. Her adımında, Selim’in imzasını gördükçe, öfkesinin arttığını hissediyordu. Fakat onun en büyük avantajı, Selim’in aksine, geçmişin yıkıcı yüklerinden sıyrılabilmesiydi. Her ne kadar Selim’in gücü şu an daha büyük görünse de, Selahattin’in sahip olduğu kaynaklar da o kadar güçlüydü.
Selahattin’in ofisinin geniş masasında, eski müttefiklerinin izleri hâlâ hissediliyordu. Fakat bu gece, bir değişim rüzgarı vardı. “Bu şehirdeki her şeyi değiştirecek hamleyi yapma zamanı geldi,” dedi kendisine. O, bir adım öne çıkmayı biliyor ve her hatayı en iyi şekilde değerlendirmeyi planlıyordu. Selim’in stratejisinin arkasındaki boşlukları görmekte gecikmeyecek, ona ağır bir darbe indirecekti.
Telefonu çaldığında, hızla kaldırdı. “Ne oldu?” dedi, aceleyle.
“Plan işler, patron. Ama bazı taşlar yerinden oynadı. Emir, harekete geçti. Artık onlara göz açtırmamız gerekiyor,” dedi, konuştuğu kişi.
Selahattin’in yüzü gergindi. “Emir ne yapmaya çalışıyor? Bu kadar acele etmesinin bir anlamı yoktu…”
“İyi biliyoruz ki Emir, Selim’in gücüne tam olarak güvenmiyor. Bu yüzden ona karşı yeni bir ittifak kurdu. Sizi aramızda istiyorlar.”
“Benim ona verecek hiçbir şeyim yok. Ama anlaşmalar değişebilir,” dedi Selahattin, telefonun diğer ucundaki adamın söylediklerini ciddiyetle dinlerken. “Bu gece onun ne düşündüğünü öğrenmeliyiz.”
---
Selim’in her hamlesi, adeta bir yapboz gibi titizlikle planlanıyordu. Ancak gece geç saatlerde gelen bir telefon, beklenmedik bir olayın fitilini ateşlemişti. Telefonun ucundaki kişi, bir sızıntının olduğu bilgisini vermişti. Selim, büyük bir strateji hamlesi yapmayı planlarken, içerden bir düşman, ona büyük bir darbe vurmuştu. Şehre sızan bilgiler, Selim’in düşmanlarına yarayacak şekilde kullanılmıştı.
“Kimdi bu? Nereden sızdı?” diye bağırdı Selim.
Hızla odada hareket etmeye başlayan adamlar, her yeri didik didik ararken, Selim’in aklında tek bir şey vardı: Kimse bu şehri sarsamaz, hele ki içerden gelen bir tehdit, onu alt edemezdi.
Murat, odadaki gerginliği fark ederek ileri atıldı. “Selim, endişelenme. Bulacaklar. Bu kadar büyük bir hata yapanı yakalamak kolay olur.”
“Bu benim hatam değil,” dedi Selim, soğukkanlı bir şekilde. “Bu bizim güvenliğimizi ihlal edenlerin bedelini çok ağır ödeyecek.”
Emir, dışarıdan gelen bazı bilgilere dayanarak, sızıntıyı araştırmak için bir operasyon başlattı. Ancak bu durum, Selim’in canını daha da sıkmıştı. İhanetlerin peşinden gitmek, yeraltı dünyasında her zaman kanlı bir hesaplaşmayı doğuruyordu.
---
Sabah olduğunda, Selim’in odasında gelen raporlar karışık bir şekilde masasına yığılmıştı. İlk bakışta her şey düzgün görünüyordu, fakat sızdırılan bilgilerin kaynağını bulmak için atılacak her adım, biraz daha büyük bir savaşın habercisiydi.
Murat ve Emir ile birlikte, bir toplantı daha yapması gerekiyordu. Ancak bu kez, tüm dikkatler Selim’in etrafında toplanmıştı. Onun liderliği, sadece düşmanlarının değil, dostlarının da sınırlarını test ediyordu.
“Görünen o ki, bu işin içinde sadece içerden biri yok. Biri daha var,” dedi Emir, raporları inceledikten sonra. “Bu, bizi birleştirmekten çok, birbirimize karşı oynuyor.”
Selim’in gözlerinde, bir anlık bir parıltı belirdi. “Bu oyunu kim başlatmışsa, onlara da dersini vereceğiz. Ama önce, içerdeki ihaneti öğrenmeliyiz.”
Bununla birlikte, şehri yeniden şekillendirecek olan bu hesaplaşma başlamıştı. Her adımda, geçmişin ve geleceğin izleri, Selim’in ve rakiplerinin kaderini birleştirecek ya da ayıracaktı.
---
İhanet ve Beklenmedik Hamle
Gece, İstanbul’un göğsüne iyice yerleşmişti. Şehir, karanlıkta dondurulmuş bir hayalet gibi sessizdi. Birçok maske, geceyi yavaşça yudumluyor; iş dünyasında, sokaklarda ve yeraltı çetelerinde oyunlar devam ediyordu. Selim Vural, her geçen gün biraz daha fazla köşeye sıkıştığını hissediyordu. Son gelen bilgi sızdırma vakası, şehri adeta sarsmıştı. Birçok düşman, bu fırsatı değerlendirecek ve Selim’in gücünü test etmek isteyecekti.
---
Selim, ofisinde yalnızdı. Masasına yayılmış belgeleri, raporları tek tek inceledi. Emir’in verdiği yeni bilgiler, olayın boyutlarını daha da büyütüyordu. İçerdeki hainin kim olduğunu bulmak zor olacaktı ama Selim, buna kararlıydı. Çekmecesinde bulunan eski silahı çıkararak, masanın üzerine koydu.
Düşünceleri arasında kaybolmuşken, telefonunun sesi onu uyardı. Hızla açtı.
“Ne var?” dedi, sesi sertti.
“Selim, dikkatli ol. Geceye dair bir şeyler dönüyor,” dedi Emir. “Rakiplerimiz bizden bir adım önde.”
“Beni test ediyorlar. Kısa süre içinde cevap vermemiz gerek. Bir şeyler hazırlayın,” diye yanıtladı Selim.
---
Selahattin Çolak, ofisinde Selim’in hareketlerini izlerken, bu geceyi büyük bir fırsat olarak görüyordu. Selim’in hatasını yakalamak için doğru zamanı bekliyordu. Rakiplerinin zaaflarından yararlanmak, ona daha fazla güç verecekti. Hızla planlarını gözden geçirdi.
“Selim, beni test ediyor olabilir ama o bizim hamlemizi beklemiyor,” dedi, kendisine güvenerek.
Birçok eski dostu ve düşmanı, Selahattin’in yanına toplanıyordu. Bu gece, Selim’e karşı yapacağı hamle, onun düşüşünü hızlandırmak için fırsat olacaktı. Ama bir sorun vardı: Selim’in ona karşı koyacak kadar güçlü olduğunu biliyordu. Bu yüzden doğru zamanlama çok önemliydi.
---
Öte yandan, Murat Yıldırım’ın kafasında bir başka hesaplaşma vardı. Selim ile geçmişteki sıkı bağları ve ortaklıkları, ikisi arasında ciddi bir güven duygusu oluşturmuştu. Fakat son olaylar, güvenin ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne sermişti. Murat, her adımda dikkatliydi. Selim’e sadık kalıp kalmamak, şu anda tek düşündüğü şeydi.
O gece, Murat, Selim’in ofisine geldiğinde, durum daha da karmaşık hale gelmişti. Selim, masanın başında onu bekliyordu.
“Murat, bir karar verme vakti geldi,” dedi Selim, gözlerini ona dikerek. “Bu şehirde, her şey kırılgan. Bu kadar kolay güvenmemelisin.”
Murat, derin bir nefes aldı. “Seninle olmak zor. Ama seni de kimse tek başına bırakmaz. Bu işler sadece senin için değil, bizim için de tehlikeli.”
Selim, kısa bir sessizliğin ardından konuştu. “Evet, Murat. Ama dikkat etmelisin. Düşmanlarımız içimizde.”
---
Şehirde bir kaos bekleniyordu. Birçok yeraltı çetesi, bu fırsatı değerlendirmeye başlamıştı. Selim’in gücü, sızıntıların ardından biraz daha zayıflamıştı, ama bu ona yeni fırsatlar sunmuştu. Düşmanları arasındaki rekabet, tüm yeraltı dünyasında yankı buluyordu. Şimdi, herkes sırayla hamle yapmaya başlıyordu.
Murat ve Emir, geceyi hazırlıklarla geçirirken, Selim’in bir adım önde olma kararlılığı, ona şehirdeki diğer oyunculardan daha fazla avantaj sağlayacaktı.
Fakat her şey, gece geç saatlerde yapılacak büyük hamleyle değişecekti. Bu gece, şehirde dengelerin tamamen değişmesine neden olacak bir olay yaşanacak, kimse beklenmedik bir hamleye hazır değildi.
2. Bölüm Sonu