Gözlerim sessiz bir odada açıldığında kimsenin yanımda olmadığını fark etmek gerçekten canımı yakmıştı. Yarı karanlık bir oda ve kolumda bir serum takılı halde boylu boyunca yatıyordum. Beni hastaneye bırakıp gitmiş olamazdı, öyle değil mi? Yani sonuçta bir insandım. Bu kadar umarsız olamazdı. Bu düşünceler içimi kemirirken gözlerim açılan kapıdan giren kişiye gitti. Soğuk bakışları, sert yüz hatları, içini buza çeviren rüzgârıyla göz göze geldiğim kişi Doruk’tu. Kaşları çatıktı ve bu durumun canını sıktığı kesindi. Bugün fazla işi vardı ve benimle uğraşmanın canını sıktığı fazlasıyla belli oluyordu. Kekeleyerek de olsa, “Özür dilerim” diyebildim. Gözlerindeki o sert, soğuk, öldürme hissi veren bakışları ruhumu delerken sert bir sesle, “Ne için?” diye sordu. Bu soru öyle ağırdı ki? Bun