9/İlk Aşk

2292 Words
Amcam kadına bakarken, '' Sağ ol. '' Dedi. Kadın da yanına oturarak, 'Merhaba ben, Halime, burada hemşire olarak çalışıyorum. Ya siz? '' Diye sordu. Amcam daha ilk görüşte bu genç kadını sevmişti. En fazla 30 ya var ya yoktu. Konuşmayı çok seven bir kadındı. Ve git zaman gel zaman amcam sık sık hastaneye onu görmeye gider oldu. Ara ara tatil günlerinde buluştular. Gene o günlerden biriydi. Amcam kadını aramıştı. Kadın da '' Efendim? '' diyerek telefonu açtığında amcam o aşık olduğu sesi duyunca gülümsedi. Kadın '' Bu akşam müsait misin? Seni yemeğe götürmek istiyorum. '' dedi. Kadın o kadar şaşırmıştı ki, hemen '' Tabii müsaitim. Akşam saat kaçta peki? '' diye sordu. Amcam da '' Akşam saat sekizde. Görüşürüz. '' diyerek telefonu kapattı. Kadında heyecanla hemen odasına koştu. Dolabından akşam ne giysem diye kıyafetlerine bakmaya başladı. Birkaç dakika sonra da nihayet içlerinden siyah dantelli düz elbisesini bularak giydi. Saçlarını da; yukarıdan topuz yaptı. Hafif bir de makyaj yaptıktan sonra işte hazırdı. Nihayet gitme vakti geldiğinde amcam kadını arayarak '' Ben geldim. Seni bekliyorum. '' dedi.Kadında '' Hazırım, hemen geliyorum. '' dedikten sonra eline siyah küçük çantasını alarak kapının önüne indi. Amcam kapının önünde onu bekliyordu. Üstünde; gri ceket pantolon vardı. Saçlarını da; güzelce taramıştı. Kadın onu görünce şöyle bir baştan aşağıya hayranlıkla süzdü. O sırada amcam da kadını fark etmiş, hayranlıkla şöyle bir baştan aşağıya onu süzdü. Amcam kadına '' Çok güzel olmuşsun. '' Diye cevap verdi. Kadın da amcama '' Teşekkür ederim sen de çok şıksın. '' diye cevap verdi. Amcam da '' Gidelim mi?' ' diye sorduktan sonra taksiye binerek restorana gittiler. Bir saat sonra... Taksi kocaman güzel denize bakan bir balık restoranının önünde durduğunda ücreti ödeyerek indiler. Birlikte restorandan içeriye girdiler. İçerisi de; kocaman güzel şipşirin bir mekandı. Kapıdan girişte; ayrı ayrı kocaman siyah ağrılıklı masalar vardı. Amcam,, denizi gören cam kenarından yer ayırtmıştı. Görevli onları görünce '' Hoş geldiniz buyurun. '' diyerek onları karşıladı. Görevliye gülümseyerek '' Hoş bulduk. '' dedikten sonra yerlerine oturdular. Yengem hayranlıkla etrafı incelerken '' Burası çok güzel. '' dedi. Amcam da '' Beğendin mi? '' diye sordu. O da gülümseyerek başını sallarken '' Çok beğendim. '' dedi.O sırada garson da gelmiş ''Siparişlerinizi alabilir miyim?' ' diye sordu. Amcam da '' Ne yemek istersin hayatım? '' diye kadına sordu. Yengem de '' Balık olsun. '' dedi. Amcam da garsona '' İki balık, iki de su. '' dedikten sonra garson yanlarından ayrıldı. Amcam kadına bakarken '' Bu arada sormayı unuttum. İsmin çok güzel, anlamı ne? '' diye sordu. Kadında utanarak '' Teşekkür ederim. Aslında babam koymuş adımı. O askerdeyken Halime türküsünü çok dinlermiş. Dinler dinler, annemi özlermiş. Hep terhis gününün geleceği vakti bekler, anneme kavuşmak için gün sayarmış. Derken terhis bitmiş, babam askerden dönmüş. Annemle evlenmişler. Aradan bir sene geçmiş. Annem bana hamile olduğunu öğrenmiş. Annem bir gün babama '' Erkek olursa , Halil olsun, kız olursa." diyecekken babam birden Halime demiş. İşte; o zaman adım Halime olmuş. '' dedi. Gözleri dolmuştu. Amcam da gülümseyerek '' Çok güzel bir hikaye. '' dedi. O sırada siparişler de gelmişti. Garson gittikten sonra neşe içinde yemeklerini yediler. Daha sonra amcam birden ayağa kalktı. Kadın şaşkınlıkla amcama '' Mustafa ne oldu? '' Derken, amcam yanına gelerek kadının tam önünde diz çöktü. Kadın merakla ona baktı. Amcam da gülerek cebinden bir yüzük çıkararak kadına, '' Benimle evlenir misin? '' dedi. Kadın da buna çok şaşırdı. Gülerek, '' Evet. '' dedi. Amcam da yüzüğü parmağına taktıktan sonra elini nazikçe öptü. Kadında bunun üzerine kıkırdadı. Duyduğumuza göre kadın aslen Mardin'liydi. Ama İstanbul'da ailesiyle yaşıyordu. Ondan sonrası da çok hızlı geçti. İsteme, nişan, söz, derken işte şimdi; buradaydık. Amcamın kına alışverişinde.... Bu sabah da kına için alışverişe gittik. Melisa her zaman ki gibi; arkadaşıyla buluşmuştu, Arda desen, zaten; evde, oyuna dalmıştı. Alışverişe bir tek ben annem yengem, babaannem ve dünürü gelmiştik. Gezeceğimiz mağazalar eve çok yakındı. Bütün mağazalara tek tek girecektik. İlk önce, kuyumcu dükkanına uğradık. Görevli bizi görünce '' Hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabilirim? '' diye sordu. Babaannem de camekan içinde sıra sıra kutularda bulunan kocaman altınlara bakarken gelinine, '' Kızıma altın alacaktık." dedi. Görevli de başını sallarken, '' Tabii, buyurun ben size göstereyim. '' diyerek, en özel parçalardan tek tek çıkardı. Babaannem adamın çıkardığına kimi burun kıvırdı, kimine başını salladı. Hiç birini beğenmedi. En sonunda adama bakarken, '' Oğlum yok mu, şöyle en güzel, en özel parçalarından biri. '' diye çıkışınca ben de kıkırdadım. Zavallı adam ezilip büzüldü. Ne diyeceğini bilemedi. Babaannemin radarına takıldığı çok belliydi, babaannem onu yerin dibine soktu. Neredeyse adamı öldürecekti, o derece kaşları çatılmış, öfkeyle adama bakıyordu. Annem bana bakıp, '' Şışt! '' diye uyardı. Onun uyarmasıyla gülümsemem soldu. Adam gülerek, '' Tabii efendim, hemen size en özel parçamı göstereyim. '' diyerek camekandan, bir altın seti çıkardı. Babaanneme bakarak, '' Bu en özel parçamızdır, ne dersiniz? '' diye sordu. Babaannem de sete yüzünde gülümsemeyle baktı. Beğendiği her halinden belliydi Sette yok, yoktu, İnce, altın bilezik, küpe, kolye, yüzük her şeyiyle muazzam bir parçaydı. Görenlerin ağızları açık kalacaktı. E, Soylulara gelin olmak öyle kolay değildi. Soylular olarak, asla; laf söyletmezdi babaannem, böyle şeyleri hiç sevmezdi. Yengem de mutluluktan bulutların üstünde uçuyor gibiydi. Babaannem yengeme gel işareti yaptı. Yengem de hemen yanına gitti. Babaannem, parasını ödediği setten bir altın bilezik alarak, '' Uzat bakayım, kızım kolunu! '' Diye yengeme cevap verdi. Yengem de çok mahcup olmuştu. Mahcubiyetle gülümseyerek, '' Ne gerek vardı anne. Beni çok mahcup ettin. '' dedi. Babaannem de yengeme kızgın bir bakış atarak, '' A, bir daha duymayacağım. Ben gelinlerime en güzelini yaparım. Hem, Nermin Soylu, gelinlerine, altın almamış dedirtmem! '' dedikten sonra yengemin koluna bileziği taktı. Yengem de gülümseyerek babaannemin elini öptü. Bu iş de hallolmuştu. Bundan sonraki dükkanımız ise; kına ve gelinlikçi dükkanıydı. Burası; kocaman, şipşirin, güzel bir dükkandı. İçeriye girdiğimizde; ayrı ayrı, askılarda bulunan çok güzel gelinlikler vardı.2 katlıydı. İçeriden; merdivenle yukarı kata çıkılıyordu. Camekanına da gelinlik konulmuştu. Görevli bize bakarken, '' Hoş geldiniz. '' dedi gülümseyerek. Yengem de, '' Ben gelinlik bakacaktım. '' deyince, görevli de gülümseyerek, '' Tabii buyurun bakalım. '' Diyerek önden ilerledi. Babaannemler koltuklara oturduklarında, ben de, onlara, '' Hazır buradayken, ben de kına ve düğün için elbise bakayım. '' diyerek ayrı yerde bulunan elbiselere gittim. Hepsi; çok ama çok güzeldi. Ayrı ayrı askılarda bulunan elbiseleri incelemeye koyuldum. Kimi beyaz, kimi kırmızı, kimi düz, kimi çiçekli... Hepsi ama hepsi çok güzeldi. İçlerinden bir tanesi vardı ki, çok hoşuma gitti. Gülümseyerek elime aldığımda, aradığımı bulmuştum. Saks mavisi mini, üstü, boyundan itibaren küçük taşlarla kaplı çok güzel bir elbiseydi. Onu elime alarak biraz daha bakındım. Bir de düğün için elbise baktım. Onu da; pembe, mini, boyundan taşlı bir elbiseyi aldım. Olmazsa, diye birkaç elbise daha alarak, kabine gittim. Kabinde, ilk önce ilk aldığım, saks mavisi, mini elbiseyi denedim. Aynaya baktığımda gerçekten de film yıldızı gibiydim. Çok yakışmıştı. Gülümseyerek, kabinden çıktım. Annemler sohbet ediyorlardı. Onlara, '' Nasıl olmuş? '' diye sordum. Annemin tepkisi, '' Yavrum çok yakışmış, maşallah sana! '' Dedi. Babaannemse; onun aksine, suratını ekşiterek sanki çok kötü bir şey görmüş gibi elbiseye bakarken, ' 'Bunun yarısı nerededir abo?' ' demesi oldu. Bende ona bakarken, '' Ya olmamış mı babaanne? '' diye suratımı düşürdüm. Annem de babaanneme dönerek, '' Yaptın yine yapacağını, kız beğenmiş işte. '' Diye çemkirdi. Babaannem de anneme, '' Ben beğenmedim. bişeekil olmuş. Çıkar, bunu, çıkar. '' Diye diretti. Bişeekil; Niğde yöresinde şekilsiz demekti. Babaannem bir şeyi beğenmediğinde, bu yemek de olurdu, kıyafette, bu kelimeyi kullanırdı. Annem de bana gözlerini yumarak, '' Tamam alırız. '' mesajı verdi. Babaannem durur mu, anneme bakarak, '' Gelin, sen bu kızı hiç eğitememişsin. Bu kızı şımarta şımarta, Caddıra oldu çıktı başımıza, dandininde oynatır size bu gidişle.'' diye hala söylendi. Dandininde oynatmak da, '' İnatçı, kızlar kadınlar. '' için kullanılıyordu. Babaannem bu kelimeyi çocuklarıyla yaşayarak benimsemişti. Özellikle; babamda.. Babam çok inatçıydı. Babaannem de ona kızınca bu kelimeyi kullanırdı. Annem de babaannemin konuşmalarına dayanamadığı için arada iç çekiyor, ofluyor, elini yelpaze olarak kullanıyordu. En sonunda, '' Anne! '' diye bağırdı. '' Yeter artık, şimdi imdat diye bağıracağım. '' Diye devam etti. Babaannem de ona sinirli bir bakış atarak, yüzünü ondan yana çevirdi. Annem bana, ' ' Hadi, kızım sen de al ne alacaksan, yengen de çıksın oyalanmadan gidelim. '' dedi. Ben de başımı salladıktan sonra tekrar kabine döndüm. İki beğendiğim elbiseyi elime alarak kabinden çıktım. Kasaya bıraktığımda, kendime ayakkabı seçmeye koyuldum. Birbirinden çeşit ayakkabı vardı burada; kırmızı, siyah beyaz, ne ararsanız mevcuttu. En sonunda elime bir tanesini aldığımda çok mutlu oldum. Mavi renkte, sade, topuklu, bir ayakkabıydı. Onu da gülerek kasaya bıraktım. O sırada yengem de kabinden çıktı. Üstünde; kırmızı, boyun kısmı taşlarla çevrili, yere kadar uzanan çok güzel bir nişan elbisesiydi. Gülerek annemlere '' Oldu mu sizce? '' Diye sordu. Annem de, '' Çok güzel olmuş eltim. Maşallah! '' dedi. Yengem de buna gülümsemek yetindi. Babaanneme baktıklarında babaannem de, '' Maşallah benim güzel kızım! Hemen alalım çok yakışmış. Hem hanım hanımcık! '' Diye anneme gözdağı verdi. Bu haddini bil demekti, anneme kızdığı için, böyle yapıyordu. Hanım hanımcık kelimesini üstüne basa basa söylemişti, özellikle... Annem de bu mesajı anlamış olacak ki sadece bir derin iç çekmekle yetindi. Yengem de '' Ben bir de; beğendiğim gelinliği giyerek geleyim. '' ' diye kabine gitti. Ondan sonra da birkaç gelinlik giydi. Kimi dantelli, kimi, açık, kimi kabarıktı. Annemler çoğunu beğenmedi, yengem de bir şey demedi. Ama içlerinden bir tanesi vardı ki, en son giydiğinde annemler neredeyse düşüp bayılacaktı. O derece güzel bir gelinlikti. Yengemin gelinliği, boyun kısmı dantelden, incilerle süslenmiş, bel kısmından itibaren düz bir şekilde iniyordu. Babaannem, '' Bu da çok güzel alalım.'' dedikten sonra nihayet elbise işimiz de bitmişti. Gerçi, biraz kavgalı geçmişti ama olsun! Almıştık ya işte; o her şeye değerdi. Gülerek ,gelin çiçeği almaya gittik. Burası da; kocaman güzel, içeride; ayrı ayrı, renk renk çiçeklerin olduğu bir dükkandı. Buradan da; karışık kocaman bir buket yaptırdıktan sonra da, annem bana, '' Biz kına için yemeklik almaya gidiyoruz Hadi sen de eve git, temizliğe başla ben de geliyorum. '' dedi. Bende başımı salladıktan sonra ayrıldık. Eve geldiğimde hemen üstümü başım değiştirdim. Hava çok sıcak olduğundan, bir de temizlik yapacaktım, rahat bir şeyler giyindim. Altıma şalvar üstüme, en eski, rahat bir penye giydim, saçıma da; terlemek için bandana taktım. İlk önce evi sildim, süpürdüm. Tozları aldım. Camlar silindi, nihayet perde takma işine sıra geldi. Perdeleri tek tek yıkamak için çıkardım. Çamaşır makinesine attıktan sonra, tekrar işime döndüm. Bu arada kına için bir köşede tuttuğumuz halıları yıkamacıya verdim. Hafta sonu kına olacaktı. O yüzden; şurada az bir süre kalmıştı. Bu sırada kapı çaldı. Kim geldiğini merak ettim. Acaba; kim gelmişti. Annemler olabilir miydi, kapı ardı ardına çalmaya devam etti. Ben de, '' Geldim, geldim. '' diyerek kapıya koştum. Kapıyı açtığımda, '' Anne! '' diyecektim ki, kapıda gördüğüm tanıdık yüzle donakaldım. Şaşkınlıkla ''Yiğit bey.'' dedim. Evet o gelmişti. Şu an karşımda, bana şok içinde bakan Kişi Yiğit 'ten başkası değildi. Beni şaşkınlıkla baştan aşağıya süzdü. Bu halimi hiç göremediğinden şaşırması normaldi. Bir an sonra kendine gelerek, '' Merhaba.'' dedi. Ben de elimle alnımı silerken, '' Merhaba.'' dedim. Yiğit te '' Ben şey için gelmiştim. '' dedi. Şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. O da boğazını temizleyerek yutkundu. Sonra da , '' Özür için.. Ben çok özür dilerim senden. Yani Çağla 'nın yaptıkları. Onun adına senden çok ama çok özür dilerim. '' derken içimi çektim. Yiğit bana bakarken, '' İçeri almayacak mısın?'' diye sordu. O an elimi alnıma vurarak, '' Ah tabii. Çok özür dilerim buyurun. '' diyerek geçmesi için kenara çekildim. Yiğit içeri girdikten sonra heyecandan kalbim hızla atmaya başladı. Aceleyle kapıyı kapattıktan sonra ben de peşinden gittim. Yiğit evi inceliyordu. Ona bakarken, '' Hoş geldin bu arada.'' dedim. Heyecandan hoş geldin demeyi unutmuştum. Yiğit benim evime özür dilemek için gelmişti. Aklım tamamen uçup gitmişti. Yiğit bana gülümseyerek, '' Hoş bulduk.'' dedikten sonra koltuğa oturdu. Ben de karşısına oturdum. Bir müddet sonra ona, '' Ne içersin?'' diye sordum. O da bana ''Su alırım. '' dedikten sonra mutfağa su almak için gittim. Yiğit te ben mutfaktayken evi gezmeye koyuldu. Yüzündeki gülümsemeden evi beğendiği çok belliydi. Ben de mutfakta su doldururken, gülümsemeden edemedim. Yiğit o sırada köşede bulunan, komodinin üstündeki fotoğrafları gördü. Şaşkınlıkla hepsine tek tek baktı. Kiminde ailecek vardık. Kiminde sadece ben... Hele bir tanesinde annem beni güzel giydirmiş , saçlarımı da iki atkuyruğu yapmıştı. Koltuğun önüne geçmiş, gülümseyerek kameraya poz vermiştim... Yiğit te gülümsüyordu, gülerek parmağını benim fotoğrafıma dokundurdu. Yavaşça fotoğrafı okşadı .O sırada ben de salona girdim .Onu o halde görünce ,''Çocukluğum.'' dedim .''Annem beni hep giydirirdi , güzel olayım isterdi .'' diye devam ettirdim . Yiğit 'e bardağı uzattığımda o da teşekkür ederek bardağı aldı.Bir dikişte suyu içince bardağı masaya koydu. Bana bakarken, '' Lavabo ne tarafta? '' diye sordu. Ben de ona, '' Hemen koridorun sonunda. '' diye tarif ettim. Yiğit başını sallarken içeriye gitti. Ben de perdeleri asmaya başladım. Merdivene çıktığımda boyum bir türlü yetişmedi, ne yapsam uzanamıyordum Oflayarak Arda 'ya 'Arda gel de, şu perdeleri as.'' diye seslendim. Ama seni kim duyardı, kendi tırnağımla kendi başımı kaşıyacaktım. İş başa düşmüştü anlayacağınız.... Yiğit ortalarda yoktu, onu iyice merak etmiştim . Acaba banyoda başına bir şey mi geldi diye içten içe korktum. Bunları düşünürken makineden, perdeleri çıkardım. Burnuma yaklaştırdığımda mis gibi vernel kokuyordu. O mis gibi kokan kokusunu içime çektim. Tekrar elimde perdelerle salona döndüm. Merdivene çıktığımda bir yandan okunuyor, bir yandan sinirle, perdeleri astım. '' Zaten ne işe yararsınız siz? Biri gider, olmadık zamanda arkadaşıyla buluşur, biri gider, müzik dinler. Sanki hiç işimiz yokmuş. '' gibi diye söylenirken, Yiğit 'in arkamda durmuş beni izlediğini bilmiyordum. O sinirle ayağım nasıl olduysa boşluğa denk geldi. Ne olduğunu anlamadan tam geri düşecektim ki, kendimi yumuşak, kaslı ve güçlü kolların arasında buldum. Şaşkınlıkla kaşlarım çatıldı. Korkuyla kapadığım gözlerimi yavaşça açtığımda Yiğit 'in kolları arasındaydım. Bana korku dolu gözlerle bakarken,' İyi misin? Bir şeyin yok ya '' Diye sordu. Ben de o anın şokuyla sadece başımı salladım. Bütün işlevimi yitirmiştim. Bir süre öylece birbirimize baktık. Yiğit te bir an kokumu içine çekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD