İçeri girip kapıyı kapatırken, aynı anda ışığı da kapatarak, odasına yönlendi. Kapının altından sızan ışığı gördüğünde Alp'in uyumadığını tahmin etti. Kapıyı yavaşça açarak kafasını uzattı. Alp yatağının üzerine uzanmış, telefonuyla meşguldü. Diğer elinde de dumanı tüten sigarası vardı. Odasına girip kapıyı kapattığında geldiğinin bile farkında değildi. Burnuna gelen yoğun sigara kokusuyla, küfür savurdu. "Allah belanı vermesin. İçme lan şu zıkkımı odamda. Her yer bok gibi kokmuş. Dumandan seni göremiyorum nerdeyse zengin piçi."
Alp ağır hareketlerle gözünü telefondan ayırıp Furkan'ın sinirli yüzüne baktı. "Abartma lan, beni göremiyormuş. Atacaksan ufak at."
"İçme şu zıkkımı odamda."
"Bir şey olmaz cam açık."
"Mal camı da açmışsın oda buz gibi olmuş."
Alp sigarayı kül tablasın da söndürerek, çöpünü camdan aşağı fırlattı. "Gerizekâlı kül tablası varsa çöpünü neden aşağı atıyorsun. Beyin yoksunu."
Furkan'ın dediklerini duymaz derecede telefonuyla ilgiliydi. Dediklerini duysa da umursamamıştı. "Sigara içeceksen, siktir git salonda uyu."
Alp yine tepki vermeyerek telefonuyla ilgileniyordu. Furkan pencereyi kapatarak perdeyi örttü ve kaloriferin derecesini yükseltti.
"Kime diyorum?"
Telefondan gözünü ayırmazken, umursamazca cevap verdi.
"Tamam, lan içmeyiz."
Furkan Alp'in telefonuyla ilgilenmesine sinir olarak telefonu elinden kaptı.
"Napıyorsun sen?"
"Hiç. Lan ver telefonu."
"Kes lan yat zıbar bakıp vericez. Malı kıymetli zengin piçi."
Furkan odasındaki tekli koltuğa yayılarak, Alp'in telefonunu kurcaladı. Twitter hesabında etkileşimlerindeydi. Bakışlarını Alp'e çevirerek konuştu.
"Kırk saattir Twitter etkileşimine mi bakıyorsun gözünü ayırmadan?"
Furkan telefon ekranını aşağı kaydırdığında sayfaya yeni bir etkileşim düştü.
Bayan Limonata: "Kim olduğumu ne yapacaksın?"
Furkan bakışlarını Alp'e kaydırdı.
"Buda kim?"
"Bayan Limonata."
"Adını görüyoruz lan. Bu kim demek istiyorum."
"Bilmiyorum lan bilsek kim olduğunu sormayız."
"Nasıl bilmiyorsun?"
"Elif bu gün beni gizlice çekip Twitter'e attı ya. Etiketledi falan.. Konuşma oradan açıldı bilmiyorum. Tweet'in gönderilme yeri de yurt dışından Amerika'dan."
"Buradan biri dalga geçiyor olmasın?"
"Sanmıyorum. Yer imi Amerika'dan."
"O zaman öylesine takılan bir sanaldır."
"Büyük ihtimal."
Furkan sırıtarak, telefonu Alp'e fırlattı.
"İstanbul çapındaki kızlar yetmiyordu. Dünyaya açıldın."
Alp sırıtarak tekrardan telefonu Furkan'a fırlattı.
"Oku lan. Sonra bin kere soruyorsun."
Furkan sohbetin başına giderek, telefona gömüldü.
Bayan Limonata:
"Evde de yemeklerle ilgili misin?"
Alp Derin:
"Hayır. Kimse beni mutfağa sokamaz."
Bayan Limonata:
"Neden?"
Alp Derin:
"Sevmem."
Bayan Limonata:
"İstanbul'da mı yaşıyorsun?"
Alp Derin:
"Sen kimsin?"
Bayan Limonata:
"Kim olduğumu ne yapacaksın?"
