4. Bölüm | Atışma

3465 Words
Cansu birkaç kere daha derin nefes aldı, yüzünü sağ askılıkta duran temiz havluya kuruladı. Kapıyı yavaş hareketlerle açarak sakin ve emin adımlarla yürüdü. Masadaki konuşma sırasında boğazı oldukça kurumuştu. Sol tarafındaki mutfağa saparken karşısındaki gördüğü kişiyle hiç sapmamış olmayı diledi. Fakat artık çok geçti. Furkan mutfak masasının sandalyesinde oturuyordu. Geri adım atıp salona dönerse kaçmış gibi bir izlenim sergilerdi ve bunu istemiyordu. Furkan'ın bakışları kendisiyle buluşmasıyla ifadesizleşmişti. Daha çok sıkıntılı bir hali var gibi görünüyordu. Bakışlarını kaçırarak dolaptan bir kupa aldı ve tezgâhın üzerindeki sürahiden su doldurdu. Furkan'ın tam tersi yönünde masanın diğer ucundaki sandalyeye oturarak sol kolunu masaya dayadı ve sağ elinde bulunan bardaktaki sudan küçük bir yudum aldı. Kışın aşırı derecede su içmekten hoşlanan biri değildi. Elindeki bardağı masaya bırakırken düşük ses tonuyla konuştu. "Oyuna devam etmek istemiyorum." "Oyun eli sana geçtiğinde oyunu bitirirsin." "İstanbul'a ayak basalı üç gün oldu Furkan. Neyi bekliyorsun?" "Doğru zamanı ve doğru hamleyi kolluyorum. Karşılık vermeden duramayacağın bir hamle..." "Öyle bir şey olmayacak, hangi hamlede bulunursan bulun. Oyunu bitireceğim, devamı olmayacak. Beni anlıyor musun?" "Göreceğiz." "Çocuk değiliz, on sekiz yaşındayız. Artık oyuna devam edemeyiz. Anla bunu." "Üç buçuk yıl kadar önce de çocuk sayılmazdık Cansu." "Dediğin gibi değildik ve bedelini ağır ödedik." Cansu bakışlarını Furkan'a çevirerek gözlerinin içine baktı ve devam etti. "Oyunlar çocuklar içindir." "Sen hala kaprisli ve inatçı kalbi kırık bir çocuksun." Furkan tam Cansu'nun gidiş konusunun üstüne basarken Cansu içindeki boşluğun bir kez daha acıdığını hissetti. Neden onu bu kadar iyi tanıyordu? Kendisini bu kadar iyi tanımak ve yerinde cümleler kurmak zorunda değildi. Evet, kalbi kırıktı. Şuan da dediği gibi kapriste yapıyor denebilirdi fakat tekrar oyunun içine çekilip aynı şeyleri yaşamak istemiyordu. Üç gündür oyunun bitmediğini düşünmüş ve beklemişti. Devamlı düşüncelerinde Furkan olamazdı. Buna izin veremezdi. Neredeyse dört yıl geçmesine rağmen gidiş günüyle ilgili büyük kırgınlıkları vardı. Furkan'dan uzakken bu kırgınlığını ve düşüncelerini atarak paketleyip rafa kaldırmıştı. Bu kadar yakın ve iç içeyken istemese bile bu konu o raftan iner ve açılırdı. O günün konusunun tekrar açılması kendini güçsüz hissettiriyordu. "Hayır, ben mantıklı düşünen bir genç kızım. Sana da mantıklı düşünmeyi tavsiye ederim. " "Bunu sürdürmeyi daha ne kadar devam edeceksin?" "Neyi?" "Bunu? "Bir şey sürdürmüyorum, Furkan ben gayet açık ve netim. Oyuna devam etmek istemiyorum." "Şuanlık istemeyebilirsin fakat oyuna devam etmeni sağlamak için gerekli olan tek bir şeyim var o da seni yeterli dozda öfkelendirmek... Yeterli dozda öfkelenmiş her insan susup oturamaz." Cansu gözlerini kısarak alayla Furkan'a baktı. "Daha ne kadar adileşip, pisleşebilirsin ki?" Furkan kaşlarını kaldırarak ciddi bir biçimde konuştu. "Gerekiyorsa dibine kadar..." "Biz dört yıldır görüşmeyen iki yabancıyız." "Hayır, biz çocukluğu beraber geçen iki insanız." Furkan oturduğu yerden kalkarak sürahiyi eline aldı ve Cansu'yu mutfakta bırakarak salona girdi. Masada hafif bir sohbet ortamı oluşmuş, annesi Derya Hanım okul ile ilgili Fulya ve Ceren'le konuşuyordu. Oturduğu sandalyesini çekerek yavaşça yerine otururken, sürahiyi boş bir kenara bıraktı. Hemen yanında oturan Elif kendisine bir süre baktı. bakışlarını fark edip ona dönmesiyle Elif kulağına eğilerek, sadece onun duyabileceği şekilde soran gözlerle mırıldandı. "Neler oluyor?" Furkan bir süre Elif'in gözlerine baktı ve kulağına eğilerek cevap verdi. "Oyuna devam etmek istemiyormuş." "Haklı. Neden diretiyorsun?" Furkan bir süre Elif'in gözlerine baktı. Hiçbir cevap vermeyecekti. Onu anladığını bile sanmıyordu. Elif cevap alamayınca çaktırmadan tekrardan Furkan'ın kulağına eğildi. "Sana iki gece önce Alp'lerin evinden çıkarken bir soru sormuştum. Sanırım sorunun cevabını doğru vermedin ve şuan da ben sorumun cevabını aldım." Furkan itiraz etmek için ağzını açacakken Elif yavaşça koluna dokunarak kulağına tekrar eğildi. "Sakın öyle değil ya da hayır deme. Cansu'yu hala seviyorsun ve belki de dört yıl önce sevdiğinden daha fazla ve eski Cansu'yu geri istiyorsun. Böyle yaparak onu kazanamazsın. Sen her konuda istediğini almak için sıkıştırır üstüne gider ve olayı bitirirsin. Bu huyunu kullan." Furkan biraz geri çekilerek tekrardan Elif'in yüzüne baktığında, kendi yüzünün hafiften kızardığına emindi. Elif fazla açık sözlü bir kızdı. Ne tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu. Elif tekrardan kulağına doğru eğildiğinde, bakışlarını tam karşısında duran Alp'e dikti. Soru soran gözlerle kendisine bakıyordu. Bakışları sürekli Alp'in hareket ederek masaya vuran eline kaydığında, Alp'in gergin olduğunu fark etti. "Onu kaybetmemek, kaybettiysen bile geri kazanmak için neleri göze alabilirsin?" Elif son söylediğiyle geriye çekilerek tabağındaki köfteden bir ısırık aldığında, Furkan gözlerini Alp'ten bir anlık bile ayırmamıştı. Alp gergin olduğunda elleriyle oynar ve bir yere vurma gereği hissederdi. Neden gerilmişti? Alp ve gerilmek aynı cümlede saçma durabilirdi ama her rahat insanın gerildiği anlar vardı. Alp Furkan'ın eline baktığını fark ettiğinde hareketliliğini durdurarak elini bardağa götürdü ve gazozdan bir yudum aldı. Bakışlarını da kaçırmayı unutmamıştı. Bu hareketinin ardından Furkan ne olduğunu anlayarak kocaman sırıttı. Elif'ten mi geriliyordu? Şimdiye kadar Elif'ten gerildiğini hiç fark etmemişti ve Alp genelde değer verdiği insanlarda gerilirdi. Bakışlarını Alp'ten ayırıp Elif'e döndüğünde kocaman sırıtması karşısında Elif şaşkınca baktı. Yine de sırıtmasını içine alabilecek kadar güçlü değildi. Onun duyabileceği şekilde sorduğu sorusuna cevap verdi. "Her şeyi." Arka taraftan Cansu'nun salona girdiği ayak seslerinden fark ettiğinde yüzünü toparlayarak ciddi bir hale soktu. Masadaki sohbet ortamına tekrardan kulak verdiğinde annesi Derya Hanım'ın telefonu çalmıştı. Sakin tavırla telefonunu açarak kulağına götürdü. Bir süre karşı tarafı dinleyerek kısaca cevap verdi. "Tamam, iki saat sonra uçağa binip geleceğim." Derya Hanım telefonu sakince kapatırken, oğlunun soru sorar bakışlarına cevap verdi. "Yurt dışına gideceğim. Yarın bir dava için orada bulunmam lazım." "Ne davası bu? Şu aralar çok sık yurt dışına gitmeye başladın." Derya hanım tedirginlikle gülümsemeyi deneyerek oğluna baktı. "Evet, biraz uzun sürdü. Sıkıntılı bir davaydı ama az kaldı. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik." Elif şaşkınca Derya Hanım'a baktı. Saatlerdir ev Hanım'ı gibi görünen Derya Hanım işin adı geçtiğinde ciddi ve iş kadını haline bürünmüş, iki çocuk annesinden eser kalmamıştı. İş ve evi birbirinden nasıl bu kadar iyi ayırdığını hayretler ve içerisinde imrenerek izledi. Derya Hanım Elif'in şaşkın bakışları karşısında gülümsedi. "Tahmin edeyim benim sadece ev hanımı olduğunu düşündün." "Avukatların daha villa tarzı evlerde oturduğunu sanıyordum." "Evimi seviyorum küçük ve kutu gibi oldukça samimi... Şimdilik sığdığımıza göre bir sorun yok. Hem biliyorsun... Bu site güvenlik açısından oldukça güvenli." "Bizim sitede öyle" diyerek ekledi Elif. "Belki ileride o siteye gelmeyi düşünebiliriz. Şimdilik Nihal'le pek düşünmüyoruz." Cansu annesinin adını duymasıyla Derya Hanım'a baktı. "Annem ile ne alakası var Derya Abla." "Biliyorsunuz. Uzun süreden beri yakın dost ve arkadaşız. Eşlerimizde öyle. Bu yüzden taşınırsak aynı anda taşınmaya karar verdik." "Yani ileride Elif ve Alp'lerin oturduğu siteye taşınma gibi bir durumumuz var öyle mi?" Derya Hanım gülümseyerek başıyla onaylamakla yetindi. Ceren araya girerek takılmadan edemedi. "Bence de düşünürseniz beraber taşınmayı düşünün. Bende Fulya'ya alıştım. Devamlı aşağı yukarı yapıyoruz. Birimiz gider, birimiz burada kalırsa boşluğa düşeriz." Alp sırıtarak ortaya konuştu. "Desenize bizim site CanFur'la neşelenecek." Ardından bakışlarını önce Cansu'ya sonra Furkan'a çevirdi ve ekledi. "Valla oyun falan anlamam, koca sitenin trafosunu patlatıp elektriklerini falan kesmeyin. Yanınıza koyarım." Fulya'nın boğazına bir anlık gıcık kaçarken Furkan ve Elif kahkaha atmamak için dudaklarını dişlediler... Derya Hanım'ın kaşları çoktan çatılarak Alp'e dönmüştü. Alp özür dilercesine bakış attı. "Yemekte olduğumuzu unutmuşum." Cansu'da Alp'in kıvranmaları karşısında sakince gülümsemekle yetindi. Fulya boğazını temizlediğinde lafa girdi. "Anlaşılan siz ikiniz buradan taşınsak bile kurtulamıyorsunuz." Fulya'nın bahsettiği iki kişinin Cansu ve Furkan olduğunu masadaki herkes anlamıştı. Derya Hanım araya girerek konuyu dağıttı. "Elif bize biraz kendinden bahset. Seni daha yakından tanımak isterim." Dedi gülümseyerek. "Sizin biraz ileride ki villa sitelerde oturuyoruz." "Alp'lerin sitesinde." "Evet, orayı biliyorum. Hatta oturanların çoğunu tanırım. Annen ve baban kim?" "Babamın adı Barış. Çok büyük olmasa da kendi çapımızda bir holdingimiz var." "Soyadınız ne?" "Kılıç." Derya Hanım gülümsedi ve devam etti. "Bir dava sonucu holdinginize gitmiştim. Betül annen oluyor değil mi? Asıl onun moda evi ve harika tasarımlarından dolayı tanışırız. Mağazası gerçekten bir harika..." Elif cevap vermek ve vermemek arasında kalırken, ne diyeceğini bilemedi. Betül'ün annesi olmadığını söylese masada yeni bir konu demekti. Furkan ve Cansu olanları bilse de masada oturan diğer üyeler bu durumdan habersizdi. Tam evet demek için ağzını açacakken, Furkan araya girdi. "Hatta Elif'in üç yaşında kardeşi var adı Eda." Derya Hanım'ın bakışları oğluna döndü. "Evet bilmez miyim aşırı sevimli ve hareketli. Betül uzun süredir Eda olduğu için çalışmıyor. Arada mağazaya uğrasa da çoğunluk evinde... Önceden hep karşılaşırdık şimdi hiç karşılaşamıyoruz." "Eda oldukça küçük." Diye ekledi Elif. "Tabii o da bir faktör ama Betül evde duramayan bir insandı. Pek yemek konusunda bilgisi yoktu. Şuan oldukça iyi şeyler yapıyor. Sizi gerçekten çok seviyor olmalı." Elif zorla gülümsemeye çalıştı. Furkan'ın annesi Derya Hanım Betül ile oldukça uzun süredir tanışıyor olmalıydılar... Evdeki durumdan ve Betül'ün annesi olmadığından muhakkak haberi vardı. Yine kendisi bu yalana devam ettiği için Derya Hanım oyunu bozmamıştı. "Kardeşini çok seviyor olmalısın." "O tatlılık nasıl sevilmez ki? Kardeşimi çok seviyorum." Cansu Derya Hanım'a döndü. "Bıcır biz evden çıkmadan önce holdeki büyük boyu kadar vazoyu kırdı. Tam hareketli ve yaramaz döneminde." Elif Cansu'ya dönerek sırıttı. "Ah, evet bazen gerçekten çok yaramaz olabiliyor. Bir kere ben uyurken saçlarımın bir kısmını yeşil keçeli kalemle boyamıştı. Kızmak istesem de kızamadım, hemen dudaklarını büküyor ve dayanamıyorum." Derya Hanım ve sofradakiler kahkaha atarken, Alp araya girdi. "Yine de kardeşin olduğu için şanslısın." Cansu Alp'e dönerek kaşlarını havaya kaldırdı. Yüz mimikleri gülmeye çok müsait bir biçimdeydi. "Bence kardeşin olmadığı için şükretmelisin." "Kesinlikle." Diyerek Elif Cansu'ya hak verdiğin de. Furkan'da Elif'e hak verdi. "Dostum krallığının tadını çıkar." "Hey! Farkındaysanız biz hala masadayız." Dedi Fulya masadaki konuşmalara bozulurken. Ceren'de ona destek çıkarak Cansu'ya döndü. "Ya sen zaten dört yıldır yoktun. Neyimden yakınıyorsun?" Fulya abisine, Ceren'de ablasına tepki vermişler, ikisi de kollarını bağlamıştı. Ceren kardeşine doğru eğilip yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. "Evet haklısın. Hem sen olmasan evde kim bana laf sokacak? Sonra arada benimle aynı düşünüp anne ve babamıza itiraz edecek." Furkan ise kolunu Fulya'ya uzatıp kendine doğru çekti ve saçına öpücük kondurdu. Fulya mızmızlanmaya devam ederken şakayla karışık takıldı. "Olmaz öyle kıymetimiz bilinmiyor. Gidip Alp abinin kardeşi olacağım..." Alp sırıtarak Fulya'ya baktı. "Her zaman beklerim fıstık. Abi değişikliğinde ferahlık vardır." Furkan Alp'e o ne demek lan dercesine küfür içerikli bakış savururken, Derya Hanım bir kez daha kahkaha attı. "Fulya tatlım. Bu gün banyoya girmeyi unutma olur mu? Abin saçlarının arasından öptü ve ağzı yağlı." Fulya kendini geriye doğru çekerken, Furkan'ı sertçe ittirdi. "Pissin!" Furkan sırıtarak kardeşine baktığında Fulya elini yumruk yaparak Furkan'ın koluna geçirdi. Derya Hanım çocuklarının çekişmelerini gülümseyerek izledi ve yavaşça ayağa kalkarken tabağını topladı. Ardından sofradakilere döndü. "Bu gün gelmenize çok memnun oldum. Sizinle vakit geçirmek isterdim çocuklar fakat bir saat sonra uçağım kalkacak anca hazırlanıp çıkarım." Alp'e döndü ve konuşmasına devam etti. "Alp çantanı ve okul kıyafetlerini getirdin mi?" Alp sıkıntılı bir içimde başını kaşıdı. Uyku sersemiyle çıkarken eşyalarını unutmuştu. "Sanırım uyku sersemiyle çıkarken evde unuttum." "Şoförü ara kıyafetlerini getirsin." "Ben eve dönseydim..." "Normal zamanda birbirinizde kalmak istersiniz, bizim ev bu gün yarın boş takılın." "Ben eşyalarımı aldırırım." "Sizinkilerle konuşup haber vermeyi unutma." Alp Derya Hanım'ın dayısından bahsettiğini anlamıştı. Elif'in ve Cansu'nun durumlardan haberdar olup olmadığını bilmediğinden pot kırmayarak bu şekilde konuşmuştu. "Gerek yok Derya Abla. Merak eden arar, ulaşılmayan insan değiliz." Furkan annesinin ev boş demesine takılarak, babasını sordu. "Anne babam gelmeyecek mi?" "Hayır. Bir saat sonra babanla birlikte yurt dışına çıkacağız." "Anladım." Derya Hanım önündeki tabakları eline alarak mutfağa götürürken, herkes önünde bulunan tabak ve eşyaları mutfağa götürerek tezgâhın üzerine bıraktı. Cansu ve Elif mutfakta yemekleri dolaba yerleştirirken hazırlanmaya çalışan Derya Hanım mutfağa doğru seslendi. "Kızlar etrafı size bırakıyorum. Umarım halledersiniz." Cansu Derya Hanım'a karşılık cevap verdi. "Ben hallederim." "Furkan ve Alp'i mutfağa sokmayın. Özellikle Alp'i." Cansu ve Elif birbirlerine bakıp kıkırdaşırken Alp salonun kapısına yaslanmış bir biçimde Derya Hanım'a baktı. "Bu olmadı Derya Sultan." "Geçen ki olay bir daha yaşansın istemeyiz." Diyerek Derya Hanım gülümsedi ve Furkan'a döndü. "Furkan yatmadan önce kapıyı kilitle. Evi yakmayın. Özellikle ocağa dikkat edin. Babanla biz yarın döneriz. Fulya'ya da göz kulak ol." Cansu elindeki tabağı bulaşık makinasına koydu ve hole çıktı. "Annemle yurt dışında karşılaşma ve buluşma ihtimaliniz var mı?" "Hayır, tatlım biz Amerika'ya gidiyoruz. Annende orada fakat başka tarafında karşılaşmayız. Hem annen gece yarısı ya da bir gibi uçakla dönecek. Yani biz giderken o dönüyor olacak." "Babam nerede ondanda haberim yok. Aradım ama ulaşamadım." "Bilemiyorum tatlım ama baban son bir haftadır baya yoğun. Bir anlaşmaları var sanırım. Yani eve dönmez." "Ben burada yokken ne kadar yoğunlaşmışsınız. Ceren ve Fulya öyle devamlı yalnız mıydı?" "Siz küçükken iş tekliflerini reddediyorduk fakat şimdi hepiniz büyüdünüz. Ayrıca başlarında Furkan'da var. Sende geldiğine göre gözümüz arkada değil. Normalde bu kadar yoğun çalışmıyoruz ama şu sıra bizim açımızdan işler karışık." Derya Hanım montunu giyerek, başlığını başına geçirdi. Fulya yavaşça gidip annesine sımsıkı sarıldı. "Seni özleyeceğim." "Bende seni özleyeceğim fındığım. Eve dikkat et. Evin kızı sensin. Artık kocaman oldun." "Tamam." "Okula yalnız gitmeyin." "Tamam." "Anne biraz daha öğüt vermeye devam edersen uçağını kaçıracaksın." Dedi Furkan annesine sırıtarak. "Gelin buraya serseriler." Derya Hanım kollarını açarak Furkan ve Alp'e seslendiğinde, ikisi de emrine itaat ederek kollarının altına girdi. Furkan'ın alnına kocaman öpücük kondururken saçlarını karıştırdı. Ardından Alp'e dönüp saçlarının arasından öptü ve omzundan sıktı. Karşısında duran dört kıza dönüp baktı. "Görüşürüz kızlar. İstediğiniz kadar evde kalıp eğlenebilirsiniz. Size kalmış. Hepiniz telefon saatlerinizi kurun yarın sabah okul var. Uyuya kalmayın." "Pazartesi sendromu başladı." Diyerek iç çekti Ceren. "Hayırlı yolculuklar Derya Abla." Diyerek mutfağa geri döndü Cansu. Elif'te el sallayarak salona girdi ve masanın üzerindeki son mutfağa gitmesi gerekenleri eline aldı. Mutfağa giderken holde geçen konuşmalara da istemsizce kulak misafiri oldu. "Lütfen hepinizin telefonları açık olsun." "Anne bir sorun mu var bu gidişinde biraz tedirginsin." "Evet işle ilgili sorunlarımız var ama inşallah bu sefer halledip bitireceğiz." "Anladım." Derya Hanım kapıdan çıkarak çizmelerini giydi ve iş çantasını eline aldı. Evdekilere el sallayıp merdivenlerden aşağı inerek gözden kaybolduğunda Ceren ve Fulya iş yapmamak için yavaştan odaya sıvıştı. Furkan kapıyı kapatarak göz ucuyla mutfağa baktı. Cansu ve Elif hiç konuşmadan mutfakla ilgilendiklerini gördüğünde salona giderek tekli koltuğun birine yayıldı. Alp ise büyük koltuğu yatarak doldurmuştu. Eline kumandayı alıp kanalları gezdi. Hiçbir şey olmadığını fark edince internete bağlanarak ortaya karışık hafif bir müzik açtı ve kumandayı kenara bıraktı. Saat daha fazla geç olmadan yarın için eşyalarını istemeliydi. Elini arka cebine götürerek zorlukla telefonunu çıkarttı ve şoförü arayarak odasında unuttuğu eşyaları evdeki çalışanları Seçil Hanım'dan alarak getirmesini söyledi. Arada Elif'in masadaki tabakları götürmek için salonu girdiğini rahatlıkla görüyordu. Masa örtüsünü kenara alıp konması gereken süs eşyalarını koyduğunda salonda işin bittiğini anladı. Elif son olarak masa örtüsünü alıp salondan çıkmıştı. Alp telefonunu kapattı. Karnının üstüne koymasıyla telefonu çaldı. Ekrana baktı. "Serin." Yazıyordu. İsmi gördüğünde sırıtarak telefonu açtı. "Ne oldu bebeğim? Erkeklerden sıkıldın mı yoksa?" "Saçmalama istersen Alp. Onlar benim eski arkadaşlarım, biliyorsun." "Yani arkadaşlarla olmadı, sana geliyorum diyorsun." Alp sırıtmasını genişleterek Furkan'a baktığında Furkan dudaklarını kımıldatarak fısıltı şeklinde konuştu. "Piçin önde gidenisin." Alp göz kırptı ve ardından sırıtarak Furkan'a bakış attı. "Hayır, öyle bir şey demiyorum Alp. Farkındaysan daha hiç birlikte olmadık. Sadece takılıyoruz." "Tamam tamam takılıyorum. Neyse niçin aramıştın bebeğim?" "Ne yapıyorsun diye... Öylesine aradım." "Yani Twitter'de bir paylaşım görüp aramış olma imkânın yok." Furkan kahkaha atmamak için adeta kızarırken, Alp sesinin tonunu korumak için dev ötesi bir mücadele veriyordu. "Sanırım var. Sen neredesin?" "Hesap soruyoruz yani?" "Ne alakası var Alp. Sadece nerede olduğunu merak ettim." "Furkan'dayım." "Öyleyse Elif'in orada ne işi var?" "Furkan'ın annesi çağırmış benim ne ilgim var." "Furkan'ın Elif'le bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum." "Elif ve Furkan değil. Furkan'la Cansu yakın." "Nasıl yakınlar? Cansu kim?" Furkan kaşlarını havaya kaldırırken, yanındaki yastığı Alp'e fırlattı. "Yani Furkan ve Cansu'nun aileleri yakın arkadaş annesi yemeğe davet etti. Cansu ve Elif'te yakın arkadaş sanırım yeterli açıklama olmuştur." "Elif'ten hoşlanmadığımı biliyorsun." Elif o sırada salona girerek ayakta dikildi. Daha çok bir şey sormak istiyormuş gibiydi. Bakışlarını ir Furkan'a bir Alp'e kaydırırken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Elif'ten zaten kimse hoşlanmaz bebeğim." Alp Elif'e bakarak telefondaki Serin'e cevap verirken Furkan küçük çaplı bir gülme krizine girdi. Elif kaşlarını çatarak kenarda duran koltuktaki yastığı Alp'e fırlattı. Furkan'a dönerek sorusunu yöneltti. "Serin'le mi koşuyor?" Furkan kahkaha krizinden çıkamazken, zorlukla başını aşağı yukarı sallayarak onaylamakla yetindi. Elif ikisine de siz göreceksiniz bakışı attı ve sesini Serin'in duyabileceği tonda yükseltti. "Alp'çim geceye viskiyle mi devam edelim? Dolduruyorum." Elif gülerek son kelimesinde sesini daha da yükseltirken Furkan daha fazla kendini tutamayarak deli gibi kahkaha attı. Suratı kıp kırmızı kesilmiş. Koltuğun üstünde resmen gülmekten şekil değiştiriyordu. Tabi u gülmesi Elif'in adiliğiyle fazla sürmedi. Sesini yüksek tonda tutarak tekrar konuştu. "Furkan Cansu tişörtlerinden birini istiyor. Odada onunla ilgilenir misin?" Furkan'ın kahkaha atması bir anlık dururken, Elif'e bakarak homurdandı. "Cins misin kızım sen? Beni ne karıştırıyorsun? Şimdi Serin gidip Nilüfer ile konuşacak benim başımı niye belaya sokuyorsun kızım. Düzgün bir ilişkim var benim." "Nerede o yüz? Gurur yapıp seni bırakacak?" Elif ve Furkan'ın konuşmasını izleyen Alp telefonun diğer ucundaki Serin'e açıklama yapmakla yetindi. "Yok öyle bir şey bebeğim. Elif uyuzluk olsun diye yapıyor." "Bak Alp öyle bir şey varsa." "Ya aç sen kamerayı, yok öyle bir şey." Alp ve Serin karşılıklı kamera açtığında Alp telefonun kamerasını evin etrafında dolandırdı. Sonra Furkan ve Elif'i gösterdi. Sonra tekrar kendine çevirdi. "Gördün mü? Gayet normal bir biçimde takılıyoruz." "Neyse ben kapatıyorum. Çocuklar çağırıyor. Yarın okulda görüşürüz." Serin telefonu Alp'in suratına kapatırken, Alp yattığı yerden doğruldu. Fazlasıyla öfkeli görünüyordu. Kucağında olan iki yastığı da Elif'e fırlatırken Elif kahkahalara çoktan boğulmuştu. "Kızım sen ne cinssin. Fotoğraf paylaştığın yetmiyor. Birde niye yavşaklık yapıyorsun?" "Yani yüzüme baka baka benim hakkımda konuşursan böyle şeyler yapabilirim." Cansu mutfağa bir türlü gelemeyen Elif'e mutfaktan bağırdı. "Elii." "Tamam geliyorum." Furkan ve Alp'e dönerek sorusunu yöneltti. "Neyse asıl soruya gelelim ne içiyorsunuz?" "İki tane sıcak çikolata." Elif mutfağa doğru bağırdı. "Dört tane sıcak çikolata Cansuy!" "Tamam." "O iki kızı bulmak için çok mu uğraştınız cidden?" "Nesi varmış kızlarımızın?" diyerek dirseğini kanepeye dayadı Furkan. "Az şey bilmek her zaman iyidir." Elif Alp'e imalı bir bakış attı ve konuşmaya devam etti. "Zamanı geldiğinde öğrenirsiniz. Furkan Nilüfer'in pek bir şeyi yok sadece aşırı derecede itici kız ama Serin için aynı şeyi pek söyleyemeyeceğim." Alp yattığı yerden ayağa kalkarak Elif'in önünde dikildi. "Bana bak kızım. Benim kimle çıktığım, çıktığımın ne yaptığı seni ilgilendirmez." "Acaba sen burada oyalanırken Serin yine kimin kucağında?" "Sevgilim beni aldatıyorsa da bu seni ilgilendirmez. Beni ilgilendirir ve sen alakan olmayan işlere burnunu daha fazla sokma. Yoksa bu gece elimde kalacaksın." "Sen zavallısın. Bunu bile bile nasıl devam ediyorsun? Kız mı yok? "Kız var ya da yok. Sana ne? Benim seçimim... Belki orospulardan hoşlanıyorum. Sanan ne? Seni ne geriyor? Asıl sen zavallısın. Dört yıldır herkesin özelini kirli malzemelerini internete yayıyorsun. Kendi hayatın dışında bütün herkesin hayatlarıyla ilgilisin. Herkesi uzaktan bakıp eleştiriyorsun. Eleştirdiklerinden bir farkın olsa... Sen de eleştirdiklerin gibisin.." Alp Elif'e iğrenircesine bakarken, Elif anlamamış bir biçimde Alp'e baktı. Duyduklarının ağırlığını umursamamaya çalışırken, merakı daha ağır bastı. "Eleştirdiklerin gibisin derken?" "Mükemmelmiş gibi görünmeye çalışıyorsun ama değilsin. Bunun sende farkındasın. İtiraf et sende mükemmel değilsin." Elif'in gözleri gözle görülebilir bir biçimde kızarırken kalbi çarpmaya başladı. Annesinin onu küçükken terk ettiğini ve Betül'ün annesi olmadığını öğrenmiş olabilir miydi? Emin değildi. Bilmiyorsa bile pot kırmayacaktı. "Hiçbir insan mükemmel değildir Alp. Herkesin kusurları vardır fakat bir seçtiğimiz birde seçemediğimiz yaşamak zorunda olduğumuz kusurlarımız vardır. Bazıları tercih bazılarıysa yakaya yapışan gerçeklerdir. Bunları sakın unutma. Ben isteyerek yapılanlara kusur diyorum. Bilerek ve vicdan üzerine düşünmeden şerefsizlik yapan insanlara kusur diyorum. Peki ya sen? Senin kusur anlayışın ne?" Alp öfkeli bakışlarını bir anlık Elif'in üstünden çevirirken, tekrardan bakışlarını Elif'in gözleriyle buluşturdu. "Aile sorunların var deyip yüzüme çarpan biri mi kusurdan bahsedip ahlak dersi veriyor?" Elif hüzünle gülümseyerek Alp'e baktı. "Hadi ama Alp. Herkesin aile sorunları vardır. Ben sana sadece takıldım. Neler olduğunu bile bilmiyorum." Alp ve Elif Furkan'a dönüp bakış attığında Furkan anlamışça kendini savunmaya geçti. "Merak etmeyin kimse hiçbir şeyi bilmiyor. O yüzden bana öyle bakmayın ikinizde... Alp sende yerine otur, bu konuşma çok saçma bir yere gidiyor." Alp kendini koltuğa bırakırken Elif mutfağa giderek Cansu'nun yanında durdu. Cansu sıcak çikolataları bardağa koyduğunda, tepsiyi eline almadan Elif'e döndü. Yüzünün halini görünce istemsizce mimikleri kasıldı. "Ne oldu?" "Hiç. Hiçbir şey... Alp sadece sinirlerimi bozdu." "Alp ile neden bu kadar uğraşıyorsun Eli? Çocuğu rahat bıraksan, sana bulaşmayacak." "Doğruyu söyleyince hep ben suçlu oluyorum." "Bırak herkes hatalarının farkına yaşayarak varsın. Bazen sözcükler yetmiyor." "Haklısın." Cansu Elif'e sımsıkı sarılarak gülümsedi. Elif ise Cansu'nun sarılmasıyla gülümsemesini yüzüne taktı. "İyi ki döndün Cansuy!" "İyi ki.." Cansu Elif'ten ayrılırken, önüne gelen saçlarını geriye itti. Elif birçok gerçeği bilmenin ağırlığını kaldıramazken, bir tanesini Cansu'ya söyleyecekti. Kendini söylemek zorunda hissediyordu. "Cansuy. Bir şey diyeceğim.. Aslında demeli miyim bilmiyorum." "Söyle." "Tamam bak bunu sana ben söylemek istemezdim ama başkasından öğrenip afallamanı ve kötü duruma düşmeni istemiyorum." "Uzatma Eli. Söyle." "Bir kaç aydır Furkan'ın sevgilisi var. Ciddi bir ilişkiye benzemiyor."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD