BEMBEYAZ

2118 Words
Hiramın söylediği bir bomba gibi düştü avluya. Herkes nefesini bile tutmuş Havin Hanım'ın tepkisini bekliyordu zira bu onun kabul edebileceği şeylerden çok çok uzaktaydı. Şimdi esip gürlemesi en beklenen şeydi... Duyduklarını bir süre idrak edemeyen Havin Hanım ise boş gözlerle baktı kaynına. Yanlış anlamış olma ihtimalini düşündü ancak gördüğü yüz gayet ciddiydi kendine gelmesi çok sürmedi. Sonrası tufan sonrası kasırga... Avluyu inletecek bir feryat koydu ortaya.. Öyle ki dallara konmuş kuşlardan rızkını arayan kedilere kadar kaçacak delik aradı. Dizlerinin üstüne çöktü dizlerine ve göğsüne vura vura ağıt yaktı... Sanki şimdi çıkmıştı evden cenazeler sanki asıl bugün kaybetmişti erini evladını... Tam da öyleydi aslında onun asıl cenazeleri şimdi çıkmıştı bu evden.... Kimse müdahale etmedi kimse dur demedi herkes biliyordu çünkü Havin Hanım zaptedilmezdi.. Ağıdı tamamlanmış ağlaması iç çekişlere dönmüştü ki kan çanağına dönmüş gözleriyle oğlunun üzerinde atladı adeta. Yüzüne sert bir tokat atılan Berdan Ağa sinirden ellerini yumruk yapmış tırnakları avuç içine geçmişti ama anaya ataya karşı gelinmezdi. Bu düstur değil miydi elini kolunu bağlayan zaten! Avluda tiz bir çığlık duyuldu en küçük kardeşleri Aypare korkudan çığlık atmıştı ama kimsenin ona bakacak hali yoktu şuan. Çünkü bir ilk yaşanmış ve Havin Hanım Berdan ağaya tokat atmıştı. Olur şey değildi.. Gözlerini yumdu açtı Berdan Ağa burnundan soludu kendine hakim olmaya çalıştığı her halinden belliydi usulca konuştu tüm öfkesini sığdırdığı bir tonla. "Ana eline koluna hakim ol, benim sabrım sınırına çabuk ulaşılıyor!" Ne yaptığı ne duydukları etkilemişti Havin Hanım'ı. Devam etti. "Sen nasıl ağasın sen nasıl böyle birşeyi kabul edersin nasıl o kansızların kızını bu konağa gelin diye getirirsin senin hiç mi utanman arlanman yoktur , Berdan Ağa Berdan Ağa rıhemı jıte çuye ( Senden nefret ediyorum.)" Annesinin sözleri zehirli bir ok gibi giriyordu Berdanın sinesine ama amcası kabul etmişti şimdi biz vazgeçtik dese aşiretler açıktan birşey diyemezdi ama arkadan arkaya hem amcasının hem aşiretinin adına leke çalınırdı. Bir yanda annesi bir yanda amcası ve aşireti vardı Berdanın. Biraz sakin kafayla düşünmeli en doğru yolu bulmalıydı. Annesinin arkasından bağırışlarına aldırmadan çıktı konaktan çünkü sabrının sonundaydı ve sonradan pişman olacağı şeyler söyleyebilirdi hem annesi çok da haksız sayılmazdı.... Arabasına binip Zevade'nin nerdeyse sadece ona özel olan tepesine sürdü.. Tüm Zevade'yi görebiliyordu ordan ve bir tek orda sakinleşebiliyordu. Tepenin aşağısına kadar arabayla geldi ve indi geri kalanı yürümek zorundaydı. Elleri cebinde zihni darmaduman usul usul çıktı bayır yukarı.. Tepeye geldiğinde ince bir gölge gibi duran söğüt ağacının altına oturdu gövdesine yaslandı bir iki kez kafasının arkasını vurdu gövdeye sanki herşeyi çözecekmis gibi. Bir türkü tutturdu uzaklara bakarken... "Gide gide bir söğüde dayandım dayandım O söğüdün allarına boyandım gelin boyandım" Ne kadar oturdu orada bilinmez belki bir saat belki bir asır ancak havanın iyiden iyiye kararmasıyla yavaş yavaş kalktı oturduğu yerden ve çıktığı bayırı indi aynı sakinlikle... Arabasına bindiğinde kafasını direksiyona yasladı derin bir nefes aldı zira tepede aldığı kararları uygulamak çok da kolay olmayacaktı... Çalan telefonuyla kafasını yana çevirdi yan koltuğa atmış yanına almamıştı telefonu amcası arıyordu cevaplamadan kapandı, aramak için baktığında 44 cevapsız çağrı 59 tane mesaj olduğunu gördü dikleşti önemli birşey mi oldu diye endişeyle girdi mesajlara.. Mesajlara girince kız kardeşinden erkek kardeşlerinden amcasından dolu dünya iyi misin nerdesin mesajı olduğunu görüp rahatladı. "Çok iyiyim amına koyim devrelerimi yaktınız ama ben çok iyiyim.." diye homurdandı. Şimdi konağa gitmeli ağa olarak ağırlığını koyup aldığı kararı açıklamalıydı, bundan daha mantıklı bir çözüm gelmiyordu şuan için aklına... Kader yazılmış kalem kırılmıştı bir kere... 10 dakikadır konağın önünde arabasında oturuyordu Berdan. Gelecek fırtınanın farkındaydı. Annesinin nefret söylemlerini duymaya henüz hazır değildi... 30 yaşına gelmiş bir adam olarak hayatı boyunca aldığı tek zor karardı bu ve önce kendi hazmetmeliydi.... Nasıl edecekse! Benjar Konağı "Yahu siz delirdiniz mi nasıl böyle birşeyi teklif edersiniz nasıl kabul edebilirsiniz benim canım, Beyazımın hayatından daha mı kıymetli." Berat aldığı evlilik haberiyle deliye dönmüş geldiklerinden bu yana ateş püskürüyordu amcasına ve babasına. Kendi ölürdü de bitanecik kardeşi Beyaz'ı vermezdi o gaddar ağaya.. "Oğlum etraflıca konuştuk başka türlü kan durmayacaktı ve ilk fırsatta seni öldüreceklerdi. Benim bir kayba daha gücüm yok..." Amcasının serzenişiyle derince soludu Berat o yeşil gözleri ateş kırmızısına dönmüştü yanacaktı da yakacaktı da... "Amca vazgeçtiğiniz Beyaz Beyaz. Hani canımız ciğerimiz bitanemiz yüzüne bakmaya kıyamadığımız ayağına taş deyse bizim canımızın yandığı daha 18 ndeki Beyazımız.. Amcası ve dahi ailenin hepsi Beyazı çok severdi çünkü Beyaz tek kız torun olduğu için herkesin kıymetlisiydi bir de adı gibiydi Beyaz.. Yemyeşil gözleri sarı saçları bembeyaz teniyle bakana bu kız beş dakika daha doğmasa melek olarak Allah'ın yanında kalırmış dedirtirdi. Sadece yüzü değil kalbi de bembeyazdı ya. Ağa kızıyım göz bebeğiyim demez ahırda inek de sağardı mutfakta bulaşık da yıkardı yeri gelir o gün yemeği o yapar bazen olur başına yemenisini takar her yeri dip köşe temizlerdi. Bir insan hep gülebilir miydi.. Beyaz gülerdi bir sefer dahi yüzü asık görmedi kimse onu ya da ağlarken, şımarırken... Allah onu sevilsin diye yollamıştı adeta. Bakmaya bile kıyamadığını nasıl incitirdi ki insan... Kimse bilmiyordu Beyazın kara yazısını!!!! Aram ağa duyduğu sözlerle daha fazla dayanamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Nasıl kıyacaktı Beyaz'a. Ya Gaddar Ağa kendine alırsa eş diye.. Onun zalimliklerini bilmeyen yoktu ki. Ya incitirse Beyazı gülen yüzünü soldurursa ne yapardı o zaman ölmekten beter olmaz mıydı.... Düşündükçe daha çok ağladı düşündü düşündü ama çıkamadı işin içinden ya bir yeğeni ve niceleri toprak olacaktı ya Beyaz bu evliliğe razı olacaktı... Yeğenine cevap vermedi Aram ağa kendini topladı ve içeriye bağırdı. "Beyazı çağırın." * 10 dakikanın sonunda kendini daha hazır hisseden Berdan indi yavaşça arabadan gündüz ki hiddetinden kırıntı bile kalmamış omuzları çökmüştü... Bu onun için bir diz çöküştü ve kabul ediyordu zayıflığını. Içeri girince herkesin avluda oturduğunu gördü, onun girmesiyle herkes ayaklandı bir anda sarıldı etrafı bir tek Havin Hanım kalkmadı yerinden yönünü dahi dönmedi. Bir tavır koyuyordu kendince ve sonuna kadar haklı olduğundan emindi. Aypare hızla sarıldı abisine. "Abi ödüm koptu çok merak ettim seni neden cevap vermedin" Aypare abisinin kıymetlisiydi zira babasını kaybettiklerinde sadece 1 yaşındaydı ve babasını hiç hatırlamıyordu bu sebeple Berdan abisi ona baba olmuştu aynı zamanda. Tüm kardeşleri için ölür öldürürdü Berdan ama Aypare için taş üstünde taş bile bırakmazdı! "Korkma kızım ya. Hava aldım sadece biraz, hadi odana geç sen ders çalış biraz." Bu sene lise sona geçmişti Aypare şuan yaz tatilindelerdi ama dersaneye gidiyordu sınava çalışmaya çoktan başlamıştı onun da hedefi Boran abisi gibi tıp fakültesiydi. Gitmek istemese de abisiyle alakalı bildiği en net şey lafını ikiletmemesi gerektiğiydi.. Kafasını salladı onaylamak için ve odasına çıktı. Avluda bulunan divana doğru yürüdü Berdan tam annesinin karşısına oturdu amcası ve erkek kardeşleri Boran ve Botan da oradaydı. Boran 21 yaşındaydı ve tıp fakültesi 3. sınıf öğrencisiydi. 5 yıldır da bir kıza yanıktı.. Botan ise 20 yaşındaydı ancak ergenlikten çıkamamış ota boka atarlanan hayatı gelişine yaşayan sorumluluk vs den pek haberi olmayan ancak kalbinin yumuşaklığı ve aşırı sayılabilecek merhameti yüzünden de başını çok kolay belaya sokardı. Tevekkeli denmiyordu iyilikten maraz doğar diye.. Kendi halinde bir çocuktu o da işletme okuyordu 2. sınıfta. Herkes can kulağı ile onu dinliyordu. Bunun bilincinde olan Berdan kelimeleri zihninde hızlıca topladı ve girdi lafa. "Saatlerdir en uygun olanı düşünüyorum laf ağızdan çıktı amcamın lafını ezdirecek değilim, bunu aşiretin itibarına yapamam Boran ya da Botan evlilik düşünüyor musunuz?" "Abi sevdiğim kızdan başkası dünya ahiret kardeşimdir, Senin isteğin benim için emirdir ama Allah rızası için isteme benden" Boranın cevabını az çok tahmin ediyordu ama sormazsa bu ağırlığı kaldıramazdı.. Botana baktı pek umut vaat eden bir herif değilse bile cevabı önemliydi. "Hiç bana bakma Berdan Ağa kimse beni daha 20 yaşımda evlendiremez." Ona da kafa sallayıp amcasına döndü. "Amca kimdir necidir biliyor muyuz, kaç yaşındadır bu kız." Amcası elbette biliyordu araştırmıştı ama eğer söylerse Berdan asla daha 18 ndeki bir kızla evlenmezdi. Yalan söyleyecekti. "Bilmiyorum yeğenim ama araştırır öğreniriz zaten bir tane kızları var diye biliyorum sonradan olmadıysa.." Hemen kabul ettiklerine göre bir gözü şaşı ayağı topal ya da yüzüne bakılmaz biridir kesin dedi kendi kendine. Içinden de inşaallah öyledir zira benim kimsenin gönlünü etmek gibi bir niyetim yok dedi.. Annesine döndü bu sefer ama annesi zaten öldürecek gibi bakıyordu kendisine görmezden geldi. "Anne Zeydoğlu aşiretinin lafı yerde kalmaz, ister kız ister döv bu nikâh olacak." Oğluna zehirli oklarını çoktan yollamış olan Havin Hanım "bir anan olduğunu unut ne o düğüne gelirim ne geleni gelin diye sayarım. Çok pişman olacaksınız çok düşman dölünden dost olmaz." dedi ve yönünü diğer tarafa döndü.. Berdan üzerine binen yüklerle çökmemek için direnip son bir gayretle amcasına "nikahı kabul ettiğimizi kızlarıyla benim evleneceğimi söyle amca" Hiram duyduğu haberle kocaman gülüp sarıldı yeğenine en doğrusunu yaptın Berdanım dedi hayırlı haber beklemeye gelmez düsturuyla hemen Haşim ağayı aradı. "Haşim ağa Benjar aşiretine haber ver, alınan karar bizim için de münasip olup kızları ile Berdan Ağa evlenecektir." "Bu hayırlı habere vallahi çok sevindim Hiram, tez haber veriyorum uygun zamanı öğrenirim gidip isteme olur." "Tamamdır Haşim ağa. Allah'a emanet." "Sizde Hiram sizde" Haşim ağa aldığı hayırlı haberi vermek için vakit kaybetmeden Benjar konağına gitti. Gelene hürmetten herkes Haşim ağayı ayakta karşılamış içeri buyur etmişti. Hepsi damdaki oturma alanına geçmiş kahveler gelmiş sohbet başlamıştı. "Aram ağa gelme sebebimi biliyorsunuz. Bugün Hiram aradı ve kızınızla Berdan Ağa'nın evleneceğini söyledi." duydukları ile hepsi dondu kaldı Berat elindeki kahve fincanını düşürdü babası Azad kalbini tuttu daha ne kadar dayanabilirdi bilmiyordu... Gündüz Beyazla konuşmuşlardı ve en azından Boran'ın olmasını umuyorlardı... * "Beyazı çağırın" Ahırdaki inekleri sağmış şimdi de kayısı ağacında kayısı yiyen Beyaz kendine seslenilmesiyle konağa döndü kafasını. "Beyaz hanımım Aram ağa seni çağırır." Emektar Zilanın söyledikleriyle kayısıları bırakıp konağa geldi cıvıl cıvıl haliyle damda olduklarını öğrenince de oraya geçti. "Amca beni çağırmışsın hayır mı?" Onu görünce bile yüzlerinde istemsiz bir gülümseme oluştu Benjarların "Gel bakalım Bembeyazım." Amcası hep böyle seslenirdi ona. Amcasının yanına oturunca abisinin ve babasının yüzlerinin asık ve yerde olduğunu gördü bu pek alışık olduğu birşey değildi Beyazın tekrar amcasına döndü gülümseyerek. "Buyur baba yarım" dedi ışıl ışıl gözlerle. "Güzel kızım evvela şunu bil istemediğin hiçbir şey yapılmayacak senin kararın neyse biz arkasındayız." Beyaz anlamıyordu söylenenleri ama sabırla bekledi cümlenin devamını. "Güzel kızım onlarca yıldır devam eden kan davamız var biliyorsun." Biliyordu Beyaz ve nefret ediyordu böyle birşeyin varlığından. Elinde olsa yasaklardı böyle intikam içeren şeyleri. Kafasını salladı amcasına evet anlamında. "Şimdi bu kan davasını bitirmek için elimize bir fırsat geçti." Duyduğu şeyle gözleri ışıl ışıl oldu Beyazın "amca bu harika bir haber ne olur ne yapılması gerekiyorsa yapalım." dedi. Gönlü güzel Beyazdan başka bir cevap beklemiyordu kimse zaten. Amcası da şevkatle gülümsedi yeğenine. "Bembeyazım yapılan görüşmeyle Zeydoğlu aşiretinin bir erkeğiyle bizim bir kızımızın evlilik kararı verildi." Söylenileni anladı ama aklına kendi hiç gelmedi Beyazın. Ailedeki bekar kızları düşündü en son yetişkin olarak Zozan ablası vardı ama o da geçen sene evlendi. Anlamak için amcasına dönünce onun da yüzünün düştüğünü gördü.. Aklına bir ihtimal geliyordu şimdi ama o daha çok küçük değil miydi nasıl olacaktı ki... "Amca ben mi?" dedi hayır cevabını duymayı herşeyden çok umarak. Kafasını yerden kaldıramadı Aram ağa, Usulca salladı sadece kafasını babası ağlıyordu zaten abisi ellerini yumruk yapmış çenesi kasılmış öylece yere bakıyordu. Gözleri doldu Beyazın bu asla düşündüğü bir şey değildi.. "Bitecek mi peki, yani abim..." dedi devamını getirmeye dili varmadı. O an abisiyle göz göze geldiler ve Berat sonunda susamadı daha fazla girdi lafa. "Beyaz sen daha çocuksun evlenmen de gerekmiyor gerekirse Mercan (Zevadenin en büyük gölü) dolusu kadar kan aksın." Duyduğu şeyle içi acıdı Beyazın ne demek Mercan dolusu kan akması yetmedi mi akan kan ziyan olan onca hayat, yeri doldurulamayan kayıplar... "Hayır abi madem bu illet dava böyle bitecek evlenirim, benim evlenmem sizin ölmenizden bin kat daha iyidir." dedi yaşayacaklarını bilmeden... Beyazın onayını alan Aram içine oturan koca kayayla nefes alamasa da o da evliliğin ölümden daha iyi bir ihtimal olduğuna inandırmıştı kendini. Yine de içi rahat değildi açıkça çok korkuyordu Beyazına kara bulaşmasından... Beyazı odasına yolladılar ve birlikte istişareye devam ettiler. Yaş dikkate alındığında en uygun adayın Boran olduğunu düşünmüş az da olsa içlerine su serpilmişti... * Haşim ağa ne olduğunu anlamaya çalışır gibiydi zaten bu haberi beklemiyorlar mıydı neydi şimdi bu tepki. "Aram ağa neler oluyor, bunu beklemiyor muydunuz zaten" "Haşim ağa kızımız Beyazımız daha 18 yaşındadır." Haşim beyazı sadece ismen biliyordu, Benjarlar Beyaza o kadar düşkündü ki hiç bir erkek misafirin yanına çıkarmamışlardı bugüne kadar... Haşim ağa duyduğu şeyle ufak bir şok geçirmiş ancak çabuk toplamıştı. "Aram ağa bilmiyordum bu kadar küçük olduğunu ancak Boran ve Botanın adı geçmedi." "Nikahı Boranla istediğimizi ilet Haşim ağa." "Aram ağa olmaz sen benden iyi biliyorsun, karar hakkı onlarda ve Berdan Ağayı azıcık tanıdıysam kardeşlerine de sormuştur zaten isteyip istemediklerini.." Elleri kolları bağlanmış ne yapacaklarını bilmez halde konuşuyordu hepsi ancak vazgeçtik demek gibi bir ihtimal yoktu taş üstünde taş kalmazdı şu saatten sonra.... Içleri kavrula kavrula kabul ettiler.... Beyazı Gaddar Ağaya kurban verdiler...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD