Beyaz odasına gittikten sonra aynanın karşısına geçmiş annesinden emanet sarı saçlarını tararken düşünmeye başlamıştı bir aile ile kan davalı olduklarını biliyordu ancak kimdir kimlerdendir bilmiyordu. Yanında bir kez bile adı anılmamış konusu geçmemişti şu ana kadar. Bulundukları yerde lise olmasına rağmen okul için bile her gün şoför Zevade'nin merkezinde olan özel bir okula götürüp getirmiş liseyi böyle bitirmişti, bu sene üniversite sınavına girmişti sonuçlar bir aya açıklanır denmişti bugün yarın açıklanır diye geçirdi içinden. Çok sıkı eğitimler almış birkaç dil öğrenmiş kendini bu konuda da geliştirmeyi başarmıştı Beyaz. Sınavı da iyi geçmişti ve çocukluktan bu yana hayalî veteriner olmaktı.. Buna daha çok küçükken ahırdaki ineğin doğum yapamaması veteriner bulamamaları sonucu ineğin doğumda ölmesi ve buzağının yalnız kalması sebep olmuştu. Evleneceğim kişi de benim ailem gibi anlayışlı olursa okurum diye teskin ediyordu akşamdan bu yana kendini... Hem heyecan vardı içinde evleneceği için hem de kan davalısıyla evlenmekten dolayı korku. Neyse dedi ben Allah'a emanet ediyorum kendimi ve inanıyorum çok güzel olacak herşey.. Aynadaki yansımasına o meşhur gülümsemelerinden birini yolladı. Şimdi biraz rahatlaması gerekiyordu ve vaktinde öğrenmek için babasına resmen yalvardığı gavur işi şeylerle beni uğraştırma diye veto yediği ancak amcası kıyamadığı için özel bir hoca tutulup öğrendiği kemanı çalmalıydı. Anılar gülümsetti onu.
"Baba ne olursun yaa. Bak yemin ediyorum senden başka birşey istemeyeceğim"
"Yav Beyazım de get Kur'an hakkı için nedir bu, gıy gıy edip duruyor gavur işidir ha bu. Başka birşey iste ben buna izin vermem bilesan"
"Istemiyorum ki başka birşey, ya baba nolur sınıfta herkes gidecek kursa ben de gitsem ya nolur nolur"
"Benim Bembeyazım ne istiyor da babası olmaz diyor bakayım."
"Baba yarım yaa nolur babama de de izin versin keman çalmak istiyorum herkes kursa gidiyor ama babam olmaz diyor"
"Keman ne ola"
Telefonunu çıkarıp resmini gösterdi beyaz bir de video gösterdi. Amcası gür bir kahkaha attı izlediği şeyle.
"Bu bizim kafamızı ağrıtır Beyazım davul zurna öğrensen olmuyor mu?"
"Yaa amca dalga geçme"
"Tamam tamam seni mi kıracağım Azad he de hele yav özel bir hoca tutarız hatrı mı kalsın kızımızın."
Ikiliyi gülerek izleyen Azad da onaylar anlamda salladı kafasını.
"Peki, ağam nasıl dersen"
"Yaaaaa harikasınız çok seviyorum sizi çok çok çok" bir amcasına bir babasına gidip öpmüştü yanaklarından Beyaz.
Aklına gelenlerle derince soludu ve çalmaya başladı 'Love in portofino' işte bu ona iyi gelirdi...
*
Aldığı evlilik kararıyla iyice dibe çöktüğünü hissediyordu Berdan. Bu yaşına kadar hiç bir kıza yan gözle bile bakmamıştı evlilik düşünmüyorum hakkına girmeyim diye. Öyle ki namına rağmen birçok aşiret bizzat kendi teklif etmişti ona kızlarıyla evlenmeyi ama yapmamıştı. Şimdi içine düştüğü bu durum kendi bildiği kelimelerle tasvir edilebilir türden değildi. Ne yapacaktı daha amcasının kanı kurumamıştı nasıl bunun üzerine yuva kurabilecekti. Amcasının eşiyle konuşmuş rızasını almıştı aslında.
"Yenge nasılsın halin vaktin nasıldır."
"Iyiyim Berdanım sen nasılsın"
"Şükür yenge iyi diyelim iyi olalım. "
Sıkkın bir nefes verdi sözleri nasıl toparlayacağını düşündü bir süre. Yengesi de fark etti bir sıkıntısı olduğunu bekledi konuşsun diye. Nihayet kaldırdı yerden kafasını döndü tekrar yengesine.
"Yenge amcamın kanı yerdedir bilirim lakin karşı aşiret sulh teklif ediyor, kan dursun akrabalık olsun bizim bir kızımızla sizin bir oğlunuz evlensin diyor, senin de fikrini almaya geldim eğer intikam ders.." lafını bitiremedi ki yengesi girdi lafa.
"Batsın bu dava da bu intikam da Berdan Allah aşkına varsa böyle bir ihtimal bitirin, erim gitti evlatlarım bari kurban gitmesin bu adı batası davaya.."
Içi cız etti Berdanın annesi intikam intikam diye evlatlıktan reddetme noktasına gelmişken daha acısı bile taze olan yengesi bitirin diyordu. Aralarında sadece 10 yaş vardı ama eğildi öptü elini saygıdan, birkaç söz söylemeliydi değil mi? Ne diyecekti peki?
"Tamam yengem, senin fikrin benim için en kıymetli olandı Allah razı olsun."
Yengesiyle yaptığı konuşmayı hatırlayınca eliyle yüzünü sıvadı içi başka aklı başka anası bambaşka söylüyordu. Lafını yiyecek değildi bu nikâh olacaktı ama bunun bir evlilik bir yuva olmasına izin veremezdi... Hayatının en büyük pişmanlığını yaşayacağını bilemeden zehirledi kendi kendini gelen kız kim olursa olsun zindan edecekti ona bu konağı. Benjarlar intikam nasıl alınır görecekti. Görecekti de elinden birşey gelmeyecekti! Zira buralarda gelinlik ile çıktığın eve kefenle bile geri dönemezdin etinle kemiğinle kocanındın artık... Ben Gaddar Ağa lakabını tavlada yenerek almadım madem, görsünler gaddar nasıl oluyor....
Bütün gece iki yürekte uyumadı hiç. Beyaz hem heyecan hem korku hem meraktan uyuyamazken Berdan intikam ateşini harladığı için uyuyamadı. Beyazın apak kalbi Berdanın kararmış nasırlı kalbini aydınlatmaya yetecek miydi yoksa Berdan karanlığına Beyazı da gömecek miydi... Zaman ikisine de gösterecekti olanı biteni. Ya sabır!
Sabaha karşı dalan Berdan bir iki saatlik uykudan yine her gece gördüğü kabuslardan birini görerek uyandı. Tekrar dalamazdı zaten alışmıştı birkaç saat uykuyla yaşamaya. Saate baktığında 7 buçuk olduğunu gördü kalkıp duşa girdi kendine gelmesi lazımdı zira bundan sonrası zor olacaktı.. Işlerini bitirdi üzerine tam oturan siyah takım elbisesini giydi hava aşırı sıcaktı ceket giymedi yeleğini giydi. Aşağı indiğinde kahvaltı sofrası hazırlanmıştı. Herkese günaydın dedikten sonra masanın baş köşesine geçti annesi inmemişti yemeğe, onun inadını nasıl kıracağını da bilmiyordu ya... Kahvaltı eden kardeşlerine döndü.
"Boran, Botan benimle otele gelin siz de bugün. Biraz merakınız olsun oğlum şu işlere. Okul da yok yatmayın akşama kadar."
Herkes sussa Botan susamazdı malûm.
"Benim ağam, benim Berdan abimm canım ciğerim baba adamım ya benim ne işim olur otelde Allah aşkına en son geldiğimde olanları hatırlatmayım istersen."
Dediği şeyle hafif dudağı kıvrıldı Berdanın. Geçen sene geldiğinde insanlara kendini tanıtmadığı için insanlar onun işe yeni başlayan temizlik personellerinden biri olduğunu sanmıştı o da bak bak bize büyüklük taslıyor demesinler diye akşama kadar dip köşe otel temizliği yapmış tuvalet yıkamıştı çıkış saatinde elinde kovayla gören Berdan epey bir ne olduğunu anlamamış sonra idrak ettiği şeyle tüm personeli şoka sokarak tüm dişleri görünene kadar gülmüştü. Neyseki kendini çabuk toparlamış yanına çağırmıştı.
"Botan sen ne yapıyorsun?"
"Sen çalış demedin mi, çalışıyorum işte."
"Tuvalet mi yıkıyorsun?"
"Işin büyüğü küçüğü olmaz Berdan Bey." dedi mağrur bir edayla. "Yapıyoruz birşeyler."
"Aferim gözüme girdin, okul açılana kadar gelir sen yaparsın temizliği."
Gözleri fal taşı gibi açıldı Botanın, kem küm etmeye başlayınca dayanamadı abisi personele tanıttı kardeşini. Personel şefi mahçup bir şekilde gelip bin kere özür diledi sorun olmadığı cevabını alınca rahatladı ama Botanın bu tecrübesi temizlik çalışanlarının maaşlarının hatırı sayılır bir şekilde artmasına sebep oldu çünkü en çok yorulan onlardı. Botan o günden sonra 3 gün yatmıştı mesela....
"Oğlum ben patronum demezsen ne bilsin insanlar"
"Emekçiyim ben, üstünlük taslamam."
"Hmm peki o zaman kredi kartlarını arabanın anahtarlarını da ver bir zahmet emekçi kardeşim zira hiçbir çalışanımın ki buna kendimde dahil aylık 50 bin liralık harcaması yok."
"Yuhhhh" Boranın tepkisiyle Botan ters ters baktı abisi olan ama asla abi demediği kardeşine..
"Abi 50 bin lirayı nasıl harcıyorsun ya çok merak ettim."
"Sana ne benim bitanecik canımın içi kız kardeşim" dişlerinin arasından söylediği şeyle herkes güldü. Berdan elbette biliyordu Botan'ı. Merhameti onu bazen enayi yerine koyuyordu ama alışmıştı. Kredi kartı ekstresine baktığında genelde yüklü miktarda market alışverişi ya da farklı farklı abone numaralarına ait faturalar görüyordu. Ve gurur duyuyordu kardeşiyle ama elbette bu onunla uğraşmayacağı anlamına gelmiyordu.
"Olsun fena mı senin sayende göremediklerimi görmüş oldum değil mi.."
Sırıttı abisinin bu dediğiyle Botan zira temizlik personelinin maaşlarına zam yaptırana kadar abisini bir miktar darlamıştı, şey gibi ümüğünü sıkmak istiyor gibi....
Tüm bu konuşmalar Berdanı kısa süreliğine de olsa içinde bulunduğu kasvetten çıkarmıştı ama o kocaman kaya göğsünün ortasında duruyordu hala. Neyse dedi kendi kendine bu işi daha fazla uzatmanın manası yok. Gereken neyse o olacak. Arabasına binip Zevade'nin merkezinde yer alan ve Zevade'nin en büyüğü olan oteline geldi. Odasına çıkana kadar herkes günaydın demiş o da herkese sadece bir baş selamıyla karşılık vermişti... Bir sürü toplantısı vardı ve zihni çorba gibiydi. Hadi bakalım Berdan işine bak dedi kendi kendine.....
*
Aynı güne Beyaz ise tek bir dakika bile uyumadan başladı. Bütün gece durup dinlenip keman çalmıştı. O kadar çok düşündü ki bir ara kendini yeter diye bağırırken buldu. Ne oluyordu kendisine böyle. Bu Beyaz değildi. Beyaz hiçbir olaya böyle tepki vermezdi öyle de yapmaya karar verdi. Kocası olacak adamın kendisiyle ilgili aldığı kararları bilmeden iyiliğe büründü yine. Çok sevmeye çalışırım saygı da duyarım böylece sorun da kalmaz aramızda o da zamanla sever beni herhalde dedi. Hiçbir şey bilmiyordu ki kaç yaşındaydı boyu kaçtı kilosu göz rengi... Hakkında soyadının Zeydoğlu olduğundan başka hiçbir şey bilmiyordu. Telefonunu alıp arama motoruna Zeydoğlu yazdı. Karşısına uzun bir liste çıktı burada birkaç farklı erkek muhtemelen kendi yaşlarında çok güzel bir kız, Zevadeli olduğu duruşundan bile belli olan bir kadın vardı. Ve bir sürü haber.. Haberleri es geçti.. Resimlere girdi.
Berdan Zeydoğlu, Zeydoğlu oteller zincirinin sahibi 30 yaşında, bekar.
Boran Zeydoğlu, Zeydoğlu oteller zincirinin ortaklarından tıp fakültesi 3. sınıf öğrencisi 21 yaşında, bekar.
Botan Zeydoğlu, Zeydoğlu oteller zincirinin ortaklarından işletme 2. sınıf öğrencisi. 20 yaşında, bekar.
Aypare Zeydoğlu, Zeydoğlu oteller zincirinin varisi lise son sınıf öğrencisi. 17 yaşında bekar.
Uzun uzun inceledi Beyaz hepsini. Boran ve Botan ne kadar sempatik çıkmışsa Berdan o kadar sert çıkmıştı. Acaba hangisi dedi kendi kendine. Inşaallah şu olur diye geçirmek aklına bile gelmedi. Gelse ne olacaktı ki kimi istersen onunla evleneceksin mi diyeceklerdi sanki. Telefonu bıraktı silkelendi kendine gel Beyaz dedi kalkıp doğruca mutfağa gitti. Şimdi muhteşem bir kahvaltı hazırlamalıydı ailesine....
*
"Berdanım müsait misin?"
Kapının açılmasıyla o tarafa döndü Berdan, amcası gelmişti.
"Buyur amca müsaitim."
"Yoğun dediler bugün"
"Öyle amca birçok toplantı vardı."
Amcasının sıkıntılı halini görüyordu Berdan ama noldu diye de sormamış anlatmasını bekliyordu.
"Berdan biliyorum yoğunsun da şu isteme olayını da halletsek artık. Tüm aşiretlere sulh yaptığımız yakında düğün yapacağımız haberi gitti herkes bir hamle bekliyor."
Biliyordu Berdan da ama ayağı almıyordu düşman evine girmeyi...
"Tamam amca ayarla sen halledelim."
"Tamamdır yeğenim bugün cuma zaten pazar akşamı için haber veriyorum."
Sadece kafasını salladı Berdan nasılsa kaçış yoktu ha bugün ha bir yıl sonra....
Zeydoğlu konağında bu durumdan memnun olan iki kişi vardı zaten biri Hiram biri Aypare. Boran ve Botan olayın ciddiyetininin farkında değildi daha. Berdan erkek kardeşlerini olabildiğince uzak tutmuştu bu davadan kan onların da üzerine sıçrasın istemiyordu. Havin Hanım'ın düşmanlığı malumdu zaten. Berzanın yani ölen en büyük abilerinin eşi de kızıyla bir dünya kurmuştu kocasından sonra kendine.. Ve o konakta herkesten izole bir hayat sürüyordu...
Hiram aldığı onayla hemen çıkmış odasına geçip Aram ağayı aramıştı.
"Selamun aleykum Aram Ağa."
"Ve aleykum selam Hiram?"
"Aram ağa Pazar akşamı isteme için gelmek istiyoruz müsait misiniz."
Aramın içi kan ağlıyordu ama eli kolu bağlanmıştı sulh istediğine bile pişman olacaktı nerdeyse.
"Müsaitiz Hiram buyrun."
Aldığı olumlu cevapla rahatladı Hiram zira aramın sesinde bir huzursuzluk vardı. Görüşürüz deyip kapattılar telefonu. Sonra konağa haber verdi hazırlıklar yapılsın pazar kız istemeye gidiyoruz diye..
Nihayet hazırlıklar tamamlanmış Zeydoğlu aşiretinin şanına yakışır hediyelerle kız isteme için gidilecekti. Havin Hanım kesin bir dille gelmeyi reddetmişti. Bu sebeple amcası ve ölen amcasının eşi ve kardeşleriyle gidecekti Berdan istemeye. 3 tepsi baklava yapılmış sepetler dolusu taze meyve hazırlanmış çeyizlik bir sandık dolusu hediye konmuştu. Kocaman bir buket kırmızı gül ve isteme çikolatası da hazır olunca 2 araba yola çıkmıştı. Zevade nin farklı ve nerdeyse şehrin diğer ucu sayılacak kısmında oturuyordu Benjarlar bu kan davası da bu durumda etkili olmuştu tabiki... Haşim ağa da orada olacaktı.. Onlar yola çıkmışken Benjar konağında da farklı bir hazırlık vardı...
Beyazın annesi olaylar olduğunda annesini ziyarete gitmiş döndüğünde öğrendikleriyle de beyninden vurulmuşa dönmüştü. Kızımı vermem diye feryat figan konağı inletmişti ama ya kızının evlenmesi ya oğlunun ölmesi ikileminden Beyazın kendini ikna etmesiyle çıkmıştı.
"Anne sana söz veriyorum çok mutlu olacağım." Böyle demişti annesini ikna etmek için.. Beyazın annesi Asude Hanımın annesi Gürcüydü bu şehire gelin gelmişti ve Asude Hanım doğma büyüme bu şehirliydi ancak annesinden gelen geni kızına da geçmiş sarı saçlar yeşil gözlerle annesinin kopyası olmuştu Beyaz. Herkes gibi Asude Hanım da üzerine titriyordu Beyazın. Biricik kızıydı göz bebeğiydi şu emri vaki zoruna gidiyordu.. Hâlbuki ne çok isterdi sevdiği olsun onunla evlensin...
Pazar günü gelecekleri haberi alınınca konakta temizlik yapılmış yemekler pişmiş ikramlar hazır edilmişti. Aşiretin ileri gelenleri de davet edilmiş dosta düşmana düşmanlık bitti gösterisi yapılacaktı. Nihayet malum gün geldiğinde hem babası hem annesi hem abisi ayrı ayrı konuşmuştu Beyazla istemezse şimdi bile cayabileceğini söylemişlerdi ancak hepsine aynı cevabı verdi Beyaz.
"Yalvarıyorum artık endişe etmeyin, hep demez misiniz nikah kaderdir ve evleneceğin kişi değişmez. Yolu farklı olsa da aynı kişi olacaktı demek ki. Ben kararımdan eminim. Siz de benden emin olun ve biraz rahatlayın artık."
Annesinin yardımıyla hazırlandı Beyaz. Tıpkı adı gibi beyaz bir kalem elbise giydi. Diz altında biten ve sıfır kol. Altına zümrüt yeşili stiletto giydi. Beline kadar gelen saçlarını açıp doğal maşa yaptı. Çok hafif doğal bir de makyaj ki yok denecek kadar az. Işte bu kadar. Hazırdı...
Misafirler gelmiş aşırı sıcak sebebiyle konağın tepesi hazırlanmış muhteşem bir ışıklandırma ve düzenleme ile göz alıcı olmuştu. Önce gelen misafirler buyur edildi. Saat 7 olduğunda da esas misafirlerin yaklaştığı haberi verildi. Aram ve Azad ağalar kapının önüne indi Berat inmedi... Kendince hala tavır yapıyordu... Kapının çalınmasıyla açtılar karşılarında Zeydoğlu aşiretinin büyükleri vardı önce onlar girdi sonra Hiram ve Asude Hanım sonra diğer Zeydoğlu kardeşler ve en son elinde çiçekle Berdan... Adamlar getirilen hediyeleri kapı yanına yığdı zira bu da adetti. Olumlu olursa içeri taşınır içindekilerden ikram edilirdi Olumsuz olması halinde hediyelerinizi de götürün demekti bu.. Götürmez ise getirilenler ihtiyaç sahiplerine dağıtılırdı.
Içeri buyur edilen misafirler gösterilen yerlere oturdu ancak gözler Havin Hanım'ı aradı. Aram Bey Hirama dönerek sordu.
"Havin Hanım'ı göremedik, bir sıkıntı yoktur inşaallah."
"Yengem rahatsız olduğu için gelemedi çokça selamlarını iletti."
Herkesten geçmiş olsun sesleri duyuldu. Bu konu şimdilik halloldu ama düğüne kadar nasıl çözecekti bilmiyordu Hiram. Taraflar arasında yine de belli olan bir gerginlik vardı ancak şimdilik herkes görmezden gelmeyi tercih ediyordu. Herkes selamlaşmış hal hatır sorma işi tamamlanmış ve esas konuya sıra gelmişti. Arabuluculuk görevini üstlenen Haşim ağa girdi lafa.
"Ağalar, herkes bugün buraya bu iki köklü ailenin akraba olmasına bağlarının kuvvetlenmesine tanıklık etmek için gelmiştir. Bizleri de vesile eden Mevlamıza şükür.. Artık söz sizindir ağalar."
Lafını bitirmesiyle aileler kafa hareketiyle onayladı onu ve kapıdan bakanın bir daha baktığı o güzel girdi içeri elinde kahve tepsisi ile. Arkasında da yardımcılar ellerinde tepsiler..
Önce Hiram şaşırdı kızı görünce sonra diğerleri. Berdan tenezzül edip bakmamıştı bile kıza. Çatık kaşlarıyla bir an önce şu saçmalığın bitmesini bekliyordu. Yardımcılar ahaliye kahveleri dağıtırken Beyaz sadece Berdan'a kahve getirmişti eğildi önünde hafif tepsiyi uzattı yüzünde her zamanki gülüşüyle. Berdan o an fark etti önündeki kızı tepsiye uzanıp kahveyi aldı ve anlık kafasını kaldırıp baktı kıza.. Şok geçirmiş halde ve herkesi hayrete düşüren şeyi söyledi sonra...
"Siktiiiiir"