Yarı baygın halde birbirimizden ayrıldığımızda ne yaşadığımı kavrayacak kadar kafam yerinde değildi, güneş doğuncaya kadar kendimden habersiz uyumuşum.
Uyandığımda gün çoktan doğmuş, kanıma karışmış şehvetten sıyrılmıştım nihayet.
Hayatımın en karanlık sabahına uyandığımı ancak anladım.
Kendimi çıplak halde bulduğumda yaşadıklarım hala bir rüya gibi geldi. Sanki bedenimin kontrolü başkasının eline geçmiş de kızı canı çıkana kadar s.en başkası gibiydi.
Yaptıklarımın utancı ağır ağır üzerime çökerken ellerimi yüzüme bastırıp saçma bir şekilde saklanmaya çalıştım.
Gece son damlamıza kadar birbirimize karışmamışız gibi yüzü koyun yatıp saçları her yana dağılmış sevgilime bakmaya bile utanıyordum.
Ben böyle bir adam değildim, olamazdım.
Ne ailem ne de şimdiye kadar yaşadığım hayata bu yaptıklarım yakışmıyordu.
Telafi etmek için aklıma sadece hemen bu gün nikah kıymak geldiğinden daha fazla yatakta oyalanmadan yere yığılmış kıyafetlerimi alıp ilk defa geldiğim evin banyosuna attım kendimi.
Günahlarım suyun yıkayıp arındıracağı türden değildi. Sanırım bu yüzden gözlerimden damlayan bir iki damla kirimi akıtamayan sulara karıştı.
Çok uzatmadan sepette hazır bekleyen el havlularından birine kısacık kurulanıp üzerimi giydim.
Şimdi işin en zor kısmına gelmiştim artık. En değerli hazinesini hunharca harcadığım sevgilimin yüzüne bakmaya bile utansam da yüzleşmeliydik.
Tek suçlu ben değildim, durduracağı yerde beni daha çok yüreklendirmişti. Ama o bir kadındı, hislerine kapılması kolaydı, ikimizin yerine ben sağlam durmalıydım.
Bu yüzden suçun büyüğünü kendimde görüyordum.
Korkunun ecele faydası olmadığını kendime hatırlatıp hala dünyadan habersiz uyuyan sevgilimin başına gittim.
“Aslı..”