Furkan sohbeti okuduktan sonra Alp'e baktı. "Ne cevap yazacaksın?"
"Tanımadığım insanlarla konuşmam yaz."
Furkan tam Tweet'i yazacakken takip bildirimi geldi. Bakışlarını Furkan'a çevirdi.
"Seni takip etti." Alp yattığı yerden kalktı ve saçlarını karıştırdı. "Sende et ve DM'den yaz bütün herkes yazışmayı okuyor."
Furkan takip ederek DM'den yazdı.
Alp Derin:
"Tanımadığım insanlarla konuşmam."
Bayan Limonata:
"Şuan konuşuyorsun ya."
Gelen bildirim sesiyle, Alp sordu.
"Ne yazdı?"
"Şuan konuşuyorsun ya, Dedi."
Alp ayağa kalkarak, Furkan'ın çalışma masasının önüne gitti. Sandalyeyi çekerek oturdu ve diz üstü bilgisayarını açtı. "Şifre hala aynı mı Furk?"
"Evet."
Alp hızlıca şifreyi girerken, interneti açarak, Twitter sayfasına girdi. Kullanıcı adı ve şifresini yazarak hesabına girdi. Yukarı üst taraftaki DM butonuna tıklayarak cevap yazdı.
Alp Derin:
"Nerede yaşadığımı neden soruyorsun?"
Birkaç saniye geçmeden cevap geldi.
BayanLimonata:
"Merak."
Alp Derin:
"Adın neden Limonata?"
Bayan Limonata:
"Sevdiğim için."
Alp Derin:
"Sen nerede yaşıyorsun?"
BayanLimonata:
"Görebildiğin şeyleri sorma ve bildiğin."
Alp Derin:
"Ta elin Amerika'sından beni nasıl buldun?"
Bayan Limonta:
"Sanal âlem böyle bir şey. Şuan ne yapıyorsun?"
Alp Derin:
"Tahmin ettiğin şeyleri sorma."
Bayan Limonata:
"Elif Kılıç'ın paylaştığı fotoğraftaki yerdesin o zaman."
Alp Derin:
"Sen neredesin?"
Bayan Limonata:
"Aslında... Tam olarak nerede olduğumu bilmiyorum... Bir kulübedeyim... Yerimi bilmiyorum..."
Alp arkasını dönerek Furkan'a baktığında, Furkan'da şaşkınca bakış attı. Alp masa üstü bilgisayara dönerek hızlıca klavye tuşlarına basmaya başladı.
Alp Derin:
"O da ne demek?"
BayanLimonata:
"Öyle işte.. Boş ver.. Uzun hikaye.. İstanbul'un neresindesin?"
AlpDerin:
"Neden soruyorsun?"
Bayan Limonata:
"Evini bombalatacağım. Zengin misin?"
Alp Derin:
"Sayılır."
Bayan Limonata:
"O zaman ara sokaklarda yaşamadığın kesin."
Alp Derin:
"3-4 katlı bir villada yaşıyorum."
Furkan yazışmaları okurken arka taraftan sırıtarak güldü.
"Şimdi evinin adresini sorup gelecek."
Alp sırıtarak takıldı. "Büyük ihtimal."
Bayan Limonata:
"Kardeşin var mı?"
Alp Derin:
"Hayır."
Bayan Limonata:
"Fotoğrafta etiketli olan. Furkan, Elif, Cansu kim peki?"
Alp Derin:
"Arkadaşlarım."
Bayan Limonata:
"Furkan en yakın arkadaşın mı?"
Alp Derin:
"Dostum. Neden bunları soruyorsun?"
Bayan Limonata:
"Konuşmaya ve kafa dağıtmaya ihtiyacım var. O yüzden..."
Alp Derin:
"Arkadaşların yok mu?"
Bayan Limonata:
"Var ama şuan onlarla konuşamam."
Alp Derin:
"Neden?"
Bayan Limonata:
"İşte.. Şartlar onu gerektiriyor."
Alp Derin:
"Sanırım bir sıkıntın var?"
Bayan Limonata:
"Herkesin bir sıkıntısı vardır."
Alp Derin:
"Senin ki biraz tuhaf. Neyse kaç yaşındasın Bayan Limonata?"
Bayan Limonata:
"Açıklamanda yaşın on dokuz yazıyor fakat son sınıfsın nasıl oluyor? Sınıfta mı kaldın?"
Alp Derin:
"Soruma cevap vermedin."
Bayan Limonata:
"Adımı ve yaşımı sormasan? İkisi dışında her şeyi sorabilirsin."
Alp Derin:
"Neden?"
Bayan Limonata:
"İşte.. Belki zamanı gelirse öğrenirsin."
Alp Derin:
"Sanırım yaşın çok büyük değil.
Bayan Limonata:
"Nereden anladın?"
Alp Derin:
"Konuşma tarzından."
Bayan Limonata:
"Belki..."
Alp Derin:
"Amerika'dasın o yüzden soruyorum. Orada bir Derin Holding var biliyor musun?"
Bayan Limonata:
"Hayır, bilmiyorum. Senin soyadın olduğuna göre amcanın ya da babanın holdingi mi?"
Alp Derin:
"Boş ver sormadım varsay..."
BayanLimonata:
"Kardeşin olmadığını söyledin. Bir kardeşin olsun ister miydin?"
AlpDerin:
"Evet, bir tane baş belası iyi olabilirdi."
BayanLimonata:
"Bir kız kardeş isterdin yani?"
Alp Derin:
"Senin kardeşin var mı?"
Bayan Limonata:
"Evet. Bir tane ağabeyim var. Annen ve baban nasıl biri?"
Alp Derin:
"Gereksizler. Olmasa da olurlar.""
Furkan Alp'in son cevabını okumasıyla kenardan duran yastığını Alp'in kafasına fırlattı. "Sensin lan gereksiz."
Alp arkasına dönerek, Furkan'a cevap verdi. "Evet aslında öyleyim. Yok olup gitmek istiyorum."
Yanıt gelmeyince Alp tekrar mesaj attı.
Alp Derin:
"Seninkiler?"
BayanLimonata:
"İdare eder. Annem çok iyidir. Aşık olduğun biri var mı?"
AlpDerin:
"Çıktığım biri var."
Bayan Limonata:
"Bunu sormamıştım. Anladığıma göre çıktığın kızı sevmiyorsun."
"Limonata deyip geçmemek lazım tabi... Kız zehir gibi." Dedi Furkan sırıtarak telefonda yazışmaları takip ederken.
Alp Derin:
"Evet, sevmiyorum. Takılıyoruz."
Bayan Limonata:
"Sevdiğin kızla çıkmalısın."
Alp Derin:
"Kaf dağını seviyorum."
Furkan deli gibi kahkaha atarken Alp kaşlarını çatarak kendisine fırlatmış olduğu yastığı Furkan'a fırlattı.
Bayan Limonata:
"O da ne demek?"
Alp Derin:
"Sevdiğim kız zengin. Burnu fazla yükseklerde."
Bayan Limonata:
"Sen değilsin yani? Sanaldan bakınca yüksekleri ve tehlikeleri seviyor gibi duruyorsun."
AlpDerin:
"Bir fikriniz var mı Bayan Limonata?"
Bayan Limonata:
"Bence bir çiçek al her kız hoşlanır."
"Alp bu hesaptaki Elif olmasın."
"Aynen abicim bende şüpheleniyorum."
"İyide Elif olsa neden abim var yurt dışındayım falan desin ki?"
"Nereden bileyim Furki?"
Alp bilgisayar ekranına dönerek, cevap yazdı.
Alp Derin:
"Bunu aklımda bulunduracağım."
Bayan Limonata:
"Çıkmam gerek. Annem çağırıyor. Belki daha sonra devam ederiz."
Alp cevap yazmadan internet sayfasını kapattı ve Furkan'a dönüp baktı.
"Bence bu kız Elif değil."
"Bence de."
"O zaman bu kız kimin nesi?"
"Eski sevgililerinden olmasın, tkılıyordur. Ya da kimi sevdiğini öğrenmeye çalışıyor olabilir."
"Aman kimse kim? Onu mu takıcam lan?"
Oturduğu sandalyeden kalkarak Furkan'ın yatağına boylu boyunca uzandı. Furkan oturduğu koltuktan ayaklanırken dolabının önüne giderek kapağını açtı ve içinden eşofman takımı alarak Alp'e fırlattı. Eline eşofman altı ve kalın tişört alarak dolabın kapağını kapattı. Üstündekileri çıkartarak dolaptan çıkardıklarını giydiğinde, Alp'te üstünü değiştirerek kıyafetlerini koltuğa fırlattı. Ardından tekrar yatağa boylu boyunca uzandı.
"Sen artık bir yere uzanırsın. Yatağın kapıldı."
"Bıktım lan senden. Her seferinde aynı olay. Kendi evimde yere atılıyorum."
"Ben yerde uyuyamam belim tutulur." Dedi Alp dalga geçerken.
"Belini yesinler."
Furkan sinirli ifadeyle odadan çıkıp Fulya'nın odasına kapıyı çalmadan daldı.
"Yavaş. Kapı var orada."
Ceren her zamanki gibi ters tavırlarını takınmıştı. Furkan Fulya'nın dolabını açtı ve yer yatağını ardından da yorgan ve yastık aldı.
"Kapı değil de saat orda. Artık yavaştan uzasanız diyorum Ceren Hanım. Ablanla beni papaz etme."
"Aman. Sen zaten ablamın dibinde bitmek için bahane aramıyor musun? Al sana bahane."
"Çok konuşma cunyır Cansu. Yürü. Yarın okulun var."
"Cunyır Cansu ne yaa?"
Fulya gülerek Furkan'a bakarken, Ceren çoktan ayaklanarak hole çıktı. Montunu giyindi ve kapıyı açarak ayakkabılarını ayağına geçirdi. Kapıyı kapatmak için içeri dönüp baktığında, Furkan Ceren'e bakarak seslendi.
"İyi geceler fıstık."
"İyi geceler Furkan abi."
Ceren kapıyı kapatarak gittiğinde, Furkan elindeki malzemelerle kendi odasına daldı. Yer yatağını düzgünce yere koydu. Çarşafı serip yastığını yere fırlattı. Ardından yorganı koyarak, yatağın içine girdi.
"Işığı kapat zengin piçi."
"Sensin lan piç. Cansu'ya deli gibi âşık olup aynı zamanda başka kızla çıkan ebem mi?"
"Sen kendine bak. Kendine bile itiraf edemiyorsun ama Elif'i kıskanacak kadar seviyorsun."
"Onu nereden çıkardın?"
"Ulan enden bile kıskanıyorsun resmen kızı. Sofradaki halin neydi. Elini masaya tıklatmalar falan.."
"Harbi siz ne konuştunuz sofrada. Baya uzun sürdü."
"Elif bana âşıkmış ta onu ilan etti. Boş ver sen Nilüferi, Cansu'yu bana gel dedi."
"Şakana sokayım senin."
"Ne konuşacağız? Cansu ile ilgili tabi."
"Cansu konusunda ne yapmayı düşünüyorsun?"
"Sıkıştır, üstüne git ve istediğini al. Elif'in önerisini uygulayacağım."
"Nilüfer ne olacak?"
"Nilüfer ile ciddi bir durumumuz yok ki. Altı üstü takılıyoruz."
"Bu Cansu için bu kadar basit olamayacaktır."
"O ne demek lan?"
"Diyorum ki, Nilüfer olduğu sürece sen ne kadar uğraşırsan uğraş Cansu ona duvar gibi bakacak. Cansu gururlu kızdır öyle şeylere gelemez."
"Ben gurursuz muyum lan? Doğru konuş. İki kızı birden idare etmem."
"Ya seni kundaktan beri tanıyorum o zamandan beri Cansu diyorsun başka da bir şey demiyorsun zaten. O yüzden bitir devre dışı bırak Nilüfer'i."
"Zamanı gelince bırakacağım sen o piç kafanı bunlara yorma. Aklın ermez."
Alp başının altındaki yastığı alarak sertçe yerde yatan Furkan'ın suratına geçirdiğinde, Furkan acıyla inledi.
"Laann! Allah'ın cezası!"
"Furki. Sus lan. Bağırma karılar gibi. Neyse söyle neden Nilüfer'den ayrılmıyorsun?"
Furkan acıyla bir süre burnunu tuttu. Elini yavaşça çektiğinde burnu kıpkırmızıydı. Acısının tam anlamda yok olmasıyla konuştu.
"Cansu'nun ne tepki vereceğini merak ediyorum."
"Kıskanmasını mı istiyorsun?"
"Kısmen. Aslında Nilüfer'le uğraşmasını istiyorum." Diyerek sırıttı Furkan. Alp kaşlarını çattı.
"Yani Nilüfer'e mezar istiyorsun."
"Ne alaka lan?"
"Cansu Nilüfer'i diri diri gömer toprağa bırak öldürmeyi."
"O kadarda değil."
"O kadar valla. Cansu'dan her şeyi beklerim."
Alp'in düşünceleri başka bir konuya kayarken, eve geldiğinden beri sormak isteyip te soramadığı soruya takıldı.
"Sana bişi sorucaktım ta fırsatım olmadı. Sen iki gün önce sarhoşken beni eve taşıdın ya."
"Evet. Niye özet geçiyorsun? Bel ağrımı hatırlamam için mi?"
"Ya bi sus oğlum ya."
"Tamam devam et."
"Giysi odama mı girdin? Çekmecelerimde bazı eşyalar yer değiştirmiş."
Furkan o gece olanları bir anlık unutarak pot kırdı.
"Hayır."
Alp yattığı yerden kalkarak, yatağın içine oturdu ve Furkan'a baktı.
"O gece hayal-mayal Elif'i gördüğümü sanıyordum. Sanırım sanmadım. Rüya da değil. O zaman Elif bizim eve girdi."
"Yolda karşılaştık. Kız kapıyı açtı. Seni taşırken yardım etti."
"Yani eve girdi."
"Yok içeri falan girmedi Alp hatta ışıkları falan dışarıdan sopayla açtı."
"Tamam lan. Ne atar yapıyorsun."
"Saçmalama lan sende o zaman."
"Tamam evime girmiş onu anladık. Odama da girmiş onu da anladık. Kızın giysi odamda ne işim var."
"Ne bileyim? Merakla etrafa bakınınca gir bak dedim."
"Elif bu bakınır tabi. Bakma deseydin."
"Olur seni bir daha ki taşımamızda derim."
"Kız özelime girmiş boxerlarımı bile karıştırmış lan."
Furkan kahkahalara boğulduğunda, Alp afallamış biçimde Furkan'a baktı.
"Ne gülüyorsun lan?"
"Harbi mi? Ben o kadar özeline bakacağını tahmin etmemiştim."
"Pembe boxer'ımın yeri değişmiş."
Furkan dakikalarca gülmekten katılırken, yüzü kıpkırmızı kesildi. Nefes alamadığını hissediyordu.
"Yeter lan! Furki! Nefes al kış günü geberip gideceksin. Dışarı çıkamam bu soğukta kıçım donar."
Furkan nefes alıp sakinlemeye çalıştığında sonuç fazlasıyla başarısızdı. Tekrardan eski haline gelmiş, bir yandan da gülmekten ağrıyan karnını tutuyordu. Odanın kapısı sonuna kadar açıldığında, sevimli pijamalarıyla Fulya görünmüştü. Alp Fulya'yı gördüğüne sevinerek içeri çağırdı.
"Heh! Fıstık sen gel buraya sana bir şey soracağım."
Furkan gülmesini durdurmaya çalışırken, Alp'in koluna yumruğunu geçirdi.
"Lan kardeşimi sapık işlerine alet etme."
"Fulya sen gel fıstığım buraya. Sen kız olduğun için düşünceni merak ediyorum."
Fulya şaşkınca odaya girdi ve Alp'in yattığı yatağın ucuna oturdu.
"Abim niye bu kadar gülüyor? Ses odama kadar geldi."
"Boş ver sen abinin gülmesini o zaten tımarhane kaçkını. Şimdi..."
"Lan saçmalama ne anlasın Fulya daha küçük alet etme böyle şeylere onu."
"Sen sus lan. Fulya benimde kardeşim. Yanlış şeyler sormam ona canım o benim. Neyse... Benim soracağım şey çok masum. Şimdi Fulya'cım. Bir kız bir erkeğin giyinme dolabına baktığında baksırını neden eline alıp bakar?"
Fulya gözlerini kocaman açtı. Bir süre donup kalmasının ardından kocaman kahkahası odada yankılanmaya başladı. Ucuna oturduğu yataktan kayarak düştüğünde abisinin tam önünde oturuyordu.
Alp ciddi biçimde konuştu.
"Hay ben sizi ya. Al kardeşini vur abisine."
Bu sefer Furkan ve Fulya'nın gülmeleri daha şiddetli bir hal almış, artık gülmekten bayılacak gibi görünüyorlardı. Fulya'nın gözlerinden yaşlar gelirken, eliyle karnını tuttu. Sakinleştiğinde konuşmak için hali kalmasa da denedi.
"Dikkat çektiği için olabilir."
"Bence de kesinlikle ondan." Dedi Furkan.
"Peki ya dikkat çekmediyse?"
"Pembe boxer da zaten sıkça üretilen ve tüketilen bir şey. Hiç dikkat çekmez. Su gibi günlük yaşantıda kullanılır." Diyerek Alp'e göz kırptı Furkan.
Fulya kısa bir kahkaha daha atarak konuştu. "Nereden bileyim? Çalsa hayran falan diyeceğim de.. Bundan bir şey çıkartamam fakat başka bir noktaya değinebiliriz. Siz erkekler olaya bakalım derken, aslında başka noktaları kaçırıyorsunuz."
"Neymiş o noktalar? Anlat bakalım fıstık."
"Bir kız hiçbir zaman onun için normal olan bir erkeğin giysi dolabını kurcalamaz. Dolabı kurcalaması birçok anlama gelebilir. Mesela seni merak ediyor olabilir. Ne giydiğini, tarzını... Senin ne gibi şeylerden hoşlandığını.. Kısacası senin hakkında bilgi topluyor... Seni tanımaya da çalışıyor denilebilir. Yine de bence bir erkeğin dolabını kurcalamak cesaret işi."
Alp çenesini yüzüne dayayarak, hayran hayran Fulya'ya baktı. "Acaba bu zeka nereden fışkırıyor."
Alp kendini toparlayarak devam etti.
"Neyse... Konumuza dönelim.."
"Benden yorumlar bu kadar. Bana sorarsan.. Hediye olarak gönder.. Saklar.."
Fulya tekrardan kahkaha atarken, Furkan kardeşinin saçını çekti. "Yürü odana git yoksa Alp abin sana fantezilerini anlatmaya başlayacak."
Fulya sırıtarak düştüğü yerden ayaklanırken, odanın kapısını altığında tekrar kahkaha attı. Arkasını dönerek Alp'e baktı ve tekrar bir kez daha kahkaha attı. "Aslında kızı suçlamamak lazım. Pembe donda erkekler için pek normal bir şey değil. Artık kızlar bile kullanmıyor. Bende olsam gözlerimi pörtleterek bakardım. Yani sorun senin eşyanda.. Kızda değil.."
Alp yatağına uzanırken, bakışlarını tavana dikti. "Senin dediklerin aklıma yattı fıstık. Hadi sen uyu iyi geceler."
"Size de."
Fulya ışığı söndürerek odadan çıktı ve kapıyı kapattı. Furkan oturduğu yatağın içinde kıpırdanarak uzandı ve yorganı çekerek sımsıkı sarıldı. Gece saati bir hayli ilerledikçe etraf git gide soğuyordu. Bir az önce olan konuşmaları aklından gülmemek için silmeye çalışırken, bir yandan da uyumayı deniyordu. Yarın okul vardı ve yıllarca askıda kalıp bitmemiş oyunun kaldığı yerden devam edeceği ilk gündü.