Uyku bir geceliğine uzaklaşmıştı Pinra hanesinden, adam kapının önünde sessizce diz çökmüş karısının sessiz hıçkırıklarını dinlemişti. Kadın oğlunun saçlarını gözyaşlarıyla yıkamıştı. Güneş gökyüzünde parıldamaya başladığında kapı acımasızca açıldı ve askerler içeri girdi. Adam oğlunu dışarı çıkarmak için odanın kapı koluna uzandı ama kilitliydi. Birkaç kez zorladı açmakta başarılı olamadı. Durumu anlayan askerler uyarıda bulunmadan kapıyı kırdılar ama karşılaştıkları tek şey esen rüzgârın dans ettirdiği perdeydi.
Kadın uykusundan yeni uyanmış oğlunu kollarının arasında sıkıca sarmıştı ve bahçenin kapısına doğru koşuyordu. Arkasından gelen uyarılara aldırmadı. Eğer oğlu olmayacaksa ölüm severek karşılayacağı bir son olurdu. Ahşap çitlerden oluşan alçak kapıya vardığında ölümcül melodiyi duydu ve sonrasında sırtındaki acıyı duyumsadı.
Düşmeden ayakta durmayı başarmıştı ama adımları yeterli hızda değildi. Askerler yaralı kadına yetiştiğinde korku dolu gözlerle etrafına bakınan çocuğu tutup çektiler ama ayıramadıkları tek şey birbirine kenetlenmiş iki eldi. Kadın oğlunun elini sıkıca tutmuştu. Bırakırsa sonsuza dek kaybedecekti. Çocuk annesinin gözyaşlarını gördüğünde duyduğu korku daha da artmıştı çünkü annesi her zaman gülümserdi ve o da ağlayarak annesine uzandı. Kadın boştaki koluyla kendisine uzanan eli tutmaya çalıştı ama ikinci asker kadını belinden yakalayarak geri savurdu. Kenetli parmaklar birbirinin arasından kayarken çocuğun feryatları annesininkine karıştı.
Tüm bu olanları gören adam daha fazla dayanamayarak iki elini yavaşça döndürdü ve tüm rüzgârı etrafında topladı. Rüzgâr büyüdü, büyüdü ve bahçenin içinde küçük bir hortum oluştu. Hortumun oluşturduğu savaş melodisi tüm Rin halkına ulaştı. Yeni büyüyen çimler etrafa savruldu ve dönen hortuma karıştı. Hortum askerlerin üzerine giderken kadını tutan asker iki elini öne uzatıp rüzgârdan büyük bir kalkan oluşturdu ve hortumu sahibine geri püskürttü.
Hazırlıksız yakalanan adam kendi silahına yenik düştü ve hortumun ölümcül girdabına kapıldı. Son nefesi bedenini terk ettiğinde silahı da onunla birlikte yok oldu ve cansız beden kadının önüne düştü.
Yaralı kadının attığı çığlık oluşturulmuş tüm melodilerden daha güçlüydü. Kocasını nafile bir çabayla uyandırmaya çalışıyordu. Küçük çocuk kendisini tutan güçlü kollardan kurtulmak için çırpınıyordu ama karşı koyabilecek kadar güçlü değildi. Babasının başının etrafında yayılan kan gölü ile çırpınışları yavaşladı ve tamamen durdu. Gözleri olması gerektiğinden daha da büyümüştü. Yaşananları anlamlandıramıyordu.
Kadın intikam ateşiyle kavruluyordu. Rüzgârı yardıma çağırdığı anda göğsüne hançer olup çarpan melodiyle yavaşça kocasının yanına düştü. Başı sevdiği adamın başının yanındaydı eli götürülen oğluna uzanmıştı. Aynı şeyi oğlunun da yaptığını gördü ama iki el birleşmek yerine bir daha kavuşamamak üzere ayrıldı ve kadında son nefesini verdi.
Askerler arkalarında bıraktığı cansız bedenleri umursamadan kollarında çığlık atarak çırpınan çocukla birlikte büyük fabrikaya doğru yola çıktılar. Yeni Koruyucu gördüğü görüntüleri zihninden silemiyordu. Anne ve babasının cansız bedenleri sanki kendisini çağırıyordu. Bu çağrıya uymak istiyor ama etrafındaki güçlü kollardan kurtulamıyordu.
Çok geçmeden duran arabanın kapısı açıldı ve askerler arabadan indirmeye çalışırken yeni Koruyucu tüm gücüyle yanındakini itti ve koşmaya başladı. Melodiyle oluşturulmuş görünmez duvara çarpıp geri savrulduğunda bir kez daha güçlü ellerde mahsur kaldı. Kendilerini bekleyen Bilgin misafirleri gelmeden olanların haberini almıştı. Bu tarz olaylar yüzyıllardır yaşanıyordu. Koruyucu seçilen çocukların aileleri çoğu zaman buna karşı çıkıyordu ve sonucunda ölümler oluyordu.
''Yüce Bilgin.'' diyen askerler başparmaklarını alınlarının üzerine koyarak selam verdiler. ''Yaşananlar için üzgünüz efendim.''
Bilgin çocuğu yanına alarak bileğini sıkıca kavradı. ''Cesetleri yok edin, evdeki hennide madenlere gönderin.''
Askerler emirleri uygulamak için giderken Bilgin çocukla birlikte Koruyucular için fabrikada hazırlanan özel kata çıktı. Yeni Koruyucu ağlamaktan ve kurtulmak için çırpınmaktan yorgun düşmüş, korku dolu gözlerle etrafına bakıyordu ama gördüğü tek şey anne ve babasının yerde yatan cansız bedeniydi. Her yerde onlar vardı.
Değerli eşyalarla donatılmış büyük odaya girdiklerinde Bilgin yeni Koruyucu'yu kırmızı kaplı koltuğa oturttu. Çocuğun bakışlarından şokta olduğunu anlamıştı ve bu işini daha da kolaylaştıracaktı.
Odaya giren yardımcı yeni Koruyucu'yu alıp üzerindeki kıyafetlerini çıkararak yakılması için emrini bekleyen henne verdi. Hazırlanan banyoda uzunca bir süre yıkadı ve eski yaşantısından kalan tüm kiri suyla birlikte akıttı. Yeni gelen kül rengi pantolonu ve gömleği giydirip bekleyen Bilgin'e teslim etti.
Bilgin çocuğu alıp sadece Koruyucu eğitiminde kullanılan özel odaya götürdü. Hissettiği korku tazeyken eğitim daha kolay olurdu bu yüzden vakit kaybedemezdi. Dört duvarda aynayla çevriliydi. Çocuk ne tarafa dönse kendi görüntüsünü görüyordu. Bilgin ayağını birkaç defa vurduğunda oluşturduğu ritimle aynadaki görüntü titreşti. Oluşan görüntüler sadece çocuğa özeldi ve ona aitti.
Kalbinin en derininde kendine yer edinmiş korku dolu anlar bu aynada ortaya çıkardı ve şimdi anne babasının ölüm anını bir kez daha görüyordu. Bu defa farklıydı kendisini tutan güçlü kollar yoktu ve o da onları kurtarabilmek için koştu. Aynaya çarptı yere düştü, kalkıp bir daha koştu, çarpıp yere düştü, kalkıp bir daha koştu.
Çarpmanın etkisiyle alnından kanlar akmaya başladığında Bilgin görüntüleri sonlandırdı ve çocuğun yanına giderek akan kanı sildi. ''Güven Koruyucu, seni bırakıp gidene değil yanında olana güven ve sadece ona inan. O ne emrederse sadece onu yap.''
Yeni Koruyucu yanındaki adama güvenip güvenmemesi gerektiğini anlamaya çalışıyordu. Kendisine uzanan eli tutup tutmamakta tereddüt ederken aynada görüntüler bir kez daha belirdi ve yeni Koruyucu bu defa koşup onlara yardım etmeye çalışmak yerine sadece aynaya yaklaşıp görüntüleri nefes almadan izlemeye başladı. Annesinin feryatları yükselirken yanındaki sürekli aynı şeyi söylüyordu. ''Yanındakine güven bırakıp gidene değil. Yanındakine güven bırakıp gidene değil.''
Aynı döngü haftalarca tekrarlandı. Yeni Koruyucu Bilgin ne derse onu yapıyordu. Haftalar önce hissettiği birçok duygu artık yoktu. Aynadaki görüntüler bir kez daha sessizliğe gömüldüğünde Bilgin çocuğu alıp odasına götürdü ve yatağa yatırıp üzerini örttü. Yeni Koruyucu benliğini kaybetmeye başlamıştı ve artık düşünemiyordu. Huzursuz bir uykuya daldı ve tüm gece anlamlandıramadığı karışık görüntüleri görmeye devam etti.