"Sadece...84...Gün..."

1080 Words
"Martılar da şarkı söyler, mezar başında kargalar da..." Ellerimi ovuşturarak arkasından bakarken derince bir nefes aldım. Terlediğimden kaşınan enseme ellerimi sürtüp doğruldum. Buranın havası ne kadar da yapış yapıştı... Yetti canıma. Ömrümden 16 gün eksildi sebepsiz yere. Tırnaklarımı yüzlerce kez yıkamam da hiçbir şeyi değiştirmedi. Çantamı sırtıma attım, saçlarımı örmüştüm zaten. Sessiz bir nefes çekip doğruldum. Bunun işini çözmek lazımdı artık. Mağaradan çıkıp kenardan bir sopa aldım ve X'in her zaman gittiği yola döndüm. Her gün geçtiğinden dolayı ince, belli belirsiz bir yol vardı toprak üzerinde. Sessiz sessiz tepeden geçmiş, etrafa dikkatlice bakınmıştım. Zaten Türkiye'de değildim ve Endonezya'nın ayılarını bilmesem de domuzlarının pek dost canlısı olmadığını öğrenmiştim. Küçük bir kütüğün üstünden atlayıp karşıya geçtiğim sıra birkaç demir kapan gördüm. Gözlerim şaşkınca açıldı. Mazallah oramı buramı kaptırırsam şakası yoktu. Küçük bir patikaya geldiğim sıra birinin saçlarımı tutmasıyla ağzıma bir el kapandı. X olmadığı açıkça belliydi. Bana böyle kaba davranacak birisi değildi. Ellerim saçlarımı tutan elleri bulduğu an tırnaklarımı batırdım. Karşıma geçen başka bir adam ile kaşlarımı çatarak kurtulmaya çalıştım. Bunlar cidden ne istiyordu? Neyin derdi bu? "Finally..."(Sonunda.) suratıma atılan tokat ile dudağımın patlamasıyla tekme atmaya çalıştım. Sen kimin suratına vuruyorsun pe******! Saçlarıma asılan adam yüzünden önümdekine vuramayışım canımı sıkmıştı. Debelenip dururken önümdek Çince bir şeyler söyleyip yürümeye başladı. Saçlarımdan asılarak beni yürütmeye zorlayan adamın ayağına topuğumla vurduğum sıra bir anlık ağzımı bırakmasından fırsat bilerek avazım çıktığı kadar bağırdım. "X!" Karnıma atılan yumruk ile dizlerimin üzerine düşmüş, dirseklerimi yere vurmuştum. Nefesim kesilmiş, anlık olarak gözlerim kararmıştı. Öksürerek nefes almaya çalışırken karşımdaki saçlarımı tutup başımı geriye atmıştı. Zar zor nefes alıp yüzüne baktığım sıra yüzünde aşağılayıcı bir ifade vardı. Kaşlarımı çattım. Dudağımdaki kanın metalik tadı damağıma yayılmıştı. "Move."(Hareket et, yürü.) Yeniden saçlarımı asılıp ayağa kaldırdığı sıra ağaçların arasından çıka gelen adam ile durmak zorunda kalmışlardı. Maskeli yüzünü görür görmez göz yaşlarım pıtır pıtır dökülmüştü. Elindeki karambiti çevirip adamlara baktığında tek kelime bile etmeden dövüşmeye başlamışlardı. Saçımı tutan adam beni ittirdiği gibi yere düşürmüş, sert bir hamle ile X'in üzerine atlamıştı. Koluyla tekmeyi engelleyip karnına bir yumruk attı. Adam geri çekilirken arkamdaki adam gelip beni tutmaya çalışınca kolunu ısırdım. Bu sefer yüzüme atılan yumruk ile yüz üstü yere düşmüştüm. Çizilen, ezilen dizlerim ile yüzümü buruşturdum. Elmacık kemeğimi zaten hissetmiyordum. Gözlerimi açıp kapayıp kendime gelmeye çalıştığım sıra yanıma yuvarlanan adam ile kaşlarımı çatarak kenara çekildim. Git başka yerde yuvarlan, hayvan oğlu hayvan. Zorla doğrulduğum sıra, beni yere atan, adamın belinden silah çıkarttığını görerek telaşla X'in üzerine koştum. "Hayır!" Namluyu X'in göğsüne tutmuş olan adamı umursamadan X'in üstüne atlamam bir oldu. Patlayan silahın kulağımda bıraktığı çınlama ile gözlerimi sımsıkı yumduğum sıra güçlü bir kol belime dolandı. Yerde yuvarlandıktan sonra kafam göğsünde dururken birden bire metalik bir ses çıktı. Belinden çıkarttığı silaha kocaman gözlerle bakarken belimdeki eli birden bire gözlerime geldi. "Şarkı söyle!" diye bağırdı birden bire. Kulağımı sağır eden silah sesiyle göğsüne daha da sindim. "Güzel bir şarkı olsun." dediğinde kollarımı beline sarıp başımı daha da bastırdım. İkimiz de deliydik! "Sen aşkı anlamaz bilmez, gül yansa ağlamaz sakin...ben akmayan göz yaşında, seni severdim..." Elini gözlerime daha da bastırdığı sıra iki el daha ateş etti. "Sen hisli korkak savaşçı, aşkı kime satmış hain...Ben her savaş meydanında, seni severdim..." Bir anda eli gözümden çekilip de kendini yere attığında titreyerek gözlerimi açtım. Göz yaşlarım yüzünden etraf bulanık gözükürken derin derin nefes alıp verişi takıldı aklıma. Aksiyon sahnesi çok çekmiştik ama böyle yaranlanmamıştım hiç... "İyi misin?" dediğimde gözlerini kapatmış, yattığı yerden hiç oynamamıştı. Kafamı iyice kaldırıp doğruldum ve arkadaki adamlara bakmak istedim ancak ensemi kavrayıp beni kendine çekti. "Bakma." dedi nefes nefese. Kaşlarımı çattım. "Neden? Belki hâlâ tehlikedey..." maskesinden dolayı sadece gözlerini görebiliyordum. Bununla birlikte bir de gözlerini açıp bana bakınca iyice garip oldum. "Az önce sen işi yaptın, ben de işimi yaptım. Bakma." diyerek ellerini toprağa dayayıp hafifçe doğruldu. Kaşlarını çatarak elini omzuna attığında kaşlarım telaşla çatıldı. "Vuruldun mu?" dediğimde derince bir nefes aldı. "Teğet geçti ama üstüne de düştüm." diyerek elini kan olmuş kıyafetine daha da bastırdı. Aceleyle çantamı sırtımdan çıkarıp içerisinden bir fular aldım. Şimdilik yarasına basıtırırken burnumu çektim. "Tamam, gel hadi gidelim. Çadırda senin sağlık çantan vardı. " diyerek ayağa kalktım. Sağlam kolunun altına girdiğim an elini gözlerime koydu tekrardan. "Böyle nasıl yürüteceğim?" dediğimde sesli bir nefes aldı. "Asıl sen yürü, yardıma ihtiyacım yok ayrıca. " dedikten sonra beni kolunun altına çekmiş ve destek almadan yürümeye başlamıştı. Bir yandan da beni yönetiyor, sağa solan döndürüyordu. Birkaç dakikalık işkencenin sonunda elini gözlerimden çekip hızlı birkaç adım attı. "Acele et." Önümden yıkılmaz bir insanmış gibi yürürken elimin tersiyle göz yaşlarımı kuruyup kaşındığırdığı yolları sildim. Az önceki adamlar...artık az sonrayı göremeyeceklerdi... Öldüler. Önümdeki adam tarafından... Sıçtık Cafer. Bu adamı gizli mizli, bir daha asla takip etmem. Aptal bir kız gibi anlık şoka ya da komaya falan giremezdim şimdi. Eğer X onları...ben...X bir kahraman. Ok! Arkasından ceylan gibi seke seke mağaraya geldiğimde siyah hırkasının fermuarını çekip çıkarttı. Tişörtünün de eteklerinden tutup kaldırdığında bir an tek gözümü kapatsam da dikkatle omzuna baktım. Kan omzundan köprücük kemiğine akıp küçük bir birikinti oluşturmuştu. Gözlerim kaslı vücudu şöyle bir dolanıp etrafa geri döndü. Koşarak çadırdan onun sağlık çantasını getirdim ve yere koydum. "Yarayı net göremiyorum." dedikten sonra bir kutu çıkarttı. Gazlı bezin üzerine bir şey döküp uzattı. '"kanı sil." Alt dudağımı ısırıp komutanından emir almış asker gibi başımı salladım ve gazlı bezi hızlıca elime alıp arkasına geçtim. Önce etrafını sildim ve biraz yara yaklaştım. Derin olmasa da uzun bir çizik şeklindeydi. "Sen yetenekli bir asker olmalısın?" diye mırıldandım. "Acaba lider falan mısın?" elimdeki kirlenmiş gazlı bezi bırakıp yeni bir tanesi için elimi uzattım. Omzunun üstünden uzattığım elime hızlıca yenisini tutuşturdu. Yarasının üstüne geldiğimde yüzüm hafifçe buruştu. Nazikçe sildim. Bu sefer krem uzattı. "Bunu sür. İç kısmına. " dediğinde yüzümü buruşturup serçe parmağıma kremden sıktım. Sessiz sessiz ağzım yamuk yumuk olurken yarasının üstüne sürdüğümde kasları gerildi. Eğilip üfledim. Vallahi çok acıyordur şimdi. Nasıl da sessiz sessiz oturuyor. Katlayıp uzattığı sargı bezini yarasının üzerine koyup bant yapıştırdım. Geri çekilip yaptığım işi onayladıktan sonra önüne geçtiğimde üstüne başına çeki düzen veriyordu. "Sen, gerçekten askersin." dedim ellerimi çenemin altına koyarak. Hırkasının fermuarını çekerken dönüp gözlerime bakınca derin bir iç çektim. "Adını daha önce ağzıma almadığım ülkenin koca ormanında bir Türk askerinin kucağına düştüm. Hem de gökten, ciddi ciddi. " dediğimde başını iki yana salladı. "Yine saçmalamaya başladın." diyerek tabancasını çıkartıp şarjörünü çıkarttı. Kaşlarım havaya kalkarken kıçımın üstüne oturdum. "Onlar öldü değil mi?" dediğimde yüzüme bakmamış, ifadesiz bir yüz ile jarjörden eksilmiş mermilerin yerine şarjöre yenilerini takılıyordu. "Tabiatın kanunu gibi düşüneceksin. " diyerek mermileri tek tek taktı. "Eğer kurt sürüsünün başına geçmek istiyorsan lideri öldürmen gerek, tabii ölmemen de..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD