Aslı’dan,
Asla onu bırakamazdım. Mağara adamı da olsa Serhat benimdi.
Parmağımdaki yüzüğü banyoda bile çıkarmamıştım. Aylardır uzak mesafe ilişkisine emek harcayıp tam evlilik teklifini kapmışken iki damla kan için s.seler ayrılmazdım.
Bir adım geriye çekilip tutuşumdan kurtuldu. Yüzünde bir yumuşama arıyordum ama sanki bir yabancıya bakıyordu.
“Kusura bakma. Yapamam.”
Neyi yapamıyordu acaba? Şimdiye kadar bana geçmişimle ilgili tek soru sormamışken şimdi aramızdaki her şeyi kesip atmasını kabullenemiyordum.
“Neyi yapamıyorsun yaa! Neyi yapamıyorsun Serhat! Nasıl olsa bakire değilim diye si.ip atacak mısın beni böyle? Gözünde hiç mi kıymetim, değerim yok?”
Burnundan soluyordu. Ne kadar öfkeli olduğunu görebiliyordum ama bu tek bana karşı olmamalıydı. Gözlerime bakarak başını iki yana salladı.
“Beni anlamıyorsun Aslı.”
Yok çok iyi anlıyordum ben.
“Anlaşılmayacak bir şey yok. Sen erkeksin, her istediğini yapabilirsin ama bana gelince namus bekçiliğin tutuyor, öyle değil mi?”
Bir parfüm şişesi daha aldı eline, kafama fırlatacak diye korkarken tekrar parkeye çaldı.
Chanel marka, eximin Paris’ten aldığı parfüm yere çarpıp tuz buz ederken öküz gibi bağırdı.
“DEĞİL! BU İŞİN KADINI ERKEĞİ OLMAZ!”
Ne saçmalıyor diye dikkat kesildim. Dün gece iliğime kemiğime kadar s.en adam mı konuşuyordu karşımda? Tamam makarnada biraz takviye vardı ama o kadar da değildi. Pekala beni reddedebilirdi.
“Sakın bana ilkin olduğumu söyleme, yemem çünkü.”
Yüzüme tükürür gibi mimikleri kasılırken konuştu.
“Öyleydi. Ben şimdiye kadar harama hiç el sürmemiştim.”
Bana attığı tiksintili bakışları olduğu gibi iade ettim.
“Geçmiş olsun. Artık sen de el değmemiş değilsin, eşitlendik. Niye uzatıyorsun ki?”