"Sadece...74...Gün..."

1422 Words
"Hayaller yıkılmak için kurulur..." Yatağımda gerinip ayağa kalkarken gözlerimi açmamıştım henüz. Ancak burnuma dolan gül kokusu kaşlarımı çatmama sebep oldu. Gözlerimi korkuyla açtığım sıra hiçbir şey görememiş olmamın verdiği rahatlama hissi anlatılamazdı. Saçlarımı geriye attım, duruşumu dikleştirdim ve kollarımı havaya kaldırıp esnedim. Belim ağrımış biraz. Çıplak ayaklarımı yere koyduğum sıra ayaklarımın altına yapışan birkaç şey ile kaşlarımı çatarak ayağımı kaldırdım. Yumuşak, hafif ve küçük... Bir kağıt parçası gibi. Ayağımı döndürüp de altına baktığımda bir iki gül yaprağı görerek telaşla doğruldum. Etrafa bakınmıştım ki komodinin üzerinde duran tek bir gül gözüme ilişti. Solmaya yüz tutmuş, hatta birkaç yaprağını yere dökmüş, kıpkırmızı bir gül... İçimi garip bir his sarmaladığı sıra ellerimi kaldırdım ve tırnaklarıma baktım. Böyle olmaması lazımdı. Her zaman bir çıkış olurdu. Gülü tedirgin bir ifadeyle elime almıştım ki çalan kapıyla birden telaş yaptım. Elime batan dikeni, canımı yakmış, hafifçe kan dışarı çıkmıştı. "Mina, bizimkiler geldi. Hadi gel!" dedi Güray kapının arkasından. "Tamam geliyorum!" Bağırarak ayağa kalktım ve oda içindeki banyoda elimi yüzümü yıkadım. Son anlarımı güzel geçirmem lazım. Pişman olmadan, arkama bakmadan. Merdivenleri indiğimde Mahmut ile karşılaşmış ve kocaman gülümsemiştim. "Hoşgeldiniz!" diyerek gözlerine baktığımda sırıtarak yüzüme baktı. "Hoşbulduk!" dedi o da aynı enerji ile. Gülümseyerek diğerlerine bakmıştım ki bazılarının yüzünde, bazılarının elinde yaralar vardı. Endişeyle Yiğit'e döndüm. Birkaç büyük adım ile yanına vardığımda Polat ile olan konuşmasını bölmüş ve dönüp yüzüme bakmıştı. "Bir sıkıntı mı oldu?" dediğinde yüzünde ve ellerinde hiçbir yara veya çürük görmeyerek derince bir nefes aldım. "Hayır." dedim başımı iki yana sallayarak. Cehenneme hızlı tren ile gideceğimi ve şoförün de bizzat Şeytan olduğunu göz ardı edip. "Hadi , yemeye. " Sırtını dönüp Güray'a kısa bir bakış attı ve o ikisi mutfağa giderlerken Kayra gelip de omzumu tutunca şüpheli bakışlarımı üzerlerinden çekmiştim. Hep beraber masaya gittiğimizde hepimize üşenmeden tek tek omlet yapan Güray'a içimden teşekkür etmiştim. Pembe saçlarımı geriye atarken masaya oturmuş, erkeklerin anlamadığım muhabbetini dinliyordum. "Bir yat almak istiyorum." dedi Koray. Elindeki yemek bıçağını parmakları arasında öyle bir çevirdi ki çatalımı ağzıma koydum ama geri alamadım. "Emekli olur olmaz, ben de..." dedi Mahmut da. Merakla gözlerimi kıstım. Neden ki? "Aynen, güzel fikir." diyerek de onları destekleyen Asır ile daha da meraklandım. Ağzımdaki çatalı çekip sol tarafımda oturan Kayra'nın gözlerine baktım. "Neden yat?" Masada bir anda oluşan sessizlik ile gözlerimi diğerlerine çevirdiğimde Polat yeşil gözlerini gözlerime dikti. "Çocukluğumuzdan bu yana, bu iş için eğitildik ve yalnız ya da ekip ortamı bizim yaşayız biçimimiz oldu." dedikten sonra diğerlerine bakarak kendi kendine onay aldı. "Şimdi geri döndüğümüzde bir evde yıllarca yaşayacak adamlar değiliz. Üstelik askerler işin ağırlığı gereği daha erken emekli oluyor. Bu yüzden de bir yat alıp gezip durmak var aklımızda." İşaret parmağımla kaşının kenarını yalandan kaşıyıp diğerlerine baktım. "Evlenmeyi düşünmüyor musunuz?" dediğim sıra gökten meteor gibi düşen bir el omzumu çökertti. "Düşünmüyoruz." dedi Yiğit imalı bir dille. Yalandan bir gülüş yüzüme yayılırken başımı sallaya sallaya ağzıma yemek tıkıştırdım. Geldi yine... "Yarın, kim kalacak?" dediğinde merakla onları dinlerken, sanki hiç merak etmiyormuşum gibi, çatalımla omletimi didikledim. "Ben." Avcı gözlerimden biri tak diye 'ben' diyeni buldu. Polat... Ellerini masadan çekmiş, sessizce Yiğit'e bakıyordu. Her ne kadar arkadaşmış gibi gözükselerde Yiğit'in gizli bir baskınlığı var gibiydi. Acaba ekip liderliği, komutanlığın verdiği bir üstünlük müydü? Merakla omletten ağzıma bir parça attım. "Tamam." diyen Yiğit çayından bir yudum aldığında uzunca yüzüne baktım. Şeytan niyetine buna vursam birkaç kez, acaba içim rahatlar mı? Denemeden bilemeyiz... "Susadım." diyerek ayağa kalkarken, yanlışlıkla basmış gibi, Yiğit'in ayağına bastığımda bir anlık göz göze geldik. Tek kaşını kaldırmış, kahverengi gözlerini gözlerimde gezdirmişti. Ellerimin iç kısımları tedirginlik ile terlerken yalandan gülümsedim. Ayağımı usul usul ayağının üstünden kaldırırken geri çekildim. "Çok özür dilerim. Yanlışlıkla oldu." Yüzündeki o ifade, bakışlarındaki bilmiş tavır. Nasıl da anlıyordu bilerek yaptığımı? Oysa rol yapmak için özel dersler bile almıştım... Ellerimi ovuşturup bir adım atmıştım ki bileğimden tutup geri yerime oturttu. Dağılan saçlarımın arasından şaşkınca yüzüne baktım. Ne oluyor lan? "Nereye?" dediğinde kaşlarımı çattım. "Su içmeye." demiştim ki bir iki gülüş sesi ilişti kulağıma. İçten içe çok daha gerilmeye başlamıştım ki Yiğit tabağımın biraz ötesindeki sürahiye uzandı ve bardağıma döktü. "Buyur...iç." . . . Karşıma geçen Koray ve onun yandaşı Mahmut ile kaşlarımı çatmıştım ki bir kaset çıkarttılar. Koray elindeki kaseti bir silah gibi döndürüp sırıttı. "Eğer..." dedi Mahmut. "...gerçek bir şarkıcı ve danscıysan kanıtlaman lazım." Koray'ın kaseti koymasıyla koltuklara yayılmış erkeklere şaşkınca baktım. "Ciddi misiniz?" dediğimde Kayra gülerek Asır'a baktı. "Yalan söylediğini biliyordum. " diyerek elini ovuşturdu. "Dökülün paraları." dediğinde tek kaşım havaya kalktı. "Utandığından bence. " diyen Onur ile daha da şaşırdım. "Saçmalama, binlerce insanın önünde dans eden kızım, üç beş kişiden mi utanacağım?" dediğimde hepsi birden dönüp yüzüme baktı. "Neyse, ben de kazanan taraftan üç beş kuruş alırım haberiniz olsun." dedikten sonra ayakkabılarımı çıkarttım ve saçlarım dağıtıp geri gittim. Şortumu düzeltip tişörtümün bol ucunu sıkıca bağlayıp arkadan sütyenime sıkıştırdım. Bacaklarımı da esnettikten sonra sahne olarak hazırladıkları, uyduruk kısma geçip tepeden bir bakış attım. Mina Çavuş şakaya gelmez, iddiaya asla... "Ver müziği!" Koray'ın müziği başlatmasıyla keyfim daha da yerine geldiğinde gülümsemeden edemedim. Dizlerimin üzerine çöküp zeminde ellerimi sürttüm. Her zaman ne hissettiğimi söylerim I always say what I'm feeling Saçımı, başımı döndürerek, etrafa saçarken ellerimi geriye atıp ensemden göğsüme, göğsümden açık karnıma doğru sürttüm. Ağzımda fermuar olmadan doğdum I was born without a zip on my mouth Bazen onu kastetmiyorum bile Sometimes I don't even mean it Ellerimi tekrardan yere koyup bu sefer göğsümü zemine dayayıp kalçamı dışarı çıkarttım. Beni anlamak biraz zaman alıyor It takes a little while to figure me out Şaşkınca bakan suratlarını boşverip şarkını rap kısmına geldiğim için hızla geriye doğru bedenimi ittirip ayağa kalktm. İçinde iki şekerli kahvemi severim I like my coffee with two sugars in it Parmaklarımla iki yapıp göz kırptım ve elimi namlusu yere silah gibi dudaklarıma sürterek düz bir şekilde karnıma indirirken kalçamla belirgin daireler çizdim. Çayımın şekerini karıştırır gibi... Ah...içimde bir sapık var! Yüksek topuklu ayakkabılar ve mücevherlerim damlıyor High heels and my jewelry dripping İç ve tamamen ateşleniyorum (Hey, hey, hey) Drink and I get all fired up (Hey, hey, hey) Ayak parmaklarımın uçlarında dururken yere çömüp ellerimi havaya kaldırdığımda biri küfür etmişti sanki... Güvensiz ama onunla çalışıyorum Insecure but I'm working with it Kurtulabileceğim birçok şey Many things that I could get rid of Hızla ayağa kalkıp kendi etrafımda döndüğümde biri ıslık çalmıştı. Yüzlerindeki o şaşkın ifade. Bunu yaptığıma inanmadıkları gerçeği çok daha gaza gelmeme sebep oldu. Pes etmek üzereyim Ain't about to give it up Birkaç hata yaptım, her gece pişmanım I made a few mistakes, I regret it nightly Slow kısım olduğu için ellerimi saçlarıma daldırıp bedenimi esnek birkaç hareket ile kıvırttım. Koluma taktığım bir çift kalp kırdım I broke a couple hearts that I wear on my sleeve Annem hep derdi kızım sen belasın My mama always said, girl, you're trouble Bir iki adım öne ve bir iki adım geriye... Ve şimdi merak ediyorum, benim gibi bir kadına aşık olur musun? And now I wonder, could you fall for a woman like me Ellerimi kalçama koyup oradan belime çıkartırken Yiğit ile göz göze gelmiştim. Ve her dokunduğumuzda oğlum, beni zayıf hissettiriyorsun And every time we touch, boy, you make me feel weak Utangaç olduğunu söyleyebilirim ve bence çok tatlısın I can tell you're shy and I think you're so sweet Şerefsiz bir ifadeyle gülümseyip dilimi üst dudağımın üzerinde gezdirdim... Ben sana evlenecek yüzlerce adam bulabileceğimden bahsetmiştim. Her geceyi yorganların altında geçirmek ve Spending every night under covers and Hala merak ediyorum, benim gibi bir kadına aşık olur musun (Bir kadın) Still I wonder, could you fall for a woman like me (A woman) Şarkının patlama noktasıyla başımı öne attım ve sonrasına hızla geriye savurdum saçlarımı. Benim gibi kadın, benim gibi bir kadın Woman like me, like a woman like me Ellerimi başımın üzerinde birleştirip kalçamı önce sağa sonra sertçe sola savurdum. La-la-la benim gibi kadın, benim gibi bir kadın (Bir kadın) La-la-la woman like me, like a woman like me (A woman) La-la-la kısmında ellerimi saçlarıma daldırıp hızlıca kalçamı sallamış ve sırıtarak kendi eksenimde dönmüştü. La-la-la benim gibi kadın, benim gibi bir kadın La-la-la woman like me, like a woman like me Birkaç adım atıp etrafa hayali çiçekler atmış ve hepsinin apışıp kalmış suratına gülümsedim. La-la-la benim gibi kadın, benim gibi bir kadın La-la-la woman like me, like a woman like me Bu sefer ki la-la-la kısmında omuzlarımı sallamış ve başımı da iki yana sallayıp ortalığı iyice karıştırmıştım. Ve bebeğim, hafta sonu için sadece benim ol And baby, just be mine for the weekend En son bacağımı da açıp yere boylu boyunca oturunca bağırarak koltuklardan fırlayan ekibe sırıtarak baktım. "Kim demişti!?" diye bağırdı Koray. "Kim demişti lan ünlü bir şarkıcı değil diye!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD