Eve gelip salonda beni bekleyen ailem ile oturup günü anlatmaya başladım. Televizyonda "Şok şok şok!" diye başlayan magazin programıyla nefesimi tutum. Görüntüler değişip Furkan ve benim olduğumuz kısma doğru kaydığında utançla gözümü kapattım. Babam sinirle bağırırken annemin araya girmesiyle ilk dayağımı yemekten kurtuldum. Babam sakinleştiğinde öpüşme resimlerimizin uzun bir izahatını utana sıkıla yaparken biricik kardeşim Rüzgâr'ın kötü esprileri ve imalarına maruz kaldım. Bir saat kadar kalaylandıktan sonra sonunda odama kendimi atabildim. İçtiğim üç biranın babam ve annemden yediğim uzun fırçaların, Rüzgâr'ın imalarının üzerine tavada az pişmiş sulu et kıvamına gelmiştim. Aynada kızarmış yanaklarıma, terden enseme yapışan saçlarıma ve beyaz yüzüme bakarken, "Yok, sen olmadın Bulut.