Cemre
Üzerimdeki kırmızı kısa elbisenin eteklerinden çekiştirerek bacaklarımı kapatmak istedim. Kırmızıya buladıkları dudaklarımı sinirden ısırırken sessiz bir kabulleniş ile sonumu bekliyordum.
Bu şerefsizin bir kaç dakikalık zevki benim tüm hayatıma bedel olacaktı ama en azından kardeşime dokunmayacaktı..
Odanın kapısı açılırken mekanın ablası olarak bilinen, Mithatın metresi Arzu görünmüştü. Beni baştan aşağı süzen Arzu onay verircesine kafasını salladı. "Hadi kızım hadi, sallanma Mithat seni bekliyor." Hiç utanmadan beni sevgilisine yolluyordu.
"Cehennemin dibinde bekliyordur umarım," dedim lafımı esirgemeden.
Arzu uzun tırnaklı parmakları ile kolumu tutup sıktı. "Bu gece o yılan dilini kesse bari."
Arzu beni dışarıya doğru iterken sırtım koridorun duvarına çarpmış ve aynı anda silah sesleri yükselmişti. Bedenim korkuyla titrerken ellerim kulaklarıma gitmiş ve o anda korumalardan birinin uyarı dolu sesi gelmişti.
"Aslan Saruhan mekana baskın yapıyor! Çabuk olun!”
Aslan Saruhan da kimdi?
Kulakları delecek kadar yüksek çıkan kurşun sesleri ile insanlar kaçışırken Arzu da çoktan yok olmuştu.
Mithat şerefsizi yerde diz çökmüş hemen önünde ise tüm heybeti ile bir adam dikiliyordu. Sert yüz hatlarını çevreleyen kirli sakallarının üzerinde damarlı ellerini gezdirdi. Adamın üzerindeki siyah gömlek şişkin kollarından dolayı patlamaya yakın gözüküyordu.
Başını hafifçe çevirdiğinde onu tanımıştım. Bugün Mithat’ı ziyaret eden adamdı. Ne olduda geri dönüp mekanı bastı?
"Ben bana yanlış yapana ne yaparım Mithat?"
"Abi," diyen Mithat'ın sesi titreyerek çıkıyordu. Mithat'ın bile it gibi korktuğu biri vardı. Büyük patron bu adam olabilir mi? Ya da rakip olabilir. Patron olsa kendi mekanını ateşe vermezdi.
O anda bedenimden bir ürperti geçti. Sonrasında olmadık bir hayale kapıldım. Bu adam bana yardım edebilir mi? Kurtuluş biletim olabilir mi? Düşüncelerimi Mithat’ın kalın ve acınası çıkan sesi böldü.
"Abi vallahi öyle değil. Bir dinlesen anlatacağım sana zaten.”
Dudağının kenarı alaylı bir ifade ile kıvrılmıştı. "Mithat bir laf var," diyen adam elini kumaş pantolonunun bel kısmına götürdü. “Çakalların hükmü aslanlar ayağa kalkana kadardır," diyen adam belinde ki silahı çıkarıp Mithat'ın alnına doğrultup güvenlik kilidini indirince nefesimin kesildiğini hissettim.
“Yappmma…” dedi güçlükle. Dili sanki ağırlaşmıştı. Bu kadar korktuğuna göre bu adamın şakası yoktu. Blöf yapmıyordu.
"Sana 24 saat mühlet. 24 saat sonra o tır benim arazine geri girecek içinde ki mallar da eksiksiz olacak," diyen adam Silahın güvenlik kilidini tekrar kapadı ve silahı indirip Mithat'a doğru eğildi. "Eğer bir numara yapmaya kalkarsan kafanı kevgire çeviririm," diyen adam beline silahı geri sokarken Mithat kan ter içinde kalmıştı. Bize kan kusturan, etimizden sütümüzden faydalanırken hiç kimseye acımayan Mithat şu an acınacak haldeydi.
Adam arkasını dönmüş giderken her adımda buradan çıkış biletimin de uçtuğunu hissediyordum. Mithat'ın yatağında mı, yoksa Mithat'ın bile korktuğu bu adamın yanında mı olmak daha korkutucu emin değildim ama emin olduğum bir şey var ki annemin katili olan o pisliğin koynuna girmektense ölüme koşarım.
Ani gelen bir cesaret ile duvarın arkasından çıktım.
"Aslan Saruhan!” dedim güçlü durmaya çalışarak. "Beni de al!" dediğimde başını çevirip bana bakmaya tenezzül etti.
"Saçmalama Alev," diyen Mithat'ın sesi kısık ama tehditkar çıkmıştı. Adımı da özellikle Alev diye söylemişti. Alev derken ki imayı anlamıştım. Kardeşimi yakmamam için bir uyarıydı. Ama bu adam sadece benim değil ailemin de tek umudu olabilirdi. Hislerimin beni yanıltmadığını ummaktan başka çarem yoktu. Bugün onu gördüğümde kapıldığım his geri gelmişti. Gözlerine bakınca daha da emin olmuştum. Aslan Saruhan hayatımı değiştirecek olan adamdı.
"Beni buradan çıkar yalvarırım," dedim titreyen sesime engel olmayarak. Adam ile aramızda bir kaç adımlık mesafe kaldığında adam gözlerini kısıp beni süzdü baştan aşağı. "Beni burda babama imzalattığı borç senetlerine karşılık zorla çalıştırıyor," dedim yutkunarak.
Adamın kara gözleri tekrar Mithat'ın üzerinde dolaştı ama Mithat'ın yüz ifadesini göremiyordum.
“Doğru mu bu?”
Mithat başını iki yana salladı. “Borcunu böyle ödemeyi kendisi istedi. Yalan söylüyor abi. Metresim o benim ama beni aldattı onu cezalandıracağımı biliyor ondan kaçmaya delik arıyor," diyen Mithat ile adamın gözleri tekrar benimle buluşup ardından beni süzdü.
Öfkeyle sesim yükselirken "Yalan!” dedim. Sonra biraz daha sakinleşmeye çalışarak, “Mithat’a inanmayın. O pislik kardeşimi esir tuttu. Kız kardeşime zarar vermesin diye çalışıyorum. İki yıldır borcunuz var deyip beni ve daha 17 yaşındaki kardeşimin hayatını mahvetti. Lütfen bana yardım edin,” dedim dolan gözlerle.
“Racona ters! Boşuna nefesini tüketme Alev. Aslan abi sermayemi burdan çıkarmaz.”
Mithat kendinden emin konuşurken Aslan Saruhan elini kaldırıp “Bana raconu öğretme şerefsiz! Racon söz konusuysa kimseyi zorla çalıştırmayacağını bilmen gerekir! Kızı bırakacaksın!” dedi.
“Olmaz abi, borcunu ödemesi lazım. Ben bıraksam da büyük patron peşine düşer. Onu karşına mı alacaksın?”
Aslan Saruhan’ın kaşları çatıldı. Mithat’ın sözleri kafasını karıştırmıştı. Karanlık dünyada kimse kimsenin işine karışamaz, bunu çok iyi biliyordum. Karışanın cezası da kesilirdi. Ama bu adamdan başka umudum yoktu.
Kendimi ayaklarına attım.
"Ömür boyu köleniz olurum... Kardeşim için yaparım bunu. Beni ve kardeşimi bu adamın pençesinden kurtarırsanız eğer karşılığında ne isterseniz yaparım. Öl de ölürüm, öldür de öldürürüm," dedim tereddütsüz.
“Ölümü bile göze alacak kadar bu adamdan nefret mi ediyorsun?”
“Annemin katilinin metresi olmaktansa tanımadığım bir adamın kölesi olmaya hazırım. Ve kardeşimin güvende olması karşılığında her şeyi yapmaya razıyım.”
“Her şeyi mi?” Tartar gibi bakmış, keskin bakışları adeta ruhuma kadar işlemişti. Sanki gözlerimden doğruyu yalanı ayırt edebilirmiş gibi bakıyordu. Ürpertici bir yanı vardı. Aynı zamanda insanın içini buza bile çevirecek kadar mesafeliydi.
“Evet.” Sesim umduğumdan daha güçlü çıkmıştı. Bana inanmalıydı. “Evet Aslan Bey,” diyerek kararlılıkla devam ettim. “Sadece ne istediğinizi söyleyin. Ben hem ruhumu hem de bedenimi size sunuyorum.”
“Kızı al Zehir.” dediğinde Mithat ayağa kalkıp üstüme gelmeye çalıştı. Ancak Aslan Saruhan’ın adamları ona engel oldu.
Onu yaka paça tutan adamlara rağmen bağırmayı ihmal etmedi.
"Seni sürtük! Hiçbir yere gidemezsin sen benim malımsın lan!" Mithat'ın kuyruğuna basılmış gibi bağırışı sinirimi bozarken adamın da bozmuş olacak ki adamına kafası ile işaret verdi ve aynı saniye bir kurşun sesi yankı yaptı mekanda. Yüreğim korkuyla çırpınırken irkilmeme engel olamayıp kafamı arkaya çevirdim.
Mithat bacağını tutmuş kanı durdurmaya çalışıyordu bağırarak.
"Kardeşin nerde?" Adam iki kelime ile tüm benliğimi ele geçirmişti resmen. Teklifimi kabul etmişti. Kardeşimi sormasının başka anlamı yoktu.
"Kardeşim burada değil. Onu nerede tuttuğunu bilmiyorum," dedim titreyen sesimle.
“Kardeşini bulmak kolay. Yürü şimdi," dedi adam emin ve otoriter bir ses ile ve dönüp arkasını yoluna devam etti. Ben ne olduğunu anlamaz iken adamın yanında ki adamlardan biri eliyle yürüme mi işaret etti. Benim nefesim bir kere daha boğazımda takılı kalırken yutkunup hızlı adımlarla arkasından yürüdüm adamın. Kollarımı birbirine doladığımda aynı saniye omuzlarıma bir ceket düştü.
Kafamı yan tarafa doğru çevirdiğim de merhamet dolu bir çift göz ile karşılaştım. "Sorun yok, korkma." Adamın dediği yutkunmama sebep oldu. Uzun zaman sonra ilk defa biri bana merhamet ile yaklaşıyordu. "Bin," dedi aynı kişi siyah minibüsü göstererek. Titreyen bacaklarım ile büyük arabaya adım attım ve ardından kapılar kapanıp kara gözlerle yalnız kaldım. Minibüs çalışmaya başladığı andan itibaren adamın gözleri beni bulmuş ve düşüncelere dalmış gibi bende takılı kalmıştı.
Ben her seferinde gözlerimi kaçırıyor kesinlikle ona bakamıyordum. Bu olanlara ise asla inanamıyordum. Kurtulmuştum Mithat'ın elinden ama gözüm kapalı kör bir kuyuya atladığım gerçeğiyle baş başa kalmıştım. Değerdi. Annemin katilinin metresi olmaktansa Mafyanın koynunda esir olmak daha doğruydu.
***