Ne Halt Yedin Lan Sen!?

1732 Words
Elis evin siyah büyük kapısından içeri doğru ilerlerken burnuna çok güzel kuşburnu çayı koktu. Anlaşılan yeni demlenmişti. Aç değildi ama kuşburnu kokusu iştahını kabartmıştı sanki. Ev büyük bir salona açılıyordu tam ortasında büyük bir merdiven uzun koridora uzanıyordu. Kafasını kaldırdığında yüksekliğe hayret içinde baktı. Ev değil saray yavrusuydu resmen. Duvarlarda tablolar ünlü sanatçının eserlerini taşıyordu. Kendisinin kutu gibi evine kıyasla harikulade bir yapıttı. Salonun ortasında ki gri ve krem mobilyalar dışının aksine ferah bir hava katmıştı. Duvarlar Açık taş rengiydi. Evin sağ duvarı hariç diğer alanları iki cam olmak üzere ince ve neredeyse tavana yetişecek kadar uzundu. "Aç mısın öğlenden kalan çörekler vardı,istersen hazırlayabilirim " Arkun'un sesiyle incelediği büyük avizeden gözleri ayırıp : "Hayır teşekkür ederim ama sıcak bir çaya hayır demem" Arkun başıyla onaylayıp mutfağa doğru ilerlerken Elis de onu takip etti. Krem renklerle kaplı mutfak nerdeyse salon büyüklüğündeydi. Sağ taraftaki boydan pencerenin önünde krem yemek masası ve gri sandalyeleri taş duvarlarla inanılmaz uyum içindeydi. Hayran kalmıştı. Elis mutfağa girince susadığını o an farketti ve Arkun'dan su rica etti. Buzdolabından soğuk suyu çıkarıp cam bardağa dolduran Arkun kıza uzattı . "Yemek konusunda emin misin? Yorgun, bitkin görünüyorsun " Elis aldığı bir yudum suyu yuttuktan sonra başıyla nazikçe onayladı ve " Aslında şarj aleti lazım bana " Arkun bitki çayını ortadaka ki büyük tezgaha koyarken telefonunu almak için elini uzattı. Elis hemen cebinden telefonu çıkararak verdi ve Arkun şarj giriş yerine baktı. "Malesef bizde buna uygun şarj aleti yok ama yinede bir bakarım . Yeni taşındık buraya 1 ay olmadı o yüzden çok dağınık çoğu şey... tam yerleşemedik " Samsung kulananlarını dışlayın aynen diye iç geçirsede sorun olmadığını belirten gülümseme ile karşılık verdi. " Ama yinede bi bakarsanız çok sevinirim. Arabamı nereye park ettiğimi bulamadım. Yolun ortasına bırakmıştım umarım diğer araçlara sorun çıkarmamıştır. " Arkun bitki çayından yudumlarken masaya oturmak yerine kızın soluna geçti ve tezhapa yaslandı. " Burdan çok araç geçmez aslında sizin kaybolmanıza şaşırdım yani daha doğrusu buralardan geçmenize. Ondan önce yaşınızı öğrenebilir miyim ?" "25 yaşındayım ben Elis bu arada memnun oldum " Arkun'a elini uzattı ve selamlaştıktan sonra bir adım geri çekildi. Ona koyulan bitki çayından bir yudum alırken gerçekten çok üşüdüğünü anladı. İyi gelmişti. " Ben bir ev tuttum Ladin diye bir kasaba varmış buralarda. Eve bakmak için gelirken navigasyon beni patika yoluna soktu. Sonra hat çekmedi . Öyle çeken yer ararken arabamı kaybettim falan filan derken işte buraya kadar geldim " Arkun masaya bakarak dinleken başıyla onayladı. " Baya yürümüş olman lazım o zaman " Elis başıyla onaylayıp çayından bir yudum daha almıştı. " Çünkü burdan geldiğiniz yöne kıyasla 3 km ötesine kadar bizim mülkümüz yani araba dediğim gibi çok geçmez . " Elis sırf o yöne kıyasla düşündüğünde arazinin büyük bir kısmına sahip olduklarını düşündü. Belli ki çok zengin bir aileydi. " Abinizle mi yaşıyorsunuz " çünkü bahçede abi diye seslenmişti. Kuzeni de olabilirdi. " Burası abime ait normalde ben İtalya'da yaşıyorum. Ama tam belli olmasada uzun bir süreliğine Türkiye'ye yerleştim abimde kalıyorum diyelim . O yalnızlığı sever beni de zor kabul etti zaten " diyerek hafif gülümsedi. Elis vay anasını diye içinden geçirse de gülümseyerek anladığını belirtti. Arkun'u incelediğinde yaklaşık 1.87 boyunda falan olması gerekiyordu. Kumral saçlı hafif buğday tenli bir çocuktu. Yaşını sormayı unuttuğunu hatırlayıp, " Yaşınız acaba.." Arkun hızla "26 yaşındayım " dedi. Hemen hemen aynı yaşta olmalarının rahatlığıyla kafasını ufaktan salladı genç kız. " Bu arada Arkun demen yeterli mesafeli şeyleri sevmiyorum " duydukları ile canına minnet olan kız " A tabi benim içinde öyle " diyerek kısaca Arkun'a Elis demesinin yeterli olabileceğini söylemiş oldu. " İstersen salona geçelim " ayaklarının dermanı kalmayan Elis sunulan teklife memnun kalarak Arkun'dan önce mutfaktan çıktı. Alt katta çok bir oda yoktu. Salon mutfak bir kaç kapı harince sade ve ferahtı. Abisinin zevkini sevdi Elis. Büyük koltuğa bedenini bırakırken sırtındaki ağrı kendini belli etmişti. Hem araba sürmek hemde zorlu yollardan yürümek yormuştu. " Aslında zahmet vermek istemiyorum ama arabamı kaybettiğimi söylemiştim ya size" Arkun'dan onay almayı bekledi ve karşısındakinin baş sallama hareketi ardından devam etti. " Araba mı bulmama yardım edebilir misiniz rica etsem. Yoksa ben tekrar kaybolacağım " Arkun kızın yüzünden bakışlarını çekerek ufaktan başını merdivenlere çevirdi ve yüksek sesle seslendi " Abiii! Bakar mısın biraz " Elis bir an tedirgin oldu. Yani abisine demesini istememişti aslında. Zaten adamdan izin almadan evine girmişti . Evdeki kısa süreli sessizliğin ardından bir kapı sesi duyuldu. Koridorun en sonunda ki orta kapıdan gelen siluet Elis'in görüşüne merdivene ulaşınca girebildi. Siyah gömlek ve siyah kumaş pantolon ile Arkun'un abisi heybeti ile dikildi. Elinde kahve fincanı ile diğer eli cebindeydi. Geniş omuzları hafif salaş kalan gömleğinin içinde belli oluyordu. " Söyle !" Bahçede duyduğu sese nazaran yakında daha tok bir sesi vardı. Güzeldi.. Merdivenlerden yavaşça inen adam gözlerini Elis'e kitlemişti. Elis'de aynı şekilde adamı inceliyordu. Kemikli yüz hattı hafif çekik gözleri, kumral saçları, bembeyaz teni ile tam bir afet denilebilirdi. 30 yaşına yeni basmış adam mervinleri bitirince Elis'in karşısında ki tek kişik koltuğa kendini attı. Uzun bacakları hafif yana açıldıktan sonra birini diğerinin üstüne attı. Kendinden emin duruşu ve hala Elis'e bakan kahverengi gözleri genç kızı rahatsız etti. " Söylesene oğlum ne diyeceksin " genç kızdan bakışlarını çekerek telefonu ile uğraşan kardeşine baktı. " Ya abi şu mk yerinde telefon harbi çekmiyor. Neyse şey dicem ben Yaren'e gitmem gerek kızı çok beklettim .Elis ormanda kaybolmuş arabasını bulması gerek. Sen Elis'e yardımcı olsan güzel olcak " Ardından Arkun bakışlarını anisi ve kızın üstünde mekik dokuyarak tanıttı. " Abi bu Elis , Elis abim Vuslat " Elis adamın isminde ki ağırlığın yüzüne vurduğunu düşündü. Hafif kalın kaşları bakışlarını sertleştiriyor , dolgun dudakları hiç bir harekette bulunmadan keskin gözleri ile kıza bakıyordu . Elis ona nazaran samimiyetle gülümseyerek "Memnun oldum " dedi. Vuslat başıyla memnun olduğunu belirtirken kahvesinden bir yudum aldı. Arkun hala telefonla bir şeylerle uğraşırken bir yandan abisine laf anlatıyordu. "Yok bunun çekeceği yok neyse ben kaçtım benim kız sinirlenmeden gideyim .Abi yardımcı olursun değil mi ya " diyerek onay beklemeden hızla evin çıkışına yöneldi. Arkun gidince Elis kendini bir an çok çaresiz ve yalnız hissetmişti. Karşısında ki adam evin atmosferini iyice delip geçerken derin bir nefes aldı. " Kusura bakmayın bu saatte size de rahatsızlık verdim ama bir altarnatif bulamadım inanın. Sağ olsun kardeşiniz çok yardımcı oldu ama benim gitmem gerek siz beni bu ormanlık alanın girişine götürürseniz ordan yolu tarif edip bulabiliriz arabamı . " Adam her an reddecek gibi dursada başıyla sakin şekilde onaylayıp kahvesinden son yudumu aldı ve ortada ki cam sehpaya bıraktı. " Arabanın anahtarını alıp geliyorum " adamın arkasından teşekkür eden Elis hızla yerinden doğrulup çıkışa yöneldi. Çok şükür iyi insanlar çıkmıştı karşıma diye içinden Allah'a dua etti. Bir kaç dakika sonra Vuslat Elis ile birlikte yola koyulmuş. " Tam olarak nereden geldiniz " Vuslatın sorusuna karşın " Ben şu yoldan geldim " diyerek seyrek ağaçların bulunduğu yolu işaret etti. " Oraya burdan gidersek sıkıntı biraz şurdan dolanalım sizi dediğiniz girişe çıkarır bu yol " dedi. " Tabi siz daha iyi bilirsiniz , şimdiden teşekkür ederim gerçekten, siz olmasanız burdan nasıl çıkardım bilemiyorum " Elis'in sözlerine karşın tepki vermeyen adam yolu izliyordu. Karanlık yolları araba farının ışığı aydınlatırken Elis de yolu izlemeye koyuldu. " Evet burası burası!" Elis'in heycanlı sesine karşın arabayı yavaşlatan adam o yoldan ilerlemeye devam etti. " Şu patikadan girmiştim " adam kızın yönlendirdiği yere baktıktan sonra " İyi de orası çıkmaz sokak navigasyonla oraya nasıl girdiniz?" Kız adamın söylediğine şaşırmıştı nasıl çıkmaz sokak olabilirdi . Hayır uçsuz bucaksız orman yani diye içinden geçirdi. Sonra adamın yolun bir süre sonra kesildiğini ima ettiğini anlayınca mantığına oturdu. " Anlamadım ki bende , navigasyon oraya soktu beni ve baktım yol vardı. Sanırım internet çekmediği için yanlış soktu beni yola " " Olabilir" adam kısık sesle kızı onaylarken arabasını o araziye sürdü ve yavaşça ilerledi. Daha sonra geri geri çıkabilirdi. 5 dakikanın ardından yol bitmişti ve Vuslat arabayı durdurdu. "Yok burda " net sözleri ile Elis yerinde dikleşti ve " Nasıl ya arabamı görmedik ama" endişeli sesiyle acaba çektiler mi arabayı diye düşünürken Arabadan inan Vuslatın ardından oda indi. Etrafına baktıklarında ne bir ses ne bir kimse vardı. " Yani arabayı çektiler desem çıkamaz sokak dediniz araba burdan geçmediyse , kim alır götürür ki arabamı " Vuslat ifadesizce kızı dinlerken araba anahtarının nerede olduğunu sordu. Elis cebinden çıkardığı anahtarı gösterdi ve " Burda anahtar kim nasıl çalıştırır götürür ki anlamadım " etrafında bir kaç tur dönerek çevreyi iyice inceledi. " Biraz ilerleyelim belki tepeden bakarsak görebiliriz bir şeyler " Elis mantıklı bulduğu öneri ile Vuslat'ın peşinden ilerledi. Adama da çok mahçup oldum gece gece uğraştırdığım şeye bak diye düşünürken bir yandan da ayakta zor durduğunu farketti. Artık gerçekten yorulmuştu. Elis tepeye ulaştıklarında gözlerini hafif kısarak göz gezdirdi. Dakikalar sonra arabasının aşağı dere gibi bir yerde olduğunu gördü . İçinden koca bir siktir çekerek " İşte işte orda. Kahretsin yuvarlanıp gitmiş arabam . Aksiliğin bu kadarı " Vuslat kızın işaret ettiği yere baktığında farketti aracı. Vakit kaybetmeden arabaya yürüdüler ve yakınlara sürdü arabasını. Elis endişe içinde inerken Vuslat elinde büyük bir fenerle indi. Elis'e arkasından gelmesini söyleyerek güç bela arabasının yanına varmışlardı. Beyaz araba da çok bir hasar yoktu aslında yani bir çarpmamıştı. Sadece devrilemenin etkisiyle camları kırılmış ve düştü sol tarf yamulmuştu. Zaten aşırı yüksek bi uçurum değidi. Işığı arabaya doğru tutan Vuslat çevresinde ilerlemeye başladı . Elis adamın arkasından ilerlerken koca bir çığlığı boğazından kopardı. Oda neydi öyle?! Arabanın açılan bagajında bir kadın cesedi ... Elis olduğu yerde çöktü ve kusma isteğini bastırdı. O cesedin kendi arabasında ne işi vardı? Eli ayağı titreyen kıza bir bakış atan Vuslat cesede doğru ilerledi. Elis korkulu gözlerle adamı izliyordu. Bir korku kırıntısı dahi yoktu adamın yüzünde. Tepkisiz şekilde cesede yaklaşmasını izledi. Vuslat'ın tepkisiz yüzü bir an için şaşkınlığa çevrildi. Kaşlarını olabildiğince çattı ve kısık sesle isim döküldü dudaklarından " Yaren bu! " Elis duyduğu isimle daha da şok geçirirken Arkun'un evden çıkmadan önce yanına gideceği sevgilsinin adı değil miydi? Peki sevgilsinin onun arabasında ölü halde ne işi vardı? Vuslat'ın şaşkın bakışları gitmiş yerine korkutucu edası büründü. Kıza öyle bir bakıyordu ki Elis o bakışlar altında ezilecekti. " Ne halt yedin lan sen !" Vuslat'ın bağrışı tüm ormanı inletirken Elis korkudan bağırmamak için elini ağzına götürdü. Avuç içlerini ısınırken gözlerinden akan yaşları durduramıyordu. Masumdu ve bir şeyden haberi yoktu kendini nasıl savunacağını bile bilmiyordu. Korkuyordu..deli gibi korkuyordu. Yerinden doğrulup cesede tekrar bakacak hali bile yoktu. Şiddetli mide krapının ardından içtiği çayı kusmuştu ve nefes alamaz oldu. Elini boynuna götürürken son gördüğü şey Vuslat'ın ona attığı hiddetli adımlarıydı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD