GADDAR AĞA

1622 Words
"Aklınızı başınıza alın" diye bağırdı konağın ortasında Havin Hanım. Zira bahsi geçen konu onun tahammül edebileceği türden değildi hele hele kocasını ve evladını kaybettikten sonra asla olamazdı. Gerekirse tek başına da alırdı intikamını! Yıllardır kan davalı oldukları Benjar aşireti sulh istemiş ortak bir yol bulmak için iki aşiretin bir araya gelmesini teklif etmişti. Bu çok sık rastlanan bir durum olmasa da töreye göre taraflardan biri bunu isterse sulh olmasa bile o görüşme yapılmak zorundaydı. Ayrıca intikam alma sırası kendilerindeydi bunu istemeleri belki de tarihte ilkti. Yürek yemiş olmalılardı. "Yenge etmeyesan bu işin olacağı yoktur kan oluk oluk akıyor görmüyorsun?" "Akacak Hiram gerekirse oluk oluk akacak benim erimin evladımın kanı yerde kalmayacak. Onların da kanı oluk oluk aktı kim duydu, hem sen utanmıyor musun kardeşinin kanını yere akıtanlarla sulh yapmaya." "Yenge, onlardan akmadı mı onların da kaç oğlu kaç eri ölmedi mi, niye devam edelim elinde kalan 3 oğlunun da mı ölmesini istiyorsun, bilsem ki beni öldürürlerse bu iş biter Kur'an hakkı için kendi ellerimle giderim ölüme lakin yetmeyecektir bak sıra bizde onların yeğenini öldürmemiz gerekiyor sonra yine onlarda senin oğullarından birinin canını alacaklar bunu mu istiyorsun başka türlü durmayacak bu kan anla Allah Kur'an Muhammed aşkı için anla." Havin Hanım evlatlarından birinin daha öldüğünü düşünmek istemiyor aklına geldikçe içi yanıyordu ama intikamından vazgeçmek ağırına gidiyordu duyduklarını hazmedemiyor kocasının kardeşinin söyledikleriyle adeta şok yaşıyordu. Ne olmuştu da bu adam birden dönmüş barış ister olmuştu. Kendinin çocuğu yoktu ona ucu dokunacak kısmı kendi canıydı ve Havin Hanım iyi bilirdi ki Hiram canını düşünmezdi. Aklı almıyordu bu duyduklarını. Gözüne oturan kanla oğluna döndü. "Birşey demeyecek misin Berdan Ağa. Nerde kaldı senin ağalığın sende mi amcanın söylediği zırvaları destekliyorsun yoksa." Havin Hanım iyice çileden çıkmış kime saldıracağını bilmiyordu. Konuşmanın başından bu yana ikiliyi dinleyen ancak kafasını yerden bir an bile kaldırmayan Berdan Ağa annesinin kendisine seslenmesiyle usul usul kaldırdı yerden kafasını. Her zaman çatık olan kaşları yine çatıktı, onun tebessüm ettiğine bile şahit olan olmamıştı bugüne kadar sadece hane içinde abisinin emaneti küçük Yıldıza gösteriyordu o gamzelerini.... Lafa girmeden önce derin bir nefes verdi o da bıkmıştı bu kan davasından. Babasını kaybettiğinde 14 abisini kaybettiğinde 19 yaşındaydı. Daha ne olduğunu anlamadan aşiretin yeni ağası olmak ailesine baba olmak zorunda kaldı. Kendinden küçük 3 tane daha kardeşi vardı ancak kız kardeşi 6 yaşında erkek kardeşleri ise daha 10 ve 11 yaşındaydı. Gençliğini yaşamasına bile izin verilmedi.. Barışa sıcak baksa da babasının gözleri önünde abisinin de kollarında öldüğünü unutamıyordu öyle ki kimse bilmese de hala geceleri kabus görüyor çok az uykuyla yaşıyordu.. Bu sebepledir ki 30 yaşında olmasına rağmen evlenmedi arkasında babasız bir evlat acılı bir eş bırakmak istemedi.... Daha 19 yaşında aşiretin başına geçince sıkı yönetim ilan etti adeta. Öyle tedbirler aldı öyle işler yaptıki adı GADDAR AĞA ya çıktı. Düşmanları bile karşısında dik durmaya çalışsa da gaddar ağayı gördüklerinde dizlerinin bağının çözülmesine engel olamıyorlardı. Hem bu lakabın hem de aşiret ağası olmasının ağırlığıyla karar vermesi lazımdı zira onun vereceği karar milat olacak birçok kan davası için emsal oluşturacaktı. "Ana, öfkeni anlıyorum emin ol, hele aşireti bir toplayalım onlar da gelsin bir konuşalım karar ne olacak ona göre hareket edelim, töreye göre bu görüşme olmak zorunda sen de biliyorsun." Havin Hanım elbette biliyordu töreyi ama kabul etmek istemiyordu. 37 yaşında dul kalmış genç yaşına rağmen 5 çocuğu bir başına büyütmek zorunda kalmıştı bunun acısı çıkmıyordu işte içinden... "Konuşun bakalım lakin ordan sulh kararı çıkarsa benim hakkım sana helal değildir böyle bilesin gaddar ağa" dedi bastıra bastıra ve hışımla odasına gitti. Eline patlamaya hazır bir bomba bırakılan Berdan Ağa ise derince soludu yerinde dikleşti.. "Haber edin Haşimoğlu konağına gelsinler bu akşam hakem Haşim ağa olacak amca." "Tamam yeğenim, ben hallediyorum şimdi merakta kalmayasın" Kafasını hafifçe sallayıp kalktı oturduğu avludan çalışma odasına gitti. Ayriyeten Zevade'de ve ülkenin 66 şehrinde otelleri vardı. Onlarla da ilgilenmesi gerekiyordu. Bu sulh meselesi yeterince meşgul etmişti onu zaten! * "Hoşgelmişsin Berdan Ağa geç buyur." "Sen de hoşgelmişsin Aram Ağa buyur." Iki aşiretin ileri gelenleri ve ağaları sözleşildigi gibi her iki aşiretle de ilişkisi bulunan Haşimoğlu konağına gelmiş yerlerini almıştı. Havada hatrı sayılır bir gerginlik vardı ve taraflar adeta birbirine saldırmak için bir kıvılcım bekliyordu ağalar hariç.... Aram ağa Benjar aşiretinin lideriydi ve bu kan davasında babasını iki kardeşini 3 evladını kaybetmişti şimdilerde 60 li yaşlarında olan ağa yaşadığı kayıplarla artık çökme noktasına gelmişti... Geride kalan 2 oğlunun da acısını görmeye hali kalmamış bir haber gönderip sulh istemişti... Ağalar mesafeli bir şekilde tokalaşmış Haşim Ağa'nın hal hatır sohbetine ortak olmaya çalışıyordu. Sonunda Haşim Ağa'nın en küçük oğlu çayları dağıttıktan sonra konuyu açmıştı Haşim ağa. "Ağalar hoşgeldiniz sefa getirdiniz, evimizde her iki kıymetli aşireti bir arada görmek bizi ziyadesiyle memnun etmiştir dileğimiz bunun daim olmasıdır. Aram Ağa'nın isteği üzerine sulh için bir araya geldiniz Zeydoğlu aşireti lideri Berdan Ağa'da kabul etmiştir. Hele buyrun dinleyelim sizi bir" Sulh isteyen taraf Aram ağa olduğu için lafa o girdi önce. "Haşim ağa Allah razı olsun, arabuluculuk için kapını açtın bize sağ olasın" deyip Berdan Ağaya döndü. "Berdan Ağa ricamızı kırmadın sen de sağ olasın. Ben 60 mı devirdim. Bu kan davasına babamı dedemi kardeşlerimi evlatlarımı kurban verdim ve tabi sizde... Isterim ki artık dinsin bu kan, kaç çocuk daha öksüz yetim kalsın gereken bedel ne ise biz ödemeye hazırız. Artık düşmanlık bitsin istiyoruz." Aram'ın tüm laflarını dikkatle dinledi Berdan. Göz teması kurmadı ama lafının bitmesini sabırla bekledi. Lafının bitmesiyle biraz daha dikleşti yerinde.. "Aram ağa töre emrettiği için geldik böyle bilinsin. Sizinle yapacağımız hiçbir sulh düşmanlığı bitirmez sadece kan akmasına engel olur... Bizler de kurban verdiklerimizin acısını içimizde yaşıyoruz lakin çekindiğimiz bir konu da yok. Senin kardeşin benim babamı öldürdüğünde 14 yaşımdaydım daha! Ödeyeceğin hangi bedel bu acıyı silecek..." Demirden bir gülle gibi iniyordu ortama Berdanın sözleri, herkes gerilmeye başlamış olası bir kavgaya karşı teyakkuza geçmişti. Berdan Ağa devam etti buzdan parçalar taşıyan bariton sesiyle. "Biz çok kayıp verdik, ve yine son kaybı da biz verdik! Seyit amcamı öldüren yeğenin tam 16 tane kurşun sıkmış bedenine! Arkasında 3 yetim.... Şimdi söyle bana yeğenini öldürmemem için tek bir sebep söyle..." Aram istediği karşılığı alamamanın burukluğu ile yeğeninin babası olan küçük kardeşine baktı adam sessiz sessiz ağlıyordu kolay değildi evlat acısı. Sonra gözlerini tekrar ateşe bürünmüş gözlere çevirdi. "Yeğenimi öldürmek kısasa kısastır eyvallah sonra peki Berdan Ağa. Ben ya da bizden biri de seni ya da kardeşlerinden birini öldürecek bir kardeş kaybına daha dayanabilecek misin?" Berdan elbette dayanamazdı hoş kardeşlerine zarar verilmesine izin vermezdi ama kimse de ondan izin istemiyordu kalleş kurşun en olmadık zamanda giriyordu bedene... O sessiz kalınca Hiram aldı lafı. "Ne vermeyi vaad ediyorsun Aram ağa. Böylesi bir davayı neyle bitirmeyi düşünüyorsun.?" Berdan Ağa amcasına bir bakış attı ama toparladı kendini, ağa da olsa büyüğüydü ve yıllarca babalık yapmıştı kendisine.... Amcası onu ezmezdi zaten.. "Bütün servetim, malım toprağım ne isterseniz önünüze sermeye geldim." Aşiretinden de tek laf çıkmıyordu muhtemelen konuşulmuştu bu daha önce. Berdan soğuk bir gülme takındı yüzüne görenin köşe bucak kaçmak isteyeceği cinsten... "Demek mal vereceksin, toprak vereceksin öyle mi ağa" "Ne isterseniz" dedi biraz da mahçup bir şekilde Aram ağa. "Benim senin toprağına ihtiyacım mı var, malına mülküne" sesi öyle sert çıkmıştı bir cisme dönüşebilse kaya olur ezerdi karşısındakini. Zeydoğlu aşireti Zevade'nin en büyük ve Zengin asiretiydi öyle ki Benjar aşiretini sahip oldukları herşeyle 5 kez falan satın alabilirlerdi... Aram Ağa'nın yüzü iyice asıldı sindi yerine biliyordu ihtiyacı olmadığını ama aklına başka bir şey de gelmiyordu beni öldürün bitsin dese kendi evlatlarına laf anlatamazdı onlar düşerdi bu davanın peşine. Adamdan birkaç saniye ses gelmediğinde Haşim ağa girdi lafa. "Ağalar, hele bir sakinleşin her işin bir oluru vardır, buraya orta yol bulmaya geldiniz.. Berdan Ağa senin bir isteğin yok mudur bu davadan geçmek için " "Yoktur Haşim ağa." Haşim ağa aldığı cevaptan hoşnut olmasa da yüzünü düşürmedi ve kendi aklına gelen şeyi söyledi.. "O halde Benjar aşireti bir kız versin dünürlük olsun bu davayı ancak akrabalık bitirir." Berdan Ağa hışımla kafasını Haşim ağaya çevirince amcası ondan önce davranıp "uygundur" dedi. Bu sefer bakışlarını amcasına çeviren Berdan adeta yaktı ateşinde amcasını ama saygısından ağzını açamadı. Amcası bunu bildiği için girmişti zaten araya ona kalsa bütün yeğenlerinin ölümünü görecekti yine. Kaldıramazdı. Yeterince kan yeterince cenaze görmüştü... "O vakit son kıyıma sebep olan Berat'ın kardeşi ile Zeydoğlu aşiretinin erkeklerinden biri arasında nikah yapılacaktır" Aramın da bu durum hoşuna gitmemişti ama burdan dönemezdi kardeşine baktı tekrar hala ağlıyordu nasıl ağlamasın ya kızını verecek ya oğlu ölecek iyi de kızı daha 18 ndeydi... Nasıl versin? Berdan Ağa bu durumdan çok rahatsız olsa da sesini çıkaramadı "hele biz kendi aramızda bir görüşelim ağalar size haber ederiz" deyip hışımla kalktı yerinden aşireti de arkasından. Amcası evde kopacak kıyameti biliyordu ama için için rahatlamıştı artık bu adı batası dava bitecekti nihayet. Yeğeninin cansız bedeninin gelmesindense öfkesini tercih ederdi. Eve gidene kadar tek laf etmedi Berdan. Evin önüne gelince arabanın kapısını kırarcasına kapattı. Rüzgar gibi girdi içeri. Avluda oturmuş kara kara düşünen Havin Hanım içeri girenlerle birden kalktı ayağa. Hoş.. dedi daha lafını bitirmemişti ki Berdanın ortalığı inleten gür sesiyle çakıldı kaldı olduğu yerde. "Sen nasıl böyle bir şey yaparsın amca, sen beni nasıl ezer geçersin." Onun gürlemesiyle bütün konak ahalisi avluya hücum etti ama korkudan kimsenin çıtı çıkmıyordu. Abileri Gaddar Ağaya bürünmüştü şuan sesi çıkanın nefesi kesilirdi... "Berdan sakin ol oğlum, bu olabilecek en doğru yoldu. Bu çözüm kanı durduracak..." Sinirlerine hakim olmaya çalışan Berdan hıncını amcasından çıkaramayacağı için avluda bulunan çardaga geçirdi yumruğunu. Annesi koşarak önüne geçince ikinci yumruğu da havada kaldı. "Çi diqewime kuremin, tu çima ewqas hêrs dibî? (Ne oluyor oğlum, neden bu kadar kızgınsın?)" "Amcam anlatsın!" Havin Hanım Hirama döndü anlat der gibi. Hiram yengesinin tepkisini az çok tahmin ediyordu ama böyle karşı karşıya gelince gerildi, kaçış yoktu bu işten o da yekten söyledi. "Kan davasının bitmesi için Benjar aşiretinin kızını alacağız...."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD