Avuç içlerimde sıcaklığını hissettiğim kahve fincanından çıkan buharı izledim bir süre. Akif Beyle karşılıklı oturup birer sade kahve söylemiştik. O zamandan bu zamana ağzını açıp tek kelime etmemişti. Ben de korkudan soramıyordum ne konuşmak istediğini. Üstüne daha fazla bekleyemezdim de. Eve beş dakika geciksem annem hemen aramaya başlardı beni.
Önemsiyor diye düşünürdüm. Bu düşüncem bile özel hissettirirdi beni ama aslında öyle değildi. Babam gibi onu bırakıp gideceğimden korkardı. Aynı şey Ece için de geçerliydi. Çoğu zaman Ece arkadaşlarıyla buluşup bir şeyler yapmak için dışarı çıktığında saatlerce pencere kenarındaki koltuğuna oturup yolu izlerdi. Birazcık geciksin, hemen arar nerede olduğunu sorardı. Bu aramalar belli aralıklarla eve gelene kadar devam ederdi. Babamın gidişi onu büyük bir travmaya sokmuştu. En çok da bu yüzden evden ayrılamıyordum.
Bazen, çok bunaldığım zamanlarda evden ayrılıp kendime bambaşka bir hayat kurmak istiyordum ama sonra babam gittikten sonra annemin hastalıklı, paranoyak halleri canlanıyordu gözümün önünde. Yapamıyordum. Bırakamıyordum onu. Her ne olursa olsun seviyordum. Annemdi sonuçta.
Akif beyin boğazını temizlemesiyle irkilip düşüncelerimden sıyrılarak kendime geldim ve bakışlarımı soğumaya yüz tutmuş kahvemden kaldırıp yeşil gözlerine baktım. Yerinde rahatsızca kıpırdanıp ince dudaklarını araladı.
Akif Beyin konuşmaması, şu an ki hali tavrı düşüncelerimi doğruluyordu sanki. Gerçekten kovulacak mıydım yani? Peki neden? Hem ne için bu kadar gergin görüyordum onu? Ben basit bir hizmetliydim. Beni kovacağını söylemek için bu kadar kasmazdı değil mi kendini? Saçmaydı.
O zaman konuşacağı konu neydi? Beni bir kafede karşısına alıp konuşacağı kadar önemli bir konu olabilir miydi? Dudaklarını diliyle ıslattı. Sıkmaktan ortaya çıkan çenesinin köşeleri dudaklarını araladığında rahatladı.
“Şimdi konuşacaklarımızın aramızda kalmasını istiyorum.”
Kalın ve ciddi sesine yansıyan gerginlik beni de germişti. Kaslarım kasılmıştı resmen. Akif Beyle benim konuşabileceğim bir konu olabilir miydi? Hem de ikimizin arasında kalacak kadar önemli.
Yeşil gözleri kahve gözlerimden ayrılmazken benden onay beklediğini anladığım an başımı hızla aşağı yukarı sallamıştım. Konuşacaklarını çok büyük bir merakla bekliyordum.
“Yakın bir arkadaşımın en kısa sürede evlenmesi gerekiyor. Ona uygun, aklı başında, oturup kalkmasını bilen, saygılı birine ihtiyacı var. Ben de düşündüm ki eğer görüştüğün, anlaştığın biri yoksa ona seni önermek istiyorum.”
Kalakaldım. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken Akif Beyin söylediklerini idrak etmeye çalışıyordum. Ömrü hayatımda evlilikle alakalı tek bir düşüncesi olmayan bana evlilik öneriliyordu. Üstelik tanımadığım, belki de hiç görmediğim biriyle.
Asla demiştim kendime. Babamın bir daha gelmeyeceğini kabullendiğimde erkeklere kalbimi kapatmıştım. Defalarca kez konuşmak istemişti birçok kişi. Mahallede annemin arkadaşlarının gözde gelin adayının ben olmasına rağmen bir kez olsun ağızlarını açtırmamıştım. Şimdiyse Akif Bey karşıma çıkıp beni birine önermek istediğini söylüyordu.
Derin bir nefes alırken gözlerimi gözlerinden kaçırdım. Böyle bir şeyi kabul edemezdim. Kim olursa olsun bir erkeğe güvenmez, inanamazdım ben. İstemiyordum.
“Akif Bey,” Alt dudağımı dişleyip nasıl söyleyeceğimi bilemeyerek sıkkın bir nefes koydum ortamıza. “Ben…”
Aklımda kelimelerimi toparlamaya çalışırken cümlelerim kesikleşmişti. Daha doğru düzgün konuşamazken sözümü kesmişti.
“Ahu, onun bu evliliğe ihtiyacı var. Üstelik gerçek bir evlilik olmayacak bu. Durumunu da biliyorum. Rahat bir hayat yaşayabilirsin. Bu sayede ailene de o rahat hayatı yaşatabilirsin. Çok uzun sürmeyen bir evlilik olacak. İyi bir anlaşma yaparsınız. Evlilik sonrasında da çalışmana gerek kalmaz. İstediğin her şeyi yapabilirsin. Düşünsene, belki de bu sayede yapmayı sevdiğin resimlerine dönebilir ve iyi bir ressam olabilirsin.”
Kulaklarımda Akif Beyin cümleleri dolarken tek bir cümlede kalmıştım ben. Annem ve Ece’ye rahat bir hayat yaşatabilir miydim gerçekten? Annem de Ece de istediği her şeyi alıp, gönlünce gezebilir miydi? Bir sonraki ayı nasıl çıkartacağım endişesi olmaz mıydı artık?
Fakat daha önemli bir şey vardı. Beni önereceği kişi kimdi? Bahsettiği gibi bir hayatı yaşayacaksam maddi durumu oldukça iyi olsa gerekti. Belki de bir eksiği vardı ya da çok yaşlıydı. Hem neden evlenmeye bu kadar ihtiyacı vardı ki?
“Akif Bey, ben anlayamıyorum. Bahsettiğiniz arkadaşınız kim? Neden bu kadar önemli evlenmesi? Nasıl biri? Neden ben?”
Akif Bey alnına düşen saç tutamlarını geriye atarken boş boş etrafına bakındı. Vereceği cevabı aklında tartıyordu belki de. İkna olmamı ister gibi bir hali de vardı üstelik.
“Eğer ona seni önermemi onaylarsan seni onunla yarın bizzat tanıştırabilir ve konuşup anlaşmanızı sağlayabilirim.”
Umutla bakan gözlerine tereddütle bakıyordum ben. Vereceğim cevabı düşünürken dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi ellerime indirmiştim. Anneme desem, beklememin bile fazla olduğunu söyleyeceğine emindim.
Ne diyeceğimi bilemiyordum. Çok sıkıntılı bir konuydu bu benim için. Kağıt üzerinde de olsa evli olacaktım. Ya istemediğim şeyler olursa? Ama Akif Bey anlaşma yapacağımızı da söylemişti. Kim bilir belki aynı evde kalmamıza bile gerek kalmazdı değil mi? Durup düşündüm. Bir adamın beni sevebileceğini. Ömrümce istediğim ve aynı zamanda güvenemediğim için kaçtığım tek şey olan sevgiyi hissedebileceğimi. Olur muydu? Anlaşmada tek bir madde istediğimi ve isteğimin de bu olduğunu söylesem nasıl tepki verirlerdi acaba? Kabul eder miydi? Saçmalıyordum! Hiç tanımadığım bir adamın beni zorla sevmesini nasıl isteyebilirdim ki?! O maddeyle belki severdi. Gözlerimi sıkıca kapatıp ofladım. Kafam allak bullak olmuştu. Sahte evlilikle ilgili bir çok kitap okumuş, diziler, filmler izlemiştim ama hepsi romantik komedi olduğu içindi. Kafamı boşaltmak için okur ya da izlerdim. Nereden bilebilirdim ki bir gün benim de başıma böyle bir şey gelebileceğini! Böyle bir şey ocaksa da bizim yaşayacaklarımız romantik komediden çokça uzak olurdu.
"Hemen karar vermen gerekmiyor fakat en kısa sürede yanıtını duymalıyım."
Akif Bey sıkıntılı halimi görerek beni rahatlatmaya çalışsa da daha kötü olmuştu benim için. Beklersem düşüncelerim beynimi kemirirdi. Uyuyamaz olur, hayalet gibi gezelerdim. Kendimi tanıyordum. Şimdi ya da asla.
"Akif Bey, öncelikle yakın arkadaşınız kim bilmiyorum ama beni düşünmeniz beni onure etti. Ben, açıkça söylemem gerekirse ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Eğer dediğiniz gibi olur, hiçbir sorun çıkmazsa arkadaşınızla tanışabilirim."
Akif Bey beni çok az tanıyordu. Sohbetlerimiz bile kısa ve belli bir saygı çerçevesinde olurdu. Buna rağmen beni yakın arkadaşına önerecek kadar sevmiş olsa gerekti. Sonuçta insan sevdiklerinin bir arada olmasını isterdi. Haksız mıyım?
Haklı değildim! Kendi çıkarları içindi ve beni sevdiğinden şüpheliydim. Hepi topu ne kadar sohbet muhabbetimiz vardı ki beni sevsin? Saçmalıyordum! Yine de iyiliğimi düşündüğüne inandırmaya çalıştım kendimi.
"Ahu, ne kadar mutlu oldum bilemezsin. Şayet kabul etmeseydin ne yapardım hiç bilmiyorum."
Akif Beyin sesine yansıyan sevinci dudaklarının da iki yana kıvrılmasına neden olmuştu. Onu çalıştığım süre boyunca gülümserken gördüğüm çok nadir anlardan biriydi bu. Teklifini kabul etmemin en büyük nedeniyse ona biraz da olsa güvenmemdi sanırım. Yani, benim için de iyi olacağını düşünüp gelmiş, konuşmuştu sonuçta benimle. Değil mi? Bilmiyordum! Ben hayatımda hiçbir erkeğe güvenmemiştim ki! Ya kötü bir şey olursa? Ya savunmasız kalırsam? Bununla ilgili düşünmeli, bahsettiği anlaşmaya kendi maddelerimi bulmalı, arkadaşıyla tanıştıktan sonra eğer gözüm tutarsa, anlaşabilirsek evlilik sözleşmesini benim maddelerim ve onun maddeleriyle tamamlamalıydık. Cebimde titreyerek çalan telefonumla hızla bileğimdeki saate baktım. Geç kalmıştım işte! Tam beş dakika önce evde olmam gerekiyordu ve muhtemeldir ki arayan da annemdi.
Daha fazla oyalanmayarak cebimden telefonumu çıkartıp ekrana baktım. Tam da tahmin ettiğim gibi annem arıyordu.
Annem arıyorken telefonumu sessize alamaz ya da yüzüne kapatamazdım. Öyle yapsam daha da çok endişelenir ve tahmin edemeyeceğim şeyler yapabilirdi. Bu nedenle Akif Beyden müsaade isteyip ayaklanıp birkaç adım sonra elimde hiç durmadan titreyen telefonu açtım.
"Ahu neredesin sen Allah aşkına?! Neden bu kadar geç açtın? Neden daha eve gelemedin? Ne zaman geleceksin? Neredesin?"
Annemin yüksek sesle sorduğu soruları sessizce dinlerken kafeden çıktım. İçeride olduğum müddetçe Akif Beyin gözlerini üzerimde hissetmek beni fazlasıyla geriyordu çünkü.
"Anne, sakin ol lütfen," Ne yazık ki çok tercih etmediğim bir şey yapıp ona yalan söyleyecektim. Şimdilik Akif Beyle yaptığımız konuşmalarımızı bilsin istemiyordum. "Betül'le bir arkadaşının yanındayız. Şimdi çıkıyorduk hatta biz de. Birazdan evde olurum."
Annemi görmesem de kaşlarını çattığına emindim. Betül'den çok haz etmezdi çünkü Betül fikir ve düşüncelerini içinde tutmak yerine insanın yüzüne söyleyen biriydi. Nadir de olsa bize geldiğinde annemin bana olan tavır ve davranışlarına karşı ufak atışmaları olurdu.
"Ne işin var onunla ve bilmediğin birinin yanında? Bir an önce gel! Fazla oyalanma."
Yanıtımı beklemeden yüzüme kapatılan telefonla sıkkın bir nefes alıp telefonu kulağımdan indirdim ve karanlığın çöktüğü göğe baktım. Ne yapacaktım ben? Hiç bilmediğim bir yola adım atıyordum. Oysaki ben hep bildiğim, güvendiğim yoldan şaşmazdım. Belki de bunun en büyük etkeni Akif Beyin söyledikleriydi. Annem ve Ece için hatta belki de ileride sevdiğim işi yapmak içindi. Ya da ben böyle düşünerek içimi rahatlatmaya çalışıyordum.
Gökyüzündeki bakışlarımı indirip tekrar kafeye girdim. Akif Beyin yanına yaklaştığımda telefonundaki bakışlarını kaldırıp benimle göz göze geldiğinde ayaklandı.
“Soracağın bir şey yoksa, yarın seni arkadaşımla tanıştırmak istiyorum.”
Sandalyeye bıraktığım çantamı omzuma asarken başımı dalgın bir şekilde salladım. Doğru mu yapıyordum bilmiyordum. Sadece… Kabul etmiştim işte. Zaman, doğru karar verip vermediğimi gösterecekti.
Akif Beyle birlikte kafeden ayrıldığımızda bana döndü ve arabasının anahtarını tutan eliyle ileri çaprazımızdaki arabayı işaret etti.
“Seni evine bırakayım,” Dudaklarımı aralamış itiraz kelimelerimi sıralayacaktım ki fırsat vermeden sözlerine devam etti. “Lütfen Ahu, bu saate kadar seni ben meşgul ettim. Sağ salim eve ulaştığını görmeliyim.”
Yutkunup dudaklarımı birbirine bastırdım ve onu onaylarcasına başımı sallayıp arabasına ilerleyen Akif Beyin peşine takıldım.
Arabasına ulaştığımızda ön yolcu kapısını aralayıp oturmamı bekledi. Yaptığı şey tuhafıma gitmiş, beni hem germiş hem de utandırmıştı. Dudaklarım arasından teşekkür ettiğime dair kısık bir fısıltı döküldü ve açtığı kapıdan geçtim.Yol boyunca sessiz kalacağımızı düşünürken o evimin yolunu tarif etmemi istemekle sohbeti başlatmıştı.
“Ailen nasıllar bu arada?”
Derin bir nefes aldım. Ailem hakkında konuşmayı sevmiyordum bu yüzden geçiştirmeyi tercih edecektim.
"İyiler, teşekkür ederim."
Akif Bey sıkkın bir nefes verdi ve bana yandan bir bakış attı. Yanlış bir şey mi söylemiştim yoksa?
"Kast ettiğim şey o değildi Ahu. Gerçekten nasıl olduklarını soruyorum. İstediğim şey geçiştirmen değil."
Sessiz kalmak istedim. Ailemden nasıl bahsedeceğimi bilmiyordum. Betül evimize geldiğinde bile diken üzerinde olurdum ki ben. Şimdi gelip hiç tanımadığım birine onlardan bahsedemezdim. Annemin rahatsızlıkları, Ece'nin hovardalıkları... Tüm bunlardan nasıl bahsederim?
Çekindiğim şey karşımdaki kişinin ne düşüneceği de değildi üstelik. Sadece, ileride ailemle karşılaşır ve bir pot kırarak onları üzmesinden korkardım hep. Üzülmelerine dayanamazdım çünkü. Her ne olursa olsun ailemdi onlar sonuçta.
"İleriden direkt mi gideceğim?"
Camdan dışarıyı izleyen bakışlarımı Akif Beyin sorusuyla çekip karşıma baktım. Evimin bulunduğu mahalleye girmek üzereydik.
"Evet, direkt gideceksiniz. Ardından ilk dört yol ağzından sola dönmeniz gerekiyor."
Akif Bey hiçbir şey demeden başını onaylarcasına salladı. Sessizliğime saygı duyarak üstelememişti ama bu defa da ben rahat edememiştim. Bu hayatta yanlış anlaşılmaktan korkardım. Bilmiyorum, sanırım bu da babamın gidişiyle bağlantılıydı.
"Annemlere arkadaşınızla tanıştıktan sonra bu evlilik işinden bahsedeceğim. Beni daha önce hiçbir erkekle görmedikleri için biraz sorgularlar ama kararlarıma saygı duyarlar. Eğer ben kabul edersem onlar da edecektir, endişeniz olmasın."
Araba dediğim yerden sola döndüğünde Akif Bey yeniden başını onaylarcasına sallamıştı. Evimin bulunduğu sokağa giriş yaptığımızda bana kısa bir bakış atıp yeniden önüne dönmüştü.
"Sokağın sonundan ikinci ev."
İşaret parmağımla ilerideki üç katlı, en alt katının ışığı yanan evi gösterdiğimde yeniden başını salladı ve konuşmaya hazırlanır gibi dudaklarını birbirine bastırıp araladı.
"Yarın öğle arasında seni arkadaşımla tanıştıracağım. Baskı altında hissetme lütfen. Emin olabilirsin ki kararın ne olursa anlayışla karşılayacağız."
Evimin önüne geldiğimizde başımı onaylarcasına sallayıp iyi akşamlar dileyerek arabadan indim ve eve yürüdüm. Eminim annem beni çoktan görmüş, kapının önüne gelerek beklemeye başlamıştı. Annemin sorgusuna kendimi hazırlamam gerekiyordu.