"Sadece...56...Gün..."

1496 Words
"Kaçmak başka bir şey, kurtulmak bambaşka..." Elimin iç kısımlarını duvara yaslayıp dikkatlice etrafa baktım. Hafifçe öne eğilmiş ve iyice kolaçan etmiştim koridoru. Bordo berelilerden kaçtım, çok riskli oldu... Bu espriyi kendi içimde yapmak bile rahatsız ediciydi. Ciddi manada. Ellerimi duvara sürterek aşağı indiğimde ortalıkta kimsecikler gözükmüyordu. Tam salondan mutfağa giderken karnım gürültüyle guruldadı. Elimi karnıma koyup telaşla etrafa bakındım. Dün Yiğit'i tekmeledikten sonra odamdan çıkmayı yedirememiştim, onunla da yetinmeyip kahvaltıya da inmemiş, kendimi açlıkla mücadele etmeye zorlamıştım. Ama sanırım buraya kadardı. Tam mutfak kapısından içeri girmiştim ki Güray ellerini kurulayarak arkasını döndü. "Tünaydın." diyerek gülmüş, elindeki havluyu sandalyenin üzerine asmıştı. "Geç kalktın." Gülümseyerek başımı salladım ve gergince etrafa baktım. Yok canım ya, bir bakış ile anlayamaz Yiğit'in beni öptüğü gerçeğini. "Ozan'ı gördün mü?" demesiyle gözlerim kocaman açılırken elimi kalbime koydum. "Ben mi?" dedim şaşkınca. Şaşkınlığıma şaşırarak baktı ve gülerek başını salladı. "Evet sen." dediğinde sinirle kaşlarımı çattım. "Niye ben?" Anlamayarak yüzüme baktığında daha da sinirlendim. "Yani onca kişi arasından niye bana soruyorsun!?" dedim sinirle. Yüzüm giderek kızarmaya başlamıştı. "Odalarınız yan yana ya hani?" dedi tek kaşını kaldırarak. Derince bir nefes alıp yalandan güldüm. "Öyle mi?" dedim i harfini uzatarak. "Hiç farkında değilim. Pek bir münasebetimiz olmadığı için..." deyip kendimi diri diri toprağa dönerken mutfağa biri girdi. "Güray bir çay demle." diyen adamın sesi resmen beyninde yankı yaptı. Arkama bakmadan koşarak mutfaktan çıkmak adına bir hamlede bulundum. Yiğit kapı ağzında önüme geçip beni durdurmak istediğinde ani bir manevra ile onu atlattım ve salona geçtim. Yes be! Kurtuldum. Tam birkaç adım atmıştım ki guruldayan karnım ve açlıktan yanan boğazım ile ayağım havada kaldı. Kızım sen niye kaçıyorsun ki? O seni öptü? O utansın? Sen niye utanıyorsun? Derince bir nefes alıp arkamı dönmek istesem de durup yumruklarımı sıktım. Çünkü...bu sefer ben öpersem? Sıçmık! Bunu düşünmem bile bir savaş haberi... Guruldayan karnım ile iç çektim. Açlıktan ölemem. Utanıp kaçmak için de ömrüm çok kısa. Pes edip arkamı döndüğüm an Yiğit ile burun buruna gelmiş, korku ve panik ile biraz geri çekilmiştim. "Tünaydın." dedi garip bir ifade ile. Yutkundum. "Tünaydın. " dediğimde elindekileri ellerime uzattı. "Sanırım benim yüzünden kahvaltıya gelmedin." diyerek tostu ve meyve suyu ellerime tutuşturdu. "Aç olmalısın." Alt dudağımı gergince ısırmış, sol ayağımı sağ ayağımın üzerine koymuştum. Yiğit başını eğip yaptığım harekete bakarken ben de başımı eğip ayaklarıma baktım. "Afiyet olsun." diyerek biraz uzaklaşsa da yüzünde garip bir gülümseme vardı sanki. Yanlış görmüş olamazdım değil mi? Birkaç adım attı geri geri sonrasında ellerini pantolonunun cebine soktu ve arkasını dönüp arka bahçenin kapısına ilerledi. O gözden kaybolunca öyle bir nefes verdim ki dışarıya az daha ev yıkılıyordu. Kalbim hızla atarken elimdeki şeylere alt dudağımı ısırarak baktım. Bakakaldım da denebilir. Bu bana mı yürüyordu? Gülerek ellerimdekileri sıktım ve odama koşmaya başladım. Ben yürürken iyi hoştu da o yürüyünce beden komple fiyaskoydu. Verdiklerini komodinin üzerine koyup kendimi yüz üstü yatağa attım. Sıçtın Mina. Güzel sıçtın ama. Hayatındaki en güzel yanlış bu sanırım. Belki de sırf yanlış olduğu için bu kadar güzel. Dağınık yatağımın üzerindeki yastığı alıp karnıma çektim. Sımsıkı sarılırken gözlerimi de heyecanla kapatmıştım. Hihihi... . . . Onur işaret parmağıyla omuzumda bir delik açtığı sıra tek gözümü açıp başımı geriye attım. "Bu kadar çok uyuyarak ne yapmayı planlıyorsun?" dediğinde gözlerimi kısmıştım ki sırıttı. "Ayrıca rüyanda ne görüyordun da bu kadar mutluydun?" dedi. "Ne?" dedim gözlerimi kırpıştırarak. "Boşver kalk kalk! Yarın hazırlık yapacağız. Buradaki son günümüz." diyerek üzerimdeki battaniyenin uçlarını tutup hızla salladı."Güray bir sürü yemek yaptı, Koray film hazırladı! Hadi!" diye bağırdı. "Az daha uyuyayım." Diyerek pencereye baktım. "Zaten hava kararmış. " dediğimde şaşkınca yüzüme baktı. "Zaten akşama kadar uyudun?" dediğinde güldüm. "Tamam şimdi de sabaha kadar uyuyayım da düzen bozulmasın." Onur saçmalıklarıma dayanamamış olacak ki battaniyeyi tutup fırlattığı gibi eğildi ve beni sol omzuna alıp attı. Gözlerim koskocaman açıldı. Şaşkınca ellerimi sırtına vurdum. Sonrasında aklıma bir şey takıldı. Battaniyenin üzerinde yatmıştım en son... Kaşlarımı çatarak elimi saçlarıma daldırdım. "Ya daha erken değil mi? Bir hafta sonraydı hani gemi işi?" dediğimde Onur gülerek merdivenleri inmeye başladı. "Orman ne kadar büyük senin haberin var mı? Anca varırız sahil şehrine. " Doğru, telefonun bile çekmeyeceği bir yere düşmüştüm. Gözlerimi devirdiğim sıra Onur'un sola dönmesiyle kaşları çatık Yiğit ile göz göze gelmem bir oldu. Elimi dağınık saçlarımdan çekerken gergince Onur'un tişörtünü tuttum. Bu sefer de tişörtü sımsıkı tutan ellerime baktı. Ne yapacağımı şaşırdım. Ne yapabilirim ki!? Onur beni koltuğa attığında elim Polat'ın karnına vurdu. Telaşla Polat'a bakarken o hafifçe gülümsemiş ve, Onur'un bir paçavra gibi attığı, beni düzelmişti. Onur da yanıma oturunca doğruldum. Bir pike üzerimize serildi. Gözlerimi kırpıştırıp derince bir nefes aldım. "Hazır mısınız gençler?" diye bağıran Koray koşarak DVD oynatıcısını açmış ve elindeki kolayı havaya kaldırarak sırıtmıştı. "Altınıza sıçın!" Oturduğum yerden doğruldum. "Korku mu?" dediğimde Mahmut güldü. "Çinli değil." dediğinde Onur yanımda kıs kıs gülmeye başlamıştı. Elimin tersiyle koluna bir tane patlattım. "Neden aksiyon izlemiyoruz?" dedim en mantıklı şeyle. "Sonuçta askersiniz." Asır başını sallayarak eğilip masadan bir cips poşeti aldı. "Asker olduğumuz için izlemiyoruz." dediğinde dönüp ona baktım. "Ne?" Omuz silkti. "Silah sahneleri, yaralanma sahneleri, camdan içeri atlamalar, dövüşler falan...çok yapmacık geliyor bize. Bizzat gördüğümüz şeylerden farklı olması da heyecanı ve ciddiyeti öldürüyor. 3 mermi yediğinde kalkıp 3 kişi öldüremezsin." dedi Polat ciddiyetle. "Ölürsün." Ellerimi gergince ovuşturdum. Bu çocuk birazdan fazla soğuk ve ciddi. "O zaman başlıyoruz." . . . Ellerimi yüzüme sürtüp kırk birinci duamı da ettim. Yatağın ortasında bağdaş kurmuş, battaniyeyi kafama almış öylece duruyordum. Karşımda ayna vardı. İçeri ise dolunayın ışığı süzülüyordu. Ben ise altıma sıçıyordum. Aynadaki aksime bakarken derince bir nefes aldım. Filmi izlemeyip uyumalıydım ama o kadar çok ses çıkartmışlardıki uyuyamamıştım. Gözüm terkardan karanlığın içinde kalan aynadaki aksime kaydı. Şimdi ben mi ona dik dik bakıyorum, yoksa o mu bana dik dik bakıyor? Baş parmağımın tırnağını gergince elime batırdım. Tamam , sakinim. Guruldayan karnım ile korkuyla oturduğum yerden sıçradım. Hızlı hızlı nefes alıp verirken elimi karnıma koydum. Kendi karın gurultusundan da korkmayan ne bileyim? Şimdi düşününce, ayı gibi bir böğürtü gelmişti, tabii korkarım. Sabah Yiğit'in verdiklerini yemeden uyuduğumu, korku filminden korktuğum için yemem yiyemediğimi hatırlarsak çok doğal bir durumdu. Dönüp komodinin üzerine baktığımda Yiğit'in verdiği yemeğin orda olmadığını fark ettim. Zaten uyandığımda battaniyenin içindeydim de. Kim girmişti acaba odaya? Üzerimdeki battaniyeyi bırakıp çarşaf benzeri bir şey aldım ve tekrardan kafamı kapattım. Kumaşın arkası uzun kaldığında yere sürterken odamdan çıkmış, çıplak ayaklarımla sessiz sessiz mutfağa gidiyordum. Merdivenleri inerken gözüm sürekli tablolara kayıyor ,bayılıp ayılasım geliyordu. Korku filmi yaramıyor abi bana. İzletmeyin, izlettirmeyin. Kumaşı sıkıca tutup mutfağa girer girmez buzdolabını açtım. İçine kafamı gömmüş, peynir meynir ne bulursam ağzıma sokma derdindeydim. Salam diliminden de ağzıma bir tane attıktan sonra elini karnıma koyarak gülümsedim. Oh, miss...doyduk Elhamdülillah. Dolabın kapağını kapatmış sırıtarak tavana bakmıştım ki mutfağın bahçe kapısına bakan kısmından bir ses geldi. Gözlerimi kocaman açtım. Pür dikkat etrafı dinlerken tekrar hışırtı benzeri bir ses geldi. "Lan!" Dedim fısıltıyla. "Siz misiniz?" Garip bir ses daha gelince korkarak üzerimdeki çarşafın yumuşak kumaşını tutup kaçmaya çalıştım. Paytak adımlar mutfak kapısından çıkmıştım ki çarşaf bir şeye takıldı. Kendimi öne ittirip çarşafı kurtarmaya çalıştım ama bir türlü gelmiyordu. Sıkıca tuttum ve bir güçle ileri abandım ama düşündüğüm gibi çarşaf benimle gelmedi, beni kendiyle götürdü. Geri geri sürüklenirken korkuyla çığlık atmak için ağzımı açmıştım ki birinin eli ağzıma kapandı. Allah'ım bana bir şeyler oluyor... Korkudan bayılacak gibi olduğum sıra Yiğit'in sesini duydum. "Hayalet Casper mısın?" dediğinde sinirle omuzlarına vurdum. "Beni korkuttun!" diye kızdığımda geri çekilip yüzüme baktı. "Sen de beni korkuttun." diyerek elindeki çarşafı sallayınca gözlerimi devirdim. Zaten canı m burnumda geziyorum. Sakince ellerimi ovuşturarak kendime gelmeye çalıştım ama arkadan gelen tıkırtılar ile gözlerim kocaman açıldı. Yiğit çarşafın ucunu tutarak mutfak kapısına yöneldiğinde uzanıp elini tuttuğum gibi merdivenlere koştum. Sessiz telaşlı adımlarım, arada bir çarşafın bacaklarıma dolanması ve birilerini bizi böyle münasebetsiz bir vaziyette görme ihtimali... Merdivenleri çıkar çıkmaz odama girdim ve Yiğit'i de üç yaşındaki çocuğummuş gibi içeri çekip kapıyı kapattım. Nefes nefese kalmış bir şekilde eğlmiştim. Hızlı hızlı soluk alıp veriyor, buruşturduğum yüzümle bana bakan Yiğit'e bakıyordum. "Ne?" dedim sinirle. "Az önce korku filmini izlemedin mi? Salak adam bodrumdan gelen sene gidip bakmak yerine kaçsaydı karaciğeriyle ayin yapmayacaklardı!" Gülerek yüzünü çevirdiğinde üzerimdeki çarşafı çekiştirip yatağıma yürüdüm. "Az şurada otur. " dedikten sonra göz ucuyla işaret ettiğim tekli koltuğa baktım. "Uyuyamıyorum. Ben uyuyunca gidersin." Dağınık battaniyemi düzeltip altına girdiğimde tekli koltuğu yatağın yanına ittirdi. Bacaklarını yatağın üstüne koyup sırtını da iyice geriye yasladı. "Ne yapıyorsun?" dedim kapalı gözlerine bakarken. "Kestiriyorum?" Kaşlarımı çattım. "Seni oraya çeşme heykeli diye mi oturttum ben. Sen uyuma. Nöbet tut." dediğimde tek kaşını havaya kaldırdı. "Ben gidiyorum." diyerek ellerini koltuğun kollarına koyunca telaşla doğruldum. "Tamam tamam." dedim hemen. "Sen gel burda yat, ben orada yatarım." diyerek kalktığımda tekli koltuğu ayaklarıyla geriye ittirdi. Odanın diğer ucuna kadar git tekli koltuğa ve üzerinde oturan adama baktım. "Ne oldu?" Omuzlarını silkti. "Kendi yatağımda yatarım." diyerek kapıya yönelince koşarak peşine gittim. "Muhabbet edelim." diye fikir attım ortaya. "Uykum var." deyip geri çevirdi. Telaşla yine ayağımın üstüne bastım. Bul bir bahane. "Korkuyorum ama." dediğimde başını eğmiş ve ayaklarıma bakmıştı. Dejavu... Ben de eğilip ayaklarıma baktığım sıra bir anda beni kucaklamasıyla sessiz bir ses çıkarttım. Yatağıma yatırdı, kenara geçti ve tekli koltuğu geri yatağa çekip oturdu. "Uyu."

Read on the App

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD