1, bölüm

2440 Words
Turan'dan " Efendim annem " "........" " Yok bi ihtiyacım annem sen merak etme." "......" " Tamam annem. Ama kapatmam lazım. Geç kalacağım " "......." " Bende seni seviyorum Annem . Babama selam söyle " Telefonu kapatıp ceketime sarılarak istasyona indim. Sabah yine geç kalkmış ve apar topar evden çıkmıştım. Şansıma hemen gelen metroya binip boş koltuk aradım. Ancak sabah sabah dolu olan metroda kendime yer bulduğuma şükretmeliydim. Telefonumu kaldırıp saate baktığımda henüz on dakikam daha olduğunu gördüm. Hâlâ alt devreydim ve bu kesinlikle işe geç kalmamam gerek demekti. Bir kere daha şubenin tuvaletlerini temizlemek istemiyordum. Mesleğim benim en büyük hayalim olsada belli bir mevkiye gelene kadar bu devrecilik olayları beni çok zorluyordu. Yine de sabredecektim. Polislik. Bu hayale nasıl kapıldım dün gibi  hatırlıyordum.  Annem babam ve ablam ile İzmir'in küçük bir köyünde  yaşıyorduk. Ben on yaşlarındayken ablam kaybolmuştu. Babam bahçedeki işlerini bırakıp karakola koşmuştu. Bütün gün boyunca hem köylüler hem polisler ve jandarmalar ablamı aramıştı. Akşam olduğunda annem bir köşede ağlıyor babam güçlü durmaya çalışıyor ben ise ablamı çok özlemiş bir şekilde öylece oturuyordum. İyice karanlık bastığında polis abiler bizi eve göndermiş ve evde beklememiz gerektiğini söylemişti. Annem ve babam eve girseler de ben evimizin avlusunda taşa oturmuş bahçe kapısına bakıyordum. Sanki her an o kapıdan girip gelecekmiş gibi geliyordu. Ablam benden on yaş büyük olmasına rağmen benimle oyun oynar her istediğimi yapardı. Bazen ona anne der kendi annemi çıldırtırdım. Umutsuz bir şekilde kapıya bakarken beklediğim olmuş gibi kapı aralanmış  ve bir adam kucağında ablam ile avluya girmişti. Onu görmenin heyecanı ile " Anaa anaa " diye bağırmış ve annemle babamın evden koşarak çıkmalarına neden olmuştum. " O gece annem ablamı sağ gördüğünde olduğu yerde dizlerinin üzerine çökmüş ve Allah'a dua etmeye başlamıştı. Babam ise ablamı taşıyan adama koşarak ablamı kendi kucağına almıştı. Ablam, bahçeye babama yardıma giderken komşumuz olan Halil amcanın oğlu Hamit abi ablamı zorla arabasına bindirmiş ve bahçelerden uzak dağ başına götürmüş. Niyeti ablama tecavüz etmek olsada ablam eline geçen taşlarla Hamit abiyi yaralayıp elinden kaçmış. Ama yokuştan inerken ayağını incitip yuvarlanmış ve bayılmış. Onu bulan kişi ise eve kadar  kucağında getiren polis abiydi. Annem ve babam ablama sarılıp öperken ben  oturduğum yerde onları izlemiştim . O kadar sevinmiştim ki yerimden kalkamamış öylece kalmıştım. Polis abi ise beni fark etmiş ve yanıma gelmişti. " Merhaba küçük benim adım Semih " diyerek kendini tanıtmıştı. Bense çocuk aklımla ona dönmüş ve " Ablamı sen mi kurtardın abi " diye sormuştum. O ise gülerek başını sallamış ve " Bizim işimiz bu " demişti. " Sizin işiniz insanları mutlu etmek mi  abi ?" diye sorduğumda  gülerek saçlarımı karıştırmış ve " Hem mutlu etmek hem onları korumak " demişti. O gece bende polis olmaya karar vermiştim işte. Bende insanları mutlu etmek istemiştim. O gece ailemin gözlerinde gördüğüm mutluluğu herkesin gözlerinde görmek ve buna sebep olmak istemiştim. Bir zaman sonra ablam kendisini kurtaran ve benim polislik hayalime temel atan Semih abi ile evlenmişti. İkisinin en güzel hediyeleri ise yiğenim Duru olmuştu. Tıpkı ismi gibi duru ve güzel bir bebekti. İneceğim durağa geldiğimi fark edince insanları yararak metroda indim. Mezun olduktan sonra kura da İstanbul çıkmıştı. Bende bunun sevinci ile tabiki koşarak buraya gelmiştim. İki yıldır ise görev yaptığım çevikte hayal ettiğimin tersine canım çıkıyordu. Devreciliği dibine kadar yaşıyorduk.  Koşarak şubenin girişine geldim. Kimliğimi gösterip girdikten sonra bizim binaya koştum bu sefer de. Hızla merdivenleri de tırmanıp binadan içeriye girdim. Benimle  birlikte gelen arkadaşlarla beraber soyunma odasına girdik ve üzerimizi değiştirdik. Bu gün şanslıydımki üst devreler gelmemişti. " Yine yetiştin lan " Tanerin  omzuna vurup odadaki koltuğa attım kendimi. Serkan ve Osman da odaya girerken taner yine beni dürtünce ona döndüm. " Branş için ne düşünüyorsun. Başvuracak mısın ?" " Tabiki oğlum. Hayalimiz var " " Neymiş o hayal ?" Taner sırıtarak bana göz kırığında başımı iki yana salladım. Adam tam bir kırıktı. " Çocuk şubeye geçmek istiyorum." " Hayırlısı olsun kardeşim " "Amin .Sen düşündün mü ?" " Tabi oğlum. Cinayet masasında çalışmak istiyorum. Komserlik sınavlarına gireceğim " " Senin içinde hayırlısı olsun kardeşim. " "Lan bu akşam toplanıyoruz haberiniz olsun " Odaya dalan Aliye başımızı sallayarak ayaklandık. Taner karnını tutarak " Kahvaltı yaptın mı ?" diye sorunca direk " Hayır " dedim. Çok acıkmıştım. Kapıdan çıkacağım sırada telefonumu oturduğum koltuğun önündeki cam sehpada bıraktığımı hatırladım. " Taner telefonu alsana " Taner oflayarak geri dönünce ona sırıtarak baktım. Telefonu bana geri verirken " Ekrandaki ufaklık kim ?" diye sordu. " Duru. Yiğenim " " Tatlıymış " " Öyledir. Ablamın emaneti " İki  sene önce eniştem ve ablamın geçirdiği kazada vefat etmeleri aklıma gelince yine yüzüm düştü. Benim polis okulundan mezun olduğum  gün onlar bu  dünyadan  göçmüştü. Ben onların gidişini henüz kabullenememiştim bile.  Annem ve babam ise yıkılmıştı. Yiğenime gelince 14 yaşında kaybettiği anne babası ile susmuş ve konuşmamıştı. İki  yıl geçmişti ama Duru hâlâ susuyordu. Onun, yaşadığı travmayı bir türlü atlatamaması hem beni hemde annemleri çok üzüyordu. Kazadan önce Sivas'ta yaşayan Duruyu yanıma almak istesem de annemler benim bekar hayatımın ona uymayacağını söyleyerek Duruyu köye yanlarına almışlardı. Hafta da iki gün ise merkezde  terapisi vardı. " Alsana çayını oğlum elim yandı." Tanerin sesi ile düşüncelerimden sıyrılıp bana uzattığı çayı aldım. İkişer tane de simit alıp bekleme odamıza geri döndük. Oturup karnımızı doyururken Osman içeriye dalıp " Görev çıktı beyler hadi " diye bağırınca elimizdekileri bırakıp koşturduk. Yine etten duvar olmaya gidiyorduk. &&&&& " Oğlum çok acıyor lan " Serkan küçük şişlik olan alnını ovarken yanında oturan Taner elini omzuna koydu. " Neden çıkardın ki kaskını. Eylem bitmemişti daha. Yedin kafana taşı işte " " Ya oğlum başım çok kaşınmıştı napim . Hemen kaşıyıp geri giyecektim " " Valla kusura bakma kardeşim ama senin yaptığına mallık denir. Dua et acemiyiz diye fazla kızmadı üst devre." " Ulan taşı yiyen benim. Canı yanan benim. Azar işiten yine benim " Taner yanındaki serkanın serzenişlerine gülerek önündeki rakı bardağını aldı ve kafasına dikti. Bu gün yapılan eylem de kısa bir an ortalık karışmış ve bir grup insanın çıkardığı tartışmada birden havada taşlar sopalar uçuşmuştu. Ortalık yavaş yavaş yatıştığı  bir sırada ise Serkan kaşınan başını kaşımak  için kafasındaki kaskı çıkarınca nerden geldiğini anlamadığımız bir taş alnına isabet etmişti. " Off " " Yeter lan . Kedi şeyine bakmış yaram var demiş. Az dirayetli ol. " " Aman iyi be " Serkan ve Taner atışırken bende hem  önümüzdeki mezelerden yiyor hem de onları dinleyerek gülüyordum. " Selam gençler " Masaya yaklaşıp yanında oturan Emire selam verirken Osman " Nerde kaldın lan. Kalkacağız birazdan " diye kızınca Emir başını iki yana salladı. " Hiç sorma kardeşim ya. " Emir  İstanbul'a ilk geldiğimde tanıştığım arkadaşımdı. Film gibi bir tanışma yaşamıştık. İzmir'den aynı otobüse binmiş aynı renk ve model bavul kullanmıştık. Sonuç olarak İstanbul'a geldiğimizde bavullarımız karışmış ve birbirimizle tanışmak için yolumuz çizilmişti. Birimiz kız olsaydı bu tanışma tabiki çok güzel bir yere gidebilirdi ama öyle bir şey olmadığı için sadece iki dost olmuştuk. Üstelik Emir çok yapışkan bir dost olduğu için neredeyse her gün Çeviğe gelmiş , bu  yüzden artık onu çevremde tanımayan kalmamıştı. " İremle kapıştım biraz " Emir garson çocuğun önüne koyduğu bardağı direk kafasını dikince elini tuttum. " Yavaş " " Sinirlerim bozuldu ya " " Yine mi kavga ettiniz ?" İrem ve Emir aynı üniversite okuyup sevgili olan çiftlerdendi. Okulu bitirdiklerinde aynı eve çıkmışlar ve üç yıldır beraber yaşıyorlardı. " Boş ver ya. Yine kıskançlığı tuttu benimkinin " Emir elini sallayıp masadaki mezelere gömülürken Osman sayamadığım bilmem kaçıncı bardağını istiyordu. Akşamın ilerleyen saatlerinde hepimiz çakır keyif olmuş olarak ayaklandık. Aralarında en ayık ben olsamda yürümeyi tercih ettim. Hepsi ile vedalaşıp yolda yürümeye başladım. Polislik hayatımda ikinci  yılımı doldurmuştum. Henüz önümde çok uzun bir yol vardı . Ama ben bu yolları tek tek kat etmeye yeminliydim. Düşünceler ile daldığım yolda ilerlerken dikkatimi karşı kaldırımda yürüyen bir kız çekti. Güzel bir yüzü uzun siyah saçları vardı. Hızlı hızlı yürümesi gideceği yere geç kaldığını gösteriyordu. Onu izlerken fark etmeden bende hızlanmıştım. Adımlarım onun adımlarına eşitti. Sonra kızın kaldırımdan inmek için hamle yaptığını gördüm. İlk aklıma gelen benden taraf geleceği iken duyduğum fren sesi ve lastiklerin yolda bıraktığı o tiz ses ile neler olacağını anlayan beynim müdehale edemeden herşey olup bitti. Hızla gelen motor o güzel kıza çarptı ve kız bir yana savruldu motoru kullanan adam bir yana. Neler olduğunu idrak etsemde kısa bir an yerimden kıpırdayamadım. Kızın asfaltta kanlar içinde yattığını görüyordum. Biraz ilerisinde de yine kanlar içinde yatan adam vardı. Yapmam gereken hemen onları kontrol edip ambulansı aramaktı. Herşeyden önce ben bir polistim. Yeri geldiğinde soğukkanlı olmayı öğretmişlerdi. Başımı iki yana sallayıp kendime geldim ve bulunduğum kaldırımdan inmek için ayağımı kaldırdım. Daha topuğum yere değmemişti ki birden nerden geldiğini anlamadığım bir şimşek çaktı. Aniden ortalık aydınlandı. Her yer bembeyaz oldu. Sanki gece gündüze dönüştü ve gözlerimi alan ışık ile anında kollarımı yüzüme siper ettim.  Olduğum yere çökerken herşey geldiği gibi kayboldu ve ortalık karardı.  Kollarımı indirip etrafa bakındım. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Az önce ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu. Herşey bir saniye içinde gerçekleşmişti. Gök yüzüne baktığımda sadece yıldızları gördüm. Yavaşça ayağa kalkarken kafamdan bir sürü senaryo geçmeye başladı. Ama daha önemli bir şey vardı. Ne kadar korkmuş da olsam yolun ortasında iki tane yaralı vardı ve benim onlara yardım etmem gerekiyordu. Az önce yaşadığım şeyi kesinlikle unutmayarak kaldırımdan indim. Ama daha ilk adımımı atmamla önümde olan ama benim göremediğim bir engele çarptım. Geri çekilmek istesemde yer çekimi galip geldi ve ikinci adımı mı da atıp zorlanarak kaldırımdan indim. Durduğum yerde bütün iliklerime kadar titrediğimi hissettim.  Yaşadığım şeyin şoku ile hemen arkamı döndüm. Neyin içinden geçmiştim ben böyle. Göremesem de  tam önümde şeffaf bir duvar olduğunu biliyordum. Burdaydı. Tam önümde . Elimi uzattım ve yine o engelle karşılaştım. Korkuyla elimi geri çektim. Neler oluyordu hiç bir fikrim yoktu. Tek bildiğim çok korktuğumdu. Ve arkamda iki yaralı olduğu. " Kahretsin." Hızla arkamı döndüm ve önce baygın olan kızın başına geldim. Yüzünden saçlarını çekip başını oynatmadan bir iki defa seslendim. Cevap vermiyordu. İki parmağım ile nabzını dinledim. Hafif de olsa vardı. Onun yanından kalkıp adamın yanına gittim. Hiç bir şekilde o da cevap vermiyordu . Ama nabzı vardı. Her hangi bir müdahalenin zarar vereceğini düşünüp cebimden telefonu çıkardım. Ambulansı arayacağım sırada çekmediğini gördüm. Şaşkınlıkla olduğum yerde doğruldum. Burada çekmemesi imkansızdı. Neden olduğunu bilmediğim bir şekilde başımı orada olduğunu bildiğim ama göremediğim engele çevirdim. Telefonun çekmemesi belki onun yüzündendi. Hızla olduğum ortamdan ayrılmak için adımladım. Ta ki telefonumun çektiğini görene kadar. İlk olarak ambulansı arayarak durumu anlattım. Sonra da 155 i aradım. Konuşmamı bitirip tekrar yaralıların yanına döndüm. Onları kontrol ederken gözüm tekrar o kaldırımın önündeki göremediğim engele kaydı. Cesaretimi toplayıp oraya yaklaştım. Elimi uzattığımda o engelin orada olmadığını fark ettim. Şaşkınlıkla elimi geri çektim. Aklım donmuştu. Az önce burda bir engel olduğuna emindim. Görünmez bir duvardı. Tekrar elimi uzattım. Hiç bir engel yoktu yine. " Deliriyorum " Kulağıma gelen siren sesleri ile başımı çevirdim. Ambulans geliyordu. Arkasında da polisler olduğuna emindim. Tekrar önüme döndüm. Az önce olanları nasıl anlatacaktım. İşte bu konuda hiç bir fikrim yoktu. &&&& Yorgunluğum had safhaya çıkmıştı. Neredeyse iki gündür uyumuyordum. Şahit olduğum kaza yüzünden bir sürü prosedür ile uğraşmıştım. Üstelik onun haricinde yaşadığım o garip  olaya kimseyi inandıramamıştım. Kime söylediysem şahit olduğum kazanın etkisi ile hayal gördüğümü tatile ihtiyacım olduğunu söylemişti. " Hop dinlemiyor musun oğlum sen beni " Taner ellerini gözümün önünde sallarken elimi kaldırıp vurdum. " Ne vuruyon lan ?" " Ayakta uyuyorum kardeşim uğraşma benimle " Taner kaşlarını çatarak ayağa kalktı. Odadan çıkarken bende oturduğum yerde kafamı dik tutmaya çalışıyordum. Şahit olduğum kaza ve yaşadığım o adlandıramadığım doğa olayı ve sonrasında oluşan görünmez kalkan olayını düşünmekten beynim ağrımış ve uykusuzluk ta eklendiğinde kendimle büyük bir savaşa girmiştim. Gece olan şimşek olayını sorduğumda ise hiç kimse öyle bir şey görmediğine,  aksine gökyüzünün çok temiz ve parlak olduğuna yeminler etmişti . Neredeyse o anları yaşamadığımı hepsini hayal ettiğimi bile düşünmüştüm bir ara . " Hadi kalk." Taner odaya girer girmez bana elini uzatınca anlamayarak ona baktım. " İzin aldırdım bu gün sana. Hadi eve git dinlen biraz " Tanere gözüm parlayarak baktım ve hemen ayaklandım. Telefonumu alıp şubeden çıktım. Evime giden yol bir türlü bitmese de sonunda oturduğum daireme gelebildim. Anahtarı sokup kapıyı açarken artık uyanık son dakikalarımı yaşadığımın farkındaydım. Tek istediğim uyumaktı. Üzerimi bile değiştirmeden kendimi yatağa attığımda saniyeler içinde uykuya daldım. && Boğazımda hissettiğim kuruluk ile aşırı susamış bir şekilde gözlerimi açtım. Odanın içi karanlıktı. Yastığımın altında ki telefonumu çıkarıp saate baktığımda neredeyse gece yarısı olduğunu gördüm. Saatlerce hiç uyanmadan uyumuştum. Kendimi zorlayarak yataktan çıktım ve mutfağa geldim. Çeşmeye tuttuğum bardak dolunca kana kana suyumu içtim. Boş bardağı tezgaha bıraktığımda derin bir nefes alıp verdim. Ne kadar uyusam da hâlâ uykum vardı. En iyisi hiç uykum açılmadan tekrar uyumaktı. Mutfaktan çıkmak için adım attığım sırada birden başım döndü. Ne olduğunu anlayamadan en yakınımda olan duvara tutundum. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Baş dönmesinin geçtiğine emin olduğum da  gözlerimi açtım. Açtım ama  hiç bilmediğim bir yerdeydim. Şaşkınlıkla etrafıma bakınmak istesemde yapamadım. Hiç bir uzvumu kontrol edemiyordum. Tek bildiğim  bir kaç saniye önce evimin mutfağında iken şimdi hiç bilmediğim bir odadaydım. Ne olduğunu anlamamış ve korkmuş bir şekilde olduğum yerde ayaklarımı kıpırdatmaya çalışırken birden ayağa kalktım. Ama bu  ben istediğim için olmamıştı.  Kolumu kaldırıp saate baktığım da sekize geldiğini gördüm. Sabah mıydı akşam mı bilmiyordum. Bildiğim tek şey kolumun bu kadar kalın ve tüylü olmaması gerektiğiydi. Yürümeye başlayıp odada bulunan vitrine yöneldim. Yansımama bakıp boynumdaki kravatı düzeltirken şok içindeydim. Şu an içinde bulunduğum beden benim değildi. Kısa boylu kel başlı bir adamın gözlerine bakıyordum. Bilimcim yerinde olsa da hareketler benim kontrolümde değildi.  Hissettiğim korkunun yanında dehşet hissi de yükselirken açılan kapı ile yönümü çevirdim. Uzun boylu bir adam kolundan tuttuğu bir kadını sürükleyerek içeri soktu ve ayaklarımın dibine attı. Kadın ağlayarak yere düştüğünde ona kalkması için yardım etmek istesemde hiç bir şekilde yerimden kıpırdayamadım. " Kaltağı getirdim abi." Gözlerim önce adama sonra kadına kaydığında ağlayarak bana bakan kadına nasıl yardım edeceğimi bilemedim. " Bana yalan söylemeyecektin serap " Konuşan ben olsamda ne ağzımdan  çıkan ses bana aitti ne dökülen kelimeler. Bir elimi belime götürüp parmaklarımın kavradığı tabancayı çektim ve  önümde ağlayan kadının alnına dayadım.  " Abi yapma. Yemin ederim düzeltirim. Paranı bulurum abi " " Çok geç " Ne kadar içimden hayır diye bağırsamda parmağım hiç bir tekleme olmadan tetiği çekti ve kadın kanlar içinde yere yığıldı. Dehşetle olanlara bakarken birden görüntü değişti ve kendimi evimde , mutfağımda buldum. Duvar dibine çökmüş duruyordum. Az önce yaşadığım şeyin ne olduğunu bilmiyordum . Hayal mi görmüştüm deliriyor  muydum bilmiyordum. Ama emin olduğum bir şey vardı . Bir yerlerde bir adam o kadını öldürmüştü ve bende buna şahit olmuştum. Kesik kesik  aldığım nefeslerle sindiğim duvara iyice sırtımı dayadım. Bu saatten sonra ne olacağını tahmin edemiyordum . Hiç kimse bana inanmayacaktı. Gözlerimin önüne kanlar içinde yere yığılan kadın geldiğinde sımsıkı kapattım gözlerimi. İşte benim hikayem böyle başlıyordu. &&  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD