MİRAÇ Havin’i köşedeki koltuğa kıvrılmış, battaniyeye sarılmış halde izlerken içimdeki huzursuzluk daha da büyüyordu. Onun bu hali, kırgınlığı ve çaresizliği, kalbimi her zamankinden daha fazla sıkıştırıyordu. Her ne kadar hatalı olduğumu bilsem de, onun gözlerindeki o nefretin yerini sevgiye bırakmasını istiyordum. Gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı. Yorgun düşmüş, sonunda uykuya yenik düşmüştü. Ama yüzündeki o hüzünlü ifade hala silinmemişti. Onu böyle görmeye dayanamıyordum. Sessizce kalkıp yanına yaklaştım. Battaniyeyi daha sıkı sardım, başını nazikçe düzelttim. “Havin…” diye fısıldadım. Uyanmadı. Uyumasına müsaade edecektim, ama o koltukta sabahlamasına izin veremezdim. Yavaşça kollarıma aldım, onu uyandırmamaya dikkat ederek yatağa taşıdım. Teninin sıcaklığını hissederken, içi