" Ay Işığında Şölen "

2390 Words
"Elis hadi artık ! " saatlerdir Elis'in evindeki koltukta oturuyordu. Genç kız bir oraya bir buraya koşuşturarak unuttuğu bir şey varmı diye gözlerini evinin her noktasına gezdirdi . " Tamam ,tamam gidebiliriz." Vuslat duymak istediği cümle ile hızla yerinden ayaklanıp kızdan önce dışarı çıkmıştı, tabi giderken eline iki bavulu almayı ihmal etmedi. ELis kapısını kitlemeden önce gözlerini sanki son kez evine bakarcasına göz gezdirdi . Sonra " Üf vallahi hiç özlemeyeceğim !" diyerek rutubetli küçük dairesinin kapısını kitleyip siyah kol çantasına attı. Evinden kıyafet, ayakkabıları, çantaları , makyaj malzemeleri , kişisel bakım ürünlerini ve mesleğinde ona yardım eden eşyalarını almıştı. Şuana kadar aldıkları yeterdi . Dizar Malikanesinde kaldığı bir kaç gün ona evinin daha da yaşanamayacak halde olduğunu hissetirdi. Tuhaf şekilde o koca evde yabancılık hissetmemeye başlamıştı. Zaten vaktinin büyük kısmı odasında geçiyordu. Gün boyu yatarak zaman öldürdüğü odasında artık masal kitabına başlayabilirdi. Yeri ve zamanımıydı bilmiyordu ama artık bir yerden başlaması gerekiyordu. Hem kafası dağılırdı , hem bankasında ki parası bitmeye yakındı ve bir gelir için işe koyulmalıydı. Hızlı adımlarla elinde ki büyük siyah poşeti arabanın arkasına koydu ve kendini ön koltupa resmen fırlatmıştı. Evde koşuşturmaktan sırtı ağrımış ve oturunca bu ağrıyı daha çok hissetmişti. " Bir kaç eşya dedin evi komple taşıdın " " Ya ne yapayım ne kadar kalacağım belli değil ki . Ne olur ne olmaz diye aldım elime geçeni. " Vuslat yan gözle kıza bakarak " Dedikleri mi unutmadın değil mi ?" duydukları karşısında Elis gözlerini karşı yoldan ayırmazken yavaş yavaş gözlerini yumdu. 'sakin ol, sakin ol kızım' diye kendini telkin ederek yumduğu gözleri açtı ve naif hareketle başını Vuslat'a döndü. " Hıhı almaz olur muyum, aldım tabi. Bi eve gidelim sana defile yapacağım " Vuslat kızın kendine baş kaldırşını seviyordu ve kızın sinirlenince büyüyen göz bebeklerini izlemesi daha keyif vericiydi. Gözlerini yol ve kız üstünde mekik dokuyarak " Büyük bir zevkle küçük hanım " Adamın alaylı sözlerine karşın gözlerini devirdi ve başını sağ tarafa çevirdi, yolu izledi. "Bu arada yaşın kaç senin ?" kız her fırsatta sormak istediği soruyu sormuştu. Vuslat ona göre 30 31 yaşında gösteriyordu. " 30 ,sen " kızın tahmini doğru çıkarken "25" diyebilmişti. " Daha küçük duruyorsun 18 19 diye düşünmüştüm. " Evet Elis her zaman bunu sıkça duyuyordu. Boyu uzun olsa da yüzü çok minyondu. Kilosuna gelecek olursak son bir kaç ayda iyi kilo vermişti , 55 kilo kadardı. Platese başlamasının sebebi de buydu , önceleri 65 kilodan düşemezdi. Sağlıklı kilo vererek spor ile vücudunda sarkma olmaması için çabalamıştı. Başarılı da oldu. Hafif karın kasları ve yuvarlak kalçası ile kendini çok beğendiği vücuda sahipti. Buna Vuslat'a şahit olmuştu. " Yüzüm minyon evet " diyerek geçiştirdi. Vuslat yaşını biliyordu aslında ama kızın çantasını karıştırıp kimliğini ve kişisel eşyalarını kurcaladığına sinirlenip , bir ton laf saymaması için sormuştu. Ama onu ilk gördüğünde;ince, naif sesi ve yüz hatlarının olduğundan daha küçük gösterdiği için yeni reşit olduğunu düşünmüştü. ................. Saatler sonra genç kız ve genç adam evlerine vardıklarında ikisi de kendi odalarında duşa girmişlerdi. Elis odasının kapısını kitleyerek haki yeşili şortlu saten takımını üstüne geçirdi. Takımın üstü ince askılı göğüs dekoltesinde şerit bir dantel geçiyordu. Südyen giymemeyi tercih ederek valizini boşatmaya başlamıştı. Kıyafetlerini güzelce katlayıp yerleştirdikten sonra banyoya kişisel bakım ürünlerini götürdü. Bazısını dolaplara bazılarını ise raflara yerleştirmişti. Ardından makyaj masasının önüne geçerek dağnık şekilde yığdığı malzemeleri düzenlemeye koyuldu.Bu sırada yüzüne güneş kremini sürdü ,kirpiklerini hafif rimelle geçti ve dudaklarına çok sevdiği Missha'nın cherry rengi glossunu sürdü. Kaç gündür glossuz kalan genç kadın aynadaki yansımasına bir öpücük attı. Şimdi kendini daha iyi hissediyordu. Çözük saçlarını bir toka yardımı ile kıstırırken iş malzemelerini koyduğu çantaya yöneldi. Bilgisayarını yatağının üstüne bıraktı, grafik tabletini ve kalemini şifonyerin üstüne koyarken keşke odada bir çalışma masası olsa diye iç geçirdi. Ama çok da lazım değildi çünkü çizimlerini bahçede yapmayı düşünüyordu. Havalar soğuduğunda ise mutfaktan girilen kış bahçesin de yapabilirdi. Çünkü kış bahçesinin evin sağ cephesine bakan kısmıda ilham vericiydi, ormana bakan kısımdı ve sonbaharda ağaçların her rengini görebilecekti. Sonra kapının yanında ki büyük siyah poşetini aldı. İçinden bir kaç tane tuval , boya fırça setleri, tiner gibi malzemeleri duruyordu. Odasına bakınca sadece tuvali ve ahşap sovalesini çıkarıp camın yanındaki boşluğa yerleştirildi. Bir kaç adım geriye giderek odasına baktı. Şimdi kendi alanı gibi hissettmişti işte. Çalınan kapının ardından kilidi tam açacaktı ki kıyafeti aklına geldi . " Evet!" diyerek kim olduğunu öğremek istedi. " Elis hanım yemeğinizi getirmiştim. " " Büşra hanım siz onu arka bahçeye götürün orda yiyeceğim " " Peki nasıl isterseniz" Elis acıkmıştı ve vakit kaybetmeden üstünü çıkardı. Siyah braletini giydi, üstüne sade siyah yarım atlet geçirdi. Braletin dantelleri atletin altından biraz çıkmış ve hoş durmuştu.Askından beyaz uzun kollu salaş gömleğini çekip üstüne giydi. Altına siyah taytını geçirdi ve aynada kendine baktı. Günlerce kot pantolon giydiği için altında ki taytla huzura kavuşmuş gibi hissetti. Gömleği uzundu ve kalçasını rahatlıkla kapatıyordu. Vuslat bir an aklından geçitğinde yerdeki pijamasını tepikledi. Sonra verdiği paraları düşünürek küçük özürlerle pijamasını katlayıp yatağının üstüne koydu. Bahçeye geçtiğinde rüzgar saçlarını okşamıştı. İnanılmaz güzel esiyordu tam istediği gibi. Sehpanın üstünde duran akşam yemeği tabağına ve çay termosuna bakmıştı. Elis tam bir çaykolikti ve çalışanlara kahvaltıda , akşam yemeğinde ve belli saatlerde çay getirmelerini rica etmişti. Şuan saat akşam 5 e geliyordu. 6 dan sonra akşam yemeği yenilmiyormuş, Vuslat'ın kuralları öyleymiş. Eğer biri keyfiye kahvlatı etmek istemezse öğle yemeğine kadar kahvaltı isteyemiyordu ve bu diğer öğünler içinde de geçerliydi. Elis bunu bildiği için tabağında ki bifteğine ve yanında ki brokoli havuç salatına baktı. Etin altında patates püresini farkedince sevinmişti. Kızartmayı pek sevmezdi ama haşlamasını , püresini çok severdi. Büyük iştahla yemeğini bitirdi ve termostan ikinci bardağını doldurdu. Alkol kullanmazdı daha doğrusu çaydan alkole fırsatı kalmıyordu diyebiliriz. Sigarısını yakarak diğer eline çay bardağını aldı. Bir yandan çayını yudumlarken etrafı izliyor diğer yandan düşünüyordu. Aklından geçenler içinin cız etmesini sağlamıştı.Nasıl bu kadar rahat olabildiğini düşündü. Ortada ölen bir kız vardı ve kendi isteği dışında da suç işlemiş sayılırdı. Daha önemlisi eğer kızın katililleri bulunmazsa ona ne olacağıydı. Belkide kaç gündür uykusunu kaçırana kadar kendini yetip bitirdiği haller onu yormuştu ve artık bir süre bu yaşanılanı unutmak istiyordu. Gözleri ona doğru adımlayan Vuslat'ı bulunca büyük etkenin adamdan kaynaklandığını da düşündü. Vuslat sanki bir şey yaşanmamış gibi davranıyordu, emindi. Her şeyi düzelteceğini düşündüğünü onun hal ve hareketlerinden sezebiliyordu. Sanki böyle şeylere alışık diye geçirdi içinden. Bu fikir onu tedirginde hissettiriyordu, nasıl bir ailenin eline düştüğünü merak etti. Vuslat elindeki kahve fincanı ile Elis'in solunda kalan çardağa ilerledi. "Hani benim defilem ?" çardağa oturan adam çaprazında kalan kıza alayla sırıttı. Elis artık ciddiye bile almıyordu ve onun tavrını kendine de takınıp yanına ilerledi. " Gece olsun bir ay ışığında şölen yapcam sana merak etme " diyerek göz kırptı. Vuslatın sağına oturarak bacak bacak üstüne attı ve soğumaya az kalmış demli çayından yudum aldı. Vuslat'ın kaşları yukarı kalkarken bir an ciddi mi diye baktı ama kızın onunla kendisi gibi eğlendiğinin farkına vardı ." Ay ışığı en çok benim odama vuruyor istersen orayı tercih edebilirsin " demişti. Elis içinden sabır çekerek Vuslat'a yüzünü döndü. " Hmm " dedi tahrik edici sesiyle, aslında biraz da yapmacaktı. " Hıhı" dedi Vuslat'ta onun kadar tahrik edici boğuk sesiyle. Bir süre birbirine meydan okur gibi baksalarda ilk yüzünü çeviren Elis olmuştu . " Ne o, fikrini mi değiştirdin ?" Elis adama istediğini vermek istemiyordu, hoş adam tam olarak neyi istiyordu bilmiyordu ama kendisi de çok cinsel hayattan uzak değildi. Daha öncesinden bir kaç sevgilisi olmuştu, çok ileri gitmesede yerinde temasları iyi becerirdi. " Düşünüyorum "dedi. Vuslat ondan gözlerini hala çekmemişti ve kızın sol profilini baştan aşağı izledi. " Neyi" diyerek fısıldadı " Siyah takımım mı yoksa lacivert takımım mı ?" dedi. Vuslat kızın cevaplarından gerçekten eğleniyordu ve hamlesini yaptı. " Ben bordoyu tercih ederdim ama, tabi sen bilirsin" Elis adamın yaklaşan nefesini ensesinde hissederken bir an bordo neyi vsrdı ki diye düşündü. Sonra kalçasını zar zor kapatan yırtmaçlı , derin göğüs dekolteli geceliği aklına geldi. Pislik adam bütün galerisinde gezmişti demek. Arkadaşları ile alışverişe çıktıklarında hepsinin çeyizlerine aldıkları gecelikti. Arada böyle inidirimden buldukları mutfak eşyalarını, nevresimlerini gördüklerinde yavaştan çeyizlerine bir kaç şey eklerlerdi. O günde 4 kız arkadaşının evinde buluştuklarında yeni aldıkları geceliği denemişler aynanın karşısında kendilerini saçma sapan pozlara sokup çekmişlerdi. Bir an düşündü o gün çok eğlendiklerini ,acaba arkadaşları ile ne zaman görüşecekti.. Sonra kendini toparlayıp utandığını belli etmeyen sesiyle " Kocama özel o ,çeyizime almıştım " dedi. Vuslat'ın tepkisini merak ettiği için ona döndü. Adamın gözleri boynunda ki altın zincirindeydi . " Tüh! en çok da sana yakışmış. Görmeyi isterdim " kadın adamın iltifat mı ettiğini yoksa başka niyetle mi dediğini anlamasa da yavaştan bedeni utanmaktan kızaracak diye korktu. Kendini biraz adamdan uzaklaştırıp " Şansına küs artık " diye beceriksizce alayla güldü . Eğer gülmesini uzun tutsaydı ağlamaya dönüşebilirdi. Sevgilisi dışında ilk defa bir erkekle şu muahabbetleri ediyordu. 'Arsızlığın vücud bulmuş hali ' diyerek adama bir kaç küfürle içinden saydırdı. Vuslat kızın utandığını ve kendisine zor direndiğini çok iyi anlıyordu ama bir yandan da o telefonda gördüğü kızın pozlarına mest olmuştu. 4 kızın aynı giydiği elbise herkeste emanet gibi dururken Elis'de sanki onun üzerine dikilmiş özel bir parça gibiydi. İnkar edemeyeceği inanılmaz bir aurası vardı kızın. Ve Vuslat bir kadında sadece onu arardı. Ama Elis'de daha fazlası vardı .Birde Elis'in soğuk mizacına ters düşen cilvesine şahit olsa acaba ne hale gelirdi. Konuyu pek uzatmak istemedi ve kızı rahat bırakmak adına " Kalsın o zaman defilen , ben onu görmeyi istemiştim " dedi ve yerinden kalktı. Elis yerinde inanılmaz gevşedi ve kendini neden bu kadar çok sıktığını anlamadı. " Peki " diye bilmişti zar zor çıkan sesiyle. Vuslat kıza arkasını dönerek eve ilerlerken dudakları hafif yana kıvrılmıştı. Yanından ayrılan adamın ardından içinde tuttuğu nefesi dışarı bırakan Elis hafif titreyen eliyle sigara yaktı. Neden bu kadar kasmıştı kendini ki sadece adamın kozunu ona kullanmaya çalışmıştı.. Erkekler gerçekten bu konuda profesyoneldi ,zaten anca akılları buna yetiyor diye iç geçirdi Elis. Uzın zamandır hayatına kimse girmemişti ve bu halinden memnundu.Erkeklerin sadece uçkuru için ona yanaşmaları erkeklere güvenini tamamen yerle bir etmişti. O yüzden Vuslat'ın bu gibi yaklaşımları ona enteresan gelmiyordu. Erkek erkekti sonuçta . ..................... Gecenin geç saatlerinde herkes odasına çekilmiş yatmaya hazırlanıyordu. Arkun bütün gün uyumuştu ve bir kaç şey atıştırdıktan sonra tekrar uyumayı istiyordu. Elis yatağın üstündeki pijamalarını giydi ve örtünün altına girdi. Kaz tüyülü yastığına sıkıca sarılırken uyumaya çalıştı ama bir türlü uyuyamıyordu. Çok fazla çay içtiğinden kaynaklı olmalı ki yerinde dönüp durdu . En sonunda dayanamayarak yerinden kalktı ve yalvar yakar kilidini açtırdığı odasının balkonuna çıktı. İki kişinin zor sığacağı yarım daire çekildim balkonun korkuluklaru siyah demirdendi. Bir süre temiz havayı ciğerlerine çekti, gözlerini kapattı ve ormanın sessizliğini dinledi. Vuslat mücevher tasarımcısıydı. Büyük dedelerinden nesillere aktarılan bir yetenekti bu. Kendi tasarımları özel müşterileri arasında çok seviliyordu ve herkes sıraya giriyordu. Ama kimse Vuslat'ı yüz yüze görme şansına erişememişti. Genç adam kendini gizliyordu ve araya bir kaç arkadaşını sokup tasarımlarını alıcalara çıkartırıyordu. Çizimini bitiren adam elindeki kağıdı kaldırdı ve camından yansıyan ay ışığına doğru tuttu. Yüzük istediği gibi olmuştu ve yapım aşamasına hazırdı. Kağıdı masasına koyarken bir an tekrsr gözü cama ilişti. Ay ışığının odasına daha çok vurduğunu söylediğinde yalan söylememişti. Dolunay bugün oldukça parlaktı. Vuslat aklını Elis'e kaydırırken acaba söylediklerinde ciddi miydi diye düşündü. Ama kızın sonda ki hali ve tavrı öyle demiyordu. 'Siktir et' içinden geçirdiği kelimeden sonra banyoya girdi ve duşunu aldı. Altına siyah baksırını geçirdikten sonra direk yatağına uzandı. Bugün çok yorulmuştu , Yaren'in eşyalarını yaktığında iyi ki bu işi kardeşine bırakmadığını kendine bir çok kez tekrar etmişti. Kolay değildi ve görmezden geldiği suçluluk duygusu o her gece yatağa yatarken bedenini ele geçiriyordu. Kolunu kafasının altına aldı ve başını sola çevirip ay ışığını izledi. Vuslat'ın büyük bir uyku problemi vardı. 18 yaşlarında başlayan uykusuzluk problemine ne yaptıysa çözüm bulamadı. O yüzden hap kullanıyordu ama onu kullandığı zaman bir kaç gün kendine gelmiyordu. Mümkün oldukça kullanmamayı deniyor 3 4 gün uykusuzluktan geberdiğinde kullanmak zorunda kalıyordu.Ama uyandığında sanki hiç uyumamış gibi daha da beter hissettiği zamanalar çoktu.Günde 1 2 saat kestirdiği uyku birazda olsun onu ayakta tutuyordu. Üçüncü günüydü ilaç kullanmayışının ve bugün bir kaç saat bile kestirememişti. Düşüncelerinin ardından gözlerini usulca kapattı ve uyumaya çalıştı. Vuslat kapısının ardından ufak sesler duydu gözlerini hafif araladıktan sonra yerinde dikleşti. Kapının altından bir ayak gölgesi görüyordu kafasını cama çevirdi ve hala ay ihtişamı ile gökyüzündeydi. Yerinden kalkmaya yeltenecekti ki eli üstünde ki örtüde kaldı , çünkü odasına biri girmişti. Kapıdaki gelenin kim olduğunu ilk başta kesitremesede kapısının kapanıp sırtı dönük kişinin bir süre sonra gözleriyle buluştuğunda Elis olduğunu anladı. Kızın üstünde sabahlık tarzı bir şey vardı ve kumaştan kemeri önde kurdele şekilde bağlıydı. Vuslat kısa bir şaşkınlık geçirdi, kız söylediklerinde gerçekten ciddiydi demek. " Gelmezsin sanıyordum " Vuslat'ın davetkar sesi kızın hafif kıkırdamasına sebebiyet verdi. Ay ışığı ona biraz daha yaklaşan bedene tamamen vuruyordu artık. Bedenini saran saten beyaz kumaştan ardındakini görmek için sabırsızlandı. Elis ses çıkarmadan pencereye doğru yönünü döndü ve ilerledi ,genç adam ondan bir an olsun gözlerini ayırmıyordu. Yüzünü Vuslat'a dönen Elis sabahlığının önünü açtı ve omuzlarından kayıp gitmesini sağladı. Üstünde tam anlamadığı bir elbise vardı ama Elis ay ışığını arkasına aldığı için Vuslat net görememişti. Kızın ordan çekilmesini bekledi ve ona yaklaşan bedeni baştan aşağı süzdü. Bir an üstüne çıkan kızın ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı. Sanki ona ittat eder gibi sırtını yatakla buluşturdu ve kızın üstüne rahat yerleşmesini sağladı. Elis'in adamın boynuna yaklaşan dudakları üfler gibi es geçti. Vuslat gevşemişti ve kendini kadının ellerine bırakmak istedi. Parmaklarını kızın açıkta kalan bacaklarına değdirirken usulca yukarı çıktı. Elbisenin eteklerine değdiğinde ipeksi kumaşı parmaklarında gezdirdi. Kızın saçlarında ki yüzünü geriye çekerek elbisesini incelemek istedi. Koca göğüsleri burnunun tam dibindeydi ve siyah geceliği beyaz teninde mükkemmel duruyordu. Ay ışığı çıplak omuzlarına vururken adam gerçekten 'ay ışığında şölen 'yaşıyordu. Elleri Elis'in saçlarından boynuna indiğinde hafif bir ıslaklık hissetti, ılıktı. Usulca ellerini çekti ve ayın ışığına yaklaştırdı. Saniyeler sonra parmaklarında ki sıcaklığın kan olduğunu gördü. Kaşlarını çatarak kıza baktığında Elis iki eli adamın karnında başı aşağıda hareketsiz duruyordu. Vuslat hızlıca kızın şaçlarından tutarak kafasını nazikçe kaldırdı ve geriye doğru yatırdı. Gözleri dehçetle açılırken ay ışığı kızın tam boynunda ki derin yarayı net bir şekilde aydınlattı... Dehşete girmiş gibi yerinden kalkan Vuslat kan ter içinde kalmıştı. Ellerine baktığında kan yoktu ve etrafa gezindirdiği gözleri odada tek başına olduğunu ispatlamıştı. Kabus... Sinirle soluyarak sırtını tekrar yatağa attı. Sağ el bileğini gözlerine kapatırken alışık olduğu kabuslara bir yenisi eklenmişti demek. Bilinç altına yerleştiridiği Elis'in pijamalarının başına bir gün dert olacağını biliyordu. Kuru boğazını yutkunarak gidermeye çalışan adam sinirle sessizce söylendi: " Madem rüyama giriyorsun , bari bordo gecelikle gelseydin!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD