Eylülün ilk günleri yazın olmadığı kadar sıcak geçiyordu. Elis kendisine küçük bir çanta hazırlarken rutubet kokan evinde göz gezdirdi. 1+1 evini ilk zamanlar çok sevmişti, artık kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadın olmak için ilk adımdı. Ailesi iş sebebi ile yurt dışına taşınırken kızları gelmek istememişti.
Güzel sanatlar mezunu olan Elis kariyerinde çocukluğundan beri çok istediği masal kitabı yazarı olarak ilerlemek istiyordu ve bunu başarmış sayılırdı. İlk masal kitabı "Kelebeğin Sonsuz Ömrü " ile okurlar tarafından çok beğenilmişti. Taze yazarlar için az rastlanılan şans ona gülmüştü. Aslında bu başarısındaki en büyük etken çizimleriydi. Her bir ayrıntıya dikkat ederek kendi hayal gücünü konuşturmuştu eserinde. Ama tabi daha çok yolu vardı ...
Son zamanlarda eskisi gibi çizemez ve hayal edemez oldu. Kafasındaki tasarıyı bir türlü bütünleştiremiyor, gün boyu kutu gibi evinde gezeliyordu.
Sebebinin rutubetli küçük evinden kaynaklandığını düşünerek artık şehirden uzak sessiz bir kasabada ev bulma arayışına girdi. Çok kısa sürede istediği gibi bir ev buldu ve bugünde o evi yakından görmek için yola çıkmaya hazırlanıyordu. Ev sahibinin yoğun işleri dolayısıyla akşam üzeri bir saatte anlaşabilmişlerdi.
Üstüne giydiği siyah tulum 1.70 boyunu sanki daha uzun göstermiş gibiydi. İçine giydiği beyaz tişörtü üzerine tulumunun bi askısını önden iliklememişti. Ne olur ne olmaz diye yanına siyah bir kumaş ceket alarak telefonunu çantasına atıp kahverengi ahşap kapısını kilitledi.
Uzun bir apartman koridorundan ilerledikten sonra 5-6 basamak merdivenleri inerek kendini dışarıya attı. Temiz hava (evine göre) ona biraz iyi gelmiş ve havanın serinlemeye başlaması onu memnun kıldı. Elis tam sonbahar insanıydı sıcaktan ve çok soğuktan nefret ederdi. Beyaz renkli arabasına binerken çantasını yan koltuğa attı ve telefonundan gideceği adresin adını yazdı . Navigasyonu önündeki tutamaç kısmına yerleştirdikten sonra 3 saat sürecek yolculuğuna başladı.
Trafikten dolayı bir saat daha geç kalan Elis uzun bir orman yoluna girdi. Camını daha çok açarak temiz havanın arabasına dolmasını sağladı. Tek bir arabanın girebileceği patika yolunun önüne gelince duraksadı ve acaba yanlış yolda olduğuna şüphelenerek telefonundan haritaya baktı. Doğru gidiyordu navigasyon öyle gösteriyordu. Yavaş yavaş sürerek dar yoldan geçerken ona enteresan gelen bir şeyi farketti. Normalde ormanda böcek kuş sesleri çok gelirdi ama ilerlediği yolda hiç bir ses yoktu.
Düşüncelerinden çatallaşan yolu görünce ayrıldı. Aksilik ya telefonu çekmiyordu ve yolun neresinden gideceğini kestirememişti.
Elis 6. hissine güvenerek soldaki daha geniş yolu tercih etti . İlerledikçe, bir ümit hattı çeker sandı ama nafile değişen bir şey yoktu. Zaten geç kaldığını düşünerek arabasını durdurdu ve telefonu alıp dışarı çıktı. Şarjı az kalmıştı ama sorun yoktu hat çeken bir yerde yol güzergahına baktıktan sonra arabasında şarja takabilirdi.
Sağ taraftan ilerleyerek telefonunu havaya kaldırdı, şebekesini kontrol ediyordu. Ne kadar yürüdü bilmiyordu ama hat çeken bir yer daha bulamadı.
Farkına varmadığı bir şey vardı ,ay artık ağaç dallarının arasında oldukça belirgin olmaya başlamıştı ve Elis tam olarak arabasından ne kadar uzaklaştığını kestiremiyordu. Geldiği yönün tersinde ilerlese de bir türlü bulamamıştı arabasını. İçinden bir ses çok yaklaştığını söylesede ilerledikçe sanki daha çok uzaklaşır oldu.
Yavaştan sinyal veren beyni endişe ve korkunun ona doğru hücum etmesine sebebiyet verdi. Ama Elis tam kriz anı kadınıydı. Ne zaman bir çıkmaza yada zor duruma girse mutlaka bir çözüm bulurdu .
Olduğu yerde durdu ve etrafına bakındı , ilerde küçük bir patika yolu vardı belki o onu bir yere çıkarır düşüncesi ile patika yolundan aşağı inmeye başladı. Çünkü hatırlıyordu daha doğrusu dizleri hatırlıyordu arabadan inip ilerlerken tepe çıktığını...
Yaklaşık 1 saatin ardından artık Elis korkmaya başladı. Telefonu son 2 diş kalmış ve hala çeken bir yer bulamadı.
Derin nefes alarak bağladığı kahve saçlarını çözdü ve yeniden bu kez sıkıca tepeden bağlamıştı. At kuyruğu omuzundan bir karış altına kadar salınırken Elis bildiği bütün duaları okumuştu.
Uzaktan gelen karga ve baykuş sesleri iyice gerilim katıyordu. Ufak sesle irkildi ve telefonun kapanan bildirimi geldi , koca bir siktir çekerek bi ihtimal dedi ve açmaya çalıştı . Güç düğmesine her bastıkça açılıyor ama hemen geri kapanıyordu.
Yapacak bir şey yoktu, ağaçların seyrekleştiği alana doğru yürümeye başladı. Yürüdüğü yol daha temiz ve düzdü , yavaş adımlarla ilerlerken karşısında bir ışık gördü. Dolgun kurumuş dudaklarının ardından beyaz dişleri olabildiğince göründü.
Dudakları acımıştı çünkü susuz kalmış ve hafiften üşümüştü. Keşke çantasını yanına alsaydı içinde suyu ve glossu vardı. Elis çok makyaj yapmazdı ama tam bir gloss kadınıydı . Onu sürmeden uyumazdı çoğu zaman.
Adımlarını hızlandırarak ışığın geldiği yöne doğru ilerledi , en sonunda gelen ışığın bir bahçe duvarından kaynaklandığını anlayabilmişti. Karanlıktan avlu duvarının arkasını göremiyordu tek bir ışık yeterince aydınlatmıyordu çünkü.
Avlunun siyah büyük bahçe kapısına geldiğinde karşısı çok karanlıktı. Bir an ilerlemeyip ışığın altında kalmak istedi. Kafasını hafif sola çevirdiğinde büyük taştan örülmüş duvarı fark etti. Büyük ihtimal bir evin duvarıydı ve koyu taşlarla örülmüş, karanlıkta çok zor seçiliyordu.
"Vay canınaa" dudaklarından dökülen kelimelere engel olamadı , kafasını kaldırınca evin sonunu göremiyordu yada karanlıktan büyük olduğunu düşündü. Ağzı açık şekilde yukarı bakmaya devam ederken ensesinde bir nefes hissetti. Gözleri yuvalarından fırlarcasına açılırken engel olamadığı çığlığı bastı.Çığlığı ile birlikte sessiz ormanda bir kaç kuşun uçtuğunu kanat seslerinden anladı. Dudaklarına kapanan el ve ardından gelen cümle ile bir an rahatlamıştı çünkü bir insandı. Ama yüzündeki kocaman elin bir adama ait olduğunu anlamış olması sanki onu daha da korkuttu.
" Kayboldun sanırım"
Duyduğu cümle ardından sakinledi ve adam onun çığlık atmayacağını anlamış olacak ki geri çekildi. Elis'in kalbi kulaklarında atarken yanından bir bedenin ilerlediğini hissedebiliyordu.
Yavaş adımlarla karşısına duran bedenin ilk önce botlarını gördü. Hala bot mevsimine girmedik diye aklından geçirirken bulunduğu ortamdan kaynaklı mantıklı gelmeye başladı.
Botları takip ederek kafasını yavaşça yukarı kaldırdı. Acaba adamı görmeye hazır mıydı bilemedi . Gözlerine çift elalar ilişince kendisinden bir hayli uzun olan adama odaklandı. Şaşkın ve korkmuştu. Odunsu kokusu burnuna dolarken gözleri etrafı bir anlığına taradı acaba kaçsa yakalanmadan arabasına ulaşabilir miydi? Ama sakin olmayı tercih etti . Şuanlık.
"Merh-" Elis çatallaşan sesini ufak bir öksürük ile temizlerken tekrar denedi .
"Merhaba! Kusura bakmayın evinize izinsiz girmiş oldum ama kayboldum ve bahçe duvarınızdaki ışığı görünce yardım istemek için geldim "
Adamın kaşları anında çatıldı ve o kalın sesi kulaklarına doldu, bu sefer daha sertti.
"Her ışık gördüğün yere gider misin böyle? "
Elis ne diyeceğini bilemedi bu söze karşılık. Ardından hızla kendini toparlamaya çalıştı ve mahcubiyet ile gülümsedi.
"Aslında hayır ama şuan tek çarem buydu ve gelmek zorunda kaldım , üzgünüm gerçekten rahatsızlık verd-" sözü karşısındakinin gülüşleri ile kesildi . Elis kaşlarını çattı ve neye güldüğünü merak etti .
" Kusura bakma seni ilk başta korkutmak istememiştim ama halini görünce biraz eğlenmek istedim " Elis'in kalkan kaşı ile adam biraz mahcup şekilde
" Korku romanlarını çok severimde ben , şu sıralar onlara sardım " ne diyeceğini bilemeyen adam gerçek olan bir saçmalığı salladı .
Elis duydukları karşısında derin bir nefes alıp beceriksizce gülerek
" Bende sizi ormanda kaybolan insanları öldürüp tarikatlardan kalan insanların atıldığı kuyuya beni de yollayacaksınız sandım."
Bu sefer şaşkınlık ifadesi adama geçerken, Elis
" Korku film izlemeyi çok severim de " diyerek ekledi.
Adam karşısındaki kadının mizahına ayak uyduruşunu sevdi ve daha derinden güldü . Elis de güç bela gülerken tedirginlikten terlemeye başladı. Her şey çok tuhaf ilerliyordu, normalin dışında şeylerdi .
Adam elinde ki feneri yakarak Elin yüzüne hafiften yöneltti. Kahverengi badem gözleri ve soluk tenini görünce sesine göre daha küçük bir kız bekliyordu. Naif ve kadifemsi sesi vardı.
Elis yüzüne doğrultulan ışık onu hafif rahatsız etse de gözleri alışınca karşısındakini inceledi. Siyah salaş bir tişört ve pantolonuyla karşısında duran kişi bir adam değil genç bir beyefendiydi. Ama sesi onu olduğundan büyük hissettirdi.
İki kişide diyecek bir şey bulamayınca ufak sessizliğin ardından tekrar yapmacık şekilde gülümsediler.
" Arkunn!"
Gelen ses ile yüzlerindeki gülümseme donmuş vaziyette sesin yönüne kafasını çevirdiler. Loş bir ışık vardı ve Elis'in zar zor seçebildiği kişi balkonda ince uzun parmakları arasında bitmek üzere olan sigarasını tutuyordu. Anlaşılan o ikisini başından beri izliyordu.
"Geliyoruz abi! Misafirimiz var gibi görünüyor "
Arkun abisine seslendikten sonra Elis'e dönerek "Hadi hava serinledi çay vardı ,içeri geçelim." dedi.
Kadından onay beklemeden arkasını dönerek evin kapısına hızlı adımlarla ilerledi. Elis fikrinin sorulmadan emri vaki bir şekilde davet edilmesine sinir olsada bir şey diyemedi .
Başka çaresi yokmuş gibi düşünerek Arkun'un arkasından ilerledi. Tedirgindi, tanımadığı bir eve ve özellikle bu şartlar altında başkasının evine girmek ona endişe veriyordu.
Bir yanı ona tehilkeli şeyler olabileceğini söylesede bir yanı da hiç değilse telefonu şarj edip bir sıcak çay içip yoluna devam edebileceğini söylemişti. Soğuk havada çay sevdası ağır bastı ve diğer ihtimali görmezden gelerek büyük evin kapısından içeri girmişti bile